En sık ağrı şikayetiyle belirti veren yumurtalık kistleri, kişinin günlük fonksiyonlarını yapmasını engelleyebilecek tablolara yol açabiliyor. Tedavisinde kist boyutunun önem taşıdığı bu rahatsızlıktan muzdarip hastalarda laparoskopik cerrahi öne çıkıyor.
Hazırlayan: Ayşegül Uyanık Örnekal
Kadınlarda sık görülen jinekolojik rahatsızlıklardan biri de over yani yumurtalık kisti. İyi ve kötü huylu olmak üzere iki gruba ayrılan yumurtalık kistlerinde temel kıstas, ameliyat gerekliliğinin doğru saptanması olarak kabul ediliyor. İyi huylu yumurtalık kistleri için endişelenilmese de kötü huylu olanları saptamak ve tedavi yöntemini doğru belirlemek büyük önem taşıyor. Ameliyat kararını belirlemede ise bazı faktörlerin göz önünde bulundurulduğunu belirten Memorial Şişli Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Jinekolojik Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Göçmen, şöyle devam ediyor: “İlk etapta, eğer hasta menopoz öncesi dönemdeyse basit kistler için boyutun 8-10 cm olup olmadığına bakılıyor. Kistin yapısı ultrasonografik görüntüleme, içindeki sıvının yoğunluğu ve kan akışı ise doppler yani renkli ultrasonla değerlendiriliyor. Eğer ultrasonda basit bir kist görüldüyse ve içerisinde sadece sıvı varsa kistin büyüklüğü göz önüne alınarak bekleniyor. Regl sonrası yaşanan hormon çekilmesine bağlı olarak kist küçülse de tamamen ortadan kalkmıyor. Söz konusu küçülme işlemi yaklaşık altı-sekiz hafta sürebiliyor. Genç yaş grubunda ise bu sürecin takip edilerek, beklenmesi gerekiyor.”
10 cm’den büyük kistlerin alınması gerekiyor
Oluşmuş kist, söz konusu süre içinde kaybolmaz ve çapı giderek büyürse, özellikle de boyutu 10 cm ve üzerine çıkarsa cerrahi gerekiyor. Çünkü kist büyüdükçe yumurtanın kendi etrafında dönmesi ve beslenmesi bozularak, organ kaybı gündeme gelebiliyor. Bu tür durumlarda hastanın bulantı, kusma ve ciddi karın ağrısı şikayetleriyle acil şartlarda hastaneye gelebildiğinin altını çizen Prof. Dr. Göçmen, bazen yumurtalıkların alınabildiğini de sözlerine ekliyor. Dolayısıyla bu gibi ciddi aşamalara gelmeden yumurtalık kistlerine müdahale ederek, tedaviye başlanması gerekiyor.
Ağrı, günlük hayata sekte vurabiliyor
Yumurtalık kisti ameliyatının gündeme gelmesindeki en önemli nedenlerden biri de ağrı şikayeti oluyor. Çünkü bu kistler kimi zaman kasıkta, kimi zaman da adet döneminde ağrılara yol açabiliyor. Eğer kişi aktif bir çalışma hayatına sahipse bu ağrılar ya da gerilmeler, günlük aktiviteleri ve iş hayatındaki fonksiyonları dahi kısıtlayacak hale gelebiliyor. Kistin yırtılmasının da ameliyat nedenleri arasında yer aldığını vurgulayan Prof. Dr. Göçmen, “Yırtılma sonucu karın boşluğunda kanama ve bu durumun neden olduğu şiddetli ağrılar ortaya çıkabiliyor. Bu gibi tablolarda da kistin alınması büyük önem taşıyor” diyor.
Menopoz, tedavi şeklini belirliyor
Kadınlarda dermoid kistlere de sıklıkla rastlanıyor. Bu kistler, embriyonik dönem kalıntılarından gelişiyor. İçinde yağ, kıl ve kemik olabileceği gibi bazen de böbrek üstü bezi, diş ve beyin gibi değişik dokular yer alabiliyor. Bu kist tiplerinde yumurtalık kanseri riskinin hayli düşük olduğunun altını çizen Prof. Dr. Göçmen, menopozdan sonraki dönemde ise yaklaşık yüzde 1-2 oranında kanser riski taşıdığını söylüyor: “Genellikle boyutu 5 cm ve üzerine çıkmadığı sürece bu kistlere müdahale edilmiyor. Ancak bu değerlere ulaşması halinde kistler alınıp, yumurtalığa dokunulmuyor. Eğer yumurtalığı da kapsayacak kadar büyürse organın alınması gerekiyor.”
Kapalı cerrahi ile hasta konforu öne çıkıyor
Yumurtalık kisti ameliyatlarında hastanın yaşına bakılmaksızın mutlaka kapalı yani laparoskopik yöntem tercih ediliyor. Cerrahide, hastanın yaşına göre ya kist ya da yumurtalık tamamen alınıyor. Eğer hasta ileri yaş grubundaysa, kist çok büyükse ve kanser riski varsa bu durumda açık ameliyatın tercih edildiğini söyleyen Prof. Dr. Göçmen, laparoskopik cerrahinin hasta açısından önemli avantajları olduğunu belirterek, “Bu cerrahi türünün uygulandığı hasta, ameliyatın ertesi günü taburcu edilerek evine gidebiliyor. Ağrı şikayetleri de daha az oluyor. Yaklaşık bir hafta içerisinde günlük yaşama ve iş hayatına dönülebiliyor. Üstelik kesiler çok küçük olduğu için vücudu kozmetik açıdan da etkilemiyor hatta çoğu zaman dikiş izi bile olmuyor” diyor.