Formsanté

Fobilerinizden kurtulun

29012014 fobi1

Yılan, kedi, örümcek, uçak, asansör, iğne, hırsız, temizlik, topluluk önünde konuşma, yalnız kalma, kalabalık ortama girme… Bu korkular nasıl da tüm hayatınızı etkiliyor değil mi? Fobilerin hayatınızı yönetmesine izin vermeyin; doğru tedavi yöntemiyle ayağınızdaki bu prangadan kurtulun…

 

Bir yıl öncesine kadar, gittiğim tatilden restoranda oturduğum yere kadar tüm hayatımı etkileyen bir durum vardı: Kedi fobisi. Çocukluğumdan beri evcil hayvan beslememe rağmen kedilerden korkuyordum, sevmiyordum, görmek bile istemiyordum. Attığım çığlıklar, sandalye tepelerine zıplamam ve devamında insanların beni yargılayan bakışları bile bu korkuyla yüzleşmeme yardımcı olmadı. Bir nevi kaçış öyküsü yani… Ta ki bu konuyla ilgili yardım alıp, korkularımla ilgili farkındalık yaşayana kadar… Şimdi fobisiz yani özgür hayatımın tadını çıkarıyorum ve fobisi olanlara tek bir tavsiyem var: Kaçmayın, yüzleşin. Fobi konusunu işlemek için Prof. Dr. Vedat Şar’ın kapısını çaldık. Psikiyatri ve psikoterapi alanlarında çalışmalarını sürdüren Prof. Dr. Vedat Şar, bu alanda Türkiye’deki en etkili ve deneyimli isimlerden. Hatta “99 Sayfada Fobiler” adında bir kitabı da bulunuyor. Prof. Dr. Şar, günümüzde tanımlanmış yüzden fazla fobi olduğunu ve fobisiz insanın neredeyse olmadığını söylüyor. 

 

Fobiyle korku arasındaki fark nedir?

Aslında korku hepsine birden verilen isim. Fobinin tipik özelliği korkulan belli bir şeyin olmasıdır. Hatta belirsiz bir sebepten dolayı olan korkulara anksiyete diyoruz ayırt edebilmek için. İzah edilemeyene anksiyete, “Şundan korkuyorum” şeklinde korkuya ise fobi deniliyor.

 

Fobi neden oluşur?

Psikiyatrideki pek çok şey gibi birden fazla nedeni oluyor. Kadınlarda biraz daha sık görülüyor; bunun sebebi kadınların daha duygusal olması. Bazı durumlarda genetik etkenli olabiliyor. Bir ailede fobiye yatkın bireyler varsa onların çocuklarında da benzer fobiler olabiliyor. Bazen korkutucu veya travmatik bir olayın ardından başlayabiliyor. Bir diğer etken ise izahı zor durumlar; yani görünenin arkasında başka problemler olabiliyor.

 

Hangisinde fobi sayısı daha fazla oluyor?

Bünyesel yatkınlığı olanlarda genellikle birden fazla fobi görülüyor.

 

 

Tanı nasıl konuluyor?

Tanıyı koymak hiç zor değil çünkü genellikle hasta bu sorunu çözmek için geliyor. Fobilerde çoğunlukla kişi kendi tanısını koyabiliyor. Tanıyı koymuş olmasına rağmen eğer hayatını çok etkilemiyorsa bu fobiyle bir ömür boyu yaşıyor.

 

Kaçamadığımız fobiler olunca…

İşte o zaman doktora gitmek zorunda kalıyor. Günümüzde en çok sorun olanlardan biri uçak fobisi; özellikle iş dünyasındaki insanları etkiliyor. Genelde mecbur kalmadıkça fobi tedavisi için doktora gidilmiyor.

 

Hayatı zorlaştıran bir şey aslında, neden doktora gidilmiyor?

Fobinin kendisinden kaçıldığı gibi tedavisinden de kaçılıyor. Her an kaçılamayan türde olan fobi olduğu zaman bize başvuruluyor.

 

29012014 fobi2Nedir bu kaçılamayan fobiler?

Mesela yüz kızarması, sosyal fobi, yalnız kalamama veya utanılacak bir duruma düşme korkusu (her an gaz çıkaracakmış gibi hissetme) gibi. Kalabalık meydanlara gidememe, evde yalnız kalamama gibi korkulara agorafobi diyoruz. Agorafobide temel prensip bir şey olursa yardım alamayacakmış gibi hissetme. Bu asansör de olabilir bir konser de. Zaten agorafobi en çok panik nöbeti geçirenlerde oluyor. 

 

Fobiler kaça ayrılıyor?

Durumsal fobiler, agorafobi gibi belirli bir durumdan kaynaklanıyor. Hayvan fobileri belirli bir nesne kaynaklı oluyor. Bir de yüz kızarması gibi fonksiyon fobilerini sayabiliriz.

 

Sebeplerine göre de ayrılıyor mu?

Sebeplerine göre ayırmak mümkün ama ruh sağlığı alanında sebebe bağlamak zordur. Bakarsınız bir sebep çıkar, sonra bir bakmışsınız onun altında yatan başka bir sebep var. Çoğu zaman gerçek sebep kendini saklar. Bu yüzden tedavilerin başlangıcında sebep üzerinde çok durmuyoruz. Bizde sebebe hep en son gelinir.

 

 

Tedavi nasıl planlanıyor ve ne şekilde yapılıyor?

Tedaviyi planlarken sebebi ön plana almıyoruz. “Üzümü ye, bağını sorma” lafı aslında tedaviyi iyi anlatan bir söz. Fobi tedavisinde en beğenilen yöntem alıştırma yani duyarsızlaştırma temelli tedaviler oluyor. İmgeleme yoluyla yapılıyor. Kişinin o kavrama kademeli bir şekilde alışmasını sağlamaya çalışıyoruz.

 

Diyelim sosyal fobisi olan bir kişi iş yerinde sunum yapamıyor. Bu durumda hastaya sunum yaptığını hayal etmesini mi söylüyorsunuz?

Evet hayal etmesine dayalı metotları kullanıyoruz. Bir de EMDR psikoterapi tarzı bulunuyor. EMDR yani Göz Hareketleri Eşliğinde Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme’ye deniyor. Basit duyarsızlaştırmaya nazaran daha komplike bir yöntem. Sosyal fobilerde sıklıkla kullanılıyor çünkü bu tip korkularda tek başına duyarsızlaştırma yeterli gelmiyor. Sosyal fobinin çoğu zaman eskiye giden bir kökü, ailesel bir tarafı olabiliyor. Bu tarz fobiler daha kompleks olduğu için tedaviye de daha geç yanıt verebiliyor.

 

Fobilerin tedavisi ortalama ne kadar sürüyor?

Hayvan fobisi altı-sekiz haftada tamamlanıyorken sosyal fobilerin tedavisi altı aya kadar sürebiliyor. Bu kişiden kişiye değişiyor.

 

29012014 fobi3Yaşayanlar anlatıyor

“Yükseklik korkumu trapezle yendim!”

Amerikan Hastanesi Genel Cerrahi Bölümü Uzmanı Dr. Canan Uzel, yıllarca yükseklik fobisiyle yaşadığını ve bir tesadüf sonucu trapezle tanışarak bu korkusunu yendiğini anlatıyor. 

“Yükseklik korkusu çocukluğumdan beri vardı. Küçüklükten beri yüksekte olduğum zaman huzursuz hissediyordum. Gençlik yıllarında doğa gezilerinde uçurumun kenarından yürüyemiyordum ve huzursuz oluyordum. Outdoor aktiviteleri seven biriyim ama yükseklik korkusu önümde hep bir engel oluşturuyordu. Üstelik hem yenemediğim hem de kendime yakıştıramadığım bir duyguydu. Yedi-sekiz sene önce Antalya’da bir tatil köyünde trapez gördüm. Orada ilk defa canlı olarak trapezde atlayan insanları izledim ve inanılmaz etkilendim. Onların yaptığı şey hayranlık uyandırdı bende. Yine de çok ince bir merdivenden yükseğe tırmanıyorlar ve çok ince bir barın üzerinde yürüyorlardı. Günlerce seyrettim, kendimle mücadele ettim ancak gözüm yemedi. Bir sonraki sene yine tatil için aynı yere gidince kendimi trapezcileri saatlerce izlerken buldum. O yüksekliğe tırmanmayı başarmam gerektiğini düşündüm. İnanılmaz zor bir karar oldu. Merdivenleri çıkarken gözlerimi açamadım bile… Yukarı çıktığımda da inanılmaz adrenalin yaadım. Bu arada bu ilk tırmanışıma kadar çok defa geri döndüm yani vazgeçtim. O kadar uzun süre seyredince işin eğitmenleriyle arkadaş olduk. Dolayısıyla onların inanılmaz desteği ve yardımı oldu. Yukarı çıkışım son derece yavaş oldu ve o sırada böyle bir işe kalkıştığım için kendimden nefret ettim. İçimden ‘Koskoca kadınsın, çocuğun var, işin var, ne yapıyorsun burada?’ diye geçirdim. Yukarı çıkınca dizlerim titredi, ellerim terledi. Vazgeçmeyi düşündüm ama bir kere o merdivenden çıktıktan sonra aşağı inmesi daha zor geldi. İlk atlayışım gerçekten korkunçtu, saniyeler çok uzun geçti. Eğitmenlerin öğrettiği şekilde hareketi çok iyi yaptım ama tüm hareket boyunca gözlerim kapalıydı. Arayı soğutmamak adına hemen ikinci atlayışım için yukarı çıktım. Sonraki atlayışlarda gözlerimi açmaya ve daha kolay yapmaya başladım.

Trapezle atlamak yükseklik korkumu yenmek için bilinçli olarak seçtiğim bir şey değildi. Tamamen tesadüflerle karşıma çıktı… Bu deneyimden sonra İstanbul’a döndükten sonra yüksekte bulunmaktan korkmadığımı anladım. Yükseklik korkumdan kurtulduğumu fark ettiğim anda da asıl mutluluğu yaşadım. Trapezi başarmak da çok güzel bir duyguydu ama tüm hayatımdan bu korkuyu çıkardığımı anlamam daha muhteşemdi. Artık her şeyi yapabileceğimi düşünüyorum. Trapezde de fırsat buldukça eğitim alıyorum. Her yeni harekette daha zorlaşıyor ama inanılmaz keyifli. Hatta benimle birlikte 18 yaşındaki oğlum ve sevgilim birlikte katıldık eğitimlere. Şimdi yeni hedefim skydiving yani uçaktan serbest atlama.”

 

Deran ÇETİNSARAÇ

Formsanté Dergisi Ocak 2014 sayısı

 

Exit mobile version