Formsanté

Riskin farkında olun meme kanseri ile tanışmayın

ekim-2011-saglik-2-resim-1

Kadınlarda görülen kanser türlerinde ilk sırayı alan meme kanseri, erken tanı yöntemlerinin ve tedavi seçeneklerinin çeşitliliği sayesinde kişiye özel uygulamalarla tedavi edilebilir bir hastalık haline geldi. Yeter ki 35 yaşından itibaren rutin kontrollerinizi aksatmayın…

Türkiye’de her 12 kadından birinde yaşamının herhangi bir döneminde meme kanseri görülme riski bulunuyor. Bu kadar sık rastlanmasına rağmen çok erken teşhis edilen meme tümörlerinde yüzde yüz tedavi sağlanabiliyor. Ancak burada biz kadınlara çok iş düşüyor. Ailede meme kanseri öyküsü yoksa 35 yaşından itibaren, varsa meme kanseri saptanan aile bireyinin yaşından 5 yıl önce taramalara başlamak gerekiyor. İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cihan Uras, günümüzde meme kanseri üzerinde çalışan cerrahların bir yandan onkolojik prensiplere uygun olarak ameliyat yaparken diğer yandan da kadınların memelerini korumak için gayret gösterdiklerini ve korumanın mümkün olmadığı durumlarda ise meme rekonstrüksiyonunu devreye soktuklarını belirtiyor. “Meme Kanseri Bilinçlendirme Ayı” olan ekim ayında Prof. Dr. Cihan Uras’a kadınların meme kanseri hakkında bilmesi gereken her şeyi sorduk.

Meme kanserini diğer kanser türlerinden ayıran nedir?
Meme kanseri, görülme sıklığı açısından kadınlarda birinci sırada, genel nüfusta ise akciğer kanserinden sonra ikinci sırada yer alıyor. Yapılan araştırmalar, ABD’de 8-10 kadından birinde, ülkemizde ise 12 kadından birinde yaşam boyu meme kanseri gelişme riski bulunduğunu gösteriyor. Günümüzde meme kanserinin tedavisinde meydana gelen önemli gelişmeler, bu hastalığın tedavisinin kişiye özel olarak gerçekleştirilmesini ve çok başarılı sonuçlar alınmasını sağlıyor. Hem erken tanı imkanı olması hem de tedavi seçeneklerinin artması sayesinde meme kanserinin artık ‘tedavi edilebilir bir hastalık’ olduğunu söyleyebiliriz.

Kendi kendine muayene ne zaman ve nasıl yapılıyor?
Adet görmeye devam eden kadınların her adet döneminin bitiminden sonraki bir iki gün içinde, menopoz dönemindeki kadınların ise her ayın aynı günü kendi kendilerini muayene etmelerini öneriyoruz. Muayenenin püf noktasını, memeyi sıkarak değil bastırarak yapmak oluşturuyor. Muayenenizi banyo sırasında göğüsler sabunluyken ya da yatakta sırt üstü yatarken yapabilirsiniz. Muayene edeceğiniz taraftaki elinizi yukarı kaldırın, diğer elin iç yüzü ile bastırarak memenin, elinizle göğüs duvarı arasında sıkışmasını sağlayın. Devamı diğer sayfada

Erken tanı için hangi yöntemlerden yararlanılıyor?
Erken tanı hayat kurtarıyor. Bu nedenle de tarama programları risk faktörlerine göre değişiklik gösteriyor. Standart bir kadında taramaya 35 yaşında başlıyoruz; ilk mamografi çekiliyor, ayrıca her yıl doktor muayenesi ve her ay kendi kendine muayene öneriliyor. 40 yaşından sonra iki yılda bir mamografi, her yıl muayene ve her ay kendi kendini muayene, 50 yaşından sonra ise yılda bir mamografi ve muayene ile her ay kendi kendine muayene yapmak gerekiyor. Eğer kadın riskli grupta ise tarama programları öne çekiliyor. Örneğin ailesinde meme kanseri öyküsü olanlarda en genç meme kanserli aile bireyinin yaşından beş yaş önce tarama programlarına başlanıyor. Ancak bu yaş 30’un altındaysa doktorun çok gerekli gördüğü durumlar dışında taramada mamografi kullanılmıyor, çünkü bu dönemde meme radyasyonu çok fazla alıyor ve meme dokusu yoğun olduğu için mamografinin tanısal değeri azalıyor.

Kimler daha fazla risk altında bulunuyor?
30 yaşın altında doğum yapmak riski azaltırken, 30 yaşından sonra doğum yapmak ise artırıyor. Özellikle gelişme döneminde (10-20 yaş arası) akciğer hastalıkları nedeniyle sık akciğer filmi çektiren ve göğüs duvarına fazla radyasyon alanlar, çok fazla hormon ilacı kullananlar, normal kilosunun üzerinde olanlar, alkol ve sigara tüketenler ve en önemlisi ailesinde meme kanseri öyküsü olanlar daha fazla risk altında bulunuyor. Ailede meme kanseri sayısının artması, kanserin iki taraflı görülmesi de riski artırıyor. Daha önce meme kanseri geçirmiş olmak da ikincil kanser ihtimalini ortaya çıkarıyor. Doğum kontrol hapının meme kanseri üzerindeki etkisi halen tartışmalı olsa da uzun dönem kullanımlarda göreceli riskin, kullanmayanlara göre biraz daha arttığı yönünde görüşler bulunuyor. Süt vermenin koruyucu etkisi olduğu söylenmekle birlikte bu konu henüz tam kanıtlanmış değil.

En önemli belirti kitle oluşumu Memedeki tümörün diğer belirtileri nelerdir?
En önemli belirti kitle oluşumu… Bunun dışında meme başından akıntı, meme başının içeri çekilmesi, meme başında çukurlaşma, memenin şeklinin bozulması, memede büyüme, meme damarlarında belirginleşme, meme cildinde kızarıklık, portakal kabuğu görünümü, sertlikler, yaralar, meme başında egzama tarzında kabuklu lezyonlar ve koltuk altında şişlikler görülebiliyor. Memeden gelen akıntı kanlı ve sulu ise, özellikle tek bir memeden ve o memenin tek kanalından geliyorsa bu durum içeride bir hastalık olduğunu gösteriyor. Devamı diğer sayfada

ekim-2011-saglik-2-resim-2Memedeki tümörler kaç evreye ayrılıyor?
0-1-2-3-4 olmak üzere beş evreye ayrılıyor. 0 evrede tümör henüz süt kanallarının içerisinde oluyor ve metastaz (vücuda sıçrama) olasılığı bulunmuyor. 0 evredeki bir tümör, önerilen tarama programları ile, meme başından hafif kanlı akıntı ya da egzama belirtisi ya da başka bir amaçla yapılan biyopsilerde tesadüfen yakalanabiliyor. Bu evrede şifa şansı yüzde yüz oluyor. Erken evre meme kanserlerinde kitleyi bulmak mümkün olmuyor ve işaretletmek gerekiyor. Burada ‘Roll’ tekniğini kullanıyoruz. Gözle görülmeyen kitlenin içerisine bir radyoaktif madde veriyoruz ve elimizdeki dedektörle ameliyat masasında kitlenin yerini tam tespit ediyoruz. Böylece kitleyi hem etkili biçimde çıkarıyor hem de sağlam dokuyu çıkarmamış oluyoruz.

Muayene sırasında fark edilen her kitle ‘tümör’ anlamına mı geliyor?
Memedeki normal süt bezeleri, iyi huylu tümörler, memeyi çarpmaya bağlı oluşan yağ nekrozu ve memenin kistleri kötü huylu tümörlerle karıştırılabiliyor. Ancak eline bir kitle geldiğini fark eden kadının mutlaka konunun uzmanı olan hekime başvurması gerekiyor.

Tedavinin kaptanı genel cerrahi uzmanı
Hangi hastaya hangi tedavilerin uygulanacağına nasıl karar veriliyor?
Tedavi yöntemlerine multidisipliner toplantılarla karar veriliyor. Tabii bu işin kaptanı, meme ile uğraşan genel cerrahi uzmanları oluyor. Meme kanserinin günümüzdeki ilk tedavisi cerrahi oluyor. Ancak bazı özel durumlarda tedaviye kemoterapi ile de başlanabiliyor. Örneğin memesindeki tümör çok büyük olan ve tüm memenin alınması gereken hastalarda tedaviye önce kemoterapi ve hormon tedavisi ile başlıyoruz. Bu şekilde kitleyi küçülttükten sonra ameliyat ediyoruz ve böylece memeyi koruyabiliyoruz. Hastalığın ilerlediği, ciltte ödem, kızarıklık ya da yara olduğu durumlarda da cerrahiden önce medikal tedaviyi tercih ediyoruz. Bu durumların dışında ilk tedavi her zaman cerrahi oluyor.

Koruyucu cerrahi ne anlama geliyor?
Hangi yaşta olursa olsun kadınlar için meme çok önemli ve feda edilmemesi gereken bir organ. Cerrahi tedavide amacımız mümkün olduğunca memeyi korumak, almamak oluyor. Korumanın yanı sıra memenin bu ameliyattan sonra şekli düzgün, kişiyi rahatsız etmeyecek halde kalmasını istiyoruz. Bu nedenle bu işle uğraşan cerrahın görevi, hem onkolojik prensiplere uygun olarak taviz vermeden ameliyat yapmak ve bunun yanı sıra mümkün olduğunca göğsü korumak oluyor. Eğer korumak mümkün değilse meme rekonstrüksiyonunu devreye sokarak, aynı seansta meme protezleri yaparak hastayı yine de memesiz uyandırmıyoruz.

Meme protezi nasıl uygulanıyor?
Meme alındıktan sonra aynı seansta deri koruyucu mastektomi dediğimiz bir uygulama yapıyoruz. Meme cildini koruyarak içini tamamen boşaltıyoruz ve içeri bir protez yerleştiriyoruz. Bazı olgularda meme ucu da korunabiliyor. Dünyada da yeni gündeme gelen ve ameliyat anında yapılan radyoterapi uygulamaları sayesinde meme başı da korunuyor ve karşı meme ile eşdeğer görüntüde bir meme yapılabiliyor. Devamı diğer sayfada

İlk Beze Bulma Yöntemi nedir?
Meme kanseri tanısı konulan kadınlarda hastalığın geçip geçmediğini anlamak için mutlaka koltuk altındaki lenf bezlerine bakılıyor. Eski yıllarda bu amaçla koltuk altındaki bütün bezeler çıkarılıyor, oysa koltuk altı çoğunlukla temiz çıkıyordu. Bütün bezelerin çıkarılması ise ilerleyen yıllarda kolda şişme riski yaratıyordu. Bu riskten kurtulmak için ‘sentinel lenf nod biyopsisi’ denilen ilk beze bulma yöntemini uyguluyoruz. Radyoaktif ve boyalı maddeleri kullanarak, kanserli hücrelerin gidebileceği koltuk altındaki ilk bezeyi tespit ediyoruz. Ameliyat anında patoloji uzmanı bu bezeye bakıyor ve bu ilk bezeye kanserli hücre geçmemişse geri kalan bezeleri yerinde bırakılıyor.

Bir kitle fark edildiğinde hangi tanı
yöntemlerinden faydalanılıyor?
Mamografi, ultrasonografi ve biyopsiden yararlanıyoruz. Eğer biyopsi yapılacaksa tercih ettiğimiz biyopsi tipi, kalın iğne ve ince iğne biyopsisi ya da vakum aspirasyon biyopsisi oluyor. Eksizyonel biyopsi dediğimiz, kitlenin tamamen çıkarıldığı biyopsiyi tercih etmiyoruz. Eğer kitleyi çıkaracaksak bu işlemi ameliyathane şartlarında, kansere yönelik bütün hazırlıklar yapıldıktan sonra, patoloji uzmanı ile beraber çalışarak yapıyoruz. Bu yöntemden uzak duruyoruz çünkü kadınlarda koruyucu cerrahiyi tercih ediyoruz. Bunun için de tümörü her zaman bir bütün olarak çıkarıyoruz ve hiçbir zaman tümörlü dokuyu sağlam dokularla temas ettirmiyoruz. Ayrıca artık kadınlarda eskisi gibi koltuk altındaki tüm bezeleri almıyoruz ve ‘İlk Beze Bulma Yöntemi’ni uyguluyoruz. Oysa eksizyonal biyopsi dediğimiz yöntemle tümör çıkarıldığı zaman ilk beze bulma yöntemini tehlikeye atmış oluyorsunuz.

Radyoterapiden ne zaman faydalanılıyor?
Radyoterapi her hastaya yapılmıyor. Memesini koruduğumuz kadınlara ise mutlaka yapıyoruz. Böylece memeyi almadığımız halde memeyi almış kadar iyi sonuç elde ediyoruz. Eğer memeyi almışsak ve koltuk altına da hastalık geçmemişse radyoterapi yapmıyoruz. Memeyi almamıza rağmen hastalık koltuk altına geçmiş ise yine radyoterapi yapıyoruz. Radyoterapi, cerrahi tedavi ve kemoterapinin ardından uygulanıyor. Kemoterapi almayan hastalarda cerrahinin ardından uygulanıyor.

Medikal onkolojide gelişmeler nasıl?
Meme kanserinde artık kişiye özgü tedaviler yapılıyor. Kemoterapi mi, anti hormon terapisi mi yapacağımız konusunda çelişkide kaldığımızda tümörün genetik haritasını çıkarıyoruz ve hangi terapinin daha iyi sonuç vereceğini görüyoruz.

Tedaviden sonraki dönem için neler öneriyorsunuz?
Meme kanseri tedavisi gören kadınların 6 ayda bir düzenli kontrollere mutlaka devam etmeleri çok önemli. Ayrıca özellikle hormona bağlı tümörlerde kilo almamalarını, hormonal ilaçlardan uzak durmalarını, düzenli egzersiz yapmalarını, taze sebze ve meyveden zengin sağlıklı bir beslenme düzeni oluşturmalarını, alkol ve sigaradan uzak durmalarını ve morallerini yüksek tutmalarını öneriyoruz. Moral faktörüne çok önem veriyoruz çünkü depresyon bağışıklık sistemini baskılıyor ve o güne kadar sessiz kalmış ve vücuda bir zarar vermeyecek olan kanserli hücrelerin aktif hale gelmesine neden olabiliyor. Bu nedenle ihtiyacı olduğunu düşündüğümüz hastaların psikolojik destek almalarını sağlıyoruz.

Yaprak Çetinkaya

Formsante Dergisi Ekim 2011 Sayısı

Exit mobile version