Formsanté

İnsülin direnci salgın gibi yayılıyor

23112013 insulin1

Bir türlü doymuyor, hızla kilo alıyor ve diyet yapmanıza rağmen zayıflayamıyorsanız sizde de günümüzün hastalığı olan insülin direnci gelişmiş olabilir. Bu yazıda yer alan ipuçlarını takip edin, şüpheleriniz varsa erken teşhis için bir endokrin uzmanına başvurun.

Özellikle diyet üzerine yazılmış makalelerde ve kitaplarda adına çok sık rastladığımız ama anlamını tam olarak bilemediğimiz bir hastalık ile karşı karşıyayız: İnsülin direnci. Yanlış beslenmenin ve hareketsizliğin tetiklediği insülin direnci, hızla kilo almaya ve diyete rağmen kilo verememeye neden oluyor. Zamanında tanı konmazsa ardından gizli şeker, obezite ve Tip 2 diyabet geliyor. İnsülin direnci üzerine “Naturel Zayıflama” adlı bir kitap yazan Tiroid-Diyabet-Endokrin Uzmanı Prof. Dr. Metin Özata, bugün toplumda neredeyse her iki kişiden birinde bu hastalığın bulunduğunu belirtiyor. Orta yaşın üstünde görülme ihtimali daha yüksek olmakla birlikte günümüzde ilköğretim çağındaki çocuklarda da ne yazık ki insülin direnci vakalarına rastlanıyor. Prof. Dr. Metin Özata, bunun en önemli nedeninin hareketsiz yaşam ve okul kantinlerinde sunulan sağlıksız beslenme seçenekleri olduğunu vurguluyor.

 

Nedir bu insülin direnci?

Bunu anlamak için önce insülinin vücuttaki görevini bilmek gerekiyor. Yemek yiyince kanda artan kan şekerini düşürmek, yani normale getirmek için midenin altında bulunan pankreas bezindeki beta hücrelerinden insülin hormonu salgılanıyor ve bu salgı kan şekeri seviyesine göre ayarlanıyor. Kandaki şekerin, enerji olarak kullanılmak üzere hücrelere girmesi de insülin hormonu sayesinde oluyor. Direnç oluştuğunda ise insülin hormonu kandaki şekeri hücrelere sokamıyor; yani kan damarıyla hücre arasında adeta bir duvar örülüyor.  

 

Kimler risk altında?

Ailesinde şeker hastalığı olanlar, kilosu fazla olanlar, gebeliğinde kan şekeri yükselenler, orta yaşın üstündekiler, tansiyonu ve ürik asidi yüksek olanlar insülin direnci riskini daha fazla taşıyorlar. Hastalığa yol açan faktörler; alkol, sigara, kafein, hareketsiz yaşam, un ve şeker ağırlıklı beslenme, uykusuzluk, depresyon, D vitamini eksikliği, migren, kronik karaciğer hastalıkları, polikistik over, hipertiroidizm ve böbrek üstü bezinin fazla çalışması olarak sıralanıyor. Prof. Dr. Metin Özata, insülin direncinin doğuştan gelişmesinin nadir rastlanan bir durum olduğunu belirterek, “Toplumda en sık olarak sonradan gelişen insülin direncine rastlanıyor. Sonradan oluşan hastalık genetik faktörlere bağlı olabildiği gibi yanlış beslenme nedeniyle de ortaya çıkıyor” diyor. Kortizon, büyüme hormonu, östrojen, depresyon tedavilerinde kullanılan bazı ilaçlar da insülin direnci riskini artırıyor. Magnezyum, kalsiyum ve B12 eksiklikleri de insülin direncini oluşturan faktörler arasında yer alabiliyor.

 

Belirtileri neler?

 Sabah yataktan kalkmakta zorlanıyorsanız

 Yemeklerden sonra uyku basması oluyorsa

 Hızlı kilo alıyorsanız

 Zor kilo veriyorsanız

 Doymuyor ve sık acıkıyorsanız

 Acıkma atakları yaşıyorsanız

 Acıkınca el ve ayakta boşalma hissediyorsanız

 Tatlıya düşkünseniz

 Gece terliyorsanız

 Birden öfkeleniyorsanız

 Unutkanlık ve konsantrasyon bozukluğu varsa İnsülin direncinden şüphelenebilirsiniz.

 

23112013 insulin2Endokrin uzmanına başvurun

Prof. Dr. Metin Özata, “Kandaki açlık şekeri 90’ın üzerine, açlık insülin düzeyi de 10’un üzerine çıkmaya başladığında insülin direnci başlıyor demektir” diyor ve ekliyor: “Konuya hakim olmayan hekimler şeker yükleme testini yorumlarken yanılabiliyor. Bu nedenle insülin direncinden şüphelenildiğinde bir endokrin uzmanına başvurulması gerekiyor.” Teşhisin doğru konulabilmesi için insülin hormonu düzeyinin de ölçülmesi gerekiyor. Prof. Dr. Özata, bir kişide karaciğer yağlanması tespit edilmiş ise insülin direncinin de başladığının anlaşılabileceğini belirtiyor.

 

Direnci nasıl kıracağız?

Prof. Dr. Metin Özata, insülin direncini kırmak için mutlaka ilaç tedavisi gerektiğini ama bunun tek başına yeterli olmadığını; ilaç-diyet-egzersiz üçlüsünün bir arada uygulanması gerektiğini belirtiyor. Beslenmede dikkat edilmesi gerekenin kandaki şekeri hızla yükselten şeker ve karbonhidratlar yerine daha masum olanları tercih etmek olduğunu belirten Prof. Dr. Metin Özata, “Beyaz pirinç yerine bulgur, beyaz ekmek yerine tam buğday veya çavdar ekmeği öneriyoruz. Patatesi tamamen kaldırıyoruz. Karpuz, kavun, üzüm, incir gibi çok şekerli meyvelerden uzak durulmasını öneriyoruz. Ayrıca aşırı kahve ve kola tüketilmemesi gerekiyor” diyor. Yeşil çayın da kan şekerinde düşme atakları yaptığına dikkat çeken Prof. Dr. Özata, “Herkes zayıflamak için yeşil çay içiyor ancak şekeri düşürdüğünde tam tersi etkiye neden oluyor. Siyah çayın da günde iki bardak ile sınırlandırılması gerekiyor” diyor. Prof. Dr.Özata, şekeri kısıtlayan hastaların tatlandırıcıya yönelmelerini önermediğini, bu ürünlerin unutkanlık yaptığına dair çalışmalar bulunduğuna da değiniyor. 

 

BESLENMENİN PÜF NOKTALARI

 Kahvaltıyı asla atlamayın.

 Sebze ve meyve yemeye önem verin.

 Yağ miktarını azaltın.

 Her yemekte en azından bir adet düşük Gİ’li gıda yiyin.

 Öğün atlamayın. Üç ana, üç ara öğün tüketin.

 Tatlı yerine meyve tercih edin.

 Tam buğday ya da çavdar ekmeği tüketin.

 Düzenli olarak ceviz, badem, fındık yiyin. (trigliserid düzeyiniz yüksek değilse)

 Kırmızı eti az, beyaz eti çok tüketin.

 Süt ürünlerini yağsız için.

 Yağ olarak sadece zeytinyağını tercih edin. 

 

23112013 insulin3Direnç kırılınca

İnsülin direncini doğru beslenme, egzersiz ve ilaç ile kırmayı başaran kişiler kilo vermeye de başlıyor. Prof. Dr. Metin Özata, kilo vermenin yine de yavaş ilerleyebileceği konusunda uyarıyor. Kilo vermenin hızlanması için egzersizin artırılması gerektiğini belirten Prof. Dr. Özata, buna rağmen kilo verilemiyorsa başka bir hormon bozukluğundan şüphelenilmesi gerektiğini belirtiyor.

İnsülin direncini kırmaya çalışırken iyi uyumak ve stres yaratan faktörlerden uzak durmak da gerekiyor, çünkü bunlar şeker düşmelerine neden oluyor. Bu şikayetlerinden kurtulamayan hastaların bir psikiyatra başvurmaları öneriliyor. Egzersizin her gün 40 dakika yürüyüş olarak planlanması ve ani şeker düşmelerinden kaçınmak için 40 dakikanın geçirilmemesi gerekiyor.

 

ÜÇ KURALI UNUTMAYIN

İnsülin Direnci Diyeti’nde üç önemli adım bulunuyor.

 Düşük Glisemik İndeksli (Gİ) karbonhidratları yemek

 Gıdaların yaklaşık olarak Gİ değerlerini öğrenmek

 Düşük Gİ değeri olsa da günlük karbonhidrat tüketimini artırmamak.

 

23112013 insulin4Yakın  zamana kadar ceviz ve bademin yağlı olmaları nedeniyle zararlı oldukları sanılıyordu. Bugün ise bu yağların faydalı olduğu  ve  haftada en az 5 defa yenildiğinde koroner kalp hastalığı riskini azalttığı biliniyor. Ara öğünlerde tüketilen ceviz ve badem tokluk sağlıyor.

 

GLİSEMİK İNDEKS’İ ÖĞRENELİM

Bir gıdanın glisemik indeksi onun kan şekerini yükseltme özelliğini gösteriyor. Gİ’si yüksek olan gıdalar kan şekerini çok hızlı yükseltiyor ve kilo alımına neden oluyor. Kişilerin her gıdanın glisemik indeksini ayrı ayrı bilmesi çok zor olsa da zayıflamak isteyen bir kişinin bazı gıdalardaki Gİ oranını bilmesi gerekiyor. Bir gıdanın glisemik indeksi 55’ten az ise düşük, 56-69 arasında ise orta, 70’ten fazla ise yüksek olarak tanımlanıyor. Sebzeler, meyvelerin çoğu, tam tahıllar, kuruyemişler ve süt ürünleri düşük Gİ sınıfına giriyor. Bazı kekler, papaya ve ananas gibi tropikal meyveler orta; pirinç, beyaz ekmek, kek, pasta gibi unlu ve şekerli gıdalar ise yüksek Gİ’li olarak sınıflanıyor. Ancak Gİ’si düşük karbonhidrat tüketmek de kilo alımına neden olabiliyor.

 

Yaprak Çetinkaya

Formsanté Dergisi Haziran 2011

Exit mobile version