Ter, sıcak, leke, çiller, pişik, maske, su toplaması, yanık, reaksiyon… Gözünüzü korkutmak istemiyoruz ancak yaz aylarında cildinizi mutlaka korumalı ve cildinizdeki değişimleri yakından takip etmelisiniz. Peki, yazın cilt bakımı nasıl yapılır? İşte altın öneriler… (Bu makalemizin ardından, evde cilt bakımı nasıl yapılır? konulu makalemize de bakabilirsiniz…)
Hazırlayan: Deran Çetinsaraç
Yaz ayları tatili, denizi, güneşi ve açık havayı beraberinde getiriyor. Tüm bu güzelliklerin tadını çıkarabilmek için bazı noktalara dikkat etmelisiniz. İstanbul Florence Nightingale Hastanesi Dermatoloji Bölümü’nden Doç. Dr. Şule Güngör, yaz aylarında adım adım cilt sağlığına dikkat çekiyor. Doç. Dr. Güngör, cilt bakımıyla ilgili hem tüm sorularımızı yanıtladı, hem de tatil öncesi altın değerinde önerilerde bulundu.
Yaz aylarında en çok karşılaştığımız cilt problemleri neler?
Yaz aylarında sıcak ve nemli havanın etkisiyle kıvrım yerlerinde pişik çok sık görülüyor. Kadınlarda meme altı ve meme arasında, erkeklerde kasıkta daha sık ortaya çıkıyor. Islak mayoyla kalmak, çok terlemek ve obezite, en sık rastlanan nedenleri arasında. Obez kişilerde kıvrım yerinin ten tene teması nedeniyle ter buharlaşamadığından ve hareket sırasında sürtünme oranı arttığından pişik daha sık görülüyor. Pişik oluşumunu önlemek için kilo vermek, terleyen bölgeye yumuşak bez koyarak ten tene teması önlemek ya da pudra kullanımı öneriliyor. Pişik oluşumu önlenemezse ve tedavi edilmezse uzamış pişik bölgelerinde mantar enfeksiyonu gelişiyor. Kükürtlü ve çay ağaçlı sabun ile yıkanmak, bu bölgelerde mantar gelişim riskini azaltıyor. Yazın sık görülen bir diğer mantar hastalığı ise göğüs bölgesi, sırt ve omuz gibi terleyen bölgeleri tutan samyeli mantarı. Sık terleyen, terli kalan, teri emmeyen sentetik kıyafet giyenlerde daha sık görülüyor. Samyeli mantarını önlemenin yolu terli kalmamak, sık kese yapmak, teri emen pamuklu kıyafetler giymek, kükürtlü-çay ağaçlı sabunla yıkanmak.
Yazın güneşin etkiyle bazı güneş reaksiyonları da görülebiliyor. Boyun, kol gibi bölgelerde tomurcuklar, su kabarcıkları şeklinde kaşıntı ve döküntüler görülebiliyor. Bu döküntüler hiçbir faktörün etkisi olmaksızın, tamamen kişinin deri yapısıyla ilgili olabileceği gibi, ağızdan alınan ilaçlar, sürülen kozmetikler, temas eden kimyasallar ve bazı bitkilerin güneşle yapısını değiştirerek deride reaksiyon oluşturması sonucu da ortaya çıkabiliyor. Bu nedenle yazın güneşe çıkmadan önce kolonya, parfüm, dezenfektan gibi kimyasalları tenimize temas ettirmekten kaçınmalıyız. Pandemi şartlarında ellerimize kolonya, dezenfektan sürmek durumunda kalırsak, alkolü uçana kadar ellerimizi direkt güneş ışınına maruz bırakmamalıyız.
Yazın güneşin etkisi ile deride leke gelişimi riski de artıyor. Bu risk, kadınlarda östrojen hormonu nedeniyle daha fazla. Ayrıca doğum kontrol hapı kullananlarda ve hamilelerde östrojen seviyesi yüksek olduğundan, yüzde güneşe bağlı lekelenme riski yüksek. Güneş lekesini önlemenin en önemli yolu da güneşten kaçmak. Güneşten kaçamayacağımız durumlarda, koruyucu ürün kullanımı öneriliyor.
Yazın artış gösteren hastalıklardan biri de el ve ayaktaki terlemenin artması fakat deriden terin yeterince atılamaması nedeniyle, el ve ayakta kaşıntılı su kabarcıkları şeklinde görülen ter bezlerinin iltihaplanması. Yüzde terlemenin artması ve terin atılamaması nedeniyle küçük şeffaf su kabarcıkları da izlenebiliyor. Vücut ter bezlerinin çok çalışması ve bunların tıkanması sonucu ortaya çıkan isilik ise su kabarcıklı şeffaf döküntülerden kırmızı yoğun kaşıntılı tomurcuk şeklinde döküntülere kadar geniş bir yelpazede görülebiliyor.
Bu mevsimde böcek sokmaları da sıkça görülüyor. Bunlar önemsiz, kendiliğinden geçen, birkaç kaşıntılı döküntü şeklinde görülebileceği gibi; ciddi, acil müdahale edilmesi gereken alerjik reaksiyonlara yol açabilen şekillerde de izlenebiliyor. Böcek sokması yerinde ciddi ağrı, şişlik, kızarıklık, vücutta yaygın döküntü, dudak ve dilde büyüme, nefes almada zorluk olduğunda en yakın sağlık merkezine başvurmak gerekiyor.
Maske kullanımının cilt problemlerine etkisi oldu mu?
Maske, yüzde kapatıcı etki yaratarak akne, gül hastalığı gibi hastalıkların gelişimini arttırdı. Ayrıca maske tekstilindeki kimyasala bağlı kontakt dermatit, kulak arkasında maske lastiğinin yaptığı travmaya bağlı seboreik egzama ve sedef hastalığının lokalize aktifleşmesi sıklığı arttı. Maske altına takılacak ter emen, yıkanabilen bez maske kullanımı, maske altına fondöten ile kapatıcı sürmemek ve boyundan maske bağlama aparatları kullanmak bu tarz şikayetleri en aza indirebiliyor.
Güneş yanığı nedir? Cildimize etkileri nasıl oluyor?
Güneş ışınlarına aşırı maruziyet sonrası deride bazı moleküllerin çokça ortaya çıkması ve deride inflamasyon oluşmasına “güneş yanığı” deniyor. Deri üst tabakalarındaki hücreler bu inflamasyondan etkilenerek hasara uğruyor ve ölüyor. Güneş yanığı sonrası gördüğümüz kırmızılık inflamasyonun (yangının) göstergesi, soyulma ise hasar gören hücrelerin tabakalar halinde atılması nedeniyle oluyor. Aşırı güneş maruziyeti sırasında ortaya çıkan moleküller DNA hasarına yol açarak, yıllar sonra gelişebilecek deri kanserine zemin hazırlıyor. Bu nedenle, özellikle su kabarcıkları oluşacak kadar güneş yanığı olmuş kişiler yıllar sonra derilerinde ortaya çıkan oluşumları mutlaka dermatoloğa göstermeli.
Güneş yanığı ve soyulmalara karşı neler yapılması gerekiyor? Yanığın üzerine yoğurt ve diş macunu sürmek birer şehir efsanesi mi?
Birinci derece güneş yanığında deride kızarma oluyor. Bu durumda deriyi yatışıran alantoin, alovera, pantenol, sentella asiatica, hamamelis virgiana içerikli kremler kullanılabiliyor. Çok fazla yanma ve kızarıklık varsa kortizonlu kremler, antihistaminik veya antiinflamatuvar tabletler verilebiliyor. Yanık bölgesinde su kabarcıkları varsa ikinci derece yanık kabul ediliyor. Güçlü kortizonlu kremler, gereğinde antibiyotikli kremler, antiinflamatuvar etkili iğneler verilebiliyor. Yoğurt ve diş macununun güneş yanığının tedavisinde yeri yok, hatta yoğurdun içindeki laktik asit ile diş macunu içindeki mentol cildi tahriş ederek durumu daha da kötüleştirebiliyor.
Lekelenme açısından, soyulma olursa risk artar mı?
Soyulma ister güneş yanığı sonrası, ister başka nedenlere bağlı olsa da deriyi güneşe karşı daha hassas ve korunaksız hale getiriyor. Güneş ışınları deri hücrelerine daha kolay ulaşıyor ve dolayısıyla zarar verme riski, leke oluşumu ve kanser riski artıyor. İşte bu nedenle yaz öncesi soyucu kozmetik işlemler (peeling, soyucu lazer) yapılmaz. Güneş öncesi ağda gibi derinin üst tabakasını soyan işlemler de aynı şekilde riski arttırıyor.
Kullandığımız güneş kremi cildimizde reaksiyona yol açabilir mi? Doğru güneş kremi kullanıp kullanmadığımızı nasıl anlarız? Seçerken nelere dikkat etmeliyiz?
Kimyasal güneşten koruyucular alerji yapabiliyor çünkü deri bariyerinden geçerek derinin alt tabaklarına ulaşıyor, yapı değiştirerek antijenik özellik kazanabiliyor. Fiziksel güneşten koruyucular ise alerji yapmaz çünkü deri bariyerinden geçemez, derinin alt tabakalarına nüfuz edemez. Bu nedenle alerjik bünyeli kişiler daha çok fiziksel (mineralli) güneşten koruyucu kullanmalı. Kimyasal güneşten koruyucular UVA ve UVB’ye karşı güneşten korurken, fiziksel güneşten koruyucular tüm dalga boylarına karşı koruyucu. Kimyasal güneşten koruyucuların bazı çalışmalarda hormon dengesini bozduğu gösterildi. Bu nedenle bebeklerde, çocuklarda ve hamilelerde kullanılmamalı.
Cilt tipimize göre hangi ürünü seçmeliyiz?
Hamile, bebekler ve çocuklarda sadece fiziksel filtre içeren güneşten koruyucular kullanılmalı. Akneli ciltlerde su bazlı, prokton olamin, çinko glukonat içeren koruyucular kullanabiliyor. Ailesel deri kanseri öyküsü olan hastalarda immünolojik korumayı arttırmak için antileukine 6 içeren koruyucular ve oksidatif hasarı azaltmak için C vitamini, E vitamini, kafeik asit, ferulik asit, yeşil çay ekstresi, üzüm çekirdeği ekstresi içeren güneşten koruyucular tercih edilebiliyor. Lekeye eğilimli ciltler de nikotinamid, glabridin, arbutin içeren koruyucular kullanabiliyor. Kuru ciltlerde krem, yağlı ciltlerde emülsiyon, vücut gibi geniş yüzeylerde kullanmak için sprey formu öneriliyor. Günlük hayatta fondöten kullanan kadınlara kapatıcı özelliği olan mineralli, renkli koruyucular öneriliyor.
Güneşten koruyucuların SPF değeri ne olmalı?
Buğday tenli, fotosensitif ek deri hastalığı olmayan bir yetişkinin günlük yaşamda en az SPF 15 faktör, deniz tatilinde en az SPF 30 faktör ürün kullanması öneriliyor. SPF 15 bir ürün, UVB ışınlarının yüzde 94’ünü tutarken, SPF 30 bir ürün yüzde 97’sini tutuyor.
Bu ürünler ne sıklıkla sürülmeli?
Kimyasal güneşten koruyucular güneşe çıkmadan yarım saat önce sürülmeli. Fiziksel güneşten koruyucular ise sürüldükleri an etkili. Güneşten koruyucular, güneşte bulunulduğu müddetçe iki-üç saatte bir; ayrıca deniz, havuz, duş sonrası, terleme durumunda da tekrarlanmalı.
Yaz aylarında çillerin artışı önlenebilir mi? Çilleri olan kişilerin güneş bakımı nasıl olmalı?
Güneşten korunarak çil artışı azaltılabilir ama oluşumu tamamen engellenemez. Çilli kişiler yapı olarak daha açık tenli ve güneş yanığına daha meyilli oluyor. Melanom riski, çilli bireylerde daha fazla. Bu nedenle çilli kişilere güneşten korunma ve düzenli deri muayenesi öneriliyor.
GÜNEŞ ALERJİSİ NEDİR? BELİRTİLERİ NELER? NASIL TEDAVİ EDİLİR?
Güneş alerjisi şeklinde tanımlansa da aslında güneş reaksiyonu demek daha doğru oluyor. Çünkü güneşe bağlı deri reaksiyonlarının hepsi alerjik mekanizmayla ortaya çıkmıyor. İlkbaharda, bütün kış kıyafet altında durmuş, güneşi unutmuş tenimiz güneşe ilk çıktığında göğüs V’si, kollarda çok kaşıntılı, su kabarcıklı kırmızı döküntüler ortaya çıkabiliyor. Yüz ve el gibi güneşe alışkın deride olmaması, bu “polimorf ışık döküntüsü” için çok tipik. Ağızdan alınan bazı ilaçlar güneşle yapı değiştirerek, güneş gören ve görmeyen bölgelerde kaşıntılı döküntüler yapabiliyor. Bu döküntüler bazen çok ciddi olabiliyor ve ilacın bırakılmasını gerektirebiliyor. Deriye sürülen kozmetikler, kimyasallar ve bitkilere bağlı olarak farklı döküntüler de ortaya çıkabiliyor. Özellikle kadınların yanak bölgesinde oluşan güneş reaksiyonları, lupus hastalığı için ipucu veriyor ve ileri araştırma gerektiriyor. Genetik bazı hastalıklara bağlı da güneş reaksiyonları görülebiliyor. Hastanın ek şikayetleri ve muayene bulguları, bu hastalıklar için yol gösterici oluyor. Güneş reaksiyonlarının tedavisi, döküntü oluşum mekanizmasına göre değişiyor. Önleyici olarak mutlaka güneşten kaçmak gerekiyor.
GÜNEŞTEN KORUYUCULAR ÜZERİNDE YAZAN SPF VE PPD NE ANLAMA GELİR?
PF, “sun protective factor” yani “güneşten koruma faktörü” olarak biliniyor. Güneşten koruyucu ürün sürülen deride kızarmadan geçirilecek sürenin, koruyucu sürülmeyen ciltteki kızarmadan geçirilecek süreye oranı. Örneğin; bir kişi güneşte korunmadan kaldığında 10 dakikada kızarıklık gelişiyorsa, bu kişi SPF 20 güneşten koruyucu kullandığında 200 dakikada kızarıklık geliştiriyor. Deride kızarıklığa yol açan, derinin üst katmanlarını etkileyen UVB ışını. Bu nedenle SPF, ürünün sadece UVB filtre etme etkisini gösteriyor. Son yılllarda UVA ışınından korunmayı gösteren UVA koruma faktör derecesi de ürün etiketlerine eklenmeye başlandı. UVA filtre etme gücü PPD ile gösterilebiliyor. PPD “persistant pigment darkening” yani “ kalıcı pigment koyulaşması”. Bu da derinin koyulaşma ve bronzlaşma şiddetini ölçüyor. Örneğin; PPD değeri 10 olan bir güneşten koruyucu kremle, hiç koruyucu kullanılmayan duruma göre 10 kat daha uzun süre güneşte kalınabiliyor.
İLGİLİ İÇERİKLER
- Cilt bakımıyla ilgili merak edilen 11 soru
- Güneşin etkilerini engellemek için alınması gereken önlemler!
- Güneş lekeleri nasıl geçer? Tedavisi nasıl yapılır, ne kadar sürede geçer?
- İşte güneşe çıkılmaması gereken saatler ve güneşten gelen 6 tehlike
- Güneşten korunarak faydalanın!