Formsanté

KANSERDEN KURTULUŞ REÇETELERİ

aralik-2011-saglik-4-resim-1

Belki kanserle tanıştınız belki de kendinizi ve sevdiklerinizi korumak için neler yapmanız gerektiğini öğrenmek istiyorsunuz ve aklınız çok karışık… Merak ettiğiniz tüm sorulara yanıt veren ‘Kansere Çözüm Var!’ kitabından önemli başlıkları sizler için derledik.

Kendi alanlarında uzman 13 hocadan oluşan ve ‘Rüya Takımı’ olarak adlandırılan uzmanların kaleme aldığı ‘Kansere Çözüm Var’, Hayy Kitap tarafından piyasaya sunuldu. Onkoloktan iç hastalıkları uzmanına, biyofizikçiden elektrik ve elektronik mühendisine, beslenme uzmanından nükleer tıp uzmanına kadar birbirinden değerli bilim adamlarının buluştuğu kitapta; kanserden koruyucu yaşam tarzı, tedavide izlenecek adımlar ve tedaviyle birlikte uygulanacak tamamlayıcı önlemler soru-cevap formatında sunuluyor.

SİGARANIN ÖLDÜRMEME İHTİMALİ YOK!
■ Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta- Göğüs Hastalıkları Uzmanı
➤ Neden her sigara içen kanser olmuyor?
Sigara tiryakilerinin en büyük avuntuları çok ileri yaşlara geldiği halde hala sigara içen ama turp gibi olan dedeleri veya çevrelerindeki yaşlı bir tiryaki oluyor. Doğru, her sigara içen akciğer kanseri olmuyor çünkü bunların bir kısmı akciğer kanserinden önce ağız, yemek borusu, gırtlak, mesane, rahim ağzı kanserleri veya lösemiden, bir kısmı hipertansiyon, kalp krizi veya felçten, bir kısmı KOAH’tan ölüyor ve akciğer kanseri olmaya fırsat bulamıyorlar. Tabii bir de gerçekten 100 yaşına geldiği halde çakmağını sigarasını yanından ayırmayan dalyacılar var. Bunlar Allah’ın şanslı kulları olmalılar çünkü doğuştan sahip oldukları genetik özellikler onları kanserden koruyor ama sakın ola ki siz bu mutlu azınlığa özenip de sigara içmeyin, içilen yerlerde bile bulunmayın ve içiyorsanız da hemen bırakın.

aralik-2011-saglik-4-resim-2ABUR CUBURLARA DİKKAT!
■ Prof. Dr. A. Murat Tuncer-Sağlık Bakanlığı Kanserle Savaş Dairesi Başkanı
➤ Çocukların korunması adına bir önlem ve uyarı olarak cips paketlerinde kanserojen maddelerin belirtilmesi, “Sağlığı bozar” diye yazılması doğru olur mu?
Cipslerde bulunan akrilamid, yağ ve şeker yanmasından ortaya çıkan bir kanserojen maddedir. Akrilamid kanserojendir. Sadece cipslerin değil, içinde kanserojen olan tüm maddelerin ambalajlarının üzerine ‘… kanserojen maddeyi içerir’ diye yazılmalıdır. ‘Sağlıklı bir beslenme maddesi değildir’ diye de uyarı olmalı!
➤ Bu sağlıksız gıdalara hangilerini örnek gösterebiliriz?
Hemen hemen bütün (yanarak elde edilen) fast food’lar, bazı hazır ve gazlı içecekler, şekerleme, çikolata ve gofret gibi gıdaların üzerine ‘Çocuklar için sağlıksız madde içerir’ diye ibare konulmalı.

aralik-2011-saglik-4-resim-3BİTKİLERİ KAFANIZA GÖRE KARIŞTIRMAYIN!
■ Doç. Dr. V. Canfeza Sezginİç Hastalıkları ve Tıbbi Onkoloji Uzmanı
➤ Bitkileri birlikte kullanmak zararlı olabilir mi?
Ne kadar çok ürün kullanılırsa o kadar çok yan etki ve bitki-ilaç olumsuz etkileşimleri oluyor. Fitoterapi yaklaşımı olarak az sayıda ve birbirinin etkisini artıracak ürünlerin tercih edilmesi gerekli. Ayrıca bitkisel ürünler, kullanılan ilaçların tedavi edici özelliklerini ve yan etkilerini olumsuz yönde etkilememeli. Bitkisel ürünler, yasaklanmış olmamasına, yan etkileri ile ilgili bilgi bulunmasına, kanser ilacının etkisini artırmasına, hastanın bağışıklık sisteminin uyarmasına göre seçilmeli.

aralik-2011-saglik-4-resim-4TRANS YAĞLARDAN UZAK DURUN!
■ Prof. Dr. Ahmet Aydın-Beslenme Uzmanı
➤ Trans yağ kelimesini sık sık duyuyoruz ama tam olarak neyi ifade ettiğini bilemiyoruz. Nedir bu trans yağ?
Hidrojenize yağlar (margarinler) sıvı yağların sıvı olmalarını sağlayan bağlarının hidrojenle doyurularak katı hale dönüştürülmüş hali. Yani, katılaştırmak için o çifte bağlar açılıyor ve onların yerlerine hidrojen konuluyor. Bu işleme hidrojenizasyon deniliyor ve yağlar nikel katalizörlerde hidrojenle doyuruluyor. İşte trans yağ asitleri bu işlem sırasında oluşuyor. Bu yolla elde edilen trans yağlar sentetik yani doğada bulunmuyorlar. Vücudumuz bu sentetik trans yağları tanımıyor. Yemeklik yağ olarak tükettiğimiz doğadaki yağların (tereyağı, iç yağı, kuyruk yağı, sızma zeytinyağı) neredeyse tümü trans formunda olmayan yağlar.
O kadar çok yiyeceğin içinde aşikar ya da gizli (giydirilmiş) trans yağ var ki şaşarsınız. Bisküvi, kek, çikolata, kraker, gofret, cips, hazır salata sosu, kek, kurabiye, pasta, poğaça, kraker, çörek, börek, baklava vb. tatlılar ile patates kızartması, tavuk kızartması ve daha neler neler… Dikkat ederseniz bu gıdaların paketlenmişlerinin üzerinde ‘hidrojenize bitkisel yağ’ şeklinde ifadeler bulunuyor. Sıradan bir vatandaş için bu fazla bir mana ifade etmiyor. ‘Devlet izin verdiğine göre herhalde sağlığa zararlı değildir’ diye düşünüyorlar. Ama fena halde yanılıyorlar. Nitekim son yıllarda Dünya Sağlık Örgütü trans yağların diyetten çıkartılması yönünde herkesi uyarıyor.

aralik-2011-saglik-4-resim-5GDO’LU ÜRÜNLERE KARŞI TEDBİRLİ OLUN!
■ Uzm. Dr. Yavuz Dizdar-Radyasyon Onkolojisi Uzmanı
➤ Genetiği Değiştirilmiş Organizmalara (GDO) karşı nasıl bir önlem alabiliriz?
GDO’dan uzak duracağız çünkü kanser yapma olasılığı çok yüksek. Kesin veri var mı? Hayır, yok ama bu kadar genetik anomaliye neden olan, düşük ve kısırlık yapan bir şeyin kanser yapmama olasılığı çok zayıf. Hangisi yapıyor bilinmiyor ama kanserler artıyor. GDO’ların dünyaya sunulması ile paralel bir artış var. Bunu da kimse reddedemez. Beslenmemize yetecek kadar hatta ihraç edecek ölçüde binlerce çeşit doğal gıdamız varken, cennet gibi verimli ülkemizde GDO’ya ihtiyaç yok. Hem kendimizi hem gelecek nesillerimizi hem de biyoçeşitliliğimizi korumak için GDO’lu tohumların Türkiye’ye ithalatı bir an önce yasaklanmalı.

aralik-2011-saglik-4-resim-6GÖBEK GENİŞLİĞİ HASTALIK BELİRTİSİ!
■ Prof. Dr. M. Canan Efendigil Karatay-İç Hastalıkları ve Kardiyoloji Uzmanı
➤ Şekere bağlı geliştiğini belirttiğiniz karaciğer yağlanması, hangi süreçte oluşuyor ve hangi kanserler açısından risk oluşturuyor?
Göbek çevresi genişlemesi, aynı zamanda tüm vücut organlarının içinde ve dışında aşırı miktarda beyaz yağ hücrelerinin biriktiğinin de belirtisi. Beyaz yağ hücreleri artık bir endokrin organ olarak kabul ediliyor. Bu hücrelerden, yirmiye yakın (sağlığa zararlı ve kanser nedeni olan) hormon üretiliyor. Beyaz yağ hücreleri çoğaldıkça (kilo alma, obezite) bu hücrelerde leptin hormonu yapımı da artıyor ve organlarda (özellikle karaciğer ve pankreasta) yağlar depolanmaya başlıyor. Aşırı şeker ve karbonhidratla beslenme sonucu gelişen karaciğer yağlanması ile vücudun normal fonksiyonları yavaş yavaş bozulmaya başlıyor. Örneğin hem kadınlarda hem de erkeklerde östrojen hormonu yükselmeye başlıyor. Bu durum ise hem erkekte hem kadında meme kanseri riskini artırıyor.

aralik-2011-saglik-4-resim-7ÇOCUĞUNUZU TEKNOLOJİK ALETLERDEN UZAK TUTUN
■ Prof. Dr. Süleyman Daşdağ-Biyofizik Uzmanı
➤ Teknolojiyi sınırlayalım ama nasıl?
Toplumun teknoloji harikası cihazlarla iç içe yaşaması, özellikle son 20 yılı kapsıyor. Bu araç gereçleri kullanan bizler, bunların nimetlerinden yararlanıyoruz ve yararlanmalıyız. Ancak olası yan etkileri olabileceğini dikkate almalıyız. Bu nedenle tüm elektromanyetik alan kaynaklarından korunmada önemli olan üç ana kuralı; süre, mesafe ve duruma göre koruyucu kıyafetler giymeyi veya kullanmayı dikkate almalıyız. Çünkü bebekler, çocuklar ve gelişme çağında olanların, elektromanyetik alanlarla etkileşimleri daha ciddi sonuçlar doğurabiliyor. Bu nedenle bilim adamları son yıllarda çocukluk çağı kanserleri ile elektrik, manyetik ve elektromanyetik alanlar arasında bir ilişki olup olmadığı konusuna odaklanıyor. Erişkinlerde görülen kanser veya diğer hastalıklar ile elektrik veya elektromanyetik alanlarla etkileşim arasında bir ilişki olup olmadığına ilişkin görüşler, en azından bu fiziksel etkenlerle etkileşirken temkinli olmayı elden bırakmamayı gerektiriyor.

aralik-2011-saglik-4-resim-8CEP TELEFONU İLE İLİŞKİNİZİ SINIRLAYIN
■ Prof. Dr. Selim Şeker-Elektrik ve Elektronik Mühendisi
➤ Cep telefonu radyasyonu DNA’ya nasıl zarar veriyor?
Avrupa Komisyonu tarafından finanse edilen REFLEX Projesi bu konuda yapılan araştırmaların en kapsamlısı. Bu proje, GSM cep telefonlarından yayılan radyasyonun insan ve hayvan kültür hücrelerinin DNA’sında hem tek hem de çift sarmalda kırılmalara yol açtığını gösterdi. Günde birkaç saatten uzun süre cep telefonuyla görüşen erkeklerin sperm sayısında, hareketliliğinde ve canlılığında bariz düşüşler olduğunu gösteren birkaç araştırma yapıldı. Günümüze kadar bu konuda baz istasyonlarını inceleyen bir araştırma yapılmadı. Sadece bizden biraz daha uzaktalar diye kesin güvenli olduklarını varsayacak da değiliz. Baz istasyonu bizden yüzlerce metre uzakta olsa dahi biyolojik etkilere sahip radyasyon yayarlar ve bunlardan birinin çok yakınında yaşamak bizi cep telefonuyla konuşmaktan çok daha fazla etkiler. Vücudumuz gündüzleri hareket etmeye, geceleri de dinlenmeye ve kendini onarmaya ayarlı. Mobil iletişiminde gece-gündüz aralıksız yayılan radyasyon, vücudun kendini iyileştirme ihtimalini etkiliyor; belki de bu ihtimali ortadan kaldırıyor. Uzun vadede kronik yorgunluğa ve bağışıklık sisteminin zayıflamasıyla hastalıklara ve kansere karşı direncin azalmasına sebep oluyor. Hatta, baz istasyonlarına yakın yerlerde oturan insanlarda sık sık birtakım nörolojik sorunlar görülüyor.

aralik-2011-saglik-4-resim-9VÜCUDUNUZA SÜRDÜĞÜNÜZ ÜRÜNLERE DİKKAT!
■ Mennan Aysan Kuzanlı–Kimya Mühendisi
➤ Özellikle kanserden korunmak için uzak durmamız gereken kimyasallar ve bunları içeren ürünler hangileridir?
Uluslararası Çevre Çalışma Grubu’nun bir çalışmasında insan vücudunda 167 değişik kimyasal toksik maddeye rastlandı. Bunlardan 76’sı kanserojen, 94’ü beyin ve sinir sistemi için toksik, 79’u da sakat doğum ve anormal gelişime sebep olacak nitelikte kimyasal toksik maddeler. Kişisel bakım için kullandığımız malzemelerde hangi kimyasallar var? Bunlar bizi nasıl etkiliyor? Cilde ve deriye uygulanan preparatlar, cildin geçirgen özelliği nedeniyle direkt olarak vücudumuza giriyor ve kılcal damarlar vasıtasıyla kan dolaşım sistemine geçebiliyor. İçerdikleri maddeler toksik ve kanserojen ise bunları da bu nedenle vücudumuza almış oluyoruz. Eğer derimiz ve cildimiz geçirgen olmasaydı bu tehlike bu kadar önemli olmazdı. Ancak cildimizce emilen kimyasalların içinde kanserojen ve nörotoksik maddeler, özellikle koku amaçlı katkılarda metilen klorid, toluen, metil etil keton, etilen glikol, benzil klorid gibi değişik toksik kimyasallar bulunabiliyor. Bu binlerce kimyasaldan yüzde 84’ünün insan üzerindeki toksik etkileri test edilmedi. Ürünlerin üzerindeki ‘naturel’ veya ‘yüzde 100 doğal’ ifadeleri içindeki kokuların doğal olduğunu garanti etmiyor. Naturel veya doğal olarak pazarlanan kozmetik ürünlerinin çoğunda bulunan koku maddeleri sentetik oluyor. Günümüzde vücudumuzun en duyarlı, narin bölgelerinde kullandığımız ve uyguladığımız sabun, deodorant, parfüm, diş macunu, kolonya, krem gibi ürünlerin büyük çoğunluğu üreticileri dışında, tarafsız ve güvenli bir kontrol mekanizması tarafından test edilmiyor. Kimyasallar yüzünden şu anda risk altında olanlar ne yapmalı?
● Kimyasalları, detoks yöntemi ile vücudumuzdan atarak ve yeni toksik maddeleri de vücudumuza almayarak hem kanserden korunabilir hem de varolan hastalığın ilerlemesini engelleyebiliriz.
● Maruz kalınan kanser oluşumunu tetikleyebilecek toksik maddeleri, bol miktarda içilecek alkali yapıdaki suyun da yardımıyla vücudumuzdan süpürüp atabiliriz.
● A, C ve E vitaminlerinin, çinko ve selenyum gibi minerallerin kanser hücrelerini yok ettiği gibi yeni kanser oluşumlarını da engelleyebildiği; B ve D grubu vitaminlerin tümör oluşumunu engelleyen güçte olduğu; magnezyum ve omega-3 yağının kanser riskini ve metastaz (sıçrama) riskini azalttığı bilimsel birçok çalışmada vurgulanıyor.
● Doğal ve çiğ yiyecekler, likopen ve üzüm çekirdeği gibi anti-kanserojen doğal bitki özleri, egzersiz gibi rahatlama teknikleri ve diğer tamamlayıcı tıp uygulamaları günümüzde kanserin önlenmesinde kullanılıyor.

ÇOCUĞUNUZU ALIŞVERİŞ MERKEZİNDE UZUN SÜRE TUTMAYIN
■ Prof. Dr. M. Alp Özkan Pediatrik Hematoloji ve Onkoloji Uzmanı
➤ Çocukları, kansere neden olan çevresel faktörlerden olan ‘radyasyon ve elektromanyetik alana maruz kalmak’tan nasıl koruruz?
Tıbbi görüntüleme yöntemlerini çocuklarınıza mümkün olduğunca az uygulatın. Bilgisayarlı tomografi, PET-CT yöntemlerinin endikasyonlarını hekimlerinizle görüşün, gerekirse bir başka görüş daha alın. Ultrasonografi ve manyetik rezonans görüntülemede çocuğunuz radyasyona maruz kalmaz. Bu konuda hekimlerimiz de artık daha duyarlı davranıyor. Cep telefonlarının radyasyonu çocuk beyni tarafından daha derin olarak emiliyor. Çocuklarımıza mümkünse cep telefonu kullandırmayalım. İhtiyaç hallerinde olabildiğince geç yaşta ve az süreli kullanmaları konusunda bilinçlendirelim. Evimizde mümkünse klasik kablolu telefonlardan bulundurup çocuklarımıza onları kullandıralım. Çocuklarımızı büyük alışveriş merkezlerinde uzun süreli gezdirmeyelim. Bu merkezler yüksek oranlarda elektromanyetik dalga içeren alan haline geliyor. Binlerce cep telefonu taşıyan kişi, mağazalardaki kredi kartı aletleri, cihazlar, telefonlar vb. Mümkün olduğunca mikrodalga fırın kullanmayalım. Eğer kullanıyorsak çalışma anında çocuğumuzu mutfakta bulundurmayalım ve karşısında durmayalım. Birçok çocuk televizyonda bilgisayar oyunları oynuyor ve saatlerini bunların çok yakınında geçiriyor. Çocuğumuzu ileri teknoloji ürünü televizyonlarımızın yakınında uzun süreli oturtmayalım.

Yaprak Çetinkaya

Formsante Dergisi Aralık 2011 Sayısı

Exit mobile version