Artık hepimiz çok iyi biliyoruz: Meme kanseri tedavi edilebilir bir hastalık. Üstelik, tanı ve tedavide yaşanan gelişmeler, başarı oranlarını her geçen yıl daha da yükseltiyor. İşte uzmanların ağzından meme kanseri tedavisinde yaşanan son yenilikler…
Kadınların, son yıllarda meme kanseri hakkında daha fazla bilinçlenmesi hem erken tanı oranlarının hem de memeyi başarılı bir şekilde koruyan tedavi yöntemlerinin artmasını sağladı. Memenin korunmasını esas alan yaklaşımda özellikle radyoterapi önemli bir yer tutuyor. Amerikan Hastanesi MD Anderson Radyasyon Onkolojisi Merkezi Şefi Doç. Dr. Uğur Selek, radyoterapinin tedavideki önemini şu sözlerle anlatıyor: “Modern radyoterapi görüntü tabanlı bir radyoterapidir. Tomografi gibi görüntülemeleri tedavi planlamasında hedef ve normal dokuları tanımlamak için kullanıyoruz. Bununla birlikte hedefin her gün aynı tekrarlanabilirlikle ışınlanmasını ve süreci izleyerek gerekli değişiklikleri yapmamızı sağlayan görüntü kılavuzluğunda radyoterapiyi ise güncel standart olarak kabul ediyoruz. Özellikle sol meme kanseri hastalarımızda tekrarlanabilir, derin solunumda kalbi tümüyle korumayı mümkün hale getiren zaman boyutunu entegre eden dört boyutlu radyoterapi ulaştığımız son nokta olarak tanımlanabiliyor. Tüm bu gelişmeleri günlük pratiğimizde uygulayan radyasyon onkologları olarak, hedefin daha iyi belirlendiğini, etkin ve daha güvenli şekilde ışınladığını ve kritik dokuların korunduğundan emin olabildiğimizi söyleyebiliyoruz.”
‘Hedefe yönelik tedavi başarıyı artırdı’
Meme kanserinin görülme sıklığının değişmemesine rağmen son yıllarda meme kanserine bağlı ölüm oranında kalıcı düşme görülüyor. Gelişen tanı ve tedavi yöntemlerindeki başarının bir sonucu olan bu durumu Amerikan Hastanesi Meme Cerrahisi ve Meme Hastalıkları Uzmanı Dr. Meral Demirel şöyle özetliyor: “Erken tanı oranındaki artış, cerrahiyi tamamlayan radyoterapi, kemoterapi gibi tedavi yöntemlerindeki ilerleme, tedavide cerrahi yaklaşımı da olumlu yönde etkiledi. Hedefe yönelik en etkin cerrahi yöntemin uygulanması gerek sağlık gerekse yaşam kalitesi açısından olumlu katkı sağladı. Uygun koşullarda meme koruyucu cerrahi yaklaşım, memenin tamamının alınması gereken durumlarda ise uygun hastalarda aynı seansta alınan memenin yerine hastanın kendi dokuları veya protez ile meme yapılması, tedavi standardını düşürmeden yaşam kalitesini arttıran cerrahi yaklaşım oluyor. Koltukaltı lenf bezlerine yönelik cerrahi yaklaşımda öncelikle nöbetçi lenf bezi (SLN) incelemesinin yapılması bu alana yönelik geniş cerrahi girişim oranını azaltıp yaşam kalitesini artırıyor.”
‘GELİŞMELERİ AKILLI İLAÇLARA BORÇLUYUZ’
Bugün erken evre meme kanseri tanısı alan her 100 kadından 99’unun 5 yıl sonra hayatta olmasının beklendiğini söyleyen Amerikan Hastanesi Medikal Onkoloji Uzmanı Dr. Kerim Kaban, bu gelişmenin yeni nesil akıllı ilaçlar sayesinde olduğunun altını çiziyor: “Yayılmış hastalığı olan birçok hastada bile, uzun yıllar hastalık kontrol altında tutulabiliyor. Son 30 yılda büyük yol katettik ve bunu büyük oranda akıllı ilaçlara borçluyuz. Akıllı ilaçların dayandığı temel prensip, her tümörün farklı olduğudur. Birbirine çok benzeyen tümörler, daha yakından incelendikçe bazı önemli farklılıklar olduğunu görmeye başlıyoruz. Artık biliyoruz ki, tek bir meme kanseri tanısı yok ama memede ortaya çıkan birçok farklı tipte kanser var. Giderek artan bir şekilde, değişik tip meme kanserleriyle sağlıklı hücreler arasındaki yapısal farklılıklar aydınlanıyor. Akıllı ilaçlar, bu farkları kullanıyor. Bunun ilk örneklerinden biri, HER2 pozitif dediğimiz meme kanserleri. Yayılmış hastalıkta, erken yaşam kaybı riski bu sayede azalabiliyor.”
Formsante Dergisi Ekim 2012 Sayısı