Formsanté

Zayıflamanın genetik şifreleri

13082014 genetik1

Arkadaşınız ile aynı diyeti uygularken o incecik olurken, siz hala pantolonlarınıza sığamıyorsanız sorun genetiğinize uygun beslenmemeniz olabilir.

Genler, sadece dış görünüşümüzdeki farklılıkları değil, besin ve besin öğeleri gereksinmelerimizin de miktarını belirliyor. Besinlerin içinde bulunan besin bileşenlerinin vücut tarafından nasıl kullanıldığını belirleyen genler aşırı kilo alımının da önemli bir nedenini oluşturuyor. Bunun sonucunda karbonhidrat, protein ve yağ gibi besin gruplarına her insanın verdiği yanıt değişiyor. Bodykey by Nutriway programının sözcüsü Diyetisyen Selahattin Dönmez’e genetik ve beslenme arasındaki ilişkinin detaylarını sorduk.

 

“Kişiye özel beslenme” deyince bugüne kadar kişinin kan tahlillerine göre düzenlenmiş bir program anlardık. Şimdi ne değişti?

Şişmanlığın tedavisinde “kişiye özel” terimi oldukça önemli… Bu kavramın içinde fizyolojik, metabolik, genetik ve biyokimyasal birçok parametre bulunuyor. Şişman bir kişide yapılan kan tahlilleri bireye özgü önemli metabolik sorunların olup olmadığını gösteriyor. Ancak uzun soluklu diyet tedavisinde tedavi sürecini etkileyecek ana unsuru oluşturmuyor. Şişmanlığa neden olabilecek hormonsal bazı problemlerin olup olmadığı belirleniyor ve bu tespit bireyin zayıflama tedavisinde beslenmenin yanı sıra tıbbi bir tedaviye de gereksiniminin olup olmadığının anlaşılmasını sağlıyor. Örneğin kanda tiroit hormonlarının çalışmasıyla ilgili sorun bulunduysa ilaç tedavisine başlanıyor. Bu ilaç kilo verdirmiyor, sadece tiroit hormonunun göremediği işlevi yerine koyuyor.

 

Bir de kötü beslenme alışkanlıklarımız var değil mi?

Genelde beslenme davranışını olumsuz yönde etkileyen davranışların ortadan kaldırılması da bir şekilde kilo verme ile sonuçlanıyor. Bunlar; yüksek kalori içeren yiyeceklerin sıklığının azaltılması, az yağlı beslenmenin benimsenmesi, yüksek karbonhidratlı yiyeceklerin aşırı tüketiminden uzak durulması, bu kalorili yiyecekler yerine daha fazla taze sebze ve meyve tüketilmesi, fast-food tarzı yüksek yağlı ve kızartılmış yiyeceklerin tüketilmemesi ile porsiyonların küçültülmesi olarak sıralayabileceğimiz faktörler. Ancak çoğu zaman kan tahlillerinizi iyi değerlendirsek ve beslenme ile ilgili bu faktörleri hayatınıza entegre etseniz dahi hem kilo almayı engelleyemeyebilir hem de sağlık ile ilgili kan bulgularında olumsuzlukların olduğunu görebilirsiniz. Örneğin sürekli düşük yağlı beslenen bir kişi her zaman kilo veremeyebilir hatta yaptığı zayıflama diyeti kilo alma ile de sonuçlanabilir. Ya da hiç et yemeyen biri çok hızlı kilo verebilir fakat kilo verme ile beraber kandaki kolesterolü de yükselebilir.

 

Bunu ne zamandan beri biliyoruz?

Genetik ve besin bileşenlerinin etkileri üzerine araştırmaları ile beslenme bilimine yeni ufuklar açan Prof. Dr. AP Simopulos, Asya Pasifik Klinik Beslenme dergisinde 2002 yılında yayınladığı makalede; bir bireyin sağlığını ve yaşam kalitesini destekleyen diyetin başka bir bireyde obezite ve metabolik sendroma neden olabileceğinin sinyallerini verdi. Araştırmaları topluma genel olarak verilen beslenme veya diyet önerilerinin gerçekte toplumda yaşayan çok az bir kesim için etkili olabileceğinin de önemli ipuçlarını veriyordu. Bu veriler besinlere vücudun gösterdiği yanıtların bireysel farklılıklardan etkilendiğini vurgulayan bir bilimsel bilgiydi. 1953 yılında Watson ve Crick’in DNA’nın çift sarmal yapısını bulmalarından bu yana 50 yıl geçmesinin ardından; 1989 yılında başlayan İnsan Genom Projesi, Nisan 2003 yılında başarı ile tamamlandı.

13082014 genetik2

Bu çalışma bizim için ne ifade ediyor?

İnsan genom dizininin aydınlanması beslenme biliminde de önemli bir dönüm noktası oldu. Genlerin karakterimizi belirlemenin yanında hastalıklara yatkınlıktaki mekanizması daha netlik kazanmış oldu diyebilirim. Son 15 yıl içinde hem beslenme hem de genetik bilimi alanındaki gelişmeler aynı diyeti uyguladıkları halde farklı yanıtların oluşmasının bireyler arasındaki farklılıklara yani genetik çeşitliliğe bağlı olduğunu gösterdi. Kilo verme hızı, kolesterol ve tansiyona yanıtta “gen dizilimindeki farklılıklar” diyetin içeriğinden etkilendiği nutrigenetik bilimi bulguları ile daha da net bir bilgi haline geldi. Her bireyin beslenme önerilerine yanıtının farklı olduğu bilgisi böylece daha da gerçekçi bir veri olan genetik şifrelerin çözülmesi ile anlaşılır hale geldi. Ve 2003 yılından bu yana beslenme ve genler arasındaki ilişkiler incelendiğinde; belirli bir miktar yiyecekle besin bileşenlerinin alımı bazı bireyler için yarar sağlarken gerçekten de diğer kişiler için obezite başta olmak üzere birçok kronik hastalıkların gelişmesinde risk faktörü olarak karşımıza çıkabiliyor.

 

Kilo sorunu ile genetik yapı arasındaki orantı nasıl? 

Genler obezite, kanser, diyabet ve kalp gibi tedavisi zor olan, hayat kalitesini olumsuz yönde etkileyen ve ölümle sonlanan hastalıklar için önce silahı dolduruyor, sonrasında çevresel faktörler tetiği çekiyor. Genlerin kilolu olma durumuna iki şekilde etki ettiğini açık ve net bir şekilde söyleyebiliriz. İlk olarak obezitenin ailesel olduğu yıllardır bilinen bir gerçek. Obezitenin oluşumunda genetik faktörler yaklaşık yüzde 40 etkili rol oynuyor. Önemli araştırmalar obez kişilerin çocuklarında obezite görülme riskinin obez olmayanlara göre iki-üç kat daha fazla olduğunu gösteriyor. Hem anne hem baba obez ise çocuğun erişkin döneminde obez olma ihtimali yüzde 80. Eğer ne annede ne de babada obezite varsa çocuğun sadece beslenme fazlalığı ve aktivitesiz bir yaşam sürerse obeziteye yakalanma riski ancak yüzde 10. 

İkincisi ise bugün bahsettiğimiz konu; yani yakın bir zamana kadar yemek yediğimizde alınan besinlerin sadece hücrelere kalori sağlamak olmadığı, bazı genleri aktif hale geçiren proteinlere bağlanarak zeminde yatan hastalığın açığa çıkmasını sağlayan bir mekanizma olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Çünkü gen dizilimimizdeki ufak farklılıklar bizlerin karbonhidrat ve yağ gibi bazı besin öğelerine gereksiniminin ne kadar olacağına dair bilgileri barındıran şifre ile obez olma/olmama durumunu etkiliyor. Örneğin genetik faktörlerin etkisi olsa da bir ailenin tüm fertlerinde obezite aynı oranda görülmüyor çünkü genler konusunda farklılıklar bulunuyor. İşte bu nedenle de bir ailenin tüm fertlerine aynı beslenme önerisini vermemek gerekiyor.

 

Genetiğe uygun beslenme, kilo verme ve kiloyu koruma üzerinde diğer diyet programlarına göre nasıl bir etki yaratıyor? 

Bu oldukça kritik ve önemli bir soru, çünkü ilgili genlerin kişisel olarak nasıl bir etki-tepki yarattığını iyi anladığımızda yaşam koşullarımızı maksimum düzeyde koruyan sağlıklı bir beslenme modelini hayata geçirme şansımız artıyor. Yemek yemek hepimizin çevre ile başlıca etkileşimlerinden birisi. Yediğimiz her yiyeceğin veya bağırsaklarımızdan emilen her besinin yarar ve zararları bulunuyor. Beslenme durumumuzun bizim obeziteye karşı koruyucu veya kilo almayı tetikleyen en önemli unsurumuz olduğu da düşünüldüğünde bu risk ve yarar kısmını çok iyi anlamamız için genetik profilimiz hakkında bilgi sahibi olmamız gerekiyor. Çünkü bazı besin öğelerinin az alımı bizi kalitesiz, sağlıksız zayıflığa iterken bazı besin öğelerini aşırı almamız da obezitenin açığa çıkmasına neden oluyor. Bütün bunların büyük denetimini genlerimiz kontrol ediyor. Bu noktadan hareketle obezitede kilo kontrolü için genetik profilinize göre besin öğeleri açısından bir alım aralığı yani yarar penceresinin mutlaka değerlendirilmesi hem kiloyu başarılı vermede hem de korumada daha net bilgilerle ilerlemeyi sağlıyor.

 

Genetik testler nasıl uygulanıyor?

Genetik test için ağız içi yanak bölgesinden ince uçlu özel fırça yardımı ile aşağı yukarı sürüntü yapılarak hassas dokunun fırçaya yapışması ile DNA ayrıştırılacak doku toplanıyor. Alınan doku fırçadan uygun laboratuvar koşullarında DNA örneği ayrıştırılıp gen varyasyonlarının analizi sonucunda size özel kilo kontrol bilginiz açığa çıkıyor. Genetik testler yetkili laboratuvar koşullarında genetik test yapmaya yetkili uzman doktorlar tarafından yapılabiliyor. Bu konuda ülkemizde henüz genetik testin yapıldığı bir merkez bulunmuyor ve bazı yetkili laboratuvarlar, örnekleri uluslararası yasal merkezlere gönderiyor ve sonuçlarına göre kişiye özel beslenme tedavileri yapabiliyor.

13082014 genetik3

Genetik test sonuçlarına göre uzman bize hangi bilgileri aktarabilir?

Genetik test hangi besin öğesine karşı vücudun kilo alma yatkınlığı olduğunu belirliyor. Test sonucu sizin karbonhidrat alımına mı yoksa yağ alımına mı dikkat edeceğiniz ya da dengeli fakat düşük kalorili bir beslenme sistemini mi yaşam boyu uygulayacağınız hakkında şifrenin çözümünü yapıyor. Bu beslenme sisteminde hangisine uygunsanız o tip yeme sistemini hayatınıza geçirdiğinizde kilo vermeme şansınız da olmuyor çünkü bu test bir kere yapılıyor ve bundan çıkan sonuçlar yaşam boyu değişmiyor.

 

GENETİK&METABOLİZMA

Metabolizmanın yavaş veya hızlı olmasında genetik yüzde 40 oranında sorumlu. Bunun dışında metabolizmayı etkileyen aktif bir yaşamın varlığı/yokluğu, vücudun kas yoğunluğu, yenilen yemeğin içeriği ve öğün düzeni gibi faktörler yüzde 40, iklim ve çevresel koşullar da yüzde 20 oranında sorumlu.

 

GENETİK&EGZERSİZ

Bu da aynen besin öğelerindeki farklılık gibi aktivitenin şekli ve yoğunluğuna göre vücudumuzun gösterdiği yanıtların farklı olmasına dayanıyor. Kimi çok hafif aktivite yaparak hızlı kilo verirken, kimi çok ağır aktivite yaptığında çok az kilo verebiliyor. İşte buradaki farkı da genetik test sonucu gösteriyor. Böylece en doğru fiziksel aktivite yapma yoğunluğumuzu bulmamızı sağlıyor.

 

GENETİK&HASTALIKLAR

Genetik testler sayesinde insülin direncine yatkınlığın olup olmadığı, kanser türlerinden bazıları için risk varlığı tespit edilebiliyor, kalp hastalıkları gibi farklı kronik hastalıklara göre farklı gen dizinindeki bölgeler araştırılabiliyor. Gelecekte en etkin tıp yaklaşımının genetiğe uygun diyet önerileri olması bekleniyor. Böylece gereksiz yere fazla besin öğelerinden yiyip obez olmak önlenirken gereksiz yere vitamin haplarının alımından da kurtulunması bekleniyor. Ayrıca genetik testlerle sadece hastalıklardan korunmak değil bu hastalıkların ortaya çıkmasını geciktirerek daha uzun bir ömür elde etmenin de sağlanması hedefleniyor.

 

YAĞLANMANIN ŞİFRELERİ ÇÖZÜLÜYOR

Genetik test sonucunda ortaya çıkan “genetik dizindeki baz çiftinin kodlama bölgesi”nin bilinmesi kilo almaya neden olan risk faktörünüzün sizin vücudunuza göre hangi etmenden kaynaklandığının bilgisini veren en önemli anahtarınız oluyor. Genetik yapıdaki farklılıkların mide ve bağırsaklarınızda karbonhidrat, yağ ve proteinlerin daha hızlı emilip vücutta yağ depolama yeteneklerindeki farklılığın açıklanmasında anahtar görevi bulunuyor. Test sonucu, sizin yaşam boyu beslenme planınızda hangi yöne doğru ilerlemeniz gerektiğinde ve kilo yönetiminde daha gerçekçi sonuçları almanızda yol gösterici rol oynuyor. Bu da size akılcı ve kişiselleştirilmiş bir beslenme modeli geliştirerek, sağlığınızın iyileştirilmesine katkı sağlıyor.

 

SEBZE DE ŞİŞMANLATABİLİR

Genetik özellikleriniz bunu söylüyorsa başkaları et ya da şeker yiyerek şişmanlarken siz fazla sebze yediğiniz için şişmanlayabilirsiniz. Çünkü genler bireysel olarak obeziteye neden olabilecek yiyeceğin içindeki besin bileşenlerinin, enerji metabolizmasını ne şekilde etkileyeceğinin şifrelerini barındırıyor. Besinlerin kalori içerikleri doğrudan insülin seviyesini etkileyerek obezite ve metabolik sendrom riskini arttırıyor. Hangi kalori eşiğinden fazla alımın gerçekten obeziteyi açığa çıkaracağı ise kişisel olarak genetik çeşitlilik tarafından belirleniyor. Genler besinlerle etkileşebildiği gibi çevre ile de etkileşerek obezitenin tetiklenmesine neden olabiliyor.

 

Yaprak ÇETİNKAYA

Formsanté Dergisi Temmuz 2014 sayısı

 

Exit mobile version