Formsanté

Şekerin acı gerçekleri

ocak-2012-beslenme-resim-1

Adı bize güzellikleri çağrıştırıyor. Onunla üretilen her şeyin tadı vazgeçilmez oluyor. Yorgunken elimiz hep ona gidiyor. Evet, şekerden bahsediyoruz. Bir zamanlar başımızın tacı olan ama artık adeta uyuşturucu maddelerle bir tutulan şekerle ilgili bilgilerimizi yeniden gözden geçirmenin vakti geldi.

Tarihi, Hindistan’da M.Ö. 500’lü yıllara kadar dayanan ve ardından Arapların keşfetmesi ile 8. ve 13. yüzyıllar arasında Avrupa’ya ve Afrika’ya yayılan şeker, bu dönemlerde çok pahalı olması nedeniyle sadece zengin bir azınlık tarafından tüketiliyordu. Ta ki Amerika kıtasının keşfine kadar… Avrupa ikliminin şeker kamışı üretimine uygun olmaması nedeniyle yeni üretim yerleri aranırken Kristof Kolomb Karayip Adaları’nda deneme dikimleri yaptı ve başarılı oldu. Öyle ki Amerika’nın keşfinden sonraki 50 yıl içinde Antiller’de en az 4-5 bin şeker fabrikası kuruldu. Bugün ise şeker her yerde… Ucuz ve kolay ulaşılabilir ancak artık gözde değil. Peki nedir bizi şekere bu kadar bağımlı kılan? Çocukluğunda kendisi de bir şeker müptelası olan Beslenme ve Diyet Uzmanı Berrin Yiğit’e şekeri neden yedikçe daha çok yediğimizi ve bunun sonuçlarını sorduk.

Çıkıyor insülin düşüyor insülin
“Şeker tükettikçe daha çok insülin hormonu salgılıyoruz ve şekeri daha çok tolare eder hale geliyoruz. Daha doğrusu ettiğimizi zannediyoruz. Şeker yedikçe kan şekeri hızla yükselip hızla düşüyor. Düşünce tekrar şeker yeme isteği geliyor ve gittikçe daha fazla şeker tüketir hale geliyorsunuz. Bunun sonucunda da kilo alımı hızlanıyor” diyen Diyetisyen Berrin Yiğit, şekerin ruhu beslemek için de tüketildiğini söylüyor. Yiğit, “Kadınların adet öncesi dönemde bazen şeker ihtiyacı artabiliyor. Ancak normal şartlarda canım sıkıldı, hak ettim gibi bahanelerle şeker tüketenler aslında ruhlarını beslemeye çalışıyorlar. İçimizde muzır bir çocuk var ve bizi sürekli tuzağa düşürmeye çalışıyor” diyor. Yiğit, içimizdeki çocuğa karşı koymak içinse şu önerilerde bulunuyor; “Şeker vücudumda ne işe yarıyor diye sorgulamak ve besleyici olmadığını bilmek yani kendimizi eğitmek gerekiyor. Vücut için gerekli olan şekeri ekmekten de meyveden de makarnadan da aldığımızın farkında olmalıyız.”

ocak-2012-beslenme-resim-2Şekeri nerelerden alıyoruz?
Rafine şeker olmadan enerji kazanmak mümkün olmasaydı şekerin keşfinden önce insanların yaşaması imkansız olurdu. Bu bilgi, beyaz şekere ihtiyacımız olmadığı gerçeğini yüzümüze çarpıyor. Diyetisyen Berrin Yiğit, “Vücudun enerji olarak kullanacağı glikozu tüm karbonhidratlardan, nişastalı sebzelerden (patates, bezelye, havuç), kuru baklagillerden, yoğurttan, sütten alıyoruz. Doğada et, balık, tavuk ve yağlı tohumlar dışındaki besinlerin neredeyse tümünde glikoza dönüşen karbonhidrat bulunuyor” diyor. Bu gıdaların fazla tüketilmesi dahi fazla şekerin karın ve basen bölgesinde yağ olarak depolanmasına neden oluyor. Bu nedenle karbonhidrat tüketirken de glisemik indeksi düşük olan tam tahıllıları, esmer pirinci ve makarnayı tercih etmemiz öneriliyor.

Fazla şeker tüketimi kansere neden oluyor mu?
Yeditepe Üniversitesi Hastanesi’nden İç Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr Yaşar Küçükardalı, “Şekerin fazla tüketilmesinin kansere yol açabileceği düşüncesi bazı hipotezlere dayanmaktadır” diyor ve bunları şöyle sıralıyor:
● Fazla şeker kullanılması fazla insülin ve insüline benzer büyüme faktörü salgılanmasına yol açıyor. Bu hormonlar hücre çoğalmasına neden olduğu için kanser hücrelerinin de çoğalmasına neden olabiliyor.
● Bu hormonlar ‘programlı hücre ölümü’nü baskılıyor ve kanser oluşumunda mekanizmalardan birinin de bu olduğu düşünülüyor.
● Şeker dokularda oksidasyona yol açıyor ve bu da kanser riskini artırıyor.
● Şeker, insülin direncine ve kilo alımına yol açıyor, fazla kilo ise kanser riskini artırıyor.
● Şeker, ‘damar büyüme faktörü’ denilen bir maddesinin salınımına yol açıyor ve bu da tümör büyümesini ve yayılımını kolaylaştırıyor. Devamı diğer sayfada

ocak-2012-beslenme-resim-3BETERİN BETERİ MISIR ŞURUBU
Bugün aksi belirtilmediği sürece hazır alınan birçok şekerli gıdanın aslında mısır şurubuyla yapıldığı konusunda uzmanlar tarafından uzun süredir uyarılıyoruz. Diyetisyen Yiğit de bunu doğruluyor ve ekliyor, “Eğer şeker vücutta bir trafik kazası yaptırıyorsa mısır şurubu zincirleme trafik kazası yaptırıyor. Şeker hiç değilse doğal iken mısır şurubu yapay bir tat olduğu için vücut bunu nasıl tolare edeceğini bilmiyor. İnsülin ani yükseliyor, ani düşüyor, acıkıyorsunuz, saldırganlaşıyorsunuz ve mutsuz oluyorsunuz. Tekrar mutlu olmak içinse yine tatlı yiyorsunuz.” Yiğit, bu konuya önem verenlerin promosyonlu ürünlere şüpheyle yaklaşmalarını çünkü ucuz olanın her zaman bir risk taşıdığını belirtiyor.

Doğal şeker tüketimi ne kadar olmalı?
Bunu belirleyebilmek için doğanın sesini dinlememiz gerektiğini belirten Diyetisyen Berrin Yiğit, “Gıdaları doğanın sunduğu haliyle tüketmemiz gerekiyor. Tahılları rafine etmeden, meyveleri bütün haliyle (suyunu sıkmadan), sebzeleri mevsiminde tüketmek, boyalı ve gazlı içecekler yerine ayran içmek kişinin günlük şeker ihtiyacının da karşılanmasını sağlıyor” diyor. Meyvelerin suyu sıkılarak tüketilmesinin, şeker açısından bakınca marketten hazır meyve suyundan farkı olmadığını belirten Yiğit şunları söylüyor; “Bir portakalı posası ile yemek yerine büyük bir bardak portakal suyu içmek yaklaşık dört portakal anlamına geliyor. Yani küp küp şeker tüketmiş oluyorsunuz. Aldığınız fazla C vitamini ise idrar ile hemen atılıyor. Yani ürünleri marketten ya da pazardan doğru almak yetmiyor. Evde de doğru hazırlamak ve tüketmek önem taşıyor” diyor.

Tatlı yasak mı?
“Tatlı yemek de hayatın bir zevki. Tabii ki yiyeceksiniz ama evinizde kendi zevkinizle, kendi zevkinize uygun ürettiğiniz tatlılarınızı tercih edin” diyen Yiğit, tercihlerin şöyle sıralanmasını öneriyor; meyvenin bütün hali, kuru meyve, evde hazırlanan tatlı, dışarıdan alınmış sütlü tatlı ve en az kremalı pastalar, şuruplu tatlılar… Şekeri bir ödül olarak görmek gerektiğini belirten Yiğit, “Her öğünden sonra canınız tatlı istiyor çünkü buna alıştırılıyorsunuz. Bu isteğin bünyenizle ilgisi yok, beslenmenizle ilgisi var. Doğru beslenmeye başladıktan sonraki iki hafta içinde artık canınızın her yemekten sonra tatlı istemediğini fark edeceksiniz” diyor.

Fazla şeker kalbe zarar
Bakırköy Dr. Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nden Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Orçun Ünal, kahveyi ve çayı fazla şekerli içmek, gün içinde çok fazla tatlı ve abur cubur tüketmek kalbin düşmanıdır” diyor ve ekliyor; “40-59 yaşları arasında toplam 2 bin 696 vakada yapılan araştırmaya göre; şekerli içeceklerin fazla tüketilmesi kan basıncını artırıyor. Aşırı tuz tüketen insanlarda ek olarak aşırı şekerli içecek tüketimi de artıyor bu da kan basıncını yükseltiyor. Kan dolaşımıyla vücudun her tarafına taşınan şeker özellikle de göbek, kalçalar, göğüsler ve bacağın üst kısmında toplanıyor. Bu bölgeler dolduğunda, yağ asitleri kalp ve böbrek gibi aktif organlara dağılıyor. Bu organlar gittikçe yavaşlıyor ve sonuçta dokuları bozularak yağa dönüşüyor.” Devamı diğer sayfada

ocak-2012-beslenme-resim-4Tatlandırıcı beyni kandıramıyor
Diyet kolanın hiçbir kalorisi yok. Peki diyetisyenler bu ürünü neden önermiyor? Çünkü içeriğindeki tatlandırıcı nedeniyle beyin vücudun tatlı yediğini düşünerek insülin salgılanmasını başlatıyor. Tatlandırıcı tüketiminin çok sınırlı olması gerektiğini belirten Yiğit, “Bu yapay tatları kullanarak tatlıyla ilişkinizi açık bırakmaya devam ediyorsunuz. Yani tatlı sever olmaya devam ediyorsunuz” diyor. Çocukların ve hamilelerin ise kesinlikle tatlandırıcı kullanmamaları gerekiyor. Öte yandan beyaz şeker ile esmer şeker arasında alınan kalori bakımından hiçbir fark bulunmuyor.

Meyve şekerini dengelemenin yolu
Meyve şekeri de kan şekerini yükseltiyor. Bu yükselişi kontrol altına almak için meyvelerin yanında bir bardak süt, bir parça peynir ya da ceviz-badem gibi yağlı tohumlardan az miktar tüketmek gerekiyor. Çünkü bu gıdaların içeriğinde bulunan bazı maddeler şekeri bağlıyor ve kana hızlı karışmasını önlüyor.

İnsülin şekeri yağa çeviriyor
Metabolizma ve Beslenme Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Aydın da “7’den 70’e Taş Devri Diyeti” kitabında genlerimizin yapısının beyaz un ve şekerli gıdalara alışkın olmadığını belirtiyor ve “Beyaz un ve rafine şeker bağırsaklarda emilerek hızla kana geçiyor. Artan kan şekerini düzenlemek için hızla insülin salgılanıyor. Kan şekeri hızla düşüyor. İnsülin bu hıza ayak uyduramıyor. Fazla miktarda insülin nedeniyle karaciğer ve kas hücreleri insülin reseptörlerini kapatıyor ve fazla şekerin tamamı yağ olarak depolanıyor” diyor.

KADIN VE ERKEĞE ETKİSİ FARKLI
2011 yılında ‘International Journal of Cancer’ dergisinde yayınlanan araştırmaya göre; Dr. Natasa Tasevska ve arkadaşları ABD’de 8 eyalette, 50-70 yaşlarında 500 bin kişinin katılımı ile 8 yıl boyunca şeker-kanser ilişkisini araştırdılar. Bu grupta 8 yıllık süre içinde 29 bin kanser olgusu gelişti. Çalışma sonuçlarına göre;
● Kanser ile ilgili olarak hormonal ya da genetik farklılıktan dolayı kadın ve erkekte farklı etkiler görülebiliyor.
● Şekerlerin tüm çeşitleri kadınlarda over (yumurtalık) kanserinde riski azaltıyor.
● Sükroz (çay şekeri) hariç şekerlerin tamamı kadınlarda lösemi riskini artırıyor.
● Total fruktoz (meyve şekeri) tüketimi fazlalığı kadınlarda mesane kanseri riskini artırıyor.
● Şeker katkılı gıda tüketimi fazlalığı erkeklerde yemek borusu kanseri riskini artırıyor.
● Fruktoz (meyve şekeri) tüketimi hem erkek hem de kadında akciğer kanserinde riski azaltıyor.
● Ancak tüm şekerler erkeklerde akciğer zarı kanserinde risk artışına yol açıyor.

Yaprak Çetinkaya

Formsanté Dergisi Ocak 2012 Sayısı

Exit mobile version