Meme kanserinin görülme sıklığı her geçen gün artıyor. Risk faktörlerini bilmek, önceden önlem almak, yaşam tarzını değiştirmek, meme kanserine karşı sizi koruyor. Ne kadar bilinçli olursanız, kanserle savaşmanız o kadar kolay oluyor.
Ekim ayı, meme kanserine karşı bilinçlenme ayı. Aslında, kadınların korkulu rüyası olan meme kanserine karşı yılda sadece bir ay bilinçlenmek yetmiyor. Meme kanserine karşı önlem almak, risk faktörlerini tanıyıp tedavide geç kalmamak, biz kadınların en büyük görevi olmalı. Çünkü, meme kanserinin tedavisinde erken tanı hem hayatı hem de memeyi kurtarıyor. Türkiye’de her yıl 30 bin kadın meme kanserine yakalanıyor. Hastalığın diğer bir özelliği de, görülme sıklığının hızla artıyor olması. 40 yıl önce ABD’de yirmi kadından birinde meme kanseri görülürken, günümüzde sekiz kadından birinde meme kanserine rastlanıyor. Peki meme kanseri nasıl oluşuyor, hangi risk faktörleri hastalığı tetikliyor, önceden nasıl önlem almak gerekiyor. Meme Vakfı Başkanı Dr. Can Gürbüz’den öğrendik.
Meme kanseri nedir?
Meme, süt bezleri ve burada üretilen sütü meme başına taşıyan kanallardan oluşuyor. Bu süt bezleri ve kanalları döşeyen hücrelerin, kontrol dışı olarak çoğalmaları ve vücudun çeşitli yerlerine giderek çoğalmaya devam etmelerine meme kanseri deniyor.
Meme kanserine yol açan risk faktörleri neler?
Yaş: İleri yaş önemli bir risk faktörü. Yeni meme kanseri tanısı konan kadınların yüzde 70’i, 50 yaş üzerinde. Diğer bir deyişle, 50 yaş üzerinde olan kadınlarda meme kanseri görülme sıklığı, 50 yaşın altında olan kadınlardan dört kat daha fazla. Bu nedenle, 50 yaş üzerindeki her kadın, mutlaka yılda bir defa hekime başvurarak muayene olmalı ve mamografi çektirmeli.
Genetik miras: Aile yakınları arasında meme kanserine yakalanmış kadınların olması sizin de risk altında olduğunuzu gösteriyor. Örneğin, kız kardeşi veya annesi meme kanserine yakalanan bir kadının, meme kanserine yakalanma riski, diğer kadınlardan 2-5 kat daha fazla oluyor.
Fertil çağ süresi: Âdet görmeye erken başlanması, menopoza geç girilmesi, fertil çağı uzatıyor. Bu sırada kadın daha uzun süre östrojen hormonu etkisi altında kalıyor, meme kanseri gelişme riski artıyor. Erken menopoza giren kadınlarda hormon tedavisi yapılmıyor ise, meme kanseri riski önemli ölçüde azalıyor. 50 yaşından sonra âdet görmeye devam eden kadınlarda, meme kanserine yakalanma riski az da olsa artıyor.
Doğurganlık hikâyesi: İlk çocuğu doğurma yaşı önem taşıyor. İlk çocuğunu 30 yaşından sonra doğuran kadınlarda meme kanseri görülme oranı 20 yaşından önce doğuranlara göre iki kat fazla oluyor. Hiç çocuk doğurmayan kadınlarda risk hafif derecede yükseliyor.
Östrojen hormonu tedavisi görmek: Menopoz nedeni ile uzun süre östrojen tedavisi (10 yıldan fazla) gören kadınlarda, meme kanseri oranı artıyor. Fakat, hormon tedavisi almayan kadınlarda da, kalp hastalıklarında ve osteoporoz gibi sorunlarda artış ortaya çıkıyor. Bu nedenle, menopoz yakınmalarının azaltılması amacı ile östrojen verilmesi mutlaka bir hekim kontrolü altında yapılmalı.
Doğum kontrol hapı kullanılması: Bu konuda farklı görüşler olmakla birlikte hafif bir risk artışı olduğu ileri sürülüyor. 10 yıl önce doğum kontrol hapını bırakmış olan kadınlarda ise, bu risk tamamen ortadan kalkıyor.
Alkol alınması: Fazla alkol alan kadınlarda, almayan kadınlara göre risk artıyor. Günde üç bardak yüksek dereceli alkol içen bir kadının meme kanserine yakalanma riski, hiç içmeyen kadına göre iki kat daha fazla. Alkol alımının günde bir kadeh ile sınırlandırılması öneriliyor.
Sağlıksız beslenme: Bazı çalışmalarda şişmanlığın, özellikle 50 yaş üzerindeki kadınlarda meme kanserine yakalanma riskini artırdığı gözlendi. Özellikle, doymuş yağların fazla bulunduğu yağlı et gibi yemeklerin bu riski artırdığı ileri sürülüyor.
Meme kanseri riskini nasıl azaltabilirsiniz?
Egzersiz: Yoğun egzersiz yapan kadınlarda meme kanseri riskinin azaldığı gözleniyor. Haftada 4 gün yarım saatlik tempolu yürüyüş yeterli egzersiz olarak kabul ediliyor.
Beslenme: Sebze ve meyveden zengin beslenme, ağır yağlı yiyeceklerden uzak durulması öneriliyor. Günlük gıda alımına C vitamini, betakaroten gibi antioksidanların eklenmesinin koruyucu etkisi olduğu ileri sürülüyor. Vitaminlerin özellikle doğal yollardan, besinlerle alınması gerekiyor.
Erken tanı: Erken teşhis, kanserin henüz elinize gelmeden tespit edilmesi ile konuyor. Bu nedenle düzenli kontrol ve mamografi çekilmesi erken teşhis için en önemli yöntem olarak kabul ediliyor. Organda kitle varsa ve hızla büyüyorsa, meme ucu içeri doğru gidiyorsa, hastanın doktora başvurmak için hızlı davranması gerekiyor.
DİPNOT 1
Kendi kendine muayene sırasında memedeki hangi değişikliklere dikkat edilmeli?
> Memede iki haftadan uzun süre ele gelen sertlik veya kitle,
> Meme derisinde kalınlaşma, şişme, renk değişikliği,
> Meme başında kalınlaşma, kızarıklık veya yara olması,
> Memede veya meme başında içeri doğru çekinti olması,
> Memenin şeklinde değişiklik,
> Meme başlarının pozisyonlarında değişiklik,
> Meme başında ortaya çıkan akıntı.
DİPNOT 2
Mamografi ne zaman çekilmeli?
Âdet bitimini takip eden hafta, memelerin hassasiyetinin en az olduğu zamandır. Ayrıca âdet bitimini takip eden hafta, hormonal nedenlerle memelerin şişliği en alt düzeydedir ve bu sırada daha iyi sonuçlar alınabiliyor. Bu sebeplerden dolayı herhangi özel bir durum olmadıkça, mamografi çekiminin, âdetin bitimini takip eden haftada yapılması öneriliyor.
Meme kanseri nasıl erken tespit edilebilir?
Yirmi yaş üzerindeki kadınlar, her ayın belirli bir döneminde kendi kendilerini muayene etmeliler. Bu muayene sırasında meme dokusunda farklılık olup olmadığına bakılmalı. Eğer bir değişiklik tespit edilirse derhal bir hekime başvurulmalı. Bir değişiklik saptanmasa bile, üç yılda bir kez hekim tarafından muayene edilmeliler. Kırk yaşına gelen kadınların, kendi yaptıkları periyodik muayeneye ek olarak her yıl bir kez hekim tarafından muayene edilmeleri gerekiyor. Ayrıca her yıl veya iki yıl ara ile mamografi çektirmeliler. Elli yaşından sonra, kadınlar kendilerinin periyodik muayenelerine ve her yıl bir defa hekim muayenesine devam etmeli ve mamografi çektirmeliler.
Meme kanseri nasıl tedavi ediliyor?
Meme kanseri tedavisi hastalığın saptandığı safhaya göre değişiyor. Hastalık ne kadar erken safhada saptanırsa tedavi olanağı ve seçeneği o kadar fazla oluyor. Meme kanseri tedavisi, günümüzde; cerrah, onkolog, radyasyon onkoloğu, radyolog, patolog, psikolog, plastik cerrah, fizyoterapist gibi tıbbın değişik dallarından bir araya gelmiş ve özellikle çalışma alanları meme kanseri üzerinde yoğunlaşmış hekimlerin ortak çalışmalarıyla yapılıyor.
Cerrahi yöntemler
Günümüzde meme kanserinin tedavisinde, cerrahi girişimin birkaç farklı uygulaması var. Bu uygulamalar temel olarak, memenin alınmadan korunmasına yönelik olanlar ve memenin tümünün çıkartılmasına yönelik olanlar olarak iki ana gruba ayrılıyor. Bunlara ek olarak da, alınan memenin yerine, plastik cerrahi teknikler ile yeniden meme rekonstrüksiyonu yapılması ameliyatları bulunuyor.
Hormon tedavisi
Bazı meme kanseri hücreleri, içerdikleri hormon reseptörleri (algılayıcıları) aracılığı ile dişilik hormonu olan östrojene duyarlı olabiliyor. Yani, östrojen hormonu bu kanser hücrelerinin büyümelerine ve artmalarına yol açabiliyor. Hormon tedavisinde amaç, bu şekilde östrojen reseptörü içeren ve bu hormona duyarlı olan kanser tiplerinde, östrojen etkisini ortadan kaldırarak kanserin gelişmesinin önlenmesi oluyor.
Radyoterapi
Işın tedavisi, meme bölgesine ve koltuk altına uygulanarak, kanser hücrelerinin öldürülmesini sağlamak amacı ile yapılıyor. Bu tedavinin de, diğer tedaviler gibi bazı yan etkileri bulunuyor. Bu tedaviyi gören kadınların çoğu halsizlikten yakınıyor. Memede şişme ve ağırlık hissi ortaya çıkabiliyor. Bu yan etki yaklaşık bir yılda kendiliğinden kayboluyor.
Kemoterapi
Kemoterapi, kanser hücrelerini öldürücü ilaçlarla yapılan tedavi şeklidir. Bu ilaçlar ağızdan veya damardan verildikten sonra tüm vücuda yayılıyor. Genellikle, aynı anda birkaç ilaç birlikte verildiğinde daha etkili olduklarından, değişik kombinasyonlar halinde veriliyor. Kemoterapi, belirli bir süre yapılıyor, sonra tedaviye ara veriliyor. Bu aralarda hastanın kendini toparlaması sağlanıyor. Hasta kendini toparladıktan sonra tedavi yeniden başlıyor. Bazı hastalara lokal olarak yapılan cerrahi tedaviye ek olarak, ilaç tedavisi de eklenebiliyor. Hastalarda cerrahi tedavi sonrası yapılan tetkiklerde, herhangi bir bölgede kanser kalmamış olsa bile, koruyucu önlem olarak bir süre ilaç tedavisi yapılabiliyor. Bu tedaviye adjuan kemoterapi deniyor.
Memeyi koruyucu uygulamalar
Meme kanseri tanısı konulan her hastada memenin alınması gerekmiyor. Memeyi korumak için bazı kriterler bulunuyor. Bu kriterlerden en önemlisi tümörün çapı. Küçük bir memede, çok büyük bir tümör varsa o memeyi kurtarmak mümkün olmuyor. Ama büyük bir memede küçük bir tümör varsa başarılı bir kanser cerrahisi yapılabiliyor. Çünkü, küçük bir tümör memeden çıkarıldığında estetik olarak kötü bir görüntü oluşmuyor. Bu nedenle meme kanserinde erken tanı büyük önem taşıyor. Erken tanı hem hayatı hem de memeyi kurtarıyor. Eğer tümörün çapı uygunsa ve tümör sayısı çok fazla değilse meme koruyucu cerrahi ile, çökmüş bile olsa memeyi korumak mümkün oluyor. Bunun yanında kemoterapinin yarattığı imkânlarla, tümör çapını küçültüp, meme koruyucu cerrahiyi uygulayıp, kozmetik müdahale de yapılabiliyor. Ancak, memede çok fazla tümör varsa meme koruyucu cerrahi çok doğru bir uygulama olmuyor. Çünkü bu, memenin çok fazla odaktan tümör çıkarabilen bir yapıya sahip olduğunu gösteriyor.
Ruken Akbay Gürtaş
Devamı Formsante Dergisi Ekim 2010 Sayısında…