Vücudun her bölgesinde güvenle kullanılabilen bir doku olan kişinin kendi yağı, estetik dünyasında giderek daha fazla yer buluyor. Özellikle son dönemde “nano fat enjeksiyon” yani çok minik partiküllü yağ transferleri uygulamasıyla göz altı gibi zor alanlarda bile yüz güldüren sonuçlar alınıyor.
Yıllarca vücutta istenmeyen bir doku gibi görülen ve hep gereksiz ve kurtulmak istenen bir fazlalık olarak muamele gören yağ dokumuz… Aslında güzellik ve gençliğimiz için içerisinde bir iksir taşıdığı son 20-30 yıl içinde ortaya koyuldu. İçeriğindeki zengin kök hücre yapısı nedeniyle artık vücudun tamir ve hacim gerektiren her bölgesinde güvenle kullanılan bir doku haline geldi. Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Op. Dr. İlhan Serdaroğlu, rejenaratif tıbbın baş aktörü olan yağ dokusu içinde yer alan bu kadar çok kök hücrenin varlığının, bu dokumuzun deri altında sadece fazla kalorileri depolamak için var olmadığını bize anlattığını söylüyor ve ekliyor: “Yağ, artık itibarına kavuştu ve tüm dünyadaki bu konudaki çalışmalar ‘yağ bilimi’ni ortaya çıkardı. Yağ dokusu uygulamaları ve araştırmaları dünyanın farklı yerlerinde düzenlenen kongrelerde tartışılıyor ve yeni bir bilim dalı doğuyor.” Op. Dr. Serdaroğlu, yağ enjeksiyonuyla ilgili sorularımızı yanıtlarken yeni gelişmeleri de paylaştı.
YAĞ ENJEKSİYONU YÜZÜMÜZDE NE GİBİ MUCİZEVİ DEĞİŞİMLERE NEDEN OLUR?
Biyolojik dolgu malzemeleri arasında en çok tercih edilen, kişinin kendi yağ dokusu. Çünkü piyasada kullanılan sentetik dolgu malzemeleriyle kıyasladığımızda daha düşük maliyetli, vücutta hazır bulunan, doğal, insan vücuduna mükemmel uyum gösteren , kalıcı etkisi olan, verici saha morbiditesi az olan ve gerektiğinde verici alanın şekillendirmesini de sağlayan mükemmel bir dolgu malzemesi. İlk olarak plastik cerrahların kullanımına açtığı yağ aşılama işlemi ya da yağ transplantasyonu diyebileceğimiz bu yöntemde, vücutta eritilmesi en zor, en dayanıklı bölgelerden yani karın, bel, uyluk iç bölgelerinden alınan yağ dokuları, özel enjektörlerle cilt altına ve kas içine transfer ediliyor. Böylece dudak, elmacık kemiği, çene ucu gibi yüz bölgelerinde dolgunluk sağlanarak daha genç bir yüz görünümü elde edilebiliyor.
Yüzün konturunda sarkıklıklar ve çökmeler giderilerek bir armoni elde ediliyor ve yüzdeki derin kırışıklıklar alttan yağ dokusuyla doldurularak, hacim verilerek onarılabiliyor. Özellikle her iki burun kanadından ağız köşelerine uzanan ve yanakların sarkmasıyla daha da belirginleşen derin çökmeler (nazolabial oluklar) kadınlarda en problemli alanlardan birisi.
Plastik cerrahlar kişinin kendi yağ dokusunu alırken yağ hücreleri ile birlikte sağlıklı kök hücrelerini de alıyor ve kişiye enjekte ediyor. Böylece taze kök hücrelerinin uyarıcı ve canlandırıcı etkisi ile, enjekte edilen bölgenin cilt yapısında da bir tazelik, canlılık ve parlaklık görülüyor. Geniş gözenekler sıkılaşıyor, sivilce izleri azalıyor ve kayboluyor. Deri adeta bir bebek cildi gibi rejenere oluyor ve saflaşıyor. Yağ enjeksiyonları sonrasında bu etkinin görülmesi yaklaşık üç-beş ay alıyor. Bu yüzden yağ dokusu enjeksiyonlarına, kişinin vücuduna kendi dokularından hazırlanan “yağ gençlik aşısı” olarak bakılabilir. Yani kendi yağınızla cildinizi güzelleştiriyorsunuz ve yüzünüz daha diri, sağlıklı bir hale geliyor. Yağ dokusu gençlik aşısı, cilt yenileme işlemleri (CO2 lazer, fraxel lazer, dermabrazyon ve kimyasal peeling gibi rejuvenasyon prosedürleri) ve/veya yüz germe operasyonlarıyla birlikte uygulanabiliyor.
Son yıllarda “nano fat enjeksiyon” dediğimiz çok minik partiküllü yağ dokusu transferleri, göz altında oluşan morlukların azaltılması için bir tedavi yöntemi haline geldi. İnce göz kapağı derisi altında kas ve damar dokularının görüldüğü kişilerde bu görünüm sosyal yaşamı ve özgüveni etkileyebiliyor. Bu sıkıntılı durumu tedavi etmek çok zor ve kombine yaklaşımlar gerektiriyor.Tedavi amaçlı olarak lazer uygulamaları, göz altı ışık dolguları, PRP gibi tedavilerle birlikte uygulanan nano yağ aşısı bize bu zor tedavi konusunda yeni bir vizyon getirdi.
Tabii ki yağ enjeksiyonlarının her tür uygulamasının, bu konuda eğitim almış, tecrübeli plastik cerrahlar tarafından, hastane steril koşullarında ve eğitimli bir sağlık personeli takibi altında yapılması gerekiyor.
YAĞ ENJEKSİYONU İLE VÜCUTTAKİ İZLER KAYBOLUR MU ?
Son yıllarda özellikle yara izlerinin azaltılması amacıyla yağ enjeksiyonları sıklıkla kullanılmaya başlandı. Burada amaçlanan, yağ hücreleri içindeki, kemik iliğimizden beş kat daha fazla sayıda olan taze kök hücreleri kullanarak yara izi içinde iyileştirici bir mekanizmayı harekete geçirmek. Yara iyileşmesi sırasında düzensiz olarak ve fazla miktarlarda üretilen kolajen dokusu nedeniyle izler bazen kabarık, bazen çökmüş yapıya sahip olabilir. Bu durumlarda hem çökmüş olan yara izini tekrar eski hacmine getirebilmek hem de yara onarımını tekrar düzenlemek için yağ dokusu aşılamaları çok etkili. Özellikle vücutta apandisit, safra kesesi, sezaryen operasyonu izleri; kol ve bacak operasyonlarına bağlı çökmüş yara izleri gibi zor ve belirgin olan yara izlerini daha iyi hale getirmek çok zor. Bu yara izlerinin yenilenmesini tetiklemek ve daha kalıcı bir yağ dokusu elde etmek için kök hücreden zengin yağ aşısından faydalanıyoruz. Yağ dokularından elde edilen kök hücreler, vücuttan alınan bir miktar yağ dokusu ile birleştirilerek “kök hücreden zenginleştirilmiş yağ dokusu” oluşturuluyor ve nakli yapılıyor. Böylece yağ dokusunun vücutta yaşama olasılığı ve cilt yenileme özellikleri de artırılmış oluyor.
YAĞ ENJEKSİYONLARININ AVANTAJLARI VE VÜCUTTAKI DİĞER KULLANIM ALANLARI NELERDİR?
Tekniğin en önemli avantajı, cerrahi kesi ve dikiş olmaksızın dramatik bir yüz gençleştirme elde edebilmesi. Yüzdeki çökmüş olan alın bombesi, kaş kenarları, elmacık kemiği üzeri, nazolabial oluk gibi yapılara hacim sağlanarak genç ve dinamik bir yüz konturu elde edilebiliyor. Geride olan çene profili, ileri alınabiliyor ya da küçük bir çene daha hacimli hale getirilebiliyor.
Sadece yüz bölgesinde değil, vücudun istenilen her bölgesini yağ dokusu ile şekillendirmek olası. Popo büyütme ve şekillendirme operasyonlarında, protezlerin yerine kişinin kendi yağı kullanılıyor. Böyece silikon protezlerin yan etkilerinden ve cerrahi risklerden kaçınmak olası. Ayrıca silikonla meme büyütme operasyonları sonrasında yağ enjeksiyonları yaparak hem memeye ek hacim kazandırmak hem de meme çevresindeki düzensiz konturları onarabilmek mümkün.
Meme kanseri sonrasında memenin tümünün çıkarıldığı durumlarda memeyi tekrar şekillendirmek ve meme dokunuşunu ve kıvamını sağlamak için zengin kök hücreli yağ dokusu, elimizdeki en önemli malzeme. Kanser sonrasında radyoterapi uygulanmış olan sertleşmiş ve yapısı bozulmuş deri ve yumuşak dokularda yağ transferi çok yararlı oluyor. Etki mekanizması tam olarak bilinmemekle beraber yağ transferi sonrası deri yumuşuyor ve daha kolay şekillendirilebilir hale geliyor. Histolojik ve elektron mikroskop çalışmaları deride, yağ enjeksiyonu sonrasında doku altyapısında progresif bir iyileşme, üst deri kalınlaşmasının azalması ve yumuşamayı gözler önüne seriyor.
Kemik ya da yumuşak doku enfeksiyonlarına bağlı olarak oluşan yüz ve vücuttaki kontur bozuklukları-çökmelerde yağ aşısı çok etkili. Bir iltihaplı diş çekimi sonrası çene kemiğinde oluşan enfeksiyona bağlı çökme veya şekil bozukluğu, vücuttaki bir abseye-enfeksiyona bağlı düzensizlik-yağ dokusu yıkımına bağlı çökme, yağ enjeksiyonları ile düzeltilebiliyor.
Yağ nakilleri, kişiyi sosyal yaşamından uzaklaştırmayan, operasyon sonrası uzun bakımlara ve pansumana ihtiyaç duymayan operasyonlar. Kişi operasyondan sonra kısa zamanda günlük yaşamına dönebiliyor.
YAĞ ENJEKSİYONU NASIL UYGULANIYOR?
Bu işlem uygulanırken yağ alınacak ve enjekte edilecek olan bölgeler lokal anestezi altında uyuşturuluyor ve hasta ağrı hissetmeksizin ince bir liposuction kanülü ile yağ dokusu alınıyor. Böylece istenmeyen yerlerdeki yağ dokusu azaltılarak bir kontur sağlanıyor (buna liposculpturing-liposhaping yani yağ dokusu heykeltıraşlığı-şekillendirmesi deniliyor). Aynı zamanda dilediğimiz kadar rejeneratif dolgu malzemesi elde ediyoruz. Daha sonra alınan yağ santrifüj, sedimentasyon, yıkama gibi bazı fiziksel ayrıştırma işlemlerden geçiriliyor ve alıcı bölgeye özel enjektörlerle naklediliyor. Nakil sırasında kullanılan yağ dokusu miktarı, dolgu yapılacak alandaki ihtiyaca göre değişiyor. Göz altı morlukları için çok minik miktarlarda yağ aşılaması yapılırken, çökmüş olan elmacık kemiklerinin üzerini doldurmak ve yüze tekrar genç kıvrımlarını oluşturmak için 8-10 ml yağ enjeksiyonu gerekli olabiliyor. İşlem sırasında ağrı, acı duyulmuyor.
ENJEKSİYON SONRASI NORMAL HAYATA NE ZAMAN DÖNÜLÜR?
Yağ enjeksiyonu uygulanan bölgeye üçüncü gün çıkarılmak üzere flasterle hafif bir bandaj uygulanıyor. Ağrı çok hafiftir veya hissedilmez. Oluşabilecek şişlik ve morluklar 5-7 gün içinde kendiliğinden geçiyor. Bu süre içinde morlukların kamuflajı için makyaj yapılabilir. Morlukların iz bırakmaması için bir güneş kremi ile ultraviyole ışınlarından korunması uygun olur.
YAĞ ENJEKSİYONLARININ TEKRARLANMASI GEREKLİ Mİ?
Enjekte edilen yağ dokusunun yaklaşık yüzde 70’i altı ay içinde eriyebiliyor. Eğer yağ dokusu kök hücreyle zenginleştirilmişse yağ aşısı yaşama olasılığının yüzde 90’lara kadar çıktığı rapor edildi. Bu yüzden ilk sene içinde bir-iki kez daha takviye şeklinde yağ enjeksiyonu yapılmasına gerek duyulabilir. Fakat bu karar, cerrahla hasta arasında konuşulup, tartışılarak alınmalı. Enjekte edilen yağ hücreleri, çevre dokulardan gelen kan damarlarıyla yaşayıp bizim bir parçamız haline gelse de zamanla, yaşlanma süreci içinde sarkma, erime ve mimiklere bağlı olarak tekrar çökme eğilimi içinde olabiliyor ve bu yüzden zamanla takviye edilmesi gerekebiliyor.
YAĞ ENJEKSİYONU İLE MEME BÜYÜTME YAPİLABİLİR Mİ?
Sadece yağ dokusu enjekte edilerek, silikon protez kullanılmadan da kadınlarda meme yapısı büyütülebilir. Fakat bunun için memenin hazırlanması, içine enjekte edilecek yüksek miktarlarda yağı kabul edebilecek kadar yumuşaması ve genişlemesi gerek. Yani operasyon öncesi bir hazırlık dönemi var. Dışarıdan meme dokusunu vakumlayarak zaman içinde genişleten ve büyüten ve “Brava” sistem, memeye bir sutyen gibi takılıyor ve operasyondan önce dört hafta, sonrasında bir hafta boyunca hasta bunu kullanıyor. Bu operasyonlarda küçük olan meme dokusu içine verilen yağ dokusunda yüzde 82’lik bir yaşama oranı yakalandı. Bu yaşama oranını daha da artırmak için sadece meme yumuşak dokusu içine değil, altında uzanan göğüs kası içine de yağ enjeksiyonu yapılıyor.
Kanser hastalarında, uygun vakalarda silikon protez kullanmadan, yine Brava uygulaması ile sadece kök hücre ile zenginleştirilmiş yağ dokusu kullanılarak meme oluşturmak da mümkün.
Formsante 2016 – Şubat sayısı
Deran Çetinsaraç