Formsanté

Film: Şüphe Senaryo: Siz

eylul-2012-iliski-resim-1

İlişkinizle ilgili içinizi kemiren şüpheler varsa onları kendinize saklamak bir süre sonra senaryo yazarlarına taş çıkartacak hikayeler uydurmanıza neden olabilir. Gelin en iyi senaryo ödülünden vazgeçin, ilişkinizi kurtarmak için sevdiğinizle kaygılarınızı paylaşma yolunu seçin.

Sözel iletişimi daha fazla kullanan ve ayrıntılara daha sık dikkat eden kadınlar her zaman şüphecilik konusunda ilk sıraya oturtulsa da şüphe denilen o yıkıcı duygu, cinsiyet farkı gözetmiyor. Bazen yaşanılan ilişkinin dinamikleri, bazen geçmiş deneyimlerin yarası bazen de aileden gelen öğrenilmişlikler şüphenin içimizi bir kurt gibi kemirmesine neden oluyor. Psikoloji İstanbul’dan Uzman Psikolog Şeyma Çavuşoğlu, şüphenin tek panzehirinin eşlerin kopmaya başlayan ilişkilerini tekrar kurmaları, yakınlaşmaları ve kaygılarını açık yüreklilikle dile getirmeleri olduğunu söylüyor. Yüreğinizi ve aklınızı kemiren kurtlar varsa ve onlarla başa çıkmakta zorlanıyorsanız temizliğe bu yazıyı okumakla başlayabilirsiniz.

‘Şüphe’ kelimesi olumsuz algılanıyor, şüphelenmek her zaman kötü müdür?
İlişkilerde şüphenin hiç olmaması düşünülemez. Herkesin aklına zaman zaman ‘acaba’ dedirtecek durumlar gelebilir ancak bunlar gelip geçmiyorsa, kişinin aklı sürekli bu konuyla meşgulse burada bir sorun var demektir. Bir ilişkide şüphenin artması o ilişkide güvenle ilgili bir problem olduğunu gösteriyor. Zaman içinde şüphe o ilişkide yakınlığın bitmesine neden oluyor. Taraflardan biri sürekli ‘Diğeri ne yapıyor?’ sorusuyla öyle ilgili oluyor ki adeta başka bir boyutta yaşıyor. Ancak taraflardan biri diğerinden hiç şüphe etmediğinde de o kişi ‘Acaba beni yeterince önemsemiyor mu?’ sorusunu düşünebiliyor.

Şüphe hangi sebeplerle ortaya çıkabiliyor?
Şüphenin ortaya çıkmasında birçok faktör etkili olabiliyor. Kişi daha önceki ilişkilerinde böyle bir sorun yaşamamıştır ancak var olan ilişkisinde şüphe etmekten kaçamıyordur. Bu ilişkiden kaynaklanan bir durumdur. Bazı kişiler ise önceki ilişkilerinde deneyimledikleri olumsuzluklardan kaynaklanan şüpheler yaşıyorlar. Kişinin büyüdüğü ailede anne veya babanın şüpheci olması, bunu belli etmesi çocuklukta model oluşturuyor ve kişinin ilerleyen yıllarda şüpheci davranmasına neden olabiliyor. Bazı ailelerde ise o kadar çok sır oluyor ki, çocukluğunda bilmediği bu sırları örneğin ergenlikte öğrenen kişi yaşamı boyunca ilişkilerinde şüpheci olabiliyor. Bazı insanların ise şüphe etmeye daha meyilli kişilik özellikleri olduğunu biliyoruz. Bu kişiler karşı taraf ne kadar açıklama yaparsa yapsın şüphelenmeye devam edebiliyor. Daha nadir görülen psikiyatrik tabloda ise paranoid kişilik bozukluğu söz konusu oluyor. Bu kişiler sadece eşleri ile değil herkesle iletişimlerinde zihinlerinde senaryolar oluşturuyor ve gerçeklikle ilgisi olmayan bu senaryolara inanıyorlar. Gazetelerin üçüncü sayfalarında genelde bu tip kişilere rastlıyoruz.

 

Devamı diğer sayfada

eylul-2012-iliski-resim-2ŞÜPHE İLE BAŞ ETMENİN YOLLARI
Ortada geçerli bir nedeniniz yokken eşinizi takip etme ihtiyacı duyuyorsanız, işteyken onun ne yaptığı hakkında senaryolar yaratıyor, e-posta şifresini bulmaya çalışıyor, tuvaletteyken cep telefonunu karıştırmak için fırsat kolluyorsanız bu ruh halinden kurtulma vaktiniz gelmiş demektir. Peki neler yapabilirsiniz?
Yakınlık ve diyalog: Aynı evin içinde iki yabancı gibi yaşıyor olabilir misiniz? Sohbet etmek yerine kendi bilgisayarlarınızda internete dalanlar siz misiniz? Önce evin içinde gerçekten konuştuğunuza, yüz yüze, birbirinizi dinleyerek sohbet ettiğinize, evinizde keyifli vakit geçirdiğinize ve kendinizi güvende hissettiğinize emin olmalısınız. Bu güven hissi, aklınıza gelen şüpheleri geldikleri yere daha kolay göndermenizi sağlayacaktır.
Bilgileri güncelleyin: Ne siz ilk tanıştığınız günkü sizsiniz, ne de eşiniz hala aynı insan. Zaman içinde ikinizin de hayalleri, kaygıları ve bakış açıları değişti. Bu bilgileri sohbet ederek güncelleyin. Şüphelerinizi konuşun. Eğer şüphe edilen sizseniz karşı tarafın kaygılarını öğrenin. Konuştukça kaygıların azaldığını fark edeceksiniz.
Kartları açık oynayın: İlişkinizin geçmişinde bir aldatma hikayesi olabilir. Ya da eşinizin sizi aldattığını fark etmiş ancak bunu kendisine söyleyemiyor olabilirsiniz. Hangi tarafta olursanız olun ama açık olun. Yaşanan ne varsa açık konuşun. Bu, ilk başta sizi üzse de sorunlar paylaştıkça hallediliyor ve ilişkinizin eskisinden de güçlü olmasını sağlayabiliyor. Uzman Klinik Psikolog Şeyma Çavuşoğlu, eşini aldatan bazı kişilerin pişmanlıkla tekrar beraber olmak istediği ancak karşı tarafın eşine eskisi gibi güvenmekle ilgili kaygıları olabildiğini belirterek, “Kontrollü ve doğru iletişim ile ilişkide güvenin tekrar sağlanabildiğini, hatta ilişkinin eskisinden daha güvenli olarak devam edebildiğini görüyoruz” diyor.
Destek alın: Bazen iki taraf da daha yakın olmak isteyebiliyor ancak bunu ifade etmekte zorlanıyor. Eğer ikiniz de bunu yapamayacağınızı düşünüyorsanız sıkıntılar büyümeden bir uzmandan destek almayı düşünün. Eğer şüpheleriniz önceki deneyimlerinize, aile geçmişinize dayanıyorsa bu durumun var olan ilişkinizi nasıl olumsuz etkilediğinin farkında olun. Kendinizi telkin etmekte zorlanıyorsanız iyice yıpranmadan yine destek almayı düşünün.

eylul-2012-iliski-resim-3AMAÇ, ÇİFTLERİ KONUŞABİLİR HALE GETİRMEK…
Uzman Klinik Psikolog Şeyma Çavuşoğlu, şüphe nedeniyle ilişkileri sarsılmış çiftlerin terapisinde ilk hedefin iki taraf için de güvenli bir ortam yaratmak olduğunu söylüyor: “Onları konuşabilir hale getirmeli ve nasıl konuşacakları öğretilmeli. Çünkü iletişimde konuşmayı engelleyen tutumlar var. Örneğin eşlerden biri diğerini ya çok eleştiriyor ya da sürekli savunma halinde oluyor. Diğerini dinlememek ya da aşağılamak gibi tutumlar da görülüyor. Bu durumlarda ise zaten konuşma devam edemiyor. Psikologlar, mevcut konuyu konuşulabilir hale getiriyorlar. İkisi arasındaki köprüyü tekrar inşa edip, kartların açık oynanmasını sağlıyorlar. Böylece çiftler kafalarını meşgul edenleri, söylenmeyenleri dillendiriyorlar ve gerçekten birbirlerini tekrar tanıyorlar.”

Şüphe ve özgüven eksikliği arasında nasıl bir ilişki var?
Eğer bir insanın özgüven eksikliği varsa karşı taraftan sürekli onay alma ihtiyacı duyuyor. Kendini yetersiz hissediyor ve ‘Erkek arkadaşım ya da eşim beni beğeniyor mu, başka birini tercih eder mi?’ gibi endişeleri oluyor. Böyle durumlarda şunu görüyoruz; çiftin paylaşımı devam ettikçe, aralarındaki yakınlık ve paylaşımlar sürdükçe kendini yetersiz hisseden tarafın onay alma ihtiyacı azalıyor. Beğenildiğinden, onaylandığından emin oluyor. Yani bu sorun ilişki içinde iki tarafın da çabası ile çözülebiliyor.

 

Devamı diğer sayfada

Şüphe edilen için de zor bir durum değil mi?
Sürekli ‘Neredesin?’ sorusu sorulan, e-postaları, telefonu karıştırılan için çok zor bir durum ortaya çıkıyor. Böyle durumlarda bazı danışanlarımız, ‘Bir şey yapmış olsam anlayacağım ama hiçbir şey yapmadım’ diye tepki gösteriyorlar. Ancak burada konuyu sadece şüphe edenin sorunu gibi değerlendirmemek, ilişkinin problemi olarak ele almak ve beraber çözmek olumlu sonuç veriyor. Çünkü bu durum var olan ilişkiden değil, o insanın kişilik yapısından veya aile geçmişinden kaynaklanıyor olabilir. Bu ilişkideki yakınlığı, paylaşımları, birlikte geçirilen keyifli vakitleri artırmak, ‘Bu bizim problemimiz, beraber çözmeye çalışalım’ bakış açısını getirmek çözümü kolaylaştırıyor.

Akıllı cep telefonları, bilgisayarlar, sosyal ağlar ilişkilerde şüpheyi artırdı mı?
Teknolojik gelişmeler sayesinde herkes ulaşılabilir durumda. Başkalarının benzer hikayelerini okumak ya da duymak insanın ‘Benim de başıma gelebilir mi?’ diye düşünmesine neden olabiliyor. Eş veya sevgili internetin başına oturduğu zaman diğer taraf tetikte olabiliyor. Ancak ilişki sağlamsa, eşlerin yakınlığı iyiyse bu düşünceler gelse de hemen gidiyor.

Sadece şüphe bir ilişkinin sonunu getirebilir mi?
Getirebilir ama ikincil bir neden olarak getirebilir. Eğer bir ilişki içinde şüphe var, taraflardan biri çok şüpheleniyor, hiçbir şekilde güvenemiyor, devam edemiyorsa bu ilişki ile ilgili başka bir sıkıntı olduğunu düşünmek gerekiyor. Bu çift yeterince yakın değildir, sorunlarını konuşamıyorlardır, taraflardan birinin kaygıları vardır ve diğeri farkında değildir. Bu durumlar zaten ilişkiyi bitirmeye götürebilir.

eylul-2012-iliski-resim-4ŞÜPHE DUYAN İNSAN HANGİ HATALARI YAPIYOR?
● Sürekli şüpheleri ile ilgili düşünüyor, senaryolar kuruyor.
● Eşini, sevgilisini sık sık kontrol etme ihtiyacı hissediyor. Telefonunu, e-postalarını kontrol etme isteğini engelleyemiyor.
● Şüphe eden kişi ilişkinin dışında başka bir boyutta oluyor. Direkt söyleyemiyor ama dolaylı olarak laf sokmaya çalışıyor.
● Karşı tarafı daha çok eleştirmeye başlıyor.
● Bazen şüpheler o kadar artıyor ki ilişkiden kopuyor ve kendi dünyasında yaşamaya başlıyor.
● Şüphelerinin aksini ispatlamak ya da doğrulamak için dedektif tutabiliyor.

Yaşayanlar anlatıyor

İtiraf ediyorum, ben bir şüpheciyim
“Kendimi ne kadar kontrol etmeye çalışsam da şüphe etmeden duramıyorum. Erkek arkadaşımın cep telefonunu karıştırıyorum. Mail şifrelerini benden saklamıyor ama sık sık kontrol ettiğimi de bilmiyor. Telefonuna bir mesaj geldiği an yüreğim sıkışıyor. Her an tetikteyim. İçimi kemiren şüphenin boyutlarını bilmese de belli ettiğim kadarından bile rahatsız oluyor. Gelelim diğer konulara… Ofiste iki arkadaşım aralarında sessizce konuşurken benden bahsettiklerini düşünüyorum ve duymaya çalışıyorum. Birisi o gün bana biraz yapmacık gülümsese keyfinin yerinde olmadığına ikna olamıyorum, ‘Benimle ilgili bir şey duymuş olmalı’ diyorum. Annemler şehir dışındayken telefonlaştığımızda sesleri biraz keyifsiz gelse bir şeylerin ters gittiğinden hemen emin oluyorum ve ‘Ne oldu, doğru söyleyin?’ diye tutturuyorum. Geçenlerde ablam ‘Sen ruh hastasısın’ dedi. Üç gün konuşmadık. Onun saf olduğunu düşünüyorum çünkü sevgilisinin mail’lerine bakmanın çok saygısızca olduğunu söylüyor. Bir kadının bir erkeğe bu derece güvenebilmesi bana inanılmaz geliyor. Dışarıdan bakınca normal görünmediğini kabul ediyorum ama bir gün hiç beklemediğim anda aldatılmaktansa antenleri açık tutmayı tercih ediyorum.”
Arzu, 36, İzmir

Devamı diğer sayfada

eylul-2012-iliski-resim-5Bir kez aldatıldım, güvenemiyorum
“İlk evliliğimi erken yaşta, gözüm aşktan kör olmuş bir halde, onu doğru düzgün tanımadan yaptım. 6 ay sonra evliliğin tüm pırıltısı silinmiş, geriye de uzun bacaklı, sarışın bir sevgili kalmıştı. Onları beraber görene kadar hiçbir şeyden şüphelenmemiştim. İşte o andan sonra ben her konuda aşırı detaycı, kuşkucu, güvensiz biri olup çıktım. Boşandıktan sonra bir ilişkim oldu ama ona hiç güvenemedim; saat başı aradım, arkadaşları ile dışarı çıktığında kavga çıkardım, Facebook’a girmesini yasakladım. Ve sonunda yine terk edilen ben oldum. Her insan ilk eşim kadar acımasız mıdır, ikiyüzlü müdür? Her erkek her kadını aldatır mı? Aldatma hikayelerinde kadınların da suçu var mıdır? Kafamda bu sorular dönüp duruyor, yapayalnız yaşayıp gidiyorum.”
Berna, 35, İstanbul

Dedektif tutmak artık saçma gelmiyor
“Bir belgesel kanalında izlediğim programda aldatıldıklarından şüphe eden eşler dedektife başvuruyor, hain eş adım adım takip ediliyor ve aldatmanın tam anlamıyla ispatlanabileceği bir ortamda baskın düzenleniyordu. Bir üniversite öğrencisiyken gülümseyerek izlediğim bu program bugünlerde sık sık aklıma geliyor. Çünkü kocamın iş yerinden bir arkadaşı ile beni aldattığından şüpheleniyorum. Bunu tam olarak ispatlayamıyorum. Ortada iş görüşmeleri, toplantıları hatta seyahatleri olduğu için aldatıldığımdan emin olamıyorum. Hep beraber o kadar çok birlikte oluyoruz ki eşime bu şüpheden bahsetmekten de utanıyorum. Ya gerçekten öyle bir şey yoksa ve bunu onun aklına ben sokarsam? Hiç düşünmediği halde o kıza sevgili gözü ile bakmasına neden olursam? İşte bu nedenle bir dedektif tutabilsem, net yanıtlar alsam ve adımlarımı ona göre atsam diye yanıp tutuşuyorum.”
Derya, 28, İstanbul

Anneme kızardım, onun gibi olmak üzereyim
“Annem ve şüphe; ayrılmaz ikiliydiler. Dışarıdaki dünyaya hiç güvenmediği ve herkesten şüphe ettiği için olsa gerek beni her zaman kısıtladı. Ortaokuldan itibaren ona her söylediğimin yalan olduğuna inandı. ‘Kız arkadaşlarımla cumartesi günü dolaşmaya çıkıyorum’ dediğimde kafasında senaryo hazırdı; erkek arkadaşımla evinde yalnız buluşacağız! Ben daha erkeklerin yüzüne bakarak konuşmaktan utanırken onun şüpheleri nerelere varmıştı kim bilir? Lise son sınıfa geldiğimde kararım netti; başka bir şehirdeki üniversiteyi kazanmak, annem ve şüpheciliğinden kurtulmak. Başardım da… Ama annem hiç pes etmedi. Cep telefonum hiç susmadı. Öğrenci evimize sürpriz ziyaretler bitmedi. Her adımımı tedirgin attım ve itiraf ediyorum birçok konuda ona hep yalan söyledim. Okuduğu her kötü haberin, izlediğin her korkunç programın benim başıma geleceği korkusu ve benim ona daima yalan söylediğim şüphesi ile yaşayan annemi geçen yıl kaybettim. Şimdi evliyim, bir kızım var ve kızların yaşlandıkça annelerine benzediği gerçeğini kabul etmek zorundayım.”
Nilhan, 43, İstanbul

Yaprak ÇETİNKAYA

Formsanté Dergisi Eylül 2012 Sayısı

Exit mobile version