“Geleceği ya da geçmişi değil, “şimdi”yi yaşayın” diyor Zen. Zen yolcuları için varılacak yer değil, yolda geçen her an bir hedef. Siz de, bu düşünceye kulak vermeye, bugünlerde etkisi dekorasyondan mutfak kültürüne, her yerde hissedilen ve binlerce yıllık bir öğreti olan Zen Budizmi’ni anlamaya çalışarak, kendinizle buluşmaya, yeniden doğmaya ne dersiniz?
| |  |
Stres, yoğun çalışma temposunun sonucu gelen huzursuzluk, endişe ve hayattan zevk almanızı engelleyen sonsuz bitkinlik, bıkkınlık. Hangimiz bu duyguları hissetmiyor ve zaman zaman bir yerlere kaçmak istemiyoruz ki? Binlerce yıllık Zen Budizmi size hiçbir yere gitmeden kaçmayı, anı yaşamayı, kendinizin ve zihninizin farkına varmayı tavsiye ediyor. Şu günlerde, dekorasyondan yemek kültürüne ve güzellik bakımlarına her alanda etkisi görülen zeni yaşayarak enerji dolabilir ve kendinizi yeniden doğmuş gibi hissedebilirsiniz. Evet, dediğimiz gibi bunun için uzun yolculuklar yapmanıza gerek yok. Yapmanız gereken, zeni anlamaya çalışmak ve onu yaşamak için kendinize biraz daha fazla vakit ayırmak.
Basit bir soru: Zen nedir?
Zen kısaca "Zen Budizmi" anlamına geliyor. Aslında bu ne bir din, ne de bir felsefe. Ortaya çıkışı, İ.Ö. 500 civarında şimdi Hindistan olan topraklarda bir prens olan Siddhartha Gautama'nın öğretileriyle başlıyor. Yaşı 29 iken, hayatın anlamını aramaya başlayan bu adam, arayışının 6. yılı sonunda, yani 35 yaşında aydınlanmış ve "Buda" (uyanan kişi) mertebesine ulaşmış. Gautama, bir gün, her şeyin doğalarına uygun bir değişim içinde olduğunu ve bunu anlamaya çalışmanın faydasız olduğunu kavramış. Guatama'nın öğretileri öğrencilerinin ve onların öğrencileri yoluyla da bugüne kadar uzanmış. Bu öğrencilerden, Bodhidharma, 475 yılında, Hindistan'dan Çin'e gitmiş ve hocasının öğretilerini burada tanıtmış. Ardından Tao felsefesinin de etkileriyle Chan Budizm Okulu kurulmuş. 1200 yılında Chan Budizmi, Çin'den Japonya'ya yayılmış ve işte burada Zen Budizmi ismini almış…
Devamı 2005 Nisan sayısında…
