Formsanté

Başak Gümülcinelioğlu: Aşk benim için dünyadaki en önemli şey!

basak-gumulcinelioglu-

“Sen Çal Kapımı” dizisiyle son dönemin yıldızı parlayan oyuncularından Başak Gümülcinelioğlu, oyunculuğun yanı sıra müzikteki yeteneğini de diziye taşıyor. Diziye şarkı besteleyen ve seslendiren Gümülcinelioğlu’nun yumuşacık sesi gibi kendi de son derece duygusal.

Sıcacık, çevresindeki herkesle hemen kaynaşabilen insanlar vardır. Saçlarının renginin bu işte etkisi var mı bilinmez ama Başak Gümülcinelioğlu, tam da öyle bir insan. Tüm çekim ekibini pozitif enerjisiyle öyle bir sardı ki stüdyoyu terk ederken epey zorlandık. Mimarlık, çevirmenlik, şarkı sözü yazarlığı, bestecilik, oyunculuk, müzikal oyunculuğu… Her birini de okulunda öğrenmiş, hatmetmiş. Şimdi de psikoloji ve çocuk gelişimi radarına girmiş. Tanımaktan çok keyif aldığımız Başak Gümülcinelioğlu’nu gelin siz de bu röportajla tanıyın.

Başak Gümülcinelioğlu

“Sen Çal Kapımı” dizisi senin için iki şansı da bir arada getirdi diyebilir miyiz? Çok izlenen bir yapımda hem oyunculuğunu hem de müzik yeteneğini sergileyebiliyorsun.

Aslında diyebiliriz ve diyemeyiz. Hem şansa çok inanıyorum hem de şansın tek başına bir işe yaramadığına. Sadece her zaman hazır olmak gerektiğini düşünürüm. Galiba ben de öyleydim; zaten şarkı yazıyordum, beste yapıyordum, söylüyordum ve oynuyordum. Aynı anda bir yerde bulunması, tercih edilmesi ve istenmesi şanstı ama bende bulunması da bir yandan o şansı çalışarak değerlendirmekti asılında. O yüzden çok mutluyum çünkü “Sen Çal Kapımı” bana çok şans getirdi, benim şansım oldu ve benim için çok kıymetli. Pırıl da öyle…

BAŞAK GÜMÜLCİNELİOĞLU: PIRIL ÇOK ONUR VERİYOR BANA

Pırıl’dan biraz bahsedebilir misin?

Karakter olarak çok severek, çok inanarak, ideallerini, hayallerini, sevgisini gösteremeyişini, tutukluğunu ya da bazen çok tutkulu hallerini çok düşünerek, çalışarak ve severek oynuyorum. Pırıl bu saydığım her şey. İş hayatında kendi çalışkanlığı ve azmi ile güçlü bir yer edinmiş, güçlü bir karakter. Çok onur veriyor bana Pırıl’ı canlandırıyor olmak.

İş hayatında sert olmak sence bir kadına başarı getirir mi?

Ben, sertliğe inanan ya da sertliğe başvuran bir karakter değilim. Ne üslubum, ne tavrım, ne tarzım, ne de herhangi bir şeyi halletme şeklim sertlikten yana değil. Hatta bana tatlı dille neredeyse her şeyi yaptırabilirsiniz ancak sertlikle inada bile biner.

MASKELER VE ÖNLEMLER ALTINDA ÇEKİMLER NASIL GİDİYOR?

Dünya olarak değişik bir süreçten geçiyoruz hepimiz, dolayısıyla bundan sürekli yakınıyor olmak ya da üzülmek ne gerekçi ne de anlamlı geliyor bana. Tüm dünyanın yaşadığı bir şeyi, biz de yaşıyoruz, böyle bir dönemden geçiyoruz ve bunun gerektirdiği şey maske takmak ve önlem almak. Uzun saatler çalıştığımız, yoğun, fiziken ve beynen yorucu bir işimiz var. Maske takmak ve birçok önlemle bunu yapmak evet biraz daha zorlaştırıyor işi. Özellikle ekip çok daha fazla zorlanıyor bence, biz oyuncular olarak en azından sahneleri maskesiz oynadığımız için biraz daha nefes alabildiğimiz anlar elde edebiliyoruz. Ancak dediğim gibi bunu hayatımızın bir parçası haline getirdik ve normalleştirdik. Ve hayatımıza devam ettik; aksi şımarıklık gibi geliyor bana.

SETTE SİZİ EN ÇOK KİM GÜLDÜRÜYOR? SET GÜNÜ HATIRAN VAR MI?

Partnerim Anıl İlter, Sarp Bozkurt, İlkyaz Arslan ve ben, ofis dörtlüsü olarak çok zaman geçirdik ve samimi olduk. Dolayısıyla çok gülen bir ekip olduk. Birbirini de çok güldüren bir dörtlü olduk. Sonra teker teker samimiyet çemberimiz genişledi. Hep beraber çok gülüyoruz demek en doğrusu. Unutamadığım çok şey var aslında, ama benimle alakalı en komik olay, geçenlerde sahne çekerken yaşadığımız bir anı. Ofisin içinde cam kapılar var, provada açıktı o kapılar. Güzel de temizleniyor bu kapılar, ben de uzağı çok net göremiyorum. Sahne çekerken kapanmış meğer, sahne sonunda kayıtta koşarak sinek gibi cama yapıştım. Ara ara aklımıza geliyor, gülüyoruz. Hatta Anıl telefonuna sağolsun kayıttan almış, arada açıp izliyoruz ve tekrar gülüyoruz.

BİR GÜN SEÇİM YAPMAK ZORUNDA KALSAN MÜZİK Mİ OYUNCULUK MU?

Ayyy, düşüncesi bile üzdü. Müzikal oyunculuk diyeyim. En çok yapmak istediğim, asıl branşım, en büyük aşkım ama ne müzik oyunculuğa, ne oyunculuk müziğe tercih edilebilecek bir şey değil benim için. Kendimi bildim bileli şarkı söylüyorum, kendimle alakalı doğru fikirler edinmeye başladığımdan beri de oyunculuk var… O yüzden çok zor bir soru benim için. Müzikal oyunculuk diye cevaplamış sayılmak istiyorum 🙂

Yurt dışında eğitim almanın sana ne gibi artıları oldu? Orada kalmayı düşündün mü hiç?

Ben çok heyecanlı ve tutkulu bir insanım. Ancak gerçek disiplini yurt dışında öğrendim. 13:42, 15:26 gibi ders ya da set saatlerimiz vardı mesela. Hem yurt dışında aldığım eğitim, hem de yaşadığım sosyal çevrenin etkisi ile disiplini öğrendim. Çok çalışkan da bir ailem var. Annem, babam, ablam hepsi öyleler ve haydi çalış cümlesi bizde hiç olmazdı. Genetik miras gibi bir şeydi benim için ancak ben kendi çalışma sistemimi oluşturmayı yurt dışında öğrendim, bana çok getirisi oldu. Sabrı, yalnızlığın mutsuzluk değil benim için güç temsili olduğunu, bencillik değil ama bencil olma konseptini öğrendim. Hala çok başaramasam da en azından konsepti kavradım 🙂 Kariyerimi oluşturmayı düşündüm tabii ki.

Ancak ben ülkesini, evini, kültürünü, ailesini çok arayan duygusal bir altyapıya sahibim. Canı sıkıldığında bakkal abinin yanına gidip bir çay içen insanım aslında. O yüzden çok özledim yuvamı, kültürümü, ailemi. Mutlu olduğum, anlaşıldığım ve anladığım yerde daha başarılı olabiliyorum. Aslında orada da çok mutlu oldum. Ama ev başka… Kendi kültüründe oyunculuk yapmanın daha doğru olduğunu düşünüyorum. Bu demek değil ki yurt dışında oynamayı düşünmüyorum ya da istemiyorum. Hayal ediyorum, istiyorum ve düşünüyorum tabii ki. İnşallah olur ancak burası yuvam. Yuva her şey. Duygusal bir insanım ve duygusal olarak tatmin olduğumda her anlamda yükselişe geçiyorum.

Başak Gümülcinelioğlu

EĞİTİM HAYATINDA KAÇ TANE OKULA GİTMİŞ OLDUN?

İlkokul ve ortaokul saymıyorum. Bahçelievler Anadolu Lisesi’nden mezun olduktan sonra Goodland High School’da eğitim gördüm. İkinci lise diplomamı aldım. Müzikal tiyatro eğitimine başladım. Türkiye’ye döndüm, Bahçeşehir üniversitesi’nde mimarlık eğitimi gördüm. İTÜ’de mimari tasarım tezli yüksek lisansa başladım. Müjdat Gezen’de Actors Studio’da eğitim gördüm, sonra Londra’ya gittim ve Lamda’da kamera önü oyunculuk ve drama eğitimlerini tamamladım. Dönünce de burada çalışmaya başladım. Çok uzun okudum yani… Hala daha okuyasım var. Psikolojiye çok meraklıyım, çocuk gelişimine de öyle. Kendi alanımda da yüksek lisans yapmak isterim. Sadece doğru zamanda doğru kararı verip hakkıyla okumak isterim yine.

BAŞAK İÇİN YERİNDE DURAMAYAN BİR İNSAN DESEK DOĞRU OLUR MU?

O kadar doğru olur ki. Annem şunu söyler, 10 aylıkken konuşmaya başladın ve bir daha hiç susmadın, yürümeye başladıktan sonra da hiç durmadın. Hep çok hareketli bir çocuktum. Hiç çok yaramaz ya da şımarık olarak anlatılmadım, öyle olmamaya da gayret ederim. Ancak hep çok hareketli ve enerjik olduğumu söylerler, hala da öyle.

En yakın arkadaşların ve ailen seni anlatacak olsa hangi kelimeleri kullanır?

İlk önce duygusal derler. Sonra romantik diyebilirler; enerjik, heyecanlı, tutkulu, disiplinli, pozitif, çalışkan (Bunları bir bir sordum). Şu an yanımda en yakın arkadaşım var; “Şakacısın ve ağlarken bir anda gülebildiğin için de biraz dengesizsin bunları da ekle” dedi.

En severek izlediğin müzikal neydi? Sana bir fırsat verilse hangi müzikalde hangi rolde oynamak isterdin?

Bu o kadar güzel bir soru ki. En sevdiğim müzikali seçmek çok zor ama kendimi en çok görmek istediğim müzikal Mamma Mia sanıyorum. Hatta keşke Meryl Streep’in kızını, Amanda yerine ben canlandırsaydım. Hayal hep var ve biz sınırsızız. O yüzden hayal kurmaktan, umut etmekten ve çalışmaktan vazgeçmem. Çeviriyorum, çalışıyorum, bir gün çok iyi bir müzikalde yine oynayacağımı düşünüyorum. Sürekli dans ve şan derslerime devam ediyorum, müzik yapıyorum, şarkı yazıyorum, besteliyorum, söylüyorum. Boş kalsam kendim okuyorum, izliyorum, çeviriyorum, çalışıyorum. Müzikalde kondisyon çok önemli. Kondisyon kazanmaya gayret ediyorum. Hassas olduğum bir konu. Bir yandan da son zamanlarda daha sert bir müzikalde de oynamak isteyebilirdim diye düşünüyorum. “West Side Story” de olabilir. O da kendimi tanımaya başladığım yeni bir tarafım.

BAŞAK GÜMÜLCİNELİOĞLU: AŞK BENİM İÇİN DÜNYADAKİ EN ÖNEMLİ ŞEY

AŞK SENİN İÇİN NE İFADE EDİYOR? İLK AŞKINI HATIRLIYOR MUSUN?

Aşk benim için dünyadaki en önemli şey olabilir. Hiç abartmadan söylüyorum. Hatta çoğu arkadaşım da bana “Şu devrin son romantiği sensin” der. Şiir yazabilirim, şarkı yazabilirim, mektup yazabilirim; hatta bana da bunların hepsi yazılsın isterim… Aşk aynı zamanda beni duygusal olarak çok tatmin eden bir his ve duygusal tatmin yaşadığımda da daha önce de belirttiğim gibi her alanda daha çok yükseliyorum, daha çok enerjik oluyorum. Evet, ilk aşkımı çok iyi hatırlıyorum. Dört yaşındaydım. Görkem, annemin en yakın arkadaşının oğluydu. Hatta o kadar aşıktım ki aşkıma karşılık vermediği için kulağını ısırmıştım… (Özür diledim :)) Yıllar sonra ilk yetişkinlik son ergenlik dönemimizde New York’ta karşılaştık, bu hikayeyi duyduğunda çok pişman oldu; en azından birazcık da olsa içim rahatladı…

ÇEKİMLERDEN FIRSAT BULDUĞUNDA SPOR YAPAR MISIN?

Çekimlerden fırsat bulmak çok kolay olmuyor. Boş günlerimde aslında dansa gidiyorum ve dans dersi alıyorum… Her yere olabildiğince yürüyerek gitmeye çalışırım zaten. Hiçbir zaman spor salonu insan olmadım ama yoga ve pilatesi zaman zaman hayatımın içine katıyorum ve bana çok iyi geliyor. Eski sporcuyum dolayısıyla bir alt yapım var… Spor ve hareketli olmak bana kendimi çok iyi hissettiriyor.

HİÇBİR ŞEY YAPMADAN, BOŞ GEÇİRDİĞİN ZAMANLAR OLUR MU?

Pek fazla olmaz aslında… Çok boş kalabilen ya da beynini çok boş tutabilen bir insan değilim ama sürmenaj da olmamak için kendime bazı anlar vermeye başladım son zamanlarda… İşim çok fazla iş gibi değil, çok zevk aldığım için çalışmak beni daha fazla enerjik hissettiriyor… Ama evime gelip köpeğim Ajan’la birkaç saat yalnızca durmak da, beynimi dinlendirmek, ruhumu dinlendirmek de favorilerim arasında… Yine de çok fazla boşluğu seven ve ihtiyaç duyan bir insan değilim.

‘TAM BİR GÖÇMEN KIZIYIM’

YEDİKLERİNE DİKKAT EDER MİSİN? HİÇ REJİM YAPTIN MI?

Yediklerime dikkat ederim. Fast food insanı değilim çok fazla; ekmek sevmem, tuz neredeyse hiç yemem, yağ fazla tercih etmem hatta bunlar beni çok rahatsız eder… Öğünlerim küçücüktür ancak çok sık yerim. Tam bir göçmen kızıyım aslında, genelde sebze meyve severim en çok zeytinyağlı severim, pek fazla et sevmem ama yemek zorunda olduğum zamanlarda da ihmal etmem. Dolayısıyla çok kötü bir yeme düzenim olmadığı için çok sıkı rejimler de yapmıyorum. Kışın kilo almaya çok meyilliyim o yüzden kışın biraz daha dikkat etmeye gayret ediyorum.

KENDİNDE BEĞENMEDİĞİN TARAFLAR VAR MI?

Eskiden vardı. Daha uzun olsaydım keşke diye düşünürdüm mesela ya da geçmişte çok spor yaptığım için bacaklarım çok kaslı dolayısıyla herhangi bir spor yaptığımda incelmek yerine daha fazla kaslanıyor ve kalınlaşıyor. Keşke daha ince olsaydı diye düşünürdüm… Ama sonradan bize bahşedilmeyen şeyler için üzülmemizin çok saçma olduğuna kanaat getirdim. Değiştiremeyeceğim ve benden bir parça olan her yerimi çok seviyorum. Ama bu fiziksel herhangi bir değişiklikten kaynaklanmadı, bu tamamen mental olarak geçirdiğim değişiklikten, olgunlaşma safhasından ve şükredebilmeyi öğrenmekten kaynaklandı.

Başak Gümülcinelioğlu

CİLT VE SAÇ BAKIMI İÇİN NELER YAPARSIN?

Saçlarımı her ay yarım santim kestiriyorum. Fark edilmeyecek kadar. Hatta bazen kendim kesiyorum. Kuaförüm benden çok muzdarip. Sirkeli soğuk su çok iyi geliyor. Kokusundan rahatsız olduğum için son bir yıldır frambuazlı sirkeli saç bakım suyu kullanıyorum. Ara sıra yumurta sarısı, zeytinyağı, badem yağı, hindistan cevizi yağı, Evigen ve Bepanthen ampul karışımı yapıyorum. Bir saat gibi bekletiyorum, sonrasında yıkıyorum. İşim yoksa saçımı kendi kendine kurumaya bırakıyorum. Eğer evden çıkmak durumunda isem de kurutma makinesinin soğuk tarafıyla kurutuyorum.

Her gün cildimi temizlerim. Set makyajından sonra özellikle bunu yapmamak mümkün değil zaten. Öncelikle setten çıkar çıkmaz hatta bazen direkt sette makyajımı siler, nemlendiricimi sürerim. Genelde her gün duş aldığım ve üzerine cilt bakımı yaptığım bir rutinim var. Aslında her gün duş almak da çok sağlıklı değil sanıyorum ancak başka türlü var olamıyorum:)

Makyajla uyumamaya özen gösteririm. Hatta o kadar alışmışım ki yüzümü temizlemeden uyuduğumda artık uykumu da alamıyorum, yorgun ve rahatsız uyanıyormuşum gibi hissediyorum. Kendime uyguladığım çok sevdiğim bir maskem var. Süt, pirinç unu, iki damla limondan yaptığım peeling maskem. Hem cildimi çok iyi temizliyor, açıyor hem de yumuşacık yapıyor.

ÇANTANDAN AYIRMADIĞIN MAKYAJ MALZEMELERİ NELERDİR?

Çok makyaj yapan bir insan değilim. Zaten sette ya da herhangi bir etkinlik için ya da herhangi fotoğraf çekimi için saç-makyaj yapılıyor. Kendi özel hayatımda çok fazla tercih etmiyorum. Yaptığım en büyük günlük makyaj göz altı kapatıcısı, rimel ve nemlendirici krem.

TELEFONUNDA EN ÇOK HANGİ UYGULAMALARI KULLANIYORSUN?

Instagram, Scribd, Whatsapp, sesli kayıt ve Garage Band.

KORONAVİRÜS BİTERSE İLK YAPMAK İSTEYECEĞİN ŞEYLER NELER?

SEYAHAT! Ben bir seyahat tutkunuyum diyebiliriz. Birçok ülkeye gittim, çoğuna da yalnız başıma gittim… Şehirlerde kaybolmayı, şehri öğrenmeyi, yeni insanlar ve yeni kültürler tanımayı çok severim. Koronavirüsün bizden en çok aldığı şey bence bu… Dokunamıyoruz, gidemiyoruz, öğrenemiyoruz, farklılaşamıyoruz… Duruyoruz sanki, dönüşemiyoruz; eskisi kadar en azından. Ama bu bir süreç ve tabii ki geçecek… Daha gitmediğim çok ülke var, şu dönem geçtiğinde bütün dünyayı gezmek istiyorum.

Röportaj: Deran Çetinsaraç
Fotoğraf: Murat Sargın
Styling: Tülin Demir
Makyaj: Yasin Şefik
Saç: Akın ünal

Exit mobile version