Erkeğinkine oranla çok daha karmaşık bir yapısı olan kadın bedeninde yüzlerce hormon, hipofiz bezinin liderliğinde uyum içinde müthiş bir performans sergiliyor. Ancak bu karmaşık sistem herhangi bir sebeple arızalanırsa kadının yaşamı üzerindeki olumsuz etkileri hem çok yönlü hem çok güçlü oluyor.
Vücudumuzu, birbiri ile sürekli etkileşim halinde olan hormonlar yönetiyor. Dış görünüşümüz, metabolizmamızın işleyişi ve psikolojimiz hormonların etkisi altında bulunuyor. Aslında bir haberleşme sistemi olan hormonlar, beyinle çevresel organlar ve diğer bezler arasında iletişim kurarak metabolizmanın düzgün çalışmasını sağlıyor. Kafatasının tam ortasında yer alan hipofiz bezi, adeta bir orkestra şefi gibi, kendi aralarında hiyerarşik bir düzeni olan hormonları düzenliyor, aralarındaki haberleşmeyi koordine ediyor. Ancak söz konusu kadınlar olduğunda durum çok daha karmaşık bir hale geliyor. Endokrinoloji Uzmanı Prof. Dr. Ertuğrul Taşan, formsante okuyucularını aydınlatmak için kadınların hormon haritasını genel hatları ile çizdi.
BESLENME VE EGZERSİZİN ETKİSİ
Hormonların çoğunun kaynağını proteinlerin yapı taşı olan aminoasitler oluşturuyor. Vücudun yeterince hormon üretmesi için yeteri kadar protein almak gerekiyor. Prof. Dr. Ertuğrul Taşan, cinsellik hormonları başta olmak üzere birçok hormonun kaynağının yağlar olduğunu belirterek, hem bitkisel hem de hayvansal yağların dengeli şekilde tüketilmesi gerektiğini vurguluyor. Egzersizin de hormon dengesi açısından önemine değinen Prof. Dr. Taşan, sadece düzenli yürüyüşün dahi insülin direnci ve obezite riskini düşürdüğünü, hormonları düzenlediğini, kas kitlesini güçlendirdiğini, vücut direncini artırdığını ve psikolojiye olumlu katkı sağladığını hatırlatıyor.
Prof. Dr. Taşan, kadın ile erkeğin hayattaki rollerinin farklı olması nedeniyle, özellikle de üretkenlik açısından hormonal sistemlerinin tamamen farklı olduğunu belirtiyor. Prof. Dr. Taşan sözlerini şöyle sürdürüyor: “Kadın, hormonların yumurtalıkları uyarması sayesinde üç-dört haftada bir adet görüyor. Önce yumurtalıklar uyarılıyor, yumurta oluşuyor, ardından seçilen uygun yumurta olgunlaşıyor ve tüplerden rahme doğru ilerliyor. Bu aşamada döllenme olması bekleniyor. Döllenme gerçekleşmezse sistem adet ile temizlenip tekrar başa dönüyor. Bu döngünün koordinasyonunu da hormonlar sağlıyor. Bir bilgisayar programı gibi çalışan bu sistem her ay yeni baştan başlıyor.” Hormonlardaki bu ani değişimler, bazılarının birden düşüp bazılarının aniden yükselmesi, psikolojik etkiler yaratarak biz kadınların daha duygusal varlıklar olmamıza neden oluyor.
ADETİ GECİKTİREN DE ONLAR, DURDURAN DA…
İnsan vücudundaki tüm hormonların bir uyum içinde olması gerekiyor, aksi takdirde bu uyumsuzluk kendini mutlaka gösteriyor. Örneğin ağır stres altında olan kadınlarda adetin gecikmesi ya da bir sonraki aya kayması mümkün olabiliyor. Prof. Dr. Taşan, konuyu şöyle açıklıyor: “Beynin duygu merkezi olan hipotalamustan salınan bazı hormonlar, hipofiz bezi aracılığı ile yumurtlama sistemine müdahale ederek adet döngüsünü bozabiliyor. Bunun yanı sıra atletler, uzun koşucular, ağır spor yapan kadınlar ile ani basınç değişikliklerine sürekli maruz kalanlarda da hormonal sistemdeki dengesizlik nedeniyle adet gecikmeleri görülebiliyor.”
Devamı diğer sayfada