Formsanté

“Kendimi çok iyi hissettiğim bir dönemdeyim”

subat-2013-roportaj-resim-1

Amerika’ya yerleşip evlendikten sonra gözlerden uzak bir yaşam seçen oyuncu Didem Uzel Sarı, “İntikam” dizisindeki Leyla karakteriyle hızlı bir dönüş yaptı. Güzel oyuncu New York’ta geçirdiği üç yılda hayata bakış açısının nasıl değiştiğini, yeni evliliğini ve iyi görünmenin yöntemlerini anlattı.

Her kadının hayatında dönüm noktaları vardır; ilk aşk, işe başlama, evlilik, çocuk vb. Didem Uzel Sarı’nın hayatında en büyük dönüm noktalarından biri üç yıl önce İstanbul’u terk edip New York’a yerleşmesi olmuş. Başlarda ailesinden uzakta olmanın eksikliğini yaşasa da, orada hayata daha pozitif bakmayı öğrenmiş. “İntikam” dizisinde canlandırdığı Leyla karakteri ise hiç beklemediği bir anda ona teklif edilmiş. Güzel oyuncu, şu anda çekimler yüzünden New York’a gidemiyor olsa da kalbinin hep orada olduğunu anlattı.

Uzun zamandır Amerika’da yaşıyordunuz, geçtiğimiz yıl da evlendiniz. Türkiye’den uzaklaşmak nasıl hissettirdi?
O kadar farklı bir Didem’le tanıştım ki inanamazsınız. Ben bile hiç tanımıyordum bu halimi. Orada okula gidiyordum, okuldaki arkadaşlarımla da kısıtlı bir sohbet gerçekleşiyorduk. Burada ise üç arkadaş bir araya geldiğimiz zaman gündemden, yakın çevremizden, kısacası pek çok ortak konudan bahsedebiliyorduk. Mesela orada dedikodu bile yapamıyorsun… Arada eşim Selim Sarı’ya “Haydi azıcık dedikodu yapalım” dediğim bile oldu. Oysa ki çekiştirecek kimse yoktu. Eşimle ilişkimizin mükemmel olmasının sebebi, ikimizin orada bambaşka bir enerjide aşk yaşıyor olmamız bence. Orada hayata bakış açım çok değişti, daha sağlıklı hale geldi. Olumsuz tüm enerjilerden uzak olunca kendi aura’nız da temizleniyor.

subat-2013-roportaj-resim-2Peki hiç boşluğa düştünüz mü? Sonuçta burada çalışıyordunuz, tanınıyordunuz, çevreniz vardı…
Çevremi ve ailemi çok özledim. İlk bir yılım çok zor geçti, sürekli ağlıyordum. Arkadaşlarımla buluşup iki sohbet edeyim istedim, kız kardeşimi, yeğenimi göreyim dedim, o da olmadı. Ailesine çok bağlı biri olduğum için inanılmaz eksikliğini hissettim. Ama şansıma New York inanılmaz bir şehir; müzikallerden filmlere kadar sizi oyalayacak çok fazla seçenek sunuyor. Bir yandan da okulum ve dans derslerim vardı. Aile özlemimi bu şekilde kapatmaya çalıştım. Ayrıca tanınmıyor olmanın da avantajlarını yaşadım; kimse beni tanımadığı için çok rahat geziyordum.

Tanınmak bazılarında alışkanlık yaratabiliyor. Sizde böyle olmadı mı?
Ben zaten burada yaşarken de arada kayboluyordum. Diyelim bir film veya dizide oynuyorum, proje bittikten sonra iki yıl gözlerden uzak duruyordum. Dolayısıyla bahsettiğiniz gibi bir alışkanlık bende hiç olmamıştı.

Devamı diğer sayfada

Peki şimdi buradasınız artık, dönmeyecek misiniz Amerika’ya?
Aslında kalma gibi bir düşüncem yoktu İstanbul’da. Sonuçta üç senedir eşimle İstanbul’a gidip geliyoruz. Bu gelişimde tam dönüş biletimi almak üzereydim ki, diziyle ilgili telefon geldi.

Madem orada bu kadar mutluydunuz dizi projesini nasıl kabul edebildiniz?
Bir ayağımız her zaman İstanbul’daydı; şu anda orada yaşıyor olsak bile eninde sonunda ülkemize geri döneceğiz. Önemli olan doğru zamanda, doğru rolün size gelmesi. Bu arada bana başka işler de gelmişti ama kabul etmedim. Şu an kendimi çok iyi hissettiğim bir dönemdeyim. Bence insanlara da yansıtıyorum bunu. Gerçek hayatta olduğu gibi oyunculukta da ne istediğimi biliyorum.

Oyunculuk anlamında ne istiyorsunuz?
Bir role gerçek anlamda bürünebilmek istiyorum. Gençlik zamanımda da bürünüyordum rollere ama hayatı bu kadar özümsemiş değildim. New York’ta kendimi keşfetmiş olmam, işimden sosyal hayatıma kadar her şeye yansıyor bence. Bir tek yenemediğim özelliğim var, çok duygusalım; kötü şeylerden hemen etkileniyorum.

Biraz da “İntikam” dizisinden ve oynadığınız rolden bahsedebilir misiniz?
Dizide oynadığım “Leyla” karakteri 40’lı yaşların başında, güzel, tehlikeli ve güvenilmez bir kadın. Türkiye’de yayınlanan dizilerde negatif karakterlerin sevildiği pek görülmemiştir. Bu da işimizi iyi yaptığımızı gösteriyor aslında.

subat-2013-roportaj-resim-3Dizinin orijinal versiyonunu izliyor muydunuz?
“Revenge”i izliyordum ve çok beğeniyordum. Amerika’da da çok popüler bir dizi, orada başrolde oynayanlar gerçek hayatta da sevgililer bu arada.

Diziyle ilgili gelen tepkiler nasıl?
Herkes sevmiş diziyi. Beren de çok tatlı ve başarılı bir kız, onun enerjisi yansıyor diziye. İş bana ilk geldiğinde ve kadroyu duyduğumda çok fazla düşünmedim açıkçası. Hemen oturup rol üzerinde konuşmaya başladık. “Revenge”in Türk versiyonunun daha fazla sevileceğine inanıyorum.

“Önemli olan doğru zamanda, doğru rolün size gelmesi. Bu arada bana başka işler de gelmişti ama kabul etmedim. Şu an kendimi çok iyi hissettiğim bir dönemdeyim. Gerçek hayatta olduğu gibi oyunculukta da ne istediğimi biliyorum.”

Sağlıklı bir yaşam sürmeye önem veriyor musunuz?
Tabii ki. Belli bir yaştan sonra metabolizma yavaşlıyor. 30 yaşından sonra büyüme hormonu salgılanmıyor. Içki ve sigara kullanmıyorum. Beslenmeme dikkat ederek cildime de iyi bakıyorum. Ekran en ufak hatayı affetmiyor, dolayısıyla yüzümde sivilce yapabilecek yağlı yiyeceklerden uzak duruyorum.

Diyet yapıyor musunuz?
Benim için kilo hesabından çok glisemik indeks önemli. Proteinle karbonhidratı asla bir arada yemem. Neyse ki tatlıya düşkün değilim, bu yüzden çok zorlanmıyorum. Hele de şeker tüketiminin kolajen liflerini sertleştirerek, cildimizin esnekliğini kaybetmesine ve sarkmalara sebep olduğunu öğrendikten sonra şekeri hayatımdan çıkarttım. Kahveyi şekersiz içemiyordum, şimdi artık pek kahve de içmiyorum.

Devamı diğer sayfada

Cildiniz için başka nasıl bakımlar uyguluyorsunuz?
Yediklerime çok dikkat ediyorum. Hücre yenilediği için her gün bir kaşık polen yiyorum. Bağışıklığı kuvvetlendirdiği için bir kaşık bal da tüketiyordum. Peptid içeren kremlerin yanı sıra alfa lipoik asidi mutlaka alıyorum. Alfa lipoik asit, en güç antioksidanlar arasında gösteriliyor. Cildim aslında düzgün, arada cilt bakımı yaptırmak yeterli oluyor. İki yıl önce de fraksiyonel lazer yaptırmıştım; o da iyi gelmişti.

Özellikle uzun uçuşlar yüzünden vücudunuzda şişkinlik, ödem oluyordur. Ödemi atmak için bir yönteminiz var mı?
Ödem atmaktan ziyade aslında kilo fazlalığım vardı ve bu kiloları verebilmek için Amerika’da Dr. Perricone’un kitaplarını keşfettim. Dr. Perricone kitaplarında “Hücrelerinizi yenilediğiniz ve hücre yapınızı koruduğunuz zaman zaten kilolu olmayacaksınız” diyor. Hücre yapısı bozulup da işlevini yerine getiremediği zaman vücutta yağlar birikme yapıyor. Dr. Perricone’un verdiği tüm yiyecekleri tüketerek beslendim.

Neydi bu yiyecekler?
Özellikle somon tüketilmesini öneriyor. Sabah kahvaltıda somon yiyordum, akşam yemeğinde de yine somonlu salatayla besleniyordum. Keten tohumu, tarçın, yulaf gibi besinler de olmazsa olmazlardan. Bu beslenme şekli sayesinde vücudum bir anda canlandı, ayağa kalktı. İki ay içerisinde altı-yedi kilo verdim. Kendimi biraz yorgun veya bitkin hissettiğim zaman, katı meyve sıkacağında marul, maydanoz, nane gibi yeşillikleri bir arada sıkıp sıvı besleniyorum. Akşam yeşillik yiyorsam sabah da meyve suyu sıkıp içiyorum. Sıvı beslenmeyi en fazla iki-üç gün yapıyorum. Bu sürede katı yiyeceklerden ve hayvansal gıdalardan uzak duruyorum.

Ne kadar zamanda bir yapıyorsunuz?
Ayda bir kere yapıyorum bu detoksu. Biraz modumla da alakalı galiba; New York’tayken çok iyi hissettiğim için hiç ihtiyacım olmuyordu.

subat-2013-roportaj-resim-4Oradaki mutluluğunuzda eşinizin de büyük rolü vardır değil mi?
Tabii ki. Çok özlüyorum onu, o benim her şeyim. Etrafımızda kimse de olmadığı için birbirimize çok alıştık. Eşim çok hiperaktif, ben ağırkanlı bir insanım. Birbirimizi dengeliyoruz. O Yay, ben de Boğa burcuyum. Selim çok alan kaplayan bir adam yani hayatı dolduran insanlardan. Onun yanında günün nasıl geçtiğini anlamıyorum. Selim uçağa binip gittiğinde büyük eksiklik duyuyorum. Uzakta olsa da onun beni enerjisiyle sarıp sarmaladığını hissediyorum.

“Hayattan öğrendiğim bir şey daha var, o da plan yapmamak. Hayatımın tamamını akışına bıraktım. 2012 bana iyi gelmişti, 2013 daha da iyi geliyor. Evren tarafından korunduğuma inanıyorum. Tatsız bir şey olsa bile, bunun hayrıma olduğunu düşünüyorum.”

Dizi yüzünden eşinizle az görüşebiliyorsunuz. Bu projeden sonra yeni bir proje gelirse ne yapacaksınız?
Hayattan öğrendiğim bir şey daha var, o da plan yapmamak. Hayatımın tamamını akışa bıraktım. 2012 bana çok iyi gelmişti, 2013 daha da iyi geliyor. Evren tarafından korunduğuma da inanıyorum. Tatsız bir şey olsa bile bunun benim hayrıma olduğunu düşünüyorum.

Çocuk düşünüyor musunuz?
İstiyoruz ama istemekle olmuyor. Muallak kadere müdahale edebiliyoruz ama mutlak kadere edemiyoruz; mutlak kaderde varsa olacaktır. Çocukları seviyorum hatta biliyorum ki bu hayattaki misyonlarımdan biri de anne olmak. Bu hayatta ölümlü olduğumuzu unutmamak gerekiyor. Yaşlılık bir süreç ama ölüm şu an ensemizde. Bunu biliyorsan anı yakalayıp, anın tadını da çıkarırsın. Ruhun ve kalbin ne diyor ona bakmalısın.

Ruhunuzu dinlemeyi nasıl başarıyorsunuz?
Nefes eğitimleri aldım, New York’ta kaldığım sürede de hep nefes terapileri yaptım. Nefesin insan hayatındaki titreşimleri değiştirebildiğini, olumsuzlukları olumluya çevirebildiğini biliyor ve uyguluyorum. Sonuçta ben de insanım, insan dünyasının illüzyonuna kaptırıp acılar veya sıkıntılar ben de yaşıyorum. Önemli olan olumsuzun içinde kahrolup yaşamak değil, içinden çıkabilmek. Bunu görebilmek için meditasyon yapmak gerekiyor.

Deran ÇETİNSARAÇ
Fotoğraflar: Ufuk SARIŞEN
Mekan: The Ritz Carlton İstanbul

Formsanté Dergisi Şubat 2013 Sayısı

Exit mobile version