Flört şiddeti kavramıyla belki ilk defa karşılaşıyor olabilirsiniz ancak yakın zamanda yapılan bir araştırmanın sonuçları ilginizi çekebilir. Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları Merkezi’nin yaptığı araştırma sayesinde flörtte maruz kalınan şiddet davranışlarını fark etmek ve önlem almak mümkün.
Yazı: Irmak Yaşar
Flörtte şiddet kelimesini duyduğumda çok anlam verememiştim. Ne demek? Nasıl oluyor? Hangi durumları içeriyor gibi konular kafamı karıştırmıştı. TED Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları Merkezi Araştırma Görevlisi Tuğçe Çetinkaya ile yaptığımız söyleşiden sonra anladım. Bilimsel veriler ve toplumsal gözlemlerle bu konunun ne olduğunu ve hayatımızı nasıl etkilediğini fark etmemiz daha kolay. İkili ilişkilerde şiddeti anlamak ve bu konuda kendi görüşlerinizi oluşturmak için göz atın.
Flört şiddeti ne anlama geliyor? Bu kavramı biraz açabilir misiniz?
Flört şiddeti, partnere fiziksel ve psikolojik güç kullanımı ve güç kullanma tehdidi içeren davranışlar yöneltilmesi olarak tanımlanabilir. Kişi, bu davranışları yöneltme ya da yöneltme tehdidinde bulunma yoluyla partner üzerinde kontrol mekanizması kurmayı hedefler. Flört şiddeti, fiziksel flört şiddeti (tokat/tekme atmak, yumruklamak, itmek, nesne fırlatmak), cinsel flört şiddeti (cinsel birliktelik konusundaki isteksizlik halini göz ardı etmek, “hayır” cevabını kabul etmemek, zorlamak, ikna etmeye çalışmak), psikolojik/duygusal flört şiddeti (küfretmek, hakaret etmek, yıkıcı eleştiriler yapmak, başkaları karşısında utandıracak şekilde konuşmak, herhangi bir isteğin yerine getirilmesi konusunda tehditkar ve suçlayıcı bir tavır takınmak, davranışlara ve giyim tarzına dair kurallar koymak), sosyal flört şiddeti (kiminle, nerede, ne kadar süreyle görüşülebileceğine dair kurallar koymak, ilginin yalnızca kendisinde toplanmasını talep etmek), dijital flört şiddeti (e-posta veya sosyal medya hesaplarının şifrelerini istemek, sosyal medyada kimlerin takip edildiğini ve nelerin beğenildiğini kontrol etmek, bunlara dair kurallar koymak, bilgisayar veya telefon dokümanlarını kurcalamak, fotoğraf veya video gönderilmesi konusunda ısrarcı olmak) ve ısrarlı takip (flört ilişkisinin sürdüğü ya da sonlandırıldığı durumlarda, fiilen, sosyal medya üzerinden ya da ortak tanışıklıklar aracılığıyla takip etmek, aramak, izlemek) şeklinde sınıflandırılabilir. Flört şiddeti türleri arasında keskin ayrımlar yapabilmek zor. Farklı davranış kalıpları genellikle birbirleri ile ilişkilidir; diğerine zemin oluşturabilirler ya da bir arada gerçekleştirilebilirler. Genel olarak şiddeti ve özel olarak kadına yönelik şiddeti belirleyen toplumsal iklimin, flört ilişkileri üzerinde etkisi vardır. Dolayısıyla flört şiddetinin, toplumsal cinsiyet rollerini ve rol beklentilerini belirleyen kadınlık ve erkeklik tanımlarından bağımsız olarak ele alınamayacağı açık. Ayrıca şiddete ilişkin toplumsal kabul ve tolerans düzeyi, şiddetin suç olduğu ve dolayısıyla cezalandırılması gerektiğine ilişkin beklenti ve pratik uygulamaların da etkisinin olduğu göz ardı edilmemeli.
Flört şiddetine farkında olmadan maruz kalmak mümkün mü? Hangi işaretler bunu anlamımızı sağlar?
Flört ilişkisi belirli davranış kalıplarını içeriyor. Bu kalıplar, toplumsal kabullerle yakından ilişkili. Örneğin, bir erkeğin nasıl davranması gerektiğine dair kabuller kadınlar üzerindeki kontrolü; flört ilişkisinin nasıl yürütülmesi gerektiğine dair kabuller ise partnerin yaşamını sınırlandıran davranışları olağanlaştırıyor. Dolayısıyla, flört şiddeti anlamına gelen davranışlar genellikle ideal erkekliğe ve ideal ilişki sürdürme biçimine dair toplumsal kabullerin flört ilişkisi üzerindeki yansımaları olabiliyor. Olağanlaştırma, maruz kalınan şiddetin “şiddet” olarak tanımlanmasını güçleştiriyor. Tanımlanamama ise çoğu zaman kişinin şiddetle karşı karşıya olduğunun farkına varamamasına ve flört ilişkisini sonlandıramamasına neden olabiliyor. Buna, “sevgi” kavramına atfedilen toplumsal anlam da dahil. Kişiler genellikle “seviyorsa kıskanır” ya da “kıskanıyorsa seviyordur” diye düşünerek, kendilerine yöneltilen kıskanma davranışının yaşamları üzerinde bırakabileceği olumsuz etkilerin farkına varamayabiliyor. Bu nedenle toplumsal cinsiyet eşitliği ve flört şiddeti üzerine farkındalık çalışmalarının yürütülmesi büyük önem taşıyor. Kişiler bu faaliyetler yoluyla işaretleri anlamlandırabilir ve ilişkilerinin güvenli olup olmadığı konusunda değerlendirme yapabilir. Bizler de TED Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları Merkezi olarak, öncelikli olarak gerçekleştirdiğimiz bu araştırmayla, öğrencilerimizin flört şiddetine yönelik farkındalık düzeylerini ortaya çıkarmayı ve ihtiyaçlarını tespit etmeyi amaçladık.
Kadının hayır demesi cinsellikte zor mu? Neden hayır diyemiyor ya da neden hayır bir cevap olarak görülmüyor?
Bu soru, araştırmamız kapsamında bulunmuyordu. Ancak araştırmamızın bir sorusu, “cinsellik konusunda ‘hayır’ cevabını kabul etmeme ve ikna etmeye çalışma” davranışının öğrencilerimiz tarafından flört şiddeti olarak görülüp görülmediğini sorguluyordu. Bu davranışın şiddet anlamına geldiği konusunda kararsız olan ve bu duruma katılmayan kadın öğrencilerin oranının yüzde 2,2, erkek öğrencilerin oranının ise yüzde 25,6 olduğu görüldü. Bu sonuç, araştırmamıza katılan erkek öğrencilerin yaklaşık dörtte birinin bu davranışı doğrudan “şiddet” olarak değerlendirmediğini gösteriyor ve aslında olumsuz bir duruma işaret ediyor. Kadınların “hayır” cevabını vermede güçlük yaşamaları, toplumsal cinsiyet dinamikleriyle açıklanabilir. Ancak “hayır” cevabı verilse dahi bunu kabul etmeyi reddeden bir karşı taraf olduğunu göz önünde bulundurduğumuzda, bu konu için esas önemli olanın, “hayır” cevabının tartışmasız bir şekilde “hayır” anlamına geldiğinin idrak edilmesi olduğunu söyleyebiliriz.
Doğru gitmediğini düşündüğümüz bir ilişkiye hangi sebeplerle katlanırız?
Güvenli olmayan bir ilişkinin sürdürülmesinde, flört şiddeti anlamına gelen davranışların toplumsal kabuller yoluyla doğallaştırılmasının ya da olağanlaştırılmasının büyük bir rolü olduğunu düşünüyorum. Bu durum, maruz kalınan davranışların “şiddet” olarak tanımlanmasını ve buna yönelik kararlı bir “hayır”ı güçleştiriyor. Burada yine sevgiye atfedilen anlamın sorgulanması büyük önem taşıyor. “Her şeye rağmen kalmakla” ilişkilendirilen bir “sevgi” anlayışıyla karşı karşıyayız.
Psikolojik şiddet konusunda duyarsız olmakla, aşırı duyarlı ve kırılgan olma halini birbirine karıştırmadan nasıl doğru kararlar verebiliriz?
Olağanlaştırılan ancak şiddet anlamına gelen davranışların adını koymak, çoğu zaman “aşırı duyarlılık” ya da “kırılgan olma haliyle” özdeşleştiriliyor. Bu durum, özellikle sosyal medyada tanıklık ettiğimiz bazı uç hallerde, şiddete olan duyarlılığın karikatürize edilmesi ve böylelikle bazı şiddet biçimlerinin tartışma dışı bırakılmasıyla sonuçlanabiliyor. Bu nedenle böyle bir ayrım yaparken temkinli olmak gerektiğini düşünüyorum. Elbette kişinin üzerinde bırakabileceği etkiler bağlamında şiddet türleri arasında bir derecelendirme yapılabilir ancak yine de “adını koymak” ve yaşananların olağan ya da kişisel meseleler olmadığının fark edilebilmesine katkı sağlamak, her birimiz için büyük bir öneme sahip.
KADINLARIN VE ERKEKLERİN YAŞADIKLARI FLÖRT ŞİDDETİ ÇEŞİTLERİ NELER?
Araştırmamız, öğrencilerimizin farkındalık düzeylerini ölçmeyi amaçlıyordu. Bu nedenle elimizde kadın ve erkek öğrencilerin hangi flört şiddeti türlerine maruz bırakıldıkları hakkında bir veri bulunmuyor. Ancak araştırmamıza katılan TED Üniversitesi öğrencilerinin yüzde 78,1’i (kadın öğrencilerin yüzde 81’i ve erkek öğrencilerin yüzde 67,9’u) flört şiddeti olarak değerlendirdikleri davranış kalıplarından bir ya da birkaçına maruz bırakıldıkları bir ilişki yaşadıklarını ifade etti. Öte yandan, öğrencilerin 18 davranış kalıbının değerlendirildiği soruya verdikleri yanıtlar, bize bu konuda bazı ipuçları sağlayabilir. Hem kadın hem de erkek öğrencilerin flört şiddeti olduğuna en fazla katıldıkları davranış kalıbının, “yıkıcı eleştiriler yaparak başkaları önünde küçük düşürmek” olduğu anlaşılıyor. Bunu, fiziksel bir şiddet türü olan “tokat atmak” takip ediyor. Hem kadın hem de erkek öğrenciler açısından ortak olan bu iki katılma oranından sonra verilen cevaplarda farklılaşma başlıyor. En dikkat çekici farklılaşma, daha önce bahsedilen “cinsellik konusunda ‘hayır’ cevabını kabul etmeme ve ikna etmeye çalışma” davranışının değerlendirilmesinde görülüyor.