Formsanté

Güzellikte altın çağ

nisan-2013-estetik-3-resim-1

Ameliyatsız güzellik uygulamalarına her gün bir yenisi ekleniyor. Altın İğne yöntemiyle hem pürüzsüz hem de gençleşmiş bir cilt vadediliyor. Özellikle akne izlerinden dertli olan kadınların ilgisini çekecek bu yöntemi sizin için araştırdık.

Sağlık alanında teknolojinin ilerlemesiyle birlikte insan ömrü uzuyor. Kadınlar artık daha uzun yaşıyor ama bu durum beraberinde yaşlanma etkilerini de getiriyor. Bilim adamları boş durmuyor ve her geçen gün karşımıza yeni bir uygulamayla çıkıyor. Özellikle anestezi gerektirmeyen uygulamalarla rahatsız olduğumuz bölgelere yönelik çözüm bulabiliyoruz. Dr. Yasemin Hızarcı, 13 yıl anestezi uzmanı olarak çalıştıktan sonra sağlıklı yaşam ve medikal estetik alanına ilgisi nedeniyle çalışma hayatını bu yöne kaydırmış. Medikal Estetik ve Ozonterapi konularında eğitim alan Dr. Hızarcı, Altın İğne yöntemiyle problemli cilde sahip kadınlara neştersiz çözüm bulmaya yardımcı oluyor.

Ciltte kontrollü hasar oluşturuluyor
Dr. Yasemin Hızarcı, Altın İğne’nin bir Intracel yöntemi olduğunu söylüyor ve şu şekilde anlatıyor: “Bildiğiniz gibi altın, en iyi iletken metaldir. Saç kılı kadar ince iğneler vasıtasıyla işlemler yapılıyor. İğneler tek kullanımlık, işlemden sonra kullanılan iğneler atılıyor. Bu altın iğneler aletin ucuna takılıyor ve radyofrekans enerjisi cildin alt tabakasına veriliyor.” Altın İğne’nin fraksiyonel lazer ve dermabrazyon (cildin üst tabakasını soyma işlemi) yöntemlerinden farkı, cildin üst tabakasına etki etmemesi. Fraksiyonel lazerde çok yüksek ısı kullanılamıyor yoksa ciltte yanma tehlikesi oluşuyor. Her iki yöntem de epidermis denilen üst tabakaya etki ediyor. Dr. Yasemin Hızarcı, altın iğnelerin dermis denilen cildin bağ doku desteğini sağlayan, kolajen ve liflerin yer aldığı tabakaya girdiğini belirtiyor ve ekliyor: “İğneler saplandığı zaman iki milimetreye kadar derinin içine giriyor. Dolayısıyla cildin üst tabakasında hiçbir yanma riski oluşmuyor. Ciltte kontrollü bir hasar oluşturuluyor. Aslında bunu cildi kandırma gibi düşünebilirsiniz. Cilt kendinde hasar oluştuğunu anlayınca onarıma başlıyor. Yaratılan hasar düzeltilirken sorunlu bölgelerin onarılması hedefleniyor.” Dr. Hızarcı, bu yöntemle etkiyi istenilen yerde yani alt tabakada oluşturabildiğini belirtiyor. Böylece cildin üst yüzeyi ısıdan neredeyse hiç etkilenmiyor.

Devamı diğer sayfada

Hedef: Krater görünümlü akne izleri
Fraksiyonel lazer yönteminde cildin alt yüzeyine ışınlar gönderiliyor ve kullanılan enerji derinin üst tabakasına temas ediyor. Altın İğne yönteminde enerji, iğnenin kendinde değil, ucunda oluşturuluyor. Dr. Hızarcı, “Cildin altında yaptığınız 50 derecelik enerjiyi yüzeyde yapmaya kalkarsanız cilt yanar. Fraksiyonel lazerde enerjiyi cilt yüzeyine birebir vermek zorundasınız. Dolayısıyla uygulanan ısı cilde zarar verebiliyor. Altın İğne’de ise cilt yüzeyinde tamir edilemeyecek hiçbir şey oluşmuyor” diye açıklıyor. Altın İğne yönteminde kullanılan aletin içerisinde 49 tane iğne bulunuyor. İncecik, kıl gibi olan bu iğneler aracılığıyla cildin alt tabakasına ısı verilmesiyle yara oluşturuluyor. Yarayı tamir etme mekanizmalarının devreye girmesiyle o bölgede kolajenlerin yeniden oluşumu ve fibroblastların tetiklenmesi sağlanıyor. Cilt yarası iyileşirken cildin de sıkılaşmasına, gerginlik kazanmasına yardımcı olunuyor. Dr. Yasemin Hızarcı, Altın İğne yönteminin krater görünümlü akne yaralarında etkili olduğunu anlatıyor: “Kraterli sivilce izlerinin en büyük özelliği doku kaybının yaşanmasıdır. Doku kaybını ortadan kaldırmanız için dokuyu yenilemeye doğru bir tetikleme yapmanız gerekiyor. Hastalara aynı seansta PRP (kişinin kendi kan örneğinin işlemden geçirilip cilde uygulanması) yapıldığı zaman tamir edici mekanizmalar bir arada kullanılmış oluyor. İki yöntemi birlikte uygulamak, yara izlerinin iyileşmesini hızlandırıyor.” Bu tip akne oluşumlarında çukurları derinin alt tabakasına bağlayan ince lifler bulunuyor. Bu liflere fibroz bant deniliyor. Hem ısı hem de mekanik travmayla bu iplerin koparılması hedefleniyor. İpler kopunca da çukurların görünümü düzelmeye başlıyor. Dr. Hızarcı, “Çukur oluşumu yüzde 100’lük bir durumdaysa, işlemden sonra yüzde 40’lık hale geliyor. Bu da karşıdan gelen ışığın aksetmesinde fark yaratıyor” diye anlatıyor. Altın İğne işleminden sonra destekleyici olarak çukurların içerisine mezo dolgular da yapılıyor.

İKİ SEANS YETERLİ OLUYOR MU?
İşlem sonrası cilt üzerinde ilk etkilerin beşinci haftada başladığı iddia ediliyor. Üç ve altıncı ayda da etkiler görülmeye devam ediyor. Dr. Hızarcı, dokuzuncu ayda etkilerin sonucunun tamamen görüldüğünü söylüyor ve ekliyor: “İşlemi yapmadan önce anestezi etkisi kuvvetli bir krem sürüyoruz. Ağrılı bir işlem diyebilirim ama işlemden sonra ağrı veya sızı olmuyor. İşlem yaklaşık yarım saat sürüyor. Sonra yoğun kızarıklık oluyor. Her mevsimde yapılabiliyor. İşlemin yapılmasının ardından uygulama haftası güneş koruyucu krem sürmek gerekiyor. İlk üç gün suyla temas edilmemesini istiyorum çünkü mikro iğneler vasıtasıyla yapıldığı için enfeksiyon tehlikesi yaratabiliyor. Kızarıklık 48 saat içerisinde pembeliğe dönüşüyor. Çalışan kişiler, cuma günü bu uygulamayı yaptırdığı zaman pazartesi kolaylıkla işe gidebiliyor. Ciltte her tabakada yara oluşturuluyor ama bu durum balon gibi şişme etkisi yaratmıyor. Hastaya su bazlı özel bir fondöten veriyoruz. Buradan çıkıp o fondöteni kullanarak sinemaya bile gidebilirsiniz.” Altın İğne tedavisinde 35 gün arayla iki seans uygulanıyor. Hem erkek hem de kadın hastalara her yaş grubunda uygulanabiliyor. Dr. Hızarcı, “Tehlikesi olmayan bir uygulama ama kesinlikle hamilelere ve epilepsi hastalarına yapılmıyor. Yüksek tansiyon ve yara iyileşmesini geciktirecek diyabet hastalığı olanlara da uygulanmaması gerekiyor” şeklinde uyarıda bulunuyor. Altın İğne yöntemi, akne izleri üzerinde etkili olsa da en çok cilt gençleştirme alanında kullanılıyor. Vücudun her bölgesine uygulanabilen bu yöntem ile çatlaklarda da başarılı sonuçlar alınabiliyor.

Yağlı ciltlerde de bu yöntemle başarılı sonuçlar alınabiliyor. Dr. Hızarcı, Altın İğne uygulanan bir cildin ilerleyen dönemlerde yağlanmasının da dengelendiğini anlatıyor. Hastalara, işlemden sonra üç gün boyunca yağ bazlı krem kesinlikle önerilmiyor, su bazlı ürünler kullanılması tavsiye ediliyor.

Deran ÇETİNSARAÇ

Formsanté Dergisi Nisan 2013 Sayısı

Exit mobile version