Formsanté

Neden satın alıyoruz?

23072013 alisveris1

Parayı kazanmak zor olsa da harcamak bazen çok kolay oluyor ama hiç hesapta yokken yaptığınız harcamalar daha eve dönüş yolunda canınızı sıkmaya başlıyor. Ta ki bir sonraki alışverişe kadar… Bu kısırdöngünün içinde kaybolanlardansanız ve kurtulmak istiyorsanız, sizi alışveriş yapmaya iten duyguları bulmak için bir iç yolculuğa çıkmanız gerekiyor.

 

Her gün bir yenisi açılan alışveriş merkezleri, online alışveriş siteleri, cüzdanlardaki sıra sıra kredi kartları derken para harcama psikolojimiz değişti. Gelirinden daha azını harcamaya çalışan, birikim yapan, sadece ihtiyacı kadar alan ve mümkünse üreten eski toprakların yerini tüketen, hep daha fazla tüketen yeni nesiller aldı.

Tüm uyaranlara ve tuzaklara rağmen yine de bazılarımız hesabını kitabını doğru yapmayı başarırken bazılarımız hep borçlu… “Neden bu kadar çok para harcıyoruz?” sorusunu Uzman Psikolog Nihal Araptarlı’ya sorduk.

 

İnsanlar alışveriş yaparken neler hissediyor?

Alışveriş yapmaktaki amaç; temel ihtiyaçları karşılamak. Bazı insanlar temel ihtiyaçlarını karşılarken dahi yarına ne kalacak kaygısı ile daha ucuzu ararken, bazıları da daha rahat davranıyor. Ancak bir de ihtiyacı olmadığı halde satın alma davranışı var ki o zaman sorunlar ortaya çıkmaya başlıyor. ‘Bu ayakkabıyı alıyorum çünkü bu kıyafetin altına giyecek ayakkabım yok. O kıyafeti aldım çünkü o davette ilk kez giydiğim bir kıyafetim olmalı” gibi gerekçelerle alışveriş yapılıyor. Bu davranışın altına baktığımız zaman bir psikolojik savunma mekanizması olduğunu görüyoruz.

 

Neden böyle bir savunma mekanizması oluşturuyoruz?

Bunun temelinde sahip olmak dürtüsü yer alıyor. İnsanlar doğal olarak bir şeylere sahip olmak istiyor ve o zaman kendilerini daha iyi hissediyorlar. Eğer hayatta sahip olamadığımız şeyler varsa bunları telafi etmek için alışveriş yapıyoruz. Danışanlarımda birçok sorunun altında en çok kendini değerli hissetmeme durumunu görüyorum. Değerlilik duygusu çok temel bir duygu ve öz benliğimize bakışımızı gösteriyor. Her insan belli bir benlik değeri ile doğuyor. Ama zaman içinde çevreden aldığımız tepkilerle benliğimize bakışımız farklılaşıyor. Eğer sağlıklı bir ego gelişirse kişi kendini değerli hissediyor, değerinin farkında oluyor ve sağlıklı bir kişilik yapısı gelişiyor. Güçlü bir egoya sahip olamayan insanlar ise kendi öz benliğini yetersiz, değersiz buluyor, kendini aciz hissediyor. Bunu telafi etmek için belli savunma mekanizmaları geliştiriyor. İçgüdüsel olarak ‘Eğer değersiz hissediyorsam, çaresizsem, yetersizsem bu risktir, tehlikedir. Diğer insanlar benim güçsüzlüğümü hissedip beni yok edebilirler’ diye düşünüyor. Bu durumda insanlar çoğunlukla toplumda değer olarak kabul edilen maddi şeylere sahip olmayı seçiyor. Ünlü markalardan giyinip, pahalı otomobiller kullanıp, şatafatlı evlerde oturarak maddi gücünü gösterebileceği biçimde yaşıyor. Her satın aldığında kendini, satın alma gücüne sahip olduğu için değerli ve güçlü hissediyor.

 

Toplum olarak da kusurlu muyuz?

Doğu toplumlarında manevi değerler ön planda iken batı toplumlarında maddi değerlere daha çok önem veriliyor. Türk toplumu olarak biz batıya daha çok kayıyoruz. Aşırı harcama yapan, tüketen bir toplumuz.

 

 

23072013 alisveris2Bu anlamda kadın ve erkek arasında fark var mı?

Kadınlar çoğunluktaymış gibi görünüyor çünkü satın alma araçları farklı. Daha çok giysi, makyaj malzemesi, aksesuar satın alıyorlar. Erkekler ise kendini güçlü hissedebilmek için iyi bir otomobil kullanmak istiyor, sürekli telefonunu değiştiriyor, teknolojik aletlere daha çok para harcıyor.

 

Kişi, harcamalarının psikolojik nedenleri olduğunu ne zaman fark ediyor?

Başı derde girmeye başladığında fark ediyor. Özellikle evli kişilerin eşleri ile araları bozuluyor. Sorunlar yaşanmaya başlayınca kişiler bu konuda profesyonel yardım almaya karar veriyor. Kişinin neden bu kadar çok para harcadığını fark etmesi için onu satın alma davranışına iten duyguyu ortaya çıkarmak gerekiyor. Sorunların altında değersizlik inancına ulaştığımızda, kendini güçsüz ve yetersiz hissetmeyle ilgili duygulara ulaştığımızda bunu kendisi de fark edebiliyor.

 

Para harcamanın verdiği mutluluk ne kadar sürüyor?

Çok kısa…. Kişiden kişiye değişse de genelde alışveriş anına kadar sürüyor. Alışverişi yaptıktan sonra eve gelip aldığı ürünü biraz incelediğinde geçiyor. Çünkü alışveriş yaparken beyindeki dopamin salgısı artıyor ve haz duygusu oluşuyor. Tıpkı madde bağımlılığındaki gibi… Ancak bir süre sonra bu keyif anı bitiyor ve kişi yeniden alışverişe yöneliyor. Sonradan ortaya çıkan pişmanlık ve suçluluk duygusundan kaçabilmek için alışverişler tekrarlanıyor ve olay bir kısır döngüye dönüşüyor.

 

Kendimizi hiç mi şımartmayacağız?

Sürekli kısıtlanmak da bizde stres yaratıyor çünkü ‘Ben bir şeye layık değilim’ hissi gelişmeye başlıyor. Yine değersiz hissetmek söz konusu oluyor. Arada bir kendinize güzel bir yemek ısmarlamak, ihtiyacınız olmayan lüks bir şeyi satın almak gibi keyifleri yaşamanız gerekiyor.

 

Hesapsız harcama yapıp borçlananların psikolojisi nasıl etkileniyor?

Depresyon görülüyor. Depresyonun temelinde zaten çaresizlik duygusu vardır. Borçlu insanda borcunu ödemek konusunda çaresiz kalıyor ve depresyona giriyor.

 

Kontrollü olmak isteyenlere neler önerirsiniz?

Hangi zamanlarda para harcama isteği duyduğunuzu kendinize sorun. O zaman hangi duygu durumundaydınız, üzgün müydünüz, öfkeli miydiniz, kırgın mıydınız? Sonrasında bu duygu nasıl oluştu, neden o duygunun etkisindeyim sorusunu sorun. Neden sorusunu sora sora temel duyguya ulaşabilirsiniz. Gerçekten doyurulması gereken duygunun ne olduğunu fark ettiğinizde ise bununla ilgili çözümler üretebilir ya da bir uzmandan destek alabilirsiniz.

 

Eşimiz ya da çocuğumuz çok para harcıyorsa ne yapabiliriz?

Eleştirmeden yaklaşmak gerekiyor. “Çok alışveriş yapıyorsun, ne gerek var?” demek yerine, “Bunu alırken neler hissettin? Şu an kendini nasıl hissediyorsun? Almasan ne olurdu?” gibi sorular sorup onun kendini fark etmesini sağlamak gerekiyor. Eleştirel yaklaşım olduğu zaman karşı taraf da savunmaya geçiyor ve iletişim kurmak zorlaşıyor.

 

 

Eşim tutumlu mu cimri mi?

Bir kişiyi cimri ya da tutumlu diye tanımlamak aslında sizin bakış açınıza göre ortaya çıkıyor. Eli çok açık olan bir insan, gelirine göre harcama yapan arkadaşını ‘cimri’ olarak nitelendirebiliyor. Bu konu özellikle eşler arasında sorun yaratıyor. Hesapsız kitapsız yaşamayı seven bir kişi, gelir-gider hesabını tutan, hesaplı yaşamayı seven eşini tutumlu değil, cimri olarak tanımlayabiliyor.

 

‘Online alışveriş’e direnebilmek çok zor

Her sabah e-postalarımızda bizi indirimli alışverişe çağıran, birbirinden güzel ürünler sunan internet sitelerinin e-postaları ile karşılaşıyoruz. Bu çekici tekliflerle başa çıkmak için çok güçlü olmak gerekiyor. Uzman Psikolog Nihal Araptarlı, “Eğer bu tekliflere hayır diyemeyenlerdenseniz kredi kartı kullanmamak, kart limitlerinizi sınırlı tutmak, bu sitelere üye olmamak ya da sadece bir ihtiyacınız varken siteleri ziyaret etmek sizi gereksiz para harcamaktan koruyabilir. Bir ürünü satın alma aşamasına geldiyseniz son onayı vermeden önce yerinizden kalkıp başka bir işle uğraşın. Tekrar yerinize döndüğünüzde satın alma isteğinin kaybolduğunu göreceksiniz” diyor.

 

YAŞAYANLAR ANLATIYOR

Kadınların adı çıkmış bir kere…

“Giyim alışverişi yapmayı seviyorum ancak her zaman makul olmaya çalışıyorum. Eşim ise her gün aynı pantolonu ve ayakkabıyı giymeyi sorun etmiyor ancak teknolojik ürünlere dayanamıyor. Her gün bir ürünün bir üst modeli çıkıyor ve daha birinin taksidi bitmeden ikinciye başlıyoruz. Eşim eski cihazları ikinci elde satıp değerlendirdiğini söylese de hesapladığımda hep zararda olduğumuzu görebiliyorum. Kadınların alışveriş düşkünü olduğu fikri o kadar yerleşmiş ki her gün teknoloji sitelerinde ürün kovalayan eşim, ben bir ayakkabı aldığımda ‘Yine mi?’ diye soruyor.”

Ece, 30, İstanbul

 

Çocuklarıma oyuncak almaktan vazgeçemiyorum

“Kendime ihtiyacım dışında hiçbir şey almıyorum. Ancak söz konusu çocuklarım olunca kendimi tutamıyorum. Küçükken sahip olamadığım her şeye onların sahip olmasını istiyorum. Aldığımız oyuncaklar artık odalarına sığmıyor. Biri eskimeden yenisini alıyoruz. Onlar da yeni bir oyuncak sahibi olmanın heyecanını çoktan yitirdiler. Biraz oynayıp kenara atıyorlar. ‘Bu sefer almayacağım’ diyorum ama her cumartesi kendimizi yine oyuncak mağazasında buluyoruz. Onlara kötülük yaptığımı biliyorum ama kendimi nasıl durduracağımı bilemiyorum.”

Zerrin, 42, İstanbul

 

Dersimi aldım

“Süpermarkete girdiğimde kendimi kaybediyordum. Her üründen ikişer tane alıyor, yeni çıkan her şeyi inceliyor, indirimli ürünleri ise asla kaçırmıyordum. Ta ki üç kredi kartımın borçlarını ödeyemez hale gelene kadar… Bankalarla başım derde girdi, icralık oldum, kara listeye girdim. Annemin desteği ile bir uzmandan destek aldım. Artık kredi kartı kullanamadığım için cebimdeki nakit para kadar harcıyorum. Şimdi daha mutluyum.”

Arzu, 35, İzmir

 

Yaprak ÇETİNKAYA

Formsanté Dergisi Ocak 2012 sayısı

Exit mobile version