Formsanté

Hayat arkadaşlarla daha güzel

13092013 arkadaslar1

Yaş kaç olursa olsun onların adı “kız arkadaşlar”dır. Ve kızlarla kurulan arkadaşlıklar eğer güven, paylaşım ve anlaşılma gibi değerlere sahipse hayatın tadı bir başka olur…

Güven duyduğunuz, sizi anladığını bildiğiniz, size akıl vermek yerine sadece dinlemeyi başarabilen bir arkadaşla karşılıklı oturup saatlerce sohbet etmek gibisi var mı? Canınız sıkıldığında, çok sevindiğinizde, sürpriz bir haber aldığınızda ya da sadece keyifli vakit geçirmek istediğinizde arayabileceğiniz arkadaşlarınız olmasının değerini ancak böyle arkadaşlara sahipseniz bilebilirsiniz. Ve eğer değerini biliyorsanız yaşam boyu bu arkadaşlıkların sürmesi için “Hep ben arıyorum, sen aramıyorsun” gibi tartışmalara girmeyi aklınıza bile getirmezsiniz. Artıları ve eksileri ile hızla akıp giden hayatın içinde sağlıklı arkadaşlıklar kurmak ve bu güzel ilişkinin meyvelerini toplayabilmek içinse önce dönüp kendimize bakmamız ve sormamız gerekiyor: “Sağlıklı arkadaşlıklar kurabiliyor muyum? Kuramıyorsam nerede hata yapıyorum? Arkadaş seçimlerim kendimle ilgili bana neler anlatıyor?” Arkadaşlık ilişkilerinde aşamadığım ve bir uzmana ihtiyaç duyduğum durumlar yaşıyor muyum? Bu sorular sizin de kafanızı karıştırıyorsa ya da şu an güzel arkadaşlıkların içindeyseniz ve bunları kaybetmemek için çaba göstermek istiyorsanız Ayna Eğitim ve Psikolojik Danışma Merkezi’nden Psikolog Dr. Ayşegül Önk Eray’ın sözlerine kulak verebilirsiniz.

 

 

Arkadaşlık neden önemli?

İnsan toplumsal bir varlık… Bir ailenin içine doğduğunuzda aile ile ilgili bütün ihtiyaçlarınız karşılanıyor ancak aile farklı hiyerarşik süreçlerden oluşuyor. Anne-babanın otorite olarak çocuğa belli bir disiplin uygulaması söz konusu. Oysa arkadaşlık ilişkisinde, aynı zeminde, eşit bir ilişki ve kişinin bağımsız, yetişkin formatına gelmesi için bu ilişkiye ihtiyacı bulunuyor. Aksi takdirde hep hiyerarşik yapıda kalıyor. Kendi ayakları üzerinde duran, kendi süreçlerini gören ve bununla ilgili ihtiyaçlarını karşılayan yetişkinler olabilmek için küçük yaştan itibaren arkadaşlık ilişkilerine ihtiyacımız oluyor. Güvende olmak, yakın olmak, destek almak, sırdaşlık, işbirliği, önemli olduğunu ve anlaşıldığını hissetmek gibi ihtiyaçları ailede olduğu gibi arkadaşlıkta da arıyoruz. Anlaşıldığını hissetmek özellikle önemli çünkü kendini anlatmak zorunda kalıp anlaşılamamak veya yanlış intiba bırakmak, ister çocuk ister yetişkin olsun çok acı veriyor. Anlaşılma olduğu zaman karşılıklı bağlanma, sıcaklık ve güven hissi ortaya çıkıyor.

 

 

Arkadaşlık kurma ihtiyacımız ne zaman başlıyor?

Çocuk için en önemli kavram arkadaşlık ve oyun… Bebekler bile diğer bebeklerle iletişim kurabiliyor. Önce çocuğun kendi kendine oynadığı ya da anne-babanın eşlik ettiği süreçler var. İlkokula başlayana kadar arkadaşlık seçiminde cinsiyet önemli olmuyor. İlkokulda hemcinsler ile arkadaşlık ön planda oluyor, diğerlerini oyunlarına almayı pek istemiyorlar. Ergenlikle beraber karşı cinsle ilgili süreçler başlıyor. Ancak orada aynı cins arkadaşlıklar da önem kazanıyor. Erkekler için sporun hakim olduğu, rekabete dayalı, başarı odaklı arkadaşlıklar oluşuyor. Ya da hemcinsleri ile kızlarla ilişki kurmanın yollarını konuşuyorlar. Kızlarda ise duygusal süreçlerin paylaşımı, sırdaşlık gibi süreçler yaşanmaya başlıyor. Bu dönemlerde iki kişilik arkadaşlıklar daha kolay ilerlerken, üç kişilik gruplarda sorunlar çıkabiliyor. Oysa önemli olan daha çok kişinin ortak süreci yönetebilmesi ve bunu başarabilenler ilerleyen zamanlarda hayatta daha kolay sosyal ilişki kurabilir hale geliyor.

 

13092013 arkadaslar2Kadın ve erkek sadece arkadaş olabilir mi?

Bazı kadınlar daha liseden itibaren kadınlarla ilişki kurmakta zorluk çektiklerinde daha az rekabet ve risk içermesi nedeniyle erkekleri arkadaş olarak tercih edebiliyor. Hayat deneyimlerini paylaşmak, kadınların ve erkeklerin farklı bakış açılarını keşfetmek iki tarafın da hoşuna gidiyor. Ancak Psikolog Dr. Ayşegül Önk Eray, karşı cins ile duygusal ilişki kurmakta başarılı olamayan insanların arkadaşlık ilişkisi içinde duygusal sürece dönme ihtimallerinin arttığını belirterek şunları söylüyor: “Arkadaşlardan biri diğerini tamamen arkadaş olarak görürken, diğeri platonik bir aşk yaşayabiliyor. Arkadaşlığı kaybetmemek için bunu ifade etmiyor ya da itiraf ediyor ancak karşı taraf böyle bir durum yokmuş gibi davranıyor. Bazen de bu yüzden arkadaşlık bitebiliyor” diyor. Psikolog Dr. Eray, bireyselleşmeye önem verilen ülkelerde, zaten herkesin sosyal ilişkilerde daha rahat, kalıpların daha esnek olduğunu, çocukların yetişkin olmasına ve arkadaşlıkla ilgili süreçlerin desteklendiğine dikkat çekiyor. Bizim toplumumuzda ise bu süreçler pek desteklenmeyebiliyor, “Bizim çocuğumuz çok dışarı çıkmaz, bizimle birlikte vakit geçirir” sözleri adeta övünülerek söyleniyor. Oysa burada bir sıkıntı olduğunu fark etmek gerekiyor.

 

Çocukluk arkadaşlıklarının ömür boyu sürmesinin sırrı nedir?

Ortak paylaşım çok önemli. Yaş ilerledikçe geçmişe ait paylaşımları konuşabildikleri insanlarla birlikte olmak herkese iyi geliyor. Facebook da işte bu nedenle böyle popüler oldu. İş hayatına atılan insanlar ilkokuldaki, lisedeki grupları ile buluşmayı istiyor. O yaşantıları canlı tutmak, geçmişle bağlantıyı sağlamak arzusunda. Tıpkı albüme bakmak gibi… İlişkinin devam etmesinde o grubun nasıl bir enerjisi olduğu, uyumu, ortak paylaşımları ve bu paylaşımların onlar için ne anlama geldiği çok önemli.

 

Çocuklukta başlayıp süren arkadaşlıklar bazen birinin evlenmesi gibi bir nedenle bitebiliyor değil mi?

Kişilerin kendi hayatlarında, kendilerini gördükleri yer ve bununla tatmin olma dereceleri ile çok alakalı bir durum. Arkadaşlardan biri evleniyor ve ilişkinin içine bir başka kişi daha girmiş oluyor. Arkadaş öncelik sırasını arkadaşının eşine devrediyor. Bazen bununla ilgili çatışma da yaşanabiliyor. Ya da biri çocuk sahibi oluyor, görüşme sıklıkları kısıtlanıyor. Bir arkadaş bu durumda daha da yakınlaşıp yeni anneye çok yardımcı olabiliyorken bazısı ilişkinin lokasyonunun değişmesi nedeniyle sıkıntı yaşayabiliyor. Evlenilen eşin yapısı da önemli. Onunla anlaşılamayınca da sıkıntılar ortaya çıkıyor. Eğer evli çiftin ilişkisinde eksiklik varsa arkadaşa daha fazla ihtiyaç olabiliyor ya da tam tersi uzaklaşılabiliyor. Bir de kişinin kendi içindeki memnuniyeti, benlik saygısı, benlik değeri gibi kavramlar önemli… Kendi içinde dengede olan kişi diğerleri ile de daha kolay dengede oluyor. Kendi içinde dengeli değilse, ilişkilerini başarılı ya da başarısız diye sınıflıyorsa, “Bak beni aramadı demek ki bu ilişkide başarılı değilim” diye kendini etiketliyorsa daha büyük sıkıntılar yaşanıyor. Ama her ikisi de dengede ise ilişkiler daha kolay oluyor, zayıflıklara çok odaklanılmıyor.

 

 

Yetişkinlikte yeni sağlam arkadaşlıklar kurmak daha mı zor?

Yeni insanlarla tanışmak da önemli… Ancak çocuklukta kriterler daha az, kabullenme daha yüksek oluyor, yetişkinlikte ise ilişkiler daha fazla filtreye takılıyor. Kendini savunma daha fazla, mazur görme daha az olduğu için hatalar affedilmiyor, “güvende değilim” hissi oluşuyor. Oysa güvenmek, anlaşılmak, paylaşımda bulunabilmek, destekleniyor olmak ve güvende olmak arkadaşlık için çok önemli kriterler… Yetişkinlikte kendimizle ilgili daha çok şeyi fark ettiğimiz için zayıf noktalarımızı, hassasiyetlerimizi biliyoruz ve duygusal olarak incitilebilir durumlardan kendimizi korumak için onca yıllık deneyimlerimizi de kriter olarak filtreleme sistemimize koyuyoruz.

 

Bir de arkadaşlık kuramayanlar var…

Ciddi bir sorun… Çok sık arkadaş değiştirmek de aynı şekilde… Baktığımızda arkadaşlıkla ilgili süreçlere sıcak bakmayan, bu konuda yeterliliği olmayan ebeveynler görüyoruz. “Zarar görür müyüm?” endişesi çok olan bu ebeveynler çocuklarını, kötü bir şey olmasın, olumsuz insanlardan etkilenmesinler diye koruma altına almak istiyor. Kendi sosyal ortamları yeterli olmadığı için ve sosyal ortamdaki tehlikeleri bilemediklerinden riskleri abartabiliyorlar. Çocuğu içeride tutmaya istekli oluyor ve bağımlı ilişki geliştiriyorlar.

 

 

Bu durumda ne yapılabilir?

Çocuk için de anne-baba için de desteğe ihtiyaç var. Hem bireysel hem de grup terapileri faydalı oluyor. Grubun içinde sosyal ilişkiler ve ağlar oluşuyor. Oradaki süreçler pek çok şeyi fark etmeyi, kendini geliştirmeyi sağlıyor.

 

 

Arkadaşlarımızı nasıl seçiyoruz?

İlk izlenim çok önemli. Yani ilk birkaç saniye içinde kişinin görünüşü, duruşu, bakışı, ses tonu, konuşması ile ilgili aldığımız elektrik… Bu izlenimler geçmişten izler taşıyor. Kişinin bakışı sevdiğimiz eski bir arkadaşın bakışına ya da ses tonu annemizinkine benziyor. İlk izlenimlerin hiçbiri bilinçli olmuyor ve genelde doğru bilgi veriyor. İletişim başladığında ise bilinçli kriterlerimizi değerlendirmeye başlıyoruz. Arkadaşlık seçiminde bazı insanlar kendilerindekine benzer patolojileri bulmaya eğilimli oluyor, bazıları ise kendi eksikliklerini tamamlama ihtiyacı içinde oluyor ve kendinde olmayanlara sahip olan arkadaşı bulup nasıl zenginleşebileceklerine bakıyor. Patolojileri besleyen arkadaşlık riskli, birbirini tamamlayan arkadaşlık ise kazandıran oluyor.

 

 

“Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim” sözü doğru mu?

Arkadaş tam anlamı ile aynadır. Ergenlik döneminde biraz farklılaşabilir ancak üniversite ve sonrasındaki arkadaşları bir kişiye kendisi hakkında çok veri verebiliyor. Kişiler kendileri ile ilgili olumlu durumları da olumsuz kalıpları da arkadaş seçimlerine bakarak yakalayabilir. Niye o arkadaşları seçtiğimiz konusunda bilinçli olmak, gitmeyen ilişkiler varsa tıkanan noktayı keşfetmek ve onu açmak için bu farkındalıklar çok işe yarıyor.

 

 

Arkadaşlık ilişkileri de evlilikte olduğu gibi yıllar içinde bakım istiyor mu?

Bazı arkadaşlıklarda sürekli birbirini aramak, görüşmek gerekmiyor, o ilişki hep devam ediyor. Bazılarında ise hep aramak, beslenmek gerekiyor. Örneğin bazı arkadaşlar sayıyor, üç kere aradım, beni geri aramadın diye… İşte bu hesaplara girildiğinde arkadaşlık ilişkisinin bozulma olasılığı daha fazla. Bir ilişkide ne kadar çok kriter varsa, bunların karşılanıp karşılanmayacağı o ilişkinin devamlılığını belirliyor. Karşındakini olduğu gibi kabul etmek, “Beni niye aramadın?” demeyip de “İyi misin? Epeydir aramadın, merak ettim” diye arayan arkadaşların olduğu ilişki daha değerli hale geliyor.

İş yerindeki yakın arkadaşına kendini ifade eden, yaşadıklarını, duygularını anlatan sonra da “Bildiklerini bana karşı kullanıyor” diye pişman olanlardan mısınız? Duygusal süreçlerini paylaşmaya daha çok ihtiyaç duyan biz kadınlar bu durumla daha sık karşılaşıyoruz. Bütün günü iş yerinde geçirdiğini, eşiyle paylaşımının az olduğunu söyleyen kadınlar bu ihtiyacı daha fazla duyuyor. Böyle bir arkadaşlık nedeniyle tabir yerindeyse adeta “kazık yiyen” kişi sonrasında daha korunaklı, dikkatli davranmaya başlıyor. Ancak bu ofis arkadaşlıklarının her zaman kötü sonla biteceği anlamına gelmiyor. Birbirine destek veren, biri hata yaptığında diğerinin kapattığı ilişkiler de kurulabiliyor. Karşılıklı tatmini sağlayan, beslenen ilişkiler uzun soluklu oluyor.

 

 

13092013 arkadaslar3Kadınlar için arkadaşlar daha önemli

Psikolog Dr. Ayşegül Önk Eray, kadınların duygularını, içsel dünyalarında yaşanan süreçleri ifade etmeye daha çok ihtiyaç duyduklarını belirterek, “Kadınlar için ne olup bittiğini biriyle paylaşıyor olmak sorunun çözümü kadar önemli. Sadece dinlenilmek yetiyor, karşı tarafın çözüm bulması gerekmiyor. Bu da kadının sorunla başa çıkmasını kolaylaştırıyor. Kadınların konuşmaya istekli olduğu zaten bilinen bir şey. Erkekler bir sorun yaşadıklarında sessiz kalıp muhakeme etmek isterken, kadınlar mutlaka biriyle konuşmak istiyor. Dolayısıyla konuşmak için de güvenilir biri, bir arkadaş gerekiyor” diyor.

Ancak kadınların ilişkilerinde rekabet de fazla olabiliyor ve özellikle ifade edilmeyen bir rekabetse alttan alta hep devam ediyor. Örneğin lise arkadaşlıklarında, daha başarılı ya da popüler olmak gibi rekabetler yaşanıyor. Bu arkadaşlıklar ilerleyen yıllarda ya bitiyor ya da aynı rekabet ortamında sürüyor. Birbirlerine “Eee, hala evlenmedin mi?”, “Üniversiteyi kazanamadın mı?” gibi sorular sormak için arayan kişilerin ilişkisini arkadaşlık ile karıştırmamak gerekiyor.

 

 

Facebook arkadaşlıkları

Gençlerin bakış açısına göre Facebook’taki arkadaş sayınız 600’ün altında ise durumunuz vahim! Oysa arkadaşlığın sanal bir ilişkiden ibaret olamayacağını bilenler için sadece bir tane gerçek arkadaş sahibi olabilmek bile dünyaya bedel olabiliyor. Psikolog Dr. Eray, sanal arkadaşlıklar için şunları söylüyor: “Bir gerçek arkadaşlık var, bir de görünen arkadaşlık… Görünen arkadaşlıklarda kişi ‘Ne kadar çok insan beni takip ediyorsa o kadar değerliyim’ diyor. ‘Yazdığıma herkes yanıt veriyorsa bir yere aitim, duyuluyorum, görülüyorum, önemseniyorum’ diye düşünüyor. Ancak bu arkadaşlıklarda duygusal bir yatırım yok. Günlük yaşamda yüz yüze, dokunmanın olduğu süreçler farklı ilerliyor. Facebook’ta birine hatırını sorarken diğer yandan başka şeyle ilgileniliyor, sıcaklık olmuyor, ihtiyaca göre ilişki belirleniyor. Diğerinde ise birlikte alışverişe gidiliyor, kahve içip sohbet ediliyor, arkadaşlar birbirine dokunabiliyor” diyor.

 

Arkadaşlık becerisi anne karnında başlıyor

Bir çalışmaya göre depresyonda olan ve insanlardan soyutlanmış olan anne adaylarının bebekleri ileride sosyalleşme sorunları yaşıyor. Doğumdan sonra da depresyonda olan anneler bebekleri ile yeterli bağlanma gerçekleştiremeyince ileride arkadaşlık bağlanmalarında da sıkıntı başlıyor. Yani, anne karnı, bebeklik ve aile içi süreçler arkadaşlık becerisini etkiliyor.

 

Arkadaşlık mı dostluk mu?

Dostluk, yetişkin dönemde daha çok önem kazanıyor. Dostlar, kriterler konusunda daha yakın, samimi ve kabullenici oluyor. Kimse kimseye “Beni aramıyor” diye kırılmıyor, daha derinden bir kabul ve bağlanma yaşanıyor. Dost, adeta aileden biri gibi algılanıyor. Dostluğun bozulması ya da ufak şeylerle zedelenmesi riski daha düşük oluyor. Psikolog Dr. Eray, “Çok arkadaşınız olur ama dostlarımızın sayısı bir elin parmaklarını geçmez” diyor.

 

Arkadaşlık evlilik başarısı da getiriyor

Psikolog Dr. Ayşegül Önk Eray, “Sağlıklı ilişkiler kurabiliyorsak, o ilişkide kendimizi doğru ifade edebiliyorsak karşı cinsle ilişkilerde kendimize güvenimiz vardır, kendimizi rahat ifade ediyoruzdur. O zaman seçimler konusunda bu yeteneklerimizi kullanırız. Ama bunlar yoksa o zaman seçimlerde kısıtlıyızdır. Ve bazı kişiler bunları yapamadığı için seçilmeyi bekler çünkü arkadaşlıkta seçilen ve seçen olmak süreçleri de var. Bazıları hem seçen hem seçilen olur. Bazıları hep seçilen kalır” diyor.

13092013 arkadaslar4

 

13092013 arkadaslar5

 

Yaprak ÇETİNKAYA

Formsanté Dergisi Ağustos 2013 sayısı

Exit mobile version