Formsanté

Kadın bedeninin çalışkan koordinatörleri HORMONLAR

ocak-2013-saglik-5-resim-1

Erkeğinkine oranla çok daha karmaşık bir yapısı olan kadın bedeninde yüzlerce hormon, hipofiz bezinin liderliğinde uyum içinde müthiş bir performans sergiliyor. Ancak bu karmaşık sistem herhangi bir sebeple arızalanırsa kadının yaşamı üzerindeki olumsuz etkileri hem çok yönlü hem çok güçlü oluyor.

Vücudumuzu, birbiri ile sürekli etkileşim halinde olan hormonlar yönetiyor. Dış görünüşümüz, metabolizmamızın işleyişi ve psikolojimiz hormonların etkisi altında bulunuyor. Aslında bir haberleşme sistemi olan hormonlar, beyinle çevresel organlar ve diğer bezler arasında iletişim kurarak metabolizmanın düzgün çalışmasını sağlıyor. Kafatasının tam ortasında yer alan hipofiz bezi, adeta bir orkestra şefi gibi, kendi aralarında hiyerarşik bir düzeni olan hormonları düzenliyor, aralarındaki haberleşmeyi koordine ediyor. Ancak söz konusu kadınlar olduğunda durum çok daha karmaşık bir hale geliyor. Endokrinoloji Uzmanı Prof. Dr. Ertuğrul Taşan, formsante okuyucularını aydınlatmak için kadınların hormon haritasını genel hatları ile çizdi.

BESLENME VE EGZERSİZİN ETKİSİ
Hormonların çoğunun kaynağını proteinlerin yapı taşı olan aminoasitler oluşturuyor. Vücudun yeterince hormon üretmesi için yeteri kadar protein almak gerekiyor. Prof. Dr. Ertuğrul Taşan, cinsellik hormonları başta olmak üzere birçok hormonun kaynağının yağlar olduğunu belirterek, hem bitkisel hem de hayvansal yağların dengeli şekilde tüketilmesi gerektiğini vurguluyor. Egzersizin de hormon dengesi açısından önemine değinen Prof. Dr. Taşan, sadece düzenli yürüyüşün dahi insülin direnci ve obezite riskini düşürdüğünü, hormonları düzenlediğini, kas kitlesini güçlendirdiğini, vücut direncini artırdığını ve psikolojiye olumlu katkı sağladığını hatırlatıyor.

Prof. Dr. Taşan, kadın ile erkeğin hayattaki rollerinin farklı olması nedeniyle, özellikle de üretkenlik açısından hormonal sistemlerinin tamamen farklı olduğunu belirtiyor. Prof. Dr. Taşan sözlerini şöyle sürdürüyor: “Kadın, hormonların yumurtalıkları uyarması sayesinde üç-dört haftada bir adet görüyor. Önce yumurtalıklar uyarılıyor, yumurta oluşuyor, ardından seçilen uygun yumurta olgunlaşıyor ve tüplerden rahme doğru ilerliyor. Bu aşamada döllenme olması bekleniyor. Döllenme gerçekleşmezse sistem adet ile temizlenip tekrar başa dönüyor. Bu döngünün koordinasyonunu da hormonlar sağlıyor. Bir bilgisayar programı gibi çalışan bu sistem her ay yeni baştan başlıyor.” Hormonlardaki bu ani değişimler, bazılarının birden düşüp bazılarının aniden yükselmesi, psikolojik etkiler yaratarak biz kadınların daha duygusal varlıklar olmamıza neden oluyor.

ADETİ GECİKTİREN DE ONLAR, DURDURAN DA…
İnsan vücudundaki tüm hormonların bir uyum içinde olması gerekiyor, aksi takdirde bu uyumsuzluk kendini mutlaka gösteriyor. Örneğin ağır stres altında olan kadınlarda adetin gecikmesi ya da bir sonraki aya kayması mümkün olabiliyor. Prof. Dr. Taşan, konuyu şöyle açıklıyor: “Beynin duygu merkezi olan hipotalamustan salınan bazı hormonlar, hipofiz bezi aracılığı ile yumurtlama sistemine müdahale ederek adet döngüsünü bozabiliyor. Bunun yanı sıra atletler, uzun koşucular, ağır spor yapan kadınlar ile ani basınç değişikliklerine sürekli maruz kalanlarda da hormonal sistemdeki dengesizlik nedeniyle adet gecikmeleri görülebiliyor.”

Devamı diğer sayfada

KADINLARIN BÜYÜK DERDİ İNSÜLİN DİRENCİ
Çağımızın “salgın” olarak tanımlanan hastalıklarından biri de insülin direnci… Genellikle polikistik over sendromu ile birlikte seyreden bu tablo, kadın metabolik sendromu olarak da tanımlanıyor. İnsülin direncinin kadınlarda daha fazla görülmesinden de yine hormonlar sorumlu. Neden mi? Çünkü aynı boy ve aynı kiloda olsalar dahi, bir erkek ile kadının vücut kompozisyonları yapısal açıdan tamamen farklı… Erkekte kas kitlesi fazlayken, kadında erkeğe oranla iki kat daha fazla yağ bulunuyor. Üremeye programlı kadın metabolizması, bebeğin büyümesi için yağ, protein ve kas üretmek üzere çalışıyor. Erkek ise avcı-toplayıcı dönemden bu yana avlanmak ve eve yemek getirmeye programlı olduğu için daha güçlü kas ile kemik yapısına sahip. Bu yapısal farklılık kadınları, kilo alma, diyabet ve diğer hormonal hastalıklara yakalanma riski ve bağışıklık sistemi hastalıkları açısından dezavantajlı hale getiriyor. Prof. Dr. Taşan, “Hormonal hastalıkların ve bağışıklık sistemi sorunlarının kadınlarda daha fazla görülmesi bir tesadüf değil. Hormonal sistemdeki oynamalar, bağışıklık sistemine dengesizlik getiriyor. Şöyle düşünün; bir cihazda elektronik sistem ne kadar karmaşıklaşırsa arıza ihtimali o kadar artar. Oysa mekanik sistemlerde fazla sorun yaşanmaz. Kadınlar da karmaşık, sofistike bir yapıya sahip oldukları için sistemlerinin şaşması daha kolay oluyor.” Hamilelik de kadınların bağışıklık sistemine müdahale eden bir süreç oluyor. Rahimde yeni ve vücuda yabancı bir canlı büyürken, plasentadan salınan hormonlar, annenin bağışıklık sisteminin çocuğa tepki vermesini engelliyor.

MENOPOZUN BELİRTİLERİ HORMONLARLA İLİŞKİLİ
Kadınlar ortalama 47 yaşında menopoza giriyor ve yumurtalıklar aylar içinde kendilerini sıfırlayıp devre dışı kalıyor. Yumurta oluşmadığını fark eden hipofiz bezi, yumurtalıklara oluşum için daha fazla sinyal göndermeye başlıyor. Bu hormonal etki, damarlarda büzüşme ve kasılmalara neden olduğu için menopoza giren kadınlarda ani sıcak basmaları ya da sıcak ortamlarda üşüme gibi belirtiler görülüyor. Prof. Dr. Taşan, “Bu ani hormonal değişimlerin yarattığı bedensel ve psikolojik değişikliği düşünün. Kadınlarda depresif hastalıkların, psikososyal problemlerin daha fazla görülmesine şaşırmamak gerekiyor” diyor.

ocak-2013-saglik-5-resim-2KADIN VÜCUDUNU YÖNETEN TEMEL HORMONLAR

Tiroit bezinden salınan hormonlar

T3 ve T4: Tiroit bezinden salınan bu hormonlar metabolizmayı ayarlıyor, vücuttaki tüm organların ve hücrelerin çalışma hızını belirliyor.

Yumurtalıklardan salınan hormonlar

Östrojen: Kadınlık vasfını veren, bedensel yapıyı düzenleyen hormon. Hipofiz bezinin kontrolünde yumurtalıklardan salınıyor.

Progesteron: Yumurtanın rahim içinde kalmasını ve gebeliğin devamını sağlıyor.

Hipofizden salınan hormonlar

Hipofiz bezi: Tüm hormonları düzenliyor ve aralarındaki haberleşmeyi kontrol ediyor. Cinsellik hormonlarının salgılanmasını sağlıyor.

FSH (Folikül Stimülan Hormon): Hipofiz bezinden salınan FSH, östrojen hormonunu tetikleyerek yumurtlamayı devreye sokuyor.

LH (Luteinizan Hormon): FSH’nin ardından devreye giriyor ve uygun yumurtanın olgunlaşmasını çatlamasını sağlıyor.

Prolaktin: Süt salgılanmasından sorumlu hormon. Gebelik başladığı andan itibaren meme dokusunu süt salgılanmasına hazırlıyor. Doğumdan sonra sütün gelmesinde rol oynuyor.

Oksitosin: Üretilen sütün fışkırmasını sağlayarak emzirmeyi destekliyor.

TSH: Tiroit bezini tiroit hormonu üretmesi için uyarıyor.

Büyüme hormonu: Sadece bebeklik ve çocukluk dönemine ait olduğunu düşünmeyin. Diğer hormonlarla ahenk içinde çalışıp kas kitlesi geliştiriyor, göbek bölgesindeki yağların artmasını ve kemiklerin erimesini engelliyor, kan basıncını dengeliyor.

HORMONAL BOZUKLUĞU DÜŞÜNDÜREN BULGULAR

➤ Adette üç aydan fazla süren düzensizlik (erken veya geç başlaması, miktarın artması)
➤ Aşırı kıllanma (erkekte kıl olan bölgeler yani sakal, bıyık, göğüs arası, karından göbeğe çıkan orta hat, omuz, sırt ve bel bölgesi)
➤ Aşırı sivilcelenme
➤ Bacaklarda, göğüs ve kalçada kırmızımor çatlaklar oluşması
➤ İştah kapanması ve kilo kaybı
➤ Kasık ve koltuk altı bölgelerinde tüylerin seyrelmesi
➤ Aşırı saç dökülmesi *Bu bulgulardan bir veya daha fazlasını uzun zamandır gözlemliyorsanız, vakit kaybetmeden endokrinoloji uzmanına başvurmanız gerekiyor.

Yaprak ÇETİNKAYA

Formsanté Dergisi Ocak 2013 Sayısı

Exit mobile version