Formsanté

“Hep içime çekilirim, hatta kendimi kaplumbağaya benzetirim”

19092014 burcukara01

Duru güzelliği, sakin kişiliğiyle pek çok kişinin beğenisini kazanan oyuncu Burcu Kara, yeni sezon öncesi tatil yaparak dinleniyor. İstanbul ve Kuzey Ege arasında mekik dokuyan Burcu Kara, hem kendinden, hem güzellik sırlarından hem de gelecek planlarının arasında yer alan tasarım hayalinden bahsetti.

En son televizyon ekranlarında “Tatar Ramazan” dizisinde izlediğimiz Burcu Kara, final yapan dizinin ardından soluğu Kuzey Ege’de aldı. Gemlik doğumlu olan güzel oyuncu tam bir Ege aşığı. Metropol hayatının kalabalığından ziyade Burcu Kara, zeytin, zeytinyağı ve deniz üçgeninde huzuru bulabiliyor. Küçükken, tek kanal zamanı tenis maçlarını büyük beğeniyle izleyen Kara, üniversite yıllarında tanıştığı raketi o zamandan beri elinden düşürmüyor. Uzun zamandır fırsat bulup da tenis oynayamadığını belirten oyuncuyu tenis kortlarına davet ettik, bizim için eline raketi almasını istedik.

 

Şu anda tatil yaptığınız bir dönemdesiniz. Nasıl değerlendiriyorsunuz bu zamanı?

Yaz tatili denilince özellikle deniz, olmazsa olmaz benim için. Tatil planı yaparken yurt dışına gideyim veya kültür gezisi yapayım gibi şeyler benim kitabımda pek yok. Mutlaka bir dalga sesi, rüzgar hışırtısı, belki bir teknenin esintisi olsun isterim. 

 

Tatil için nereleri tercih edersiniz?

Kuzey Ege’yi çok seviyorum. Kaz Dağları’nda olan yerlerin neredeyse hepsini bilirim. Assos’un sakinliğini, havasını, suyunu çok seviyorum ve bana da çok iyi geliyor. Tatil için nereye gidersem gideyim mutlaka Assos’a uğrama isteği duyarım. Hatta oraya gitmemişsem tatil benim için tam olmuş sayılmıyor. Orada arındığımı hissediyorum. En fazla Datça’ya kadar inebilirim çünkü güneyde aşırı sıcağı sevmiyorum. 

 

Lezzet noktalarınız var mı oralarda?

Tatilimi hep Ege’de yaptığım için otlu ve zeytinyağlı yemekler yiyorum ki zaten en sevdiğim yemeklerdir. Gemlikli’yiz ve ailem zeytincilik yapıyor. Dolayısıyla kendimi bildim bileli zeytin ve zeytinyağı soframın baştacıdır.

 

 

Son oynadığınız dizi “Tatar Ramazan” final yaptı. Sizce erken bir final miydi?

“Tatar Ramazan”, çok maliyetli ve zor bir işti. Bu sene başlayan dizilerin 32 tanesi üçüncü bölümde bitmiş dolayısıyla tutan iki-üç tane dizi var sadece. Bu açıdan bakılınca 26 bölüm yayınlanan “Tatar Ramazan” için erken final yaptı demek pek doğru olmaz. Bence bu kadar fazla dizinin olduğu bir piyasada gayet başarılı iş yaptı. Zaten yapımcıların bile akıl erdirebildiği bir durum değil. “Bu dizi tutar” diyorsun ancak bir bakıyorsun tutmamış. Bir de anlaştığın iş, izlediğinde başka bir iş haline dönüşmüş olabiliyor. Bazı mantık hataları yapılabiliyor. Hayal ettiğin dünya hayallerindeki gibi çıkmayabiliyor. Bu yönetmen için de böyle… Yönetmen de yapımcı da hayal kırıklığına uğrayabilir. Sonuçta bir kek hamuru gibi düşünmek gerekiyor. Mayası tutuyor ya da tutmuyor; kimse başlamadan ne olacağını bilemiyor. Oyuncu olarak bizim işimiz bana verilen karakterin üstesinden gelebilmek. Ben de bunun için çalışıyorum.

 

 

Dizilere küstüğünüz yazıldı, doğru mu bu?

Öyle bir şey demedim. Sadece gelecek sezona kadar dizilere ara vereceğimi söyledim.

 

Yeni bir proje var mı üzerinde düşündüğünüz?

Şu an tam karar aşamasındayım. Yeni bir proje var ve 15 güne bununla ilgili karar vermiş olacağım. Henüz belli olmadığı için hakkında bir şey söyleyemiyorum. 

 

19092014 burcukara02Duru Tiyatro’da oyununuz devam edecek mi?

Tiyatro çok zaman alan bir şey. En az üç ay provalar sürüyor. Ama asıl zorluğu, diziyle birlikte zor yürüyor olması. Son oyunum “Tatlı Çarşamba”nın yönetmeni Emre Kınay, bizim dizi tempomuzla baş edemeyip oyunu sonlandırdı. Üç hafta sonra da dizi yayından kalktı. O kadar kötü oldu ki benim için… Çok sevdiğim bir oyundu, inanılmaz eğleniyordum ve mutluydum. Bitmiş olması beni çok üzdü. Bu yüzden iyi karar verilmesi gerekiyor. İki iş bir arada gerçekten yürür mü diye kafa yormak gerek. 

 

Bunların dışında kardeşinizle bir iş kurma projeniz vardı. O ne durumda?

Kardeşim Başak, çok özel ve farklı bir çocuk. Analitik zekası inanılmaz kuvvetli. Ayrıca yaratıcılık tarafı da kuvvetli. 

 

 

Kaç yaşında kardeşiniz?

Aslında 29 yaşında ama benim gözümde her zaman çocuk olarak kalacak galiba. Biz deniz kıyısında ve zeytinyağı kültürüyle yetişmiş çocuklarız. Başak’ın tüm nickname’leri “güneşdenizzeytin”dir. Büyük şehirler, metropoller, kalabalık, hırs; bunlar bize fazla geliyor. Ben de mesela işim açısından gereken hırsa sahip değilim. Mutlu olacağım, huzur duyacağım projeleri seçerim. Yönetmeni severim, işi o yüzden kabul ederim. Bir teklif gelince nasıl kar ederim, nasıl daha fazla görünürüm gibi hesaplar yapmam. Hayata böyle bakamıyorum. Tabii bu yanlış anlaşılmasın, ben de ses getirecek projede yer almak isterim. Hiç denemediğim bir karakterin altından kalkabilmeyi arzularım. Kardeşimle olan hayalimize gelecek olursak yurt dışına çok gittim. Dört-beş yıl önce Tayland’a gittiğimde çok güzel ürünler gördüm. “Biz bunları Türkiye’de niye satmıyoruz?” diye düşünüp konuyu kardeşimle paylaştım. İkimiz de işlerimizi bir türlü denk getiremedik ve henüz adım atabilmiş değiliz. 

 

Tasarım üzerine mi olacak işiniz peki?

Evet, tasarım üzerine düşünüyoruz. Kardeşim de ben de dekorasyona çok meraklıyız. Sürekli birbirimize koltuk, tablo resimleri atarız. Sırf yağlıboya bir tablo almak için Küba’ya gitmiş bir insanım… Hiç üşenmem, gece binerim uçağa. Alışverişimi yapar, tekrar uçağa binip dönerim. Sanki Ankara’ya gidiyormuşçasına dünyanın bir ucuna gidebilirim. Her şeyin vakti gelir ya, bizim de işimizin henüz vakti gelmedi diye düşünüyorum. Ama son zamanlarda iyice dillendirmeye başladık, az bir zamanının kaldığını hissediyorum. 

 

 

Tenise ne zaman merak duydunuz ve oynamaya başladınız?

Çok estetik ve şık bir spor. Eskiden çok fazla TRT kanalını ve dolayısıyla tenis turnuvalarını izliyorduk. Tenis, küçükken sanki bizim için çok ulaşılmazdı. Üniversitede tenis sopurunun ulaşılabilir olduğunu farkettim ve bu çok hoşuma gitti. Ders almaya başladım, arkadaşlarımla oynayarak pratik yaptım. Üniversiteden ayrılıp İstanbul’a gelince biraz ara vermiş oldum ama sonra kardeşim Boğaziçi Üniversitesi’nde okumaya başlayınca oranın mezunlar derneğinde oynamaya devam ettim. 

 

Şu anda da aktif bir şekilde oynuyor musunuz? 

İstanbul gibi bir yerde önce kendine tenis partneri bulacaksın, bu kişiyle de aynı gün ve saatte müsait olacaksın ve bunu düzenli yapacaksın; çok zor. Stresli olduğum dönemlerde duvar tenisi oynuyorum. Bir de yelkenlide, teknede olmak çok iyi hissettiriyor. 

 

 

19092014 burcukara03Yelkencilikle profesyonel olarak mı ilgileniyorsunuz?

Profesyonel değilim, zaten şu hayatta yapamadığım tek şey disipline olmak. Mesela bir şeyin kursuna gitmek, o kursu tamamlamak veya bröve almak gibi. Dalış yapmayı seviyorum ama kursu tamamlayamıyorum. Kurallar, prosedürler beni zorluyor. Biraz yaptığım işin keyfini sürme derdindeyim. Tam tersi kendimle ilgili konularda da kimseden yardım almam, her işimi kendim hallederim. Evin içinde salondan odaya giderken bile bin tane şey olur kafamda; birkaç işi aynı anda yaparım. Beynini ve bedenini yoran biriyim.

 

Formunuza nasıl dikkat ediyorsunuz?

Damak tadım Ege kültürüyle geliştiği için kendimi çok şanslı görüyorum çünkü beslenme şeklim sayesinde formumu koruyabiliyorum. Babam, her zaman “Doyarak kalkmayın masadan” der. 

 

Tüm diyetisyenler de bu öneride bulunuyor zaten biliyor musunuz?

Doğrudur çünkü bu bilgi tecrübeyle geliyor. Ben çok sık acıkırım bu arada. Çantamda meyve, kuruyemiş veya bisküvi mutlaka bulunur. Hiç oturup da üç-dört tabak yemek yediğimi bilmem. Ama mesela dışarıdan sürekli yiyen insan olarak görünüyorum. Oysa ki onlar küçük küçük yediğim atıştırmalıklarım. Hatta arkadaşlarım çantamdan yemek çıkarınca “Yine mi acıktın?” diye takılıyor. Kilo almamamın sebebi sanırım bu şekilde besleniyor olmam. Dönemlik tabii ki kilo alışlarım oluyor. Stres veya mevsim değişikliklerinden kaynaklanıyordur diye düşünüp yediklerime daha fazla dikkat ediyorum. Abur cuburu çok severim mesela, hemen onlarla arama mesafe koyuyorum. 

 

 

En dayanamadığımız abur cuburlar neler?

Çikolata, kuruyemiş, pasta ve tatlılar.

 

Doğal çay veya karışımlar içer misiniz?

Kış aylarını ekinezya ve zencefille geçiriyorum. Hatta geçtiğimiz kış ayvalı ıhlamur çayını keşfettim. Üzerine limonlu zencefil, tarçın ve limon da koyarak bu karışımı içtim. O kadar iyi geldi ki, herkese tavsiye ediyorum. Sette de zencefil tozunu balla karıştırıp içiyordum. Çok fazla dış çekim yapıyorduk, artık parmaklarımı hissetmeyecek durumlara geliyordum. Hatta parmaklarımın uyuşup, onları kıpırdatamadığımı biliyorum.

 

 

Ödem için uyguladığınız bir tarif var mı?

Kiraz sapı, maydanoz suyu, biberiye yaprağı gibi sayısız içecek tarifini bilirim. Hatta bundan yıllar önce Kanal D’de haber spikerliği yaptığım dönemde Irak Savaşı zamanı ABD’nin Irak’ı ne zaman vuracağını bekliyoruz. Gece haberlerini sunuyorum, hep nöbet tutuyorum. ABD de biliyorsunuz bizim saatimize göre hep gece vuruyor. Bir buçuk ayda tam sekiz kilo almıştım. Sabahlara kadar uyanık ve ayakta kalabilmek için çay, kahve, çikolatalar, sandviçlerle geçmişti. Azmettim ve bu bahsettiğim karışım çayları tükettim. Tabii yediklerime de dikkat ettim. Öğünlerimde ya ızgara ya da haşlama yiyor, bir yandan da o sapları, yaprakları kaynatıp bardak bardak içiyordum. O zaman dördüncü katta oturuyordum ve apartmanda asansör yoktu. Her gün 10 kere o merdivenleri inip çıktım. İşte o sekiz kiloyu 15 günde verdim. Ki yola çıkarken “Ben bu sekiz kiloyu vereceğim” diye bir planım da yoktu. Sadece üzerime ağırlık yapan bu fazlalıktan kurtulmalıyım diye yola çıkmıştım. 

 

Biraz da güzellik ritüellerinizden bahsedebilir misiniz?

Saçlarım konusunda uzun yıllar Pantene ile birlikte çalıştığım için saç bakımım onlara emanetti. Son bir buçuk yıldır da kuaförüm bakımını yapıyor. Çimento maskeleri yapıyor ve cansız saçlarımı bir saat gibi sürede ışıl ışıl canlandırabiliyor. Cilt güzelliği için de bence ilk koşul temiz tutmak. Mesela soda içiyorsam eğer, yarısını içerim yarısını tonik gibi yüzüme sürerim. Tüm kozmetik ve temizlik ürünlerimi eczaneden alıyorum. Bir de kendimi bildim bileli nemlendiricimden fondötenime kullandığım her ürün güneş koruma faktörlü. Güneş korumasız hiçbir şey kullanmıyorum. İnsanlar “Yaşını hiç göstermiyorsun” dediklerinde inanılmaz mutlu oluyorum. Hatta son gittiğim cilt doktoru “Cilt güzelliği için aslında en büyük sır güneş koruması kullanmanız” şeklinde konuşmuştu. Yıllar önce bir fotoğraf görmüştüm ve ondan çok etkilenmiştim.

 

19092014 burcukara04Sizce güzellik konusunda yapılan en büyük yanlış ne?

Kadınlar çok makyaj yapıyor. Tüm dünya doğallığa giderken neden bu kadar abartıya gidiliyor anlamıyorum. Oscar ödül törenine bakarsanız Hollywood’lu dünya yıldızları bile yok denecek kadar az makyajlı oluyor. 

 

 

Nasıl bir fotoğraftı?

Ömür boyu güneşin altında çalışan bir köylüyle bir rahibin yan yana fotoğrafıydı. Aynı yaşta olmalarına rağmen aralarında en az 20 yaş var gibi görünüyorlardı. “Kendimi böyle görmek istemiyorum” demiştim… 

 

 

 

Yazın favori renkleriniz nelerdir?

Yazın hem tırnakta hem de dudakta nar çiçeği tonlarını çok seviyorum. Güneş kremim mutlaka makyaj çantamda duruyor. Allık ve dudak parlatıcısı kullanırım genelde.

 

Stresle nasıl başa çıkarsınız?

Balık burcu olduğum için hep kendime dönüyorum. Hep içime çekiliyorum ve sürekli evde kalmak istiyorum. Zaten kendimi kaplumbağaya benzetirim. Yalnız kalıp, evle ilgilenmekten hoşlanıyorum. Hatta gece üçe, dörde kadar temizlik yaptığımı bilirim. Artık belim ağrıma noktasına geldiğinde saatin kaç olduğunun farkına varırım. Kişisel gelişim kitaplarını da alır okurum. Ama birçoğuna başlıyorum sonra sıkılınca bırakıyorum. Hayatımda çok fazla terapiste gittim, enerji workshop’larına katıldım; NLP, kuantum, Reiki gibi pek çok şeyi denemişimdir. Ama bunu sürekli yapamıyorum. Kendimce ibadet ederim; dua ederim. Yüksek ses ve kalabalık hiç sevmiyorum, uzak duruyorum. Telefonla konuşmaktan nefret ediyorum. Telefonu hiç almadan çıktığım günler oluyor. 

 

Sinirlenmez misiniz hiç?

Sinirlenirim tabii ki; hatta arada patlamalarım oluyor. Çok içimde biriktirdiğim için kimsenin benden beklemediği bir anda ani tepkiler verebiliyorum. 

 

Manevi tatmin için yaptığınız çalışmalar var mı?

Kendimi bildim bileli Omurilik Felçliler Derneği ile beraber çalışıyorum. Engelsiz Eğitim veya akülü tekerlekli sandalye kampanyası gibi çalışmalar yaptık. Onlarla aramda ciddi gönül bağı var. Çocuklar söz konusu olunca geri çevirdiğim teklif yok gibi…

 

Deran ÇETİNSARAÇ

Fotoğraflar: Tunçsel ÜLKÜ

Formsanté Dergisi Ağustos 2014 sayısı

 

Exit mobile version