Bahsettiğimiz, klişe serzenişlerden değil! Mutluluk oyunu ile hafızalarımıza kazınan Polyanna’nın hikayesini yaşam tarzı haline getirip, tüm olumsuzluklara karşı mutlu olmaya çalışanlar, sözümüz size… Gerçekten de dünya bu kadar mutluluğu hak ediyor mu?
Yazı: Ayşegül Uyanık Örnekal
Yaşam; olaylar, sonuçları ve kişinin üzerindeki etkileri açısından tam bir denge kurma sanatı olarak tanımlanabiliyor. Bu dengeler kurulurken ise bazı savunma mekanizmaları kullanılıyor. Olayın şiddetine göre inkar ve kabullenme arasında birçok farklı mekanizma yer alıyor. Ne denli olumsuz olduğuna göre de şekil değiştiriyor. “Filmlerde sıkça görürüz; kişi kötü bir olay karşısında donup kalır! Örneğin, kaza yapan araç sahibi bir süre aracı başında donakalır, hareket edemez, konuşamaz ya da dış uyarana karşı kendini tamamen kapatır. Bu tamamen travmatik olaylara zihnin verdiği koruma kalkanını ifade eder” diyen Psikiyatri Uzmanı Dr. Mustafa Güveli, şöyle devam ediyor: “Kişi bazen de baş edemeyeceği olayları reddederek, yokmuş gibi davranıyor. Psikolojide bunun gibi birçok savunma mekanizması ve düzeneği bulunuyor.” Biz de bu savunma mekanizmaları arasında yer alan Polyannacılığı mercek altına alarak, merak ettiklerimizi Dr. Güveli’den öğrendik.
Olayları, özellikle de acı deneyimleri kabullenme ile Polyannacı tavıra bürünmek arasındaki ince çizgiyi açıklar mısınız?
Öncelikle bu durumun bir nevi savunma düzeneği olarak geliştiğini ancak zıvanadan çıkarsa probleme yol açtığını söylemek gerekiyor. Polyannacılık sadece acı olaylara değil, yaşama genel bir bakış açısı da aslında. Olan biten her olayı hep olumlu tarafından bakmayı sağlıyor. Kişi adeta bir mutluluk oyunu oynuyor. Ama herkesin düşündüğünün aksine bu bir iyimserlik oyunu değil! Çünkü gerçek iyimserlik; problemlerin farkına varıp, çözümlerini bulup, zorlukları görerek üstesinden gelineceğine inanmayı ifade ediyor. Olumsuzlukları fark edip, olumluları vurgulamak; en kötüye açık olurken en iyiyi de beklemek; şikayet etmek için nedeni olsa da gülümsemeyi seçmek… Dolayısıyla her halükarda mutluluk oyunu olan Polyannacılık, gerçek iyimserlikten bu özellikleriyle farklılık gösteriyor. Tüm bu nedenlerden ötürü de bana göre Polyannacılık sağlıklı bir yaklaşım değil. Her zaman inkar mekanizmasını kullanmak olarak değerlendirilebiliyor. Nasıl ki her şeyin kötü tarafını görmek hayatı çekilmez hale sokarak, etrafımızdakilere sıkıntı veriyorsa Polyannacı olmak da uyum ve adaptasyon yeteneği fazla gibi görünse de sorunlara gebe bir durum esasında!
Bu durum bir savunma mekanizması olarak adlandırılabilir mi?
Polyannacı yaklaşım, kötü bir durum olmayabilir. Sadece olayların iyi yönlerini görme gibi bir savunma düzeneği kullanmak, mutluluk oyunu oynamak ki kişi bunu sürekli kullanıldığında bence zarar verebilir. Nasıl ki bir astım hastası aslında vücuduna yabancı antijenlerin girmesini önlemek için var olan düzeneğin abartılı kullanılması sonucu ciddi sorun yaşarsa, bence Polyannacı kişi de benzer şekilde bu mutluluk oyunu gibi savunma düzeneği ile gerçek hayattan kopabiliyor.
Polyannacı kişilerin ortak ve en belirgin özellikleri neler?
Bu grup; uyumlu, anlayışlı ve yüksek adaptasyon yeteneğine sahip kişilerden oluşuyor. Kolay kolay kimseyle sorun yaşamadığı gibi abartılı boyutta iyimser oluyor. Şükretmesini biliyorlar ama değiştirmek için pek gayret göstermiyorlar. Bardak tam boşalana kadar dolu tarafından bakan bu kişiler, sonrasında bardağın varlığına dahi şükredebiliyor. Bu haliyle bir Sofi aslında Polyannacı olarak değerlendirilebilse de o bile olumsuzlukları değiştirmek için gayret edebiliyor. Polyannacı, suyun akışına kendini öylesine bırakıyor ki şelaleden yuvarlansa bile ondan mutlu olmaya bir sebep buluyor. Sorun da burada başlıyor! Daha hafif formları ise hayatı kolaylaştırabilecek birçok güzel özellik taşıyor.
Sürekli böyle davranmak ya da bunu sağlamak için uğraş vermek kişinin ruh halini nasıl etkiliyor? Üzerinde baskı yaratıyor mu?
Bu durum, bir tür savunma mekanizması olduğundan kişi normal bilinç düzeyinde baş edilemeyecek durumları algısını değiştirerek daha katlanılır kılıyor. Ama bu mekanizma sürekli kullanılır ise kişi normal yaşamdan kopabiliyor ki bu da sorunun başlangıcı oluyor. Örneğin; çok ağrı çeken bir hasta, sürekli morfin kullanarak ağrısını dindirmeye çalışıyor. Ama ağrının sebebine yönelik bir çözüm üretemeden, sadece ağrı kesici ile sorunu çözmek için uğraşıyor. Bu durum bir süre sonra kişinin morfin bağımlısı olmasına hatta aynı etkiyi almak için daha yüksek dozda kullanmasına sebep oluyor. Dolayısıyla Polyannacılığın bir sarmal olduğunun, kurtulmak için uğraşılmazsa toplumla uyumun bozulabileceğinin unutulmaması gerekiyor.
Polyannacılık ne zaman tehlikeli olmaya başlar ya da kişi için tehlike yaratır?
Kişi eğer bu durumu abartıp, çok kötü halde bile mutluluk oyunu oynayıp gerçeklikten koparsa, savunma düzenekleri tamamen bozulur. Bu da hastalıklı bir ruh haline yol açar.
Bir kişinin hem iyimser, hem de realist olması mümkün mü?
İyimserlik, kişi realist olursa sağlıklı kabul ediliyor. Bu tür durumlarda meseleyi siyah ile beyaz gibi ayırt etmek mümkün değil. Grinin tonları içinde siyaha ya da beyaza yakınlık var. Sonuç olarak, realiteden kopuk bir iyimserlik için de sadece aptallık denebilir.
Pozitif psikoloji eşittir Polyannacılık demek doğru mu?
Pozitif psikolojinin gayesi, normal yaşamı daha doyurucu hale getirmek. Oysa Polyannacılık her halükarda mutluluk oyununu iyi oynayabilmek olarak değerlendirilebilir. Pozitif psikoloji bazılarının sandığı gibi mutluluk bilimi olmadığı gibi mutluluğa ulaşmak ve onu yakalamakta kullanılacak yollar arasında yer alıyor. Dolayısıyla asla saf bir Polyannacılık olarak değerlendirilmemesi gerekiyor.
Basit şeylerden mutlu olmalı!
Günümüz insanının en önemli sorunlarından biri olarak, küçük şeylerden mutlu olamamak gösteriliyor. Bunda her şeye erişimin çok kolay olması önemli rol oynuyor. Dolayısıyla insanlar için her tür durum sıradanlaşıyor. “Modern zamanlarda sıradan şeylerle mutlu olabilmek, ancak sıradan şeylerden mutlu olanları mutlu edebilmekle mümkün oluyor” diyen Dr. Mustafa Güveli, bu öğretinin ancak “basit yaşa, mutlu ol” sloganıyla sağlanabileceğini belirterek, sözlerine şöyle devam ediyor: “Açıkçası bu konuda biraz karamsarım. İnsanlara sonsuz imkanlar sunan modern yaşam, mutluluklarını elinden alıyor. Biraz ağır bir bedel ama bunu herkes ödüyor. Dolayısıyla basit şeylerden mutlu olmak gerekiyor.”
Yaşayanlar anlatıyor
“Artık sadece iyimserim” “Eskiden olsa hiçbir şey beni yıkamaz, üzemez derdim. Ne yaşarsam yaşayayım, sonuçta kendimi mutlu edecek bir sonuç çıkarabiliyordum. İşten çıkarılma, sevgiliden ayrılma başkaları için her şeyin sonu olsa da bence yeni insanlarla, ortamlarla tanışmak anlamına geliyordu. Fakat bir süre sonra baktım ki bu iş biraz zorlama olmaya başladı. Kayıplarımın acısını dahi yaşayamaz oldum. Bu konuda bir uzmandan destek almaya karar verdim. Daha doğrusu yakın çevrem beni bu konuda ikna etti! Şimdi incir çekirdeğini doldurmayacak sorunlarla karşılaştığımda bunlar için hayatımı zehir etmiyorum kendime ama eğer ciddi bir sorun varsa bununla başa çıkmak için farklı yollar arıyorum. Ve evet eğer sevgilimden ayrılırsam biraz da olsa aşk acısı çekeceğime eminim…”