Yaşadığınız cinsel ilişkiden keyif almadığınızda ya da isteyerek yaşamadığınızda bir şeyler yolunda gitmiyor demektir. Acaba sorununuz, cinsel uyarılma bozukluğu olabilir mi?
Hazırlayan: Elif Gürsoy
Nedeni ister psikolojik ister fizyolojik olsun, cinsellikte en çok karşılaşılan problemlerden biri de uyarılma bozukluğu. Bazen stres ve üzüntü, bazen de sağlıkla ilgili problemler cinsel ilişki yaşama isteğini, cinsel hayatın geleceğini derinden etkileyebiliyor. Peki hangi durumlarda ortaya çıkıyor ve üstesinden gelebilmek için neler yapmalı? Yrd. Doç. Dr. Gökçen Erdoğan, cinsel uyarılma bozukluğu hakkında merak ettiğimiz soruları yanıtladı.
Cinsel uyarılma bozukluğu nedir?
Normalde cinsel uyarılma halinde genital bölgedeki damarlar kanla doluyor, o bölge ıslanıyor ve haz alınıyor. Ancak tam tersi yani cinsel uyarılma bozukluğu varsa uyarılmaya rağmen genital bölgedeki damarlarda değişiklik olmuyor. Islaklık görülmüyor, doğal olarak haz duygusu başlamıyor. Kişi, sevişmeye hazır olamıyor.
Tanı yöntemleri neler? Kişi kendinde bu sorunun olduğunu nasıl anlayabilir?
Birden fazla kez ve cinsel yaşamını etkileyecek biçimde sık ya da her zaman aynı sorun yaşanıyorsa kesin olarak tedavi gerektiren bir durum olduğu bilinmeli. Biz tanıyı koyarken jinekolojik ya da ürolojik muayenenin ardından, hasta hikayesi de alıyoruz. Özellikle cinsel terapide, hastanın cinsel geçmişi ve hikayesi önem taşıyor. Çünkü ne yazık ki fiziksel sorunların altında da sıklılıkla psikolojik etkiler yer alıyor.
Kadın ve erkekte ne tür etkilere yol açıyor?
Kadınlar açısından, uyarılma konusundaki en temel sorun vajinal kuruluk oluyor. Bu nedenle ilişkiye girilmesi halinde tahriş, acı ve yaralanma meydana geliyor ki bu da cinsel sorunu daha fazla büyütüyor. Soğuma hissini baskın hale getiriyor. Erkekte erektil bozukluk (sertleşme bozukluğu), başvuru nedenleri arasında en sık görüleni. Bunu ereksiyonun oluşmasında veya sürdürülmesinde yetersizlik olarak özetleyebiliriz. Erişkin erkeklerin yüzde 10-20’sinde görülüyor. Herhangi bir yaşta ve dönemde bu problemle en az bir defa karşılaşan erkeklerin oranı yüzde 70-75’lere kadar çıkabiliyor. Zaten bu yüzden sertleşme bozuklukları ancak sürekli ve inatçı özellikler gösterdiği zaman problem olarak görülüyor. Her şeyden önce cinsel hayatı sorunlu olan insanlar, iş ve sosyal hayatlarına hiç istemeden bunu yansıtmış oluyor. İsteksizlik, bunalma, öfke ve dikkat eksikliği oluşabiliyor. Ayrıca partnerleriyle olan ilişkilerinin bozulması ya da bozulacağına dair kaygı duyma da kişiyi olumsuz etkiliyor. Bu durum; kadınlarda elden kaçırma korkusuna, erkeklerde ise erkekliğin azaldığı duygusundan kaynaklı utanca dönüşüyor.
Toplumsal açıdan değerlendirildiğinde, bu sorunu en çok kadınlar yaşıyor diyebilir miyiz?
Kadınların daha az istekli olmasından dolayı, dezavantajları fazla. Çünkü cinsel açıdan özgür olmayan ve partneri tarafından orgazm olmasına özen gösterilmeyen, ön sevişmesi kısa tutulan birçok kadın var. Ayrıca geçmiş hikayelerimiz de pek parlak sayılmaz. Dolayısıyla hazdan ziyade, olup bitmesine odaklanılıyor. Bu da uyarılma bozukluğunu tetikliyor.
Cinsel uyarılmanın gerçekleşmesi için olmazsa olmazlar neler?
Dokunma neredeyse şart. Hatta cinsel beklentileri konuşmak ve bunları dikkate almak da gerekiyor. İki tarafın beklediği ve gördüğü davranışlar uyuşmayınca, sevişmeler de zoraki birleşmelerden öteye gitmiyor ve haneye eksi puan olarak yazılıyor. Sosyal yaşamda birbirine dokunan, birbirini anlayan, paylaşımları fazla olan ve birbirlerine özel zaman ayıran çiftlerin şikayetleri çok daha az oluyor.
Bu konuda sorun yaşayan bir kadının partneri nasıl davranmalı?
Baskı, kadının yataktaki en büyük düşmanı maalesef. Pek çok kadından yatakta aşağılandıklarını duyuyorum. Hatta alenen kıyaslananlar bile var. Bunun bir erkeğe yapıldığını hayal edebiliyor musunuz? Ağır bir yük! Dolayısıyla cinsel uyarılma bozukluğu yaşayan bir kadının olabildiğince rahatlatılması gerekiyor, tekrarlıyorsa uzman desteğine el ele gelmek ne güzel olur! Ayrıca cinsel uyarılma bozukluğu olan kadının partneri, kendisiyle ilgili eksik nokta üzerine de düşünebiliyor. “Aceleci mi davranıyor?, Ön sevişmeyi kısa mı tutuyor?, Partneriyle duygusal olarak yeterince yakın değil mi?” gibi soruların cevabını kendine vermesi gerekiyor.
Üstesinden gelebilmek için neler yapılmalı? Tedavi yöntemlerini anlatır mısınız?
Herkes kendi tedavi sürecini yaratıyor aslında… Çünkü hikayeler farklı ama genel olarak söylenebilir ki fiziksel bütünleşmeden ziyade, duyusal bütünleşme sağlıyoruz. Yani kısa bir süreliğine, zorlayarak ilişkiye girmeye çalışmak yerine duyusal olarak yakınlaşma gerekiyor. Dokunma, bedenleri tanıma, haz noktalarının keşfi gibi… Hatta G noktası dolgusu gibi destekleyici tedaviler de eklenince sonuç çok daha güzel olabiliyor. Çünkü pek çok çiftte fark ediyoruz ki birbirlerinin haz noktalarından haberdar değiller ya da bulmak için pratik yapmıyorlar. Bedenler tanışınca uyarma çok daha kolay oluyor. Ama başında da dediğim gibi her kadının ve erkeğin yol haritası birbirinden farklı!
Ön sevişme, başarılı bir cinsel uyarılma konusunda ne derece önemli?
Özellikle kadınlar için çok önemli. Hazırlık süreci gibi gelse de aslında haz, ön sevişmeyle oldukça yüksek oluyor. Ön sevişmede iyi erkek, tahrik gücü yüksek erkektir! Sevişmeyi erkekler için hakim olma duygusunu kamçıladığından çok daha efektif bir hale getiriyor. İyi bir temel atma gibi düşünebiliriz bunu.
Hangi nedenlerle ortaya çıkıyor?
Cinsel uyarılma bozukluğunun ortaya çıkmasında birçok farklı neden var. Benim en sık rastladığım ve üzerine çalıştığım neden, geçmişten kalan cinsel travmalar oluyor. Utanma, taciz, tecavüz ve başarısız deneyimler gibi… Diğer nedenleri ise şöyle sıralayabilirim:
• İlaç kullanımına bağlı nedenler: Antidepresanlar, antihistaminikler, antihipertansifler, oral kontraseptifler.
• Organik nedenler: Menopoz, atrofik vajinit, diyabet, pelvik bölgeye radyoterapi uygulaması.
• Psikiyatrik hastalıklara bağlı nedenler: Depresyon, anksiyete bozuklukları.
• Psikososyal nedenler: Yeterli cinsel eğitim ve deneyimin olmaması, cinsel etkinliğe yeterince hazırlanmama, yeterli ön sevişme ve klitoral uyarının olmaması.