2001’de bir motosikletin çarpması sonucu geçirdiğim kazadan sonra doktorlar “Yürüyebilirsin ama bu sana bağlı” demişti. Ben de kararımı verdim: yeniden yürüyecektim. Arkadaşlarım, ailem ve öğrencilerimin de desteğiyle her geçen gün ilerleme kaydettim. Sekiz ay sonra topallamadan yürümekle kalmıyor artık kayak bile kayabiliyordum!
Yeşim Nur
Adım Mine Eser. 1986 yılında Boğaziçi Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun oldum. Mastırımı İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi'nde yaptım ama her zaman için dil üzerine bir alanda çalışmayı hayal etmiştim. 1995'den beri Boğaziçi Üniversitesi Yabancı Diller Yüksek Okulu'nda öğretim görevlisiyim. Gençlerle iç içe olmak ve mutlu olduğum mesleği yapmak beni inanılmaz hayata bağlıyor. Belki de aldığım bu güç sayesinde o korkunç kazayı yendim… Kazaya gelince… Kaza anını hatırlamıyorum 2001 yılının Ocak ayı idi. Kızıltoprak'ta tek yönlü bir sokakta yürürken, frene basıp duramayan bir yoldan çıkıp motosiklet bana çarptı. Kaza anında büyük bir şoka girdiğim için neler olduğunu, kazanın nasıl olduğunu bugün bile hatırlayamıyorum. Olayları ancak hastanede kendime geldikten sonra öğrendim. Kazada karşı tarafa pek bir şey olmamıştı ama bendeki hasar oldukça büyüktü. 5 saat yoğun bakımda bekledikten sonra kendime geldiğimde öğrenmiştim ki sol femur kemiğim tam ortadan ikiye kırılmıştı. Ayrıca sol kol ve bacağımda iç kanamalar vardı. Başarılı bir ameliyat geçirdim ama femur kemiği bacakta taşıyıcı kemik olduğu için bacağımın eskisi gibi olması oldukça zor görülüyordu. Yeniden yürüyebilmek için uzun ve yorucu bir rehabilitasyon süresi gerekiyordu. Doktoruma "Sakat kalacak mıyım?" diye sorduğumda bana "Hayır, ama yürümek senin elinde" demişti. Bu sözün üzerine öncelikle doktoruma inandım ve ipleri elime aldım…
Öğretmenliğe devam Hastanede 8 gün kaldıktan sonra evde bir aylık ayağımı hiç kıpırdatmama dönemi başlamıştı. Ardından koltuk değnekleriyle yavaş yavaş yürümeye başladım ancak bunu dışarıda başarmak çok kolay olmuyordu. Çünkü yollarda tekerlekli sandalye için rampalar yetersizdi ve ben de koltuk değneği kullanarak yürümeyi deniyordum. Şehir içinde bunu başarmak o kadar zordu ki! Bir de bazı insanların dikkatsizce çarpması ve uyardığınızda da verdiği "Burası sakatlar için değil!" sözü inanılır gibi değildi. Gerçi bu beni kırmadı ama hep bu durumla yaşamak zorunda olanları daha iyi anladım. Buna karşılık taksi veya otobüs şoförleri daha anlayışlıydı. Bu üç aylık dönemimde öğretmenlik görevime devam ettim. Öğrencilerimle olmak, onların bana göstermiş olduğu anlayış ve destek bana inanılmaz güç veriyordu. Bir başkasının yardımı olmadan lavaboya bile gidememek ya da tek değnekle elinizdeki sıcak bir şeyi taşımanın dökmeden mümkün olamayacağını tüm inadınıza rağmen kavramak, hırsımı sonradan körüklese de ilk başta oldukça zor geliyordu. Üç ay sonra ayağımın üzerine bastığımda sol bacağım sanki bana ait değildi. Kaslarım kısaldığı için bunun olması gayet normalmiş. 8 aylık bir rehabilitasyon dönemine girdim. Sonunda başardım da! 2001 Ekim ayında hiç topallamadan yürüyebiliyordum. Tabii bunda Acıbadem Hastanesi doktorlarından Adnan Abbasoğlu'nun hem yaptığı ameliyatla hem de iyileşme sürecimde göstermiş olduğu manevi desteğin payı çok büyük. Bacağımda kısalma yoktu, sadece kaslarımdaki kısalmadan ötürü topallıyordum… Artık kayak bile yapıyorum! Tekrar topallamadan yürümeye başladıktan sonra ikinci bir ameliyat geçirdim. Bu süre içinde aldığım kiloları vermeye çalıştım. Bacağımdaki vidalar nedeniyle bunu spor yaparak başarmak pek öyle kolay değildi ama doktorumun uyarılarını dikkate alarak sert hareket içeren daha doğrusu bacağımı zorlayıcı sporları yapmadım. Bunun yerine bütün bir yazı Boğaziçi Üniversitesi'nde yüzerek geçirdim ve bunun çok faydasını gördüm. 2003 Şubat ayında olduğum ikinci ameliyatla bacağımdaki tüm vida ve çivilerin hepsi alındı. İnanmayacaksınız ama artık kayak bile yapabiliyorum. Şu anda hiç aksamadan oldukça rahat yürüyebiliyorum ve ben bunu ailemle, arkadaşlarımla, öğrencilerimle ve kendi azmimle başarabildim. Önemli olan pozitif düşünmek. Ama bunu asla Pollyannacılıkla karıştırmamak gerekiyor. Sadece tekrar yürüyeceğinizi hayal etmek değil, hedefiniz başarmak olmalı. En mühimi de çevrenizi olumsuz etkilememek. - Advertisement - |