Formsanté

‘’Tatlı bir AŞIK oluyorum’

aralik-2011-roportaj-resim-1

Ünlü olmayı çok takmıyor, istediği gibi giyinmeye devam ediyor, alışverişi sevmiyor, ayna karşısında saatlerce vakit geçirmekten sıkılıyor. Balıklardan nefret ediyor. Ama oyunculuk ve yelken deyince her şey değişiyor. Hem sevimli, hem soğuk, hem durgun, hem hiperaktif Zeynep Beşerler, formsanté için objektif karşısına geçti ve eğlenceli pozlar verirken kendini de tüm samimiyetiyle anlattı.

Ünlü olmam tamamen bir tesadüftü” diyen Zeynep Beşerler’in televizyon dünyasına ilk adım atışı bir reklam filmiyle oldu. Sonrasında televizyon programı, klip ve diziler geldi. Oyunculuktaki başarısını ispat eden Beşerler’i ilk gördüğünüzde karşınızda küçük bir kız çocuğu varmış izlenimine kapılıyorsunuz. Fakat bu sizi yanıltmasın! Çünkü objektifin ışığı yandığında küçük kız ışığın kenarında kalıyor ve karşınıza yakından tanıdığınız o alımlı kadın çıkıyor. İçinde hem küçük kız çocuğunu hem de alımlı bir kadını barındıran güzel oyuncuyu farklılaştıran ise üzerinde bulunan ışıkları umursamaz tavrı oluyor. Tanınmayı çok da kafasına takmayan ve her an kendisine çevrilmiş ışıkları kapatıp gidebilecek cesarete sahip Zeynep Beşerler’i daha yakından tanımaya hazır mısınız?

Şu sıralar neler yapıyorsunuz?
Yoğun bir şekilde ‘Arka Sokaklar’ dizisinin çalışmaları sürüyor. Bu yoğunluk haziran ayına kadar devam edecek. Yeni projeler arasında belki sinema filmi olabilir, gelen teklifleri değerlendirme aşamasındayım. Belki televizyon programı olabilir. Çok net olan şeyler yok. Bu işe televizyon programıyla başlamıştım ve program yapmayı özledim. Belki ocak ayında yeniden programa başlayabilirim çünkü değişikliğe ihtiyacım var.

Yelken gibi zor bir sporla uğraşıyorsunuz. Bu spora ilgi duymaya nasıl başladınız?
Yelken maceram dört yıl önce Bodrum’da düzenlenen Famous Cup yelken yarışlarıyla başladı. Daha önceleri sadece yazları yelken yaparken geçen yıl biraz daha profesyonel olmak adına kış yarışlarına girmeye başladım. Zaten çok iyi bir ekiple yarışıyorum. Bu işe başladığımdan beri onlarlayım. Güzel bir sezon geçirdik ve Kış Trofe kupasını aldık. Ocak ayında tekrar yarışlarımız başlıyor. Yelken yapmak çok eğlenceli. Yelkenle uğraşırken her gün yeni bir şey öğreniyorsun, her gün konsantrasyonun daha da üst seviyeye çıkıyor, çünkü denizin üstünde olmak keyifli ama aynı zamanda da riskli bir şey. Sürekli konsantre olmalısınız ve başka bir şey düşünemiyorsunuz. Çünkü aslında denizle ve rüzgarla savaşıyorsunuz. Yelken yapmak beni deşarj ediyor, bu nedenle de çok mutlu oluyorum.

Yelken vücudunuzu da etkiliyor mu?
Güç isteyen bir spor olduğu için bir sürü kası çalıştırıyorsunuz. Teknenin üstünde ayakta durmak, indir, kaldır bunların hepsi güç istiyor. İlk başlarda çalışmayan kaslar çalıştığı için ağrı, sızı oluyor fakat sonrasında normale dönüyor. Devamı diğer sayfada

aralik-2011-roportaj-resim-2Nasıl besleniyorsunuz?
Çok iyi beslendiğim söylenemez çünkü hayatım sette geçiyor. Set yemekleri iyi bir besin kaynağı değil. Eti haftada bir defa yiyorum. Onun dışında hep sebze yiyorum.

Yemek yapıyor musunuz?
Eskiden yemek yapıyordum ama şimdi çok yapmıyorum, yaparsam da zeytinyağı ile pişiriyorum. İzmirli olduğum için çok güzel meze hazırlıyorum. Kısır, patlıcan salatası, zeytinyağlı fasulye, barbunya gibi soğuk yemekler yapıyorum.

Taze meyve suyu içmeye özen gösteriyorum
Sabah kahvaltısında bir ya da iki dilim kızarmış ekmek ve peynir yiyorum. Genellikle öğlenleri tavuklu salata, gece de sebze yemeği yiyorum. Meyveyle aram çok iyi değil. Ama sete geç gittiğim günlerde üşenmezsem kendime taze meyve suyu sıkmaya özen gösteriyorum.

Kilo sorunu yaşadığınız oldu mu?
Ailede çok kilolu kimse yok. Ben de kilo almak için kendimi resmen zorladım. Yazdan beri o kadar çok yemek yedim ki. İlk defa 56 kiloyum ve şimdi de vermeye çalışıyorum. Üç kilo vermem gerekiyor. Tatlı, abur cubur ya da çikolatayı hiç sevmiyorum, bu nedenle şanslı sayılabilirim.

Televizyonla tanışmanız nasıl oldu?
Sinan Çetin’le tesadüfen tanıştım sonra bir reklam filminde oynadım. Reklam filminin yankılarıyla televizyona başladım. Sonrasında program sunmaya başladım, ardından Tarkan’ın klibi ve ilk dizim ‘Alacakaranlık’ başladı. On yıl oldu ve ben bile nasıl geçtiğini anlamadım.

aralik-2011-roportaj-resim-3Her şey hızlı olup bitsin istiyorum
Canlı bir tipim ve saatlerce bir şeye vakit harcamayı sevmiyorum, çünkü sıkılganım. Yerimde dururum, saatlerce otur deyin, otururum. Ama saatlerce bir şeyle uğraş deseler onu yapamıyorum. Birinin saatlerce saçımla uğraşması ya da makyaj yapmasından çok sıkılıyorum. Her şey hızlı olup bitsin istiyorum.

Yeni bir yoga
tekniğine başladım Şimdi yeni bir spor keşfettim; Bikram Yoga. Ona başladım. Yurt dışında çok popüler ve Türkiye’ye de yeni geldi. Bir arkadaşım getirdi. Derslere başladık. Klasik bir yoga odasını düşünün, bu oda 40 derece ısıtılıyor. Buharlı bir sıcak var ve o sıcakta yoga yapıyorsunuz. O kadar büyük bir efor harcıyorsunuz ki bütün toksinleri vücudunuzdan atıyorsunuz.

Basınla birlikte büyüdüm
Yolda yürürken insanların sizi tanıması nasıl hissettiriyor?
Tanınmanın bir tek basın açısından zorlukları oluyor. İstediğin gibi hareket edemiyorsun ve etraftaki kişiler de size sürekli baktığında “Acaba bir şey mi yaptım neden bana bakıyorlar?” diye düşünüyorsun. Onun dışında bir zorluğu yok, benim hayatımda değişen hiçbir şey yok. Hala saçlarım tepeden toplu, spor ayakkabılarla dışarı çıkıyorum. “Ünlüyüm, sokağa düzgün çıkmalıyım” diye düşünmüyorum. Sadece basın konusunda rahatsızlık olabiliyor, ama onlarla da bunca yıldır birlikteyiz, birbirimize alıştık. Birlikte büyüdük diyebilirim.

Cildim çok kuru
Cildiniz için ne tür bir bakım uyguluyorsunuz?
Cilt bakımım için özel bir şey yapmıyorum. Sadece makyajımı temizlemeye özen gösteriyorum ve nemlendirici sürüyorum. Onun dışında 15-20 günde bir peeling yapıyorum. Cildim çok kuru ve yağsız, bu nedenle de duştan sonra mutlaka vücut yağıyla cildimi yumuşatıp, nemlendiriyorum. Yelken yaparken koruyucu sürmeye çok dikkat ediyorum. Kış aylarında koruyucuyu rüzgardan korunmak için sürüyorum. Soğuk çarpması nedeniyle yanma oluyor. Yaz aylarında ise çok sıkı şekilde sürüyorum. Yüzümün tamamına, koluma, bacaklarıma mutlaka uyguluyorum. Çünkü güneş, deniz ve rüzgar nedeniyle inanılmaz yanıyorum. Devamı diğer sayfada

Saçlarınız için özel bir şey yapıyor musunuz?
Saçlarım için özel bir bakım yapmıyorum. Kuaföre gittikçe kuaförümün yaptığı bakımlar oluyor onları uygulatıyorum. Kullandığım ürünlere dikkat ediyorum.

Alışverişten nefret ediyorum
Modayı takip ediyor musunuz?
Modayı takip etmiyorum çünkü neyin içinde rahatsam onu giyiyorum. Fakat ne kadar takip etmesen de her yer tekdüze, modanın esiri olduğu için ister istemez alışverişe çıktığınızda zorla takip etmiş oluyorsunuz.

aralik-2011-roportaj-resim-4Nerelerden alışveriş yaparsınız?
Bir alışveriş merkezine gidip, çok kalabalık olmayan bir dükkan gördüğümde hemen oraya girip, beğendiğim şeyleri hiç denemeden alıp, çıkıyorum. Alışveriş yapmayı hiç sevmediğim için çoğu zaman kardeşime ihtiyaçlarımı söylüyorum. O benim yerime istediklerimi alıyor.

60 yaşında porselen gibi bir surat istemem
Vücudunuzda beğenmediğiniz yerler var mı?
Kocaman ellerim ve kocaman ayaklarım var. Aslında beğenmediğim yerlerimi saymaya kalksam bir sürü şey sayarım.

İleride estetik düşünür müsünüz?
Yaşlandığımda beni çok rahatsız eden, gözüme çok batan bir şey olursa estetik yaptırırım, niye yaptırmayayım? Ama oyunculuğa devam edeceksem çok belli olmadan, mimikleri kaybetmeden yaptırmayı tercih ederim. 60 yaşında porselen gibi bir surat istemem.

Beğendiğiniz oyuncular var mı?
Nurgül Yeşilçay ve Beren Saat bence çok başarılı. Kıvanç Tatlıtuğ çok iyi ve inanılmaz şekilde kendini geliştiriyor.

İleriye yönelik bir hayaliniz olsa…
Derviş Zaim’in filminde oynamayı çok isterim. Onun filmlerini çok beğeniyorum. Çağan Irmak filminde oynamayı da çok isterim.

Aşıkken şapşal olabiliyorum
Zeynep Beşerler nasıl bir aşık?
Tatlı bir aşık oluyorum. Aynı zamanda şapşallık da geliyor. Durduk yere kendimi sırıtırken bulabiliyorum. Ama kendimi çok kaybetmiyorum. Şuursuz olmuyorum ama şapşal olabiliyorum. Sakinimdir ve oyunlardan çok hoşlanmıyorum. Bir adım sonrasını düşünmüyorum. Bunu yaparsam beni yanlış anlar mı diye düşünmüyorum. O anda içimden ne geliyorsa onu yapıyorum. Devamı diğer sayfada

Balıkları hiç sevmiyorum
Balık fobim var. Hiç sevmem balıkları. Akvaryuma bakmayı sevmiyorum. Balık yemeyi de sevmiyorum. Hoşuma gitmiyor. Denize girince balık sürüleri geçer ya o durumda hayatta denize girmem.

Aşık mısınız?
Hayatımda şu an biri var ve iyi gidiyor. Keyifli ve mutluyum.

Bir erkek sizi nasıl etkiler?
Enerjisi etkiliyor, güzel gülmesi benim için önemli. Zekasına da önem veririm. Kendine güveni olmalı.

Kendinizi kötü hissettiğinizde ne yapıyorsunuz?
Rahatlamak istediğimde genelde çok sevdiğim yakın arkadaşlarımla buluşuyorum. Kardeşimle vakit geçiriyorum ya da evde tek başıma oturup, telefonu kapatıp, beni o anda mutlu edecek bir müziği dinliyorum. Hiçbir şey yapmadan müzikle stres atıyorum.

Uzun zamandır ‘Arka Sokaklar’ dizisindesiniz. Bu dizi size neler öğretti?
‘Arka Sokaklar’da canlandırdığım rol, şu ana kadar oynadığım rollerden çok farklı. Bir polisi oynuyorum ve daha atik, daha canlı bir karakter. Polislere bakış açımı değiştirdi. Polislere genelde korkularak bakılır, onlar hep soğuk davrandığın kişilerdir. Tedirginlik yaratırlar. Benim bakış açım o anlamda çok değişti, polislere karşı olan korkum kırıldı.

En büyük korkunuz nedir?
En büyük korkum sevdiklerimin başına bir şey gelmesi. Hastalık ve ölümden çok korkuyorum. Bir de depremden çok korkuyorum, fobik derecede korkuyorum diyebilirim. İzmir deprem bölgesi ve orada çok sallanırsınız. Kendimi bildim bileli korkuyorum. Deprem kelimesini duyduğum her an panik atak geçiriyorum. Kendimden geçiyorum. Kötü oluyorum.

15-20 günde bir peeling yapıyorum. Cildim çok kuru ve yağsız, bu nedenle de duştan sonra mutlaka vücut yağıyla cildimi yumuşatıp, nemlendiriyorum.

Röportaj: Nilgün Yıldız
Fotoğraflar: Murat Sargın
Saç: HİT Kuaför – Halil İbrahim Topal
Makyaj: Mac Event Team – Mert Nazlım
Kıyafetler: Reebok, Puma, New Balance, Saucony

Formsante Dergisi Aralık 2011 Sayısı

Exit mobile version