Diğer
    Ana SayfaSağlıkDoğru ilaç, doğru doz genlerinizde saklı

    Doğru ilaç, doğru doz genlerinizde saklı

    -

    Tıpkı fiziksel özelliklerimiz gibi doğduğumuz andan itibaren hayatımızı genlerimiz şekillendiriyor. Her insan genetik açıdan benzersizdir. İşte bu yüzden aynı ilaç, farklı kişilerde farklı etkiler yapabiliyor. Pek çok sağlık sorununun önüne geçebilecek olan ilaçlarla ilişkimizin anahtarı genetik kodlarımızda gizli.

    Yazı: Deran Çetinsaraç

    Her insan kendine özgü genetik bilgiyle dünyaya geliyor. Dolayısıyla dışarıdan vücuda aldığımız şeylere karşı tepkimiz her bireyde farklı oluyor; tıpkı ilaçlar gibi. Haberlerde pek çok kez “Ameliyattan çıkamadı” veya “MR çektirdi, fenalaştı” gibi başlıklara rastlamışsınızdır. Bu başlıkların alt metnini anlamak için aslında dünyadaki istatistiklere bakmak yetebiliyor. İlaçlara bağlı yan etkiler (İYE), ABD’de ölümlerin dördüncü sebebi, hastalıkların ise beşinci sebebi olarak yer alıyor. İlaç yan etkilerinden her beş dakikada bir kişi yaşamını kaybediyor. Tüm dünyada 2 milyonun üzerinde, Türkiye’de ise 20 bin kişi her yıl ilaç yan etkilerinden dolayı hayatını yitiriyor.

    “Yıllar önce bir arkadaşıma apandist teşhisi konmuştu, ameliyat olacaktı, doktor önermemi istemişti. Ben de ona çalıştığım hastanedeki cerrahın ismini verip, iyi bir doktor olduğunu belirtmiştim. Hem eli iyiydi, hem de hastalarına karşı tavrı. Hastayı getirdiler, hemen yatışını yapıp ameliyata aldılar. Arkadaşımız ameliyattan çıkamadı. İnanın halimi anlatmanın imkanı yok… Hastanın ölüm sebebi ameliyat komplikasyonu değildi, anestezi verilir verilmez kaybedilmişti. Meğerse hasta o anestezik maddeyi kaldıramamıştı!.. Bu kulağıma hep küpe oldu ve aklımda şöyle bir soru oluştu: ‘Böyle bir hastanın ilaca tepkisini önceden tespit edebilir miyiz?” Tıbbi Genetik Uzmanı Dr. Atilla Kurtuluş, bu kişiye genetik test yapılsaydı başka bir anestezik madde uygulanması sayesinde hastanın kaybedilmesinin önüne geçilebileceğini belirtiyor. Bu olaydan çok fazla etkilenen ve kendisini ilaç genetiğine adadığını anlatan Dr. Kurtuluş, ilaç genetiğinin yaygınlaşmasıyla nasıl hayat kurtarılabileceğini anlattı.

    - Advertisement -

    Karaciğerin en önemli görevi detoksifikasyon
    İlaçlara bağlı yan etkilerin sadece anestezi uygulandığında ortaya çıkabilecek bir sonuç olduğunu düşünmeyin. Genetik yapınıza uygun olmayan bir ilaç kullandığınızda toksik etkiye maruz kalabiliyor, etkisiz ilacın kullanımı kaynaklı zaman kaybına uğruyor veya düşük-yüksek dozda ilaç kullanımına bağlı başarısız tedavi görüyor olabilirsiniz. Yani İYE sadece ameliyat masasında değil her türlü sağlık probleminde karşınıza çıkabiliyor. Bu yan etkileri tam olarak anlayabilmek için öncelikle vücudumuzda ilaçlardan sorumlu başlıca organımız olan karaciğerin işleyişi ve genlerimiz hakkında bilgi sahibi olmanız gerekiyor.

    İnsan genetiğini anne ve babadan alınan bir kütüphane gibi düşünebilirsiniz. Bazı sayfalar anneden bazıları da babadan oluyor ve insan hayatını bu kütüphaneyle devam ettiriyor. Bu sayfaların birbiriyle ilişkisi dominantlık ve resesiftlik ilişkisi olarak kabul ediliyor. Yani bazı genler baskın olurken, bazıları çekinik durabiliyor. Bazen de genler ne çekinik ne de baskın oluyor, ikisi birden etkisini gösteriyor. Vücudumuzdaki bu kütüphanenin bir sonraki nesle geçişi esnasında genetik mutasyonlara rastlanıyor. Bunlar kopyalanan sayfalarda hatalar olarak düşünülebilir. Bu gen mutasyonları olumlu şeylere sebep olabileceği gibi olumsuz şeylere de sebep olabiliyor. Yani daha iyi yaşamaya, hayatta kalabilmek için daha avantajlı bir duruma yol açabilirken; daha avantajsız, bizi öldüren durumlara da yol açabiliyorlar. Bu durumlardan bir tanesi de genlerimizin tamamen bağlı olduğu karaciğer enzimleri. Bu enzimler çok önemli çünkü karaciğerin en önemli özelliği detoksifikasyon. Bu önemli özelliği, sitokrom enzimleri denilen, gelen herhangi bir maddeyi toksinlerinden arındırmaya yarayan, onun parçalanmasına ve vücut tarafından zararsızlaştırılmasına yarayan bir sistem. Çünkü karaciğerimiz eğer bunu beceremez hale gelirse bu işi diğer organlar üstlenmek zorunda kalır ki diğer organlar için çok zor bir şey. Bu toksik kimyasallar vücudumuzda birikebiliyor ve pek çok hastalığa neden olabiliyor. Parkinson’dan Alzheimer’a, diyabetten MS’e kadar pek çok sağlık problemine sebep olabiliyor. Dr. Kurtuluş, her bir ilacın hangi kimyasal yollarla parçalandığını bilirsek, bu enzimlerin hangi hızda çalışacağını genetik olarak tespit edebileceğimizi söylüyor: “Enzimlerin hızlı veya yavaş çalışmasına göre de nasıl bir toksik tablo meydana gelebileceğini öngörebiliyoruz.”


    Dr. Atilla Kurtuluş, toksik tablo oluşumunu oduncu örneğiyle anlatıyor: “Şöyle düşünün, bir tane elinde balta olan bir oduncu var. Önüne bir odun koyuluyor, parçalıyor, bir tane daha koyuluyor, parçalıyor. Onun parçalama hızından daha hızlı odunlar gelmeye başlarsa, odunlar gelip geçer; bazıları parçalanmadan geçer bazıları parçalanmış halde. İşte bu parçalanmamış odunlar vücutta bir yerleri tıkayabilir. Örneğin Alzheimer ve Parkinson hastalıkları, hücre içinde meydana gelen birikim sonucu oluşuyor. Hücre içi parçalanamayan bileşenlerle dolduğu için çalışamaz hale geliyor. Tam tersi şekilde parçalama hızı çok fazla olursa, o da toksik etkiyi meydana getirebiliyor. Çünkü bu sefer de olması gereken büyüklükten daha küçük porsiyonlarla parçalanmış olabiliyor. İlaç genetiğiyle önceden ilaçların hangi hızla bölünebileceklerini, genlerin varlığı ve yokluğu, onların dominantlığı ve resesifliğini ölçerek, gözlemleyerek anlayabiliyoruz.

    Hastalıkların önüne geçilebilir
    Yediğimiz içtiğimiz her şey, sahip oldukları moleküler yapı sayesinde vücut tarafından kullanılabilir hale getirilebiliyor. Karaciğerin en önemli görevi almış olduğu molekülün vücutta düzgün dolaşabilir ve işlevsel olarak kullanılabilir hale getirilmesi. Vücuda giren bir madde, karaciğer tarafından elimine edilir, edilemezse vücuttaki başka hücreler tarafından elimine edilmeye çalışılır. Genetik testle 600 tane ilacın ne işe yaradığını, vücuda girdiği zaman hangi enzimler tarafından ne şekilde kullanılacağını öngörebilirsek, hastalıkların da önüne geçebiliriz. Tıpkı Hollanda’da olduğu gibi bizim de sağlık sistemimizde ilaç genetiği kayıtlı olursa yılda 20 bin ölümün rahatlıkla 18 bininin önüne geçebiliriz.

    Sebebi bilinemeyen ölümler
    Dünyada 2 milyon üzerinde insan İYE yüzden ölüyor, ki bu uçak kazalarından çok daha fazla bir rakam. Türkiye’de beklenen ölüm sayısı bu nedenden dolayı 20 bin kişi. Tabii bir de çözümlenmemiş vakalar bulunuyor. Dr. Kurtuluş, sağlık alanında ölüm raporlarının belli bir standardı olduğunu belirtiyor ve ekliyor: “Gripli bir hasta, 39 derece ateşle gelmişti. Hiç hareket etmiyordu, ölmüştü. Muhtemelen grip ilacını içtiğinden dolayı vücudunda bir reaksiyon meydana gelmiş olabilir. Ölüm raporuna kalp yazdık çünkü bu raporlar standarttır. Ölüm sebebi olarak da kalp, akciğer organ yetmezliği diye eklenir. Ama belki de büyük ihtimalle vücudun grip ilacına verdiği tepkiydi. Bütün hekimler bilir ki bazı insanlar bazı ilaçlar yüzünden insanlar ölür. İlaçtan kaynaklanan ama bizim sebebini bilmediğimiz bu duruma ‘idiyopatik’ ya da ‘idiyosinkrazik’ deriz. Aslında bir doktorun bilimsel dille ‘Ben anlayamadım’ demesidir.”

    Farmakogenetiğin tarihçesi:
    İlaç genetiği ile ilgili 1956 yılından beri bilimsel çalışmalar yapılıyor. 1987 yılında ilaçların vücutta işlenmesi ile ilgili olan metabolizma yolunun genetik yapısı (p450) tespit edildi. Bu çığır açan bir gelişmeydi. 1995’te p450 metabolizma yolu 23 bin gen içinden incelendi. 60 yıllık bilimsel verilerle artık mevcut ilaçların neredeyse yüzde 90’ını içeren toplam 674 ilaç etken maddesine nasıl yanıt vereceğimizin genetik kodları çözüldü.

    ABD’li laboratuvar PersonalIze DXlabs’ın Türkiye distribütörü AsIst Wellness Center Yönetim Kurulu Başkanı Enver Güven, Farmakogenetik’i anlatıyor:
    “Her yıl üç milyonun üzerinde insan ilaçların yan etkilerinden ciddi zararlar görüyor. Bu yan etkilerden kaynaklanan ölümler dünyada en yüksek dördüncü ölüm nedenini oluşturuyor. Milyonlarca insan gibi biz de genetik yapımızdan dolayı bazı ilaç tedavilerine yanıt vermiyor ya da çeşitli advers ilaç reaksiyonlarına maruz kalıyor olabiliriz. Farmakogenetik (Pharmacogenetics), genetik farklılıklar sonucu ilaç yanıtında gözlenen bireyler arası değişiklikleri araştıran; genler ile ilaçların etkileşimlerini inceleyen bilim dalı. Amaç, bireyin genetik yapısı ile taşıdığı hastalığın tedavisinde kullanılabilecek ilaçların karşılaştırılması, en etkili ve yan etkisi en az olan ilaçın doğru dozda doğru bireye uygulanması. Farmakogenetik çalışmalarında üç temel uygulama bulunuyor. Birincisi bir ilaca iyi yanıt veren ve vermeyen hastaları ayırt edebilmek. İkincisi yan etkilerin ortaya çıkabileceği hastaları belirlemek, bir ilaca iyi yanıt vereceklerle vermeyeceklerin ayırt edilebilmek, özellikle deneme-yanılma yöntemiyle tedavi edilen hastalıklarda, yararlı olmayacak ilacın denenmesiyle zaman kaybını önlemek. Üçüncüsü ise ‘preventive medicine’ denilen önleyici tıp. Önceden kişinin ilaç genetiğini tespit ederek gelecekte maruz kalacağı herhangi bir hastalıkta reçete edilecek ilaçlar için ‘rehber rapor’ hazırlamak ve böylece bir zarar oluşmadan engel olabilmek.”



    CEVAP VER

    Lütfen yorumunuzu giriniz!
    Lütfen isminizi buraya giriniz