Hep yanılmaktan şikayet ediyoruz ya da beklentilerimiz karşılanmayınca yaşadığımız keyifsiz tecrübelerimizden yakınıyoruz. “Bunlar neden hep benim başıma geliyor?”, “İlişkilerimde neden başarısızım?”, “Yine terk edildim”, “Yine aldatıldım…” Bu cümleler ya da benzerlerini fazlaca kullandığınız bir hayatı yaşıyorsanız doğru yerdesiniz…
Yıllardır tanımanıza rağmen, hiçbir insan için “Onu tanıyamamışım” dediniz mi? Her insan hayatında bir kez bile olsa bu cümleyi kurmuştur. Peki bize bunu düşündüren şey karşımızdaki mi yoksa işaretleri net bir şekilde anlayamayan biz mi? Yazar, Eğitmen ve İlişki Koçu Nazan Arısoy, karşımızdakini tanımamız için bize tüyolar veriyor.
1- Kendini çok mu övüyor?
İnsanlar tanıştığınız ilk andan itibaren size kendileri hakkında anlatmak istedikleri hayatlarından kesitler sunuyor. Yaşadıklarını, deneyimlerini, neye sahip olduklarını hatta en olumlu taraflarını anlatıyor. Ancak bazen de olduğundan daha iyi görünme çabasıyla bilinçli olarak ‘göz boyama’ diye tabir edilen cümlelerle kendilerini size onaylatmak, kabullendirmek istiyor. Belki biz de bunu dönem dönem yapıyoruz. Karşımızdakinin kim ve nasıl olduğunu bilmediğimiz hatta tanıyamadığımız için olumlu hayat anılarımızı özelliklerimizi anlatmayı seçiyoruz.
Dikkat!
Burada dikkat edilmesi gereken bir iki detay var. Övünme içerikli cümleleri bir kenarda biriktirin. Kişinin kendini övdüğü cümleler, sıradan cümlelerinden fazlaysa bu davranış biçimi aklınızın köşesinde mutlaka kalsın. Sürekli reklamlar şeklinde size kendini anlatıyorsa, bu duyduklarınız sizin gözlemlerinizin içinde sadece minik bir işaret olsun. Bu biriktirdiklerinizi birlikte yaşarken doğruluğunu kontrol edin.
Tam tersi bir tutum da dikkat çekici oluyor. Tanıştığınız kişiler sadece sizi merak ediyor, sadece sizinle ilgili bilgilere sahip olmak istiyor ve kendisini anlatırken bir anket doldurur gibi yaşını, işini, doğduğu yeri, kardeşlerini ve varsa çocuklarını söylüyor; bunun dışında sizden sizinle ilgili bilgileri alırken kendinden hiç söz etmiyorsa yine dikkat edin! Sadece sizi dinliyor olması sizi çok önemsediği anlamına gelmiyor. Sizin güven duvarınızın önüne biraz da kendiyle ilgili bilgi bırakmalıdır ki diyalog doğru ilerlesin. Çok konuşkan biri de olmayabilir ancak siz konuşkan biriyseniz ne kadar uyumlu olduğunuzu zamanla anlayacaksınız.
2- Sizi etkisi altına almaya mı çalışıyor?
İnsanlar tanıştıktan hemen sonra, bir dine, siyasi bir partiye ya da başka bir oluşuma ait olduklarını sürekli vurguluyor hatta bu konulardaki hassasiyetlerinden sıklıkla bahsediyor, size de ait olduğu oluşumları kabul ettirmeye ve değer vermeniz ile ilgili bir ikna çabasına giriyorsa, sizin için bu da önemli bir detay. Tanıştığınız ilk anlarda karşınızdakinin dindarlığını, siyasi görüşünü ve bir ideolojiye ait olduğunu öğrenmesinin nedeni sizi etkileme çabası. Dikkat ettiyseniz kendisine ait bir oluşumla değil, bir güce, bir tarafa bağlı olarak edindiği gücü size karşı kullanıyor. Unutmayın ki kendine güveni tam olmayan insanlar bir başka gücün arkasına sığınıyor.
3- Güvenilir mi?
Güven tatmini her ilişkinin olmazsa olmazı. Aile büyüklerimiz bize birilerine güvenmenin ne tür şartlarla mümkün olduğunu anlatıyor hatta bir takım önerilerde bulunuyor. Eskiden insanlar evlerinde çalışan ya da misafir olan hatta işe aldıkları kişileri denemek için bir yerlere değerli eşyalarını, paralarını bırakıp gözlemlermiş. Kişi o kıymetli deneme malzemesine dokunmuyor hatta bunu burada bırakmışsınız diye uyarıyorsa güvenilir addedilirmiş. Bu aslında sağlıklı bir deneme yöntemi değildir çünkü güven testinden geçirdiğiniz kişi de aynı öğretilerle büyümüş olabiliyor. Kısaca oyununuza gelmiyor. Bunu daha soyut bir yönteme dönüştürelim. En başından insanlara tam güvenle başlamak aslında ideal. Mesela bir tuz çuvalını ağzına kadar doldurursunuz ve kilere koyarsınız. Kimse o çuvala dokunmazsa çuval sağlamsa delinmez, yırtılmaz ve içindeki tuzu muhafaza eder. İnsana verdiğiniz tam güven algısı kişisel hatası olmadığı sürece delinmeyen yırtılmayan çuval gibi olmalı. Bir hatası ile bütün çuval yırtılmış muamelesi de yapmamalısınız. Açılan deliğe uygulanan güç iyice büyümesine ve hızla tuzun dökülmesine sebep oluyor. Yani kişi hatalarını sürdürürse defosu büyüyor, sakinlikle gözlemleyin.
Bir insana size büyük ölçüde zarar verecek bir alan yaratmadan küçük bir risk aldığınızı düşünün. Diyelim ki yeni tanıdığınız bir arkadaşınız sizden durup dururken borç istedi. Kişisel olarak birçok özelliğinden dolayı kabullendiniz ama bu hamlesi kafa karıştırdı. Risk almadan onun borcuna sadık, dürüst biri olduğunu anlamanız mümkün değil. Aynı şekilde küçük bir özel durum paylaşımı yaptınız ancak bu minik riskte size zarar vermeyecek içerikte olmalı. Başkalarına söyleyip söylemeyeceği ya da size bunu koz olarak kullanıp kullanmayacağını bu riski almadan bilemezsiniz. Riski aldınız ve güven çuvalınız delindi, zarar gördünüz diyelim. Zararı görerek güveni aynı limitte tutmamalısınız. Hiç güvenmeden birilerine yaklaşma çabası kendinize de karşınızdaki insana da saygısızlık ve haksızlık olabiliyor. Düşünün; aynı düşüncelerle karşınızdaki insan size bakıyor. Sizi tanımaya çalışıyor. İlişkiler ayna yansımasıdır, unutmayın.
4- Etrafındaki insanlardan nasıl bahsediyor?
Sürekli kendini anlatma çabasında olan insanlara kendi ile ilgili bilgi sahibi olduğunuzu hissettirin. “Seni tanıdım” tavrı içinde olun ama gözlemlemeye devam edin. İşte önemli diğer madde de şu olmalı: Kendi ile ilgili konuşmalarından başka, etrafındaki insanlarla ilgili fikirlerini sorun. Eski arkadaşları, ailesi ve etrafında bağı olan insanları suçlayan bir tavırla anlatıyor, aşağılıyor, değersiz olarak size tanıtıyorsa burada ders çıkartmanız gereken konu, kişilik bozukluğu. Böyle kişiler kendisi dışındaki herkesi kötüleyecek, aşağılayacak, değersizleştirecek bir takım bahaneler bulur ve etrafındaki diğer insanlardan bu şekilde bahseder. Sizi çok fazla övüyor olabilir. Sizi çok beğendiğini, değer verdiğini söyleyebiliyor ancak unutmayın ki etrafındaki insanlarla da bir tanışma süreci geçirdi. Kendisindeki düşünce ve bakış açısına uymayan, bir şekilde menfaatlerine karşılık gelmeyen kişileri kötüler tavrı muhtemeldir ki bir zaman sonra sizinle de benzer durumlar yaşanırsa sizi anlatırken kullanacağı yöntemi oluyor. Kendi dışındaki insanların sadece olumsuz özelliklerinden bahseden birinin aynasına bakıyor olabilirsiniz. Yani asıl olumsuz özelliklere sahip olan kendisi olabiliyor.
5- Çalışanlarına nasıl davranıyor?
Değerli bir detaydan daha söz edelim. Tanıdığınız insanın hakkında birçok detaylı bilgiye hakimsiniz. O da sizi iyi tanıdığını söyleyecek kadar size güvenmeye başladı. Birbirinizi övüp duruyorsunuz hatta beğeniyorsunuz diyelim. Peki, bulunduğu statünün, sahip olduklarının altında güce sahip olan insanların olduğu yerlerde nasıl davrandığını biliyor musunuz? Tanıdığınız kişinin yaşam kalitesi farklı olduğunu düşündüğünüz diğer insanlarla olan iletişim tavırlarına dikkat edin lütfen. Siz şimdi şu an onun karşısında bir değersiniz ve hayatındasınız. Sizi önemsiyor, sizinle vakit geçiriyor ve saygılı, sevgili davranıyor. Peki ya siz o azarladığı garson, incittiği sekreteri, haksızlık yaptığı müşterisi, otorite kurmak için kaba davrandığı ailesinden herhangi biri, statüsü sırf kendinden düşük diye aşağıladığı, acıdığını söylediği arkadaşı, o istemediği halde onu terk eden eski eşi ya da sevgilisinin yerinde olsaydınız size nasıl davranacağını düşündünüz mü? Kendiyle eşit gördüğü insanların dışında farklı davrandığı insanlarla olan iletişimini iyi gözlemleyin. Maskeyi düşürmenin en önemli yollarından biri olan bu maddeyi lütfen ciddiye alın.
6- Öfke durumunu nasıl yönetiyor?
Kriz anlarında gözlemleyin. Basit bir örnek verelim. Trafik sıkışıklığındaki sabırsız tavrı, öfkesi normalde sakin görünen bir insanın beklenmedik bir yüzünü ortaya çıkartır. Hoşuna gitmeyen bir duruma karşılık verdiği tepkileri iyi gözlemleyin. İş arkadaşlarıyla olan diyalogları da değerli veriler bildiriyor. Aralarında bir sorun yokmuş gibi davrandığı iş arkadaşlarıyla birçok kez bir arada görmüşsünüzdür ancak baş başa kaldığınızda o kişilerden bahsederken aşırı öfkeli, hakaret içerikli cümleler kuruyorsa bu da sizin için bir işaret olabiliyor. Çabuk parlama diye tabir edilen ani öfke patlamaları yaşayan ve yatıştırılması zor olan insanlar bugün size oldukça sakin davranıyor, anlayışlı ve kibar olmaya çabalıyorken hedonik adaptasyon sonrası işine gelmeyen bir tavrınızla karşılaştığı zaman vereceği tepkiyi tahmin edebilmenin yolu kriz anlarını gözlemlemenizden geçecektir. Başkalarına öfkeli ve saldırgan hatta kaba davranan, hayvanlara karşı şefkat beslemeyen ve uzak duran, zarar veren kişilerin fırtınalarını düşünün ve o fırtınalarda savrulmadan kendinizi koruyun. Unutmayın zamanla sıradanlaşacaksınız. Ailesindeki, arkadaş çevresindeki herhangi biri olmayacaksınız belki ama maskelerini indirip olduğu gibi davranacağı biri haline geleceksiniz.
7- Siz önyargılı mısınız?
En önemli son madde de kendimizi tam anlamıyla tanımak. Kendimizi, zaaflarımızı iyi bilmeliyiz. Önyargılı ya da ön övgülü tavra girdiğimizde hatalar başlıyor. Önyargı güveni engelliyor, inanma duygusunu siliyor. Önyargılı olmanın ne demek olduğunu hepimiz biliyoruz peki ya ön övgülü nedir? Ön övgülü olarak birilerini tanımlamamızın nedeni yeni tanıştığımız kişilerin ya kişisel geçmiş kırgınlıklarımızı gidereceğine olan inancımızdır ya da bir kaç özelliğini hayranlık seviyesinde beğeniyor olmamız. Ön övgüleme yöntemiyle kişiye bir kaç kılıf biçiyor, etiketliyor ve üstelik kendimizi bütün bu övgüye layık gördüğümüz özellikler gerçek olmasa da inandırırıyoruz.
Mesela sakin mizaçlı, çok gücünü hissetmediğiniz, az korumacı kişilikte bir babanız varsa tam tersi daha güçlü, baskın karakter, korumacı olarak nitelendirebileceğiniz bir erkek ilginizi çekiyor. Güçlü karakter, biat ettiren, kontrol eden, yöneten taraflarını size hissettirip beğeninizi kazanırken aynı zamanda size psikolojik ya da fiziksel şiddet uyguladığında sessiz kalıp o güçlü adamı kaybetmekten korkuyor ve susarak ilişkiyi devam ettiriyorsanız zarar sadece sizin hanenize yazılıyor. Diğer bir taraftan, sakin mizaçlı, biat kültürü ile yetiştirilmiş, pek konuşmayan, eğitim alamamış, kabullenmeci olarak yaşayan bir anne figürü de size başka bir zararı getirebiliyor. Doğru tanımlama ve kendimizi doğru anlamayla hayatımızda zarar görmeden yaşıyoruz. Güçsüz diye nitelendirilen bir anneyle büyüyen erkek, güçlü bulduğu bir kadını seçebiliyor. Yönetme arzusuna rağmen, yönetildiğini fark etmeyebiliyor bir süre ya da yönetilmek hoşuna gidiyor. Size önerim, ilişkinize dışarıdan bakın. Sanki tanıştığınız kişiyle en yakın arkadaşınız tanışmış ve ilişki yaşamak istiyormuş ve bu durum hakkında sizden değerlendirme istiyormuş gibi tarafsız bakın. Yorumlayın.
Yazı: İpek Koşan