Formsanté

Keyifli ama sağlıklı mı?

30092013 kahve1

Kokusu baş döndürüyor, sunumu göz zevkimize hitap ediyor, içimi güzel sohbetlerin, dertleşmelerin bahanesi oluyor. Türk kahvesi ve son zamanlarda iyice popüler hale gelen kahve zincirlerinin farklı sunumları, bizi kahveye daha düşkün hale getiriyor.

Kahve ve Sağlık” kitabının yazarı Hematoloji Uzmanı Prof. Dr. Hamdi Akan’a, son yıllarda zincir halinde açılan kahve dükkanlarından çıkmayanlar adına kahvenin iyi ve kötü yanlarını sorduk. Öğrencilik yıllarında uyumadan sınavlara çalışabilmek için başvurduğu kahveyi ilerleyen yıllarda özel bir ilgi ile araştırmaya başlayan, kendisi de bir kahve tutkunu olan Prof. Dr. Hamdi Akan, birçok bilimsel araştırmaya dayanarak hazırladığı kitabından satırbaşlarını bizimle paylaştı ve şunun altını çizdi: “Kahve tek başına hiçbir hastalığın nedeni ya da çaresi olamaz. Önemli olan aşırıya kaçmadan, sağlık durumuna göre kahve miktarını ayarlamak.” Sağlıklı bir insanın tüketilecek kafein miktarını kilo başına 4-5 mg ile sınırlaması gerekiyor. Örneğin 60 kilo bir kadının 300 mg kafeini aşmaması ve bunu hesaplarken çay, kolalı içecek ya da enerji içeceklerini de dahil etmesi gerekiyor.

Arap yarımadası kökenli kahve ağacının meyvesinin çekirdeğinin işlemden geçmesi ile ortaya çıkan kahvenin içeriğine bakıldığında ilk akla gelen kafein oluyor. Kahve ayrıca çeşitli yağlar, karbonhidratlar ve proteinler de içeriyor. Kafeinin etkisi ağızdan alındıktan sonraki 5-10 dakikada başlıyor ve sindirim sisteminden emilimi 45 dakikada tamamlanıyor. Prof. Dr. Akan, araştırmalarda kafeinin modern yaşama uyum sağlamak açısından önemli bir yardımcı olarak vurgulandığını belirterek, “İnsan vücudu gün ışığı ve gecenin oluşturduğu ritme alışık ancak modern yaşama ayak uydurmak için bu ritmin bozulması gerekebiliyor. Kafein de uykuyu geciktirmede önemli bir araç oluyor. Öte yandan da bu nedenle uykuya muhtaç bir toplum haline geliyoruz” diyor.

 

Kahve şişmanlatıyor mu?

Prof. Dr. Hamdi Akan, burada önemli olanın kahvenin kendisi değil, içeriğine eklenen diğer maddeler olduğunu belirtiyor ve ekliyor: “Kahve çekirdeklerinden yapılan 225 gramlık bir fincan kahve sadece 2 kaloridir. Espresso ya da Türk kahvesi ise daha düşük… Ancak kahve içme alışkanlıklarının değişmesi, çok çeşitli içerikleri olan kahvelerin sunulması bu hesapları bozuyor. Kahvenize şurup ya da krema ekletmeyerek ve yarım yağlı süt tercih ederek kaloriyi düşürmeniz mümkün. Öte yandan kahvenin metabolizmayı hızlandırarak yağ yakımını hızlandırdığı söylenir. Diyet programlarına bakıldığında hiçbirinde kahvenin yasak olmadığını görürsünüz ancak kilo vermek birçok faktörün bir araya gelmesi ile gerçekleşiyor ve sadece kahve tüketerek bunu başarmak mümkün değil.”

Kahvenin içeriğindeki yağ nedeniyle selüliti artırdığına dair araştırmalar çok hafif etkiyi doğrulasa da selüliti engellemek için üretilen sabun, krem gibi ürünlerde de sık sık kafein kullanılıyor.

 

 

Kahve diyabeti önlüyor mu?

Finlandiya’da yapılan bir çalışma kahvenin Tip 2 diyabeti önlediğini gösteriyor. Prof. Dr. Hamdi Akan, bunu destekleyen başka yayınlar da olduğunu belirterek, “Günde beş fincan ya da daha fazla kahve içenlerde, bu konudaki yararın daha fazla olduğu belirtiliyor. Kahvenin antioksidan özelliğinin diyabetin oluşumuna katkıda bulunan oksidan travmayı azalttığı düşünülüyor. Yine kahvenin içeriğinde bulunan klorojenik asidin de kan şekerini düşürücü etkisi bulunuyor” diyor.

30092013 kahve2Menopoz sonrası tüketimi azaltın

Ağızdan alınan kalsiyumun kemik sağlığı açısından önem taşıdığı biliniyor. Ancak bazı maddeler kalsiyumun bağırsaklardan emilimini azaltıyor. Kafein de bu maddelerden biri… Sağlıklı beslenen, yeterli kalsiyum alanlarda bu bir sorun oluşturmazken kalsiyum kaynaklarını az tüketenlerde sıkıntı ortaya çıkabiliyor. Bu nedenle menopoz döneminde günde üç fincandan fazla kahve tüketilmesi önerilmiyor.

 

Böbrek sağlığına farklı etkileri var

Böbrek taşları genellikle kalsiyum oksalat yapıda oluyor ve oksalat içeren kahvenin tüketimi böbrek taşı hastalarında dikkat edilmesi gereken bir konu oluyor. Öte yandan kahvenin idrar atımını artırması, bol içilmesini teşvik ettiği için böbrek taşı olanlarda yararlı bir etki de gösteriyor. Diyaliz hastalarının kahve tüketimini bırakması ya da azaltması önerilirken diğer yandan kahvenin böbrek kanseri oluşma riskini hafif de olsa azalttığı biliniyor.

 

Kahve kanseri önlüyor mu?

Hematoloji Uzmanı Prof. Dr. Hamdi Akan, bazı maddelerin kanser gelişmesini önleyici etkiye sahipken bazılarının ise kanser geliştikten sonra yaşamı uzatıcı etkisi bulunduğunu belirterek şunları söylüyor: “Kafein birinci grupta bulunuyor. Okside edici bazı maddeler hücre içinde oluştuğunda bu sırada oluşan kimyasal reaksiyonlar serbest radikal adı verilen maddelerin oluşumuna neden oluyor. Bu maddeler hücreleri tahrip ediyor. Doğal antioksidanlar burada devreye girip bu yıkıcı etkiyi önlüyor. En iyi antioksidan kaynaklarının meyve ve sebzeler olduğu düşünülse de Amerikan Kimya Birliği tarafından yapılan bir araştırma en çok antioksidan sağlayanın kahve olduğunu gösteriyor.” Kahvenin kanseri önlemesinde en önemli etken, içerdiği kafein ve antioksidanlar gibi görünse de diterpenler ve polifenollerin de kansere koruyucu etkisi olduğu gösteriliyor. Veriler kahvenin karaciğer ve böbrek ile daha az oranda menopoz öncesi meme kanseri, bağırsak kanseri ve rektum kanserine yakalanma riskini azalttığını gösteriyor. Ancak kanserin oluşum nedeni birden fazla faktöre bağlı olduğu için sadece kahve içerek kanserden korunulacağı yanılgısına da düşmemek gerekiyor.

 

Hamilelik ve kahve

Erkeklerin sperm kalitesinde kahvenin etkisi olumlu ya da olumsuz olarak net bir şekilde belirtilmiş olmasa da çocuk sahibi olmaya çalışan erkeklerin o dönemde kahve tüketimini azaltması öneriliyor. Üzerinde daha çok çalışma bulunan kadın gebeliği ve kahve ilişkisinde ise tüketim arttıkça olumsuz etkilerin de arttığı biliniyor. Prof. Dr. Hamdi Akan, kahve ya da kafeinin gebelik ihtimalini azaltmadığının ancak gebeliği geciktirdiğinin düşünüldüğünü söylüyor. Bazı araştırmalar hamilelik sürecinde ise kafein miktarı arttıkça (300 mg üzeri) kendi kendine düşük riskinin arttığını gösterse de buna karşılık olarak bulantısı olan kadınların sağ bebek taşıma olasılığının bulantısı olmayanlardan daha yüksek olduğu ve bulantısı olan kadınların kahve içemediği vurgulanıyor. Yani asıl belirleyici olanın bulantı olduğunun altı çiziliyor. Tartışmalar bu şekilde sürse de hamilelikte günde en fazla 200 mg üzeri (iki fincan kahve) kafein alınmaması öneriliyor. Ayrı rakamlar süt verme dönemi için de geçerli…

 

Yaprak ÇETİNKAYA

Formsanté Dergisi Eylül 2013 sayısı

 

 

 

Exit mobile version