Diğer
    Ana SayfaPsikolojiCesaretin var mı hayata?

    Cesaretin var mı hayata?

    -

    Birine onu sevdiğini söylemek mi, yoksa metrelerce yüksekten atlamak mı daha zor? Yaşamın her alanında karşımıza çıkan cesaret olgusu işte tam da bu soruların cevabını veriyor.

     

     

     

    - Advertisement -

     

     

    İlgi, sevgi, güven, korku, özgüven, güç… Bunların tümü hayatımızı sürdürebilmek için ihtiyacımız olan cesaret duygusunun yapıtaşları. Daha çocuk yaşta kazanılan cesaretin oluşumunda ilgili ve sevgi dolu bir ailenin varlığı büyük önem taşıyor. Yaşamın her alanında karşımıza çıkan bu duygu, korkularla şekillenip, güçle kendini gösterebiliyor. Cesaretli olmamanın temelinde ise yanlış öğretiler büyük önem taşıyor. Yıllar içinde kişide özgüven eksikliğine dahi yol açabilen cesaret hakkında merak ettiklerimizi Üsküdar Üniversitesi NPİstanbul Hastanesi’nden Uzman Klinik Psikolog Yıldız Burkovik yanıtladı.

    CESARET NEDİR? 
    Bu kavram; belirsizlik, korkulacak ya da kaygılanacak bir durum karşısında dinamik bir tepki içinde olma, kimi zaman fiziksel kimi zaman sözel biçimde tepki verme gücünü kendinde daha kuvvetle bulmayı ifade ediyor. Ancak bu tepkinin şiddetle karıştırılmaması gerekiyor. Cesur kişiler şiddete eğilimli olmaz. Bunlar akıl ve mantıkla, cesaretin bilgeliğine erişen kişilerdir. Kimi zaman cesaret, her koşulda hazırcevap olmaktır. Patavatsızlık değil ama hazır cevap olmak büyük önem taşıyor. Doğruyu yerinde ve net söyleyebilen kişilerin cesareti ve bilgisi daha güçlüdür. Bu özellik kişiye saygı getiriyor. 

    CESUR OLMAK İLE CESARETLİ OLMAK ARASINDA FARK VAR MI? 
    Cesaret; cesurca düşündüğünün, söylediğinin arkasında durabilmeyi tanımlıyor. Cesur olan kendinden emin olur. Ne yapacağının bilincinde olup, adımlarını ona göre istediği yöne atabilir. Korku içinde cesaret asla barınamaz. Çünkü bu duygu kişinin cesur davranış ve tutumlarda bulunmasına izin vermez. Cesur yürekli olmakla, cesur ve kararlı olmak birbirine eş değerdir. Kararların doğruluğu kişinin bilinç düzeyiyle doğru orantılıdır. Bilinçli olan biri hiçbir zaman zarara uğrayacak ya da uğratacak şekilde davranmaz, davranamaz. Körü körüne ben cesurum, cesaretliyim şeklinde yaklaşımlar ise kişiyi hatalı yönlere götürür. Düşünceleri, duyguları, düşünce ile duyguları harmanlayıp davranışlara dökebilmesi insanı insan yapar. Cesur olup, cesaretli davranan kişiler de duygu, düşünce ve davranışlarını doğru harmanlayarak akıl-gönül süzgecinden geçirip, mantığın gücünü kullanıp kendilerini gerçekleştirir. Dolayısıyla her birinin en iyi biçimde birleşmesi mükemmel bir sonuç doğurur. 

    CESARETİNİZİ GELIŞTİRMEK ELİNİZDE 
    “Ben çekingenim, cesur davranamıyorum” demek hiç de doğru değil. Belki bunun ilk adımları çocukluk döneminde atılıyor ama cesur olmak aslında sanıldığından daha kolay. Bunun için ilk önce kişinin özgüveninin gelişmesi gerekiyor. İyi bir gözlemci olmak ve olayları doğru değerlendirmek ile başlıyor her şey. Yerinde düşünmek, aklı ve mantığı güçlendirecek şekilde hayata bakmak ve çıkarımlarda bulunmak önem taşıyor. Klinik Psikolog Yıldız Burkovik, bu konuya ilişkin şu bilgileri veriyor: “İyi bir model sahibi olmak ya da kendimizin örnek olabilmesi için çalışmak… Çünkü çalışan kişi ister evde ister işte mantığını ön plana alıyor. Akıl ile gönlü dengede tutabilmeyi başarmak gerekiyor. Topluma faydası olan kişilerin otobiyografilerini okumak, kendine dersler çıkarmak ve değerli olduğunu hissetmek cesaret duygusunun artmasına ve bunu doğru şekilde kullanmaya yardımcı oluyor. Kişinin kendisiyle mutlaka barışık olması, asla kavga etmemesi önem taşıyor. İç dünyada yaşanan kavga ve kaygı cesaretin gücünü köreltip, onu yok ediyor. Kişinin kendini değerli olarak görmesi ve inancını güçlendirmesi gerekiyor. Neyi yapabileceğimize inanırsak onu yaparız, her şey düşünceden doğar. Bu nedenle önce kendimize inanmalıyız. Daha çok bilgi edinip, her konuda konuşabilme yeterliliğine sahip olmalıyız. Çevremiz genişledikçe, kişilerle sağlıklı konuşmalar içine girdikçe, özgüvenimiz daha çok artıyor ve cesaret kendiliğinden gelişmeye başlıyor.”

    ÇOCUKKEN DAHA CESARETLİYKEN, YETİŞKİNLİKTE NEDEN DAHA ÇEKİNGEN KALIYORUZ? 
    Çocukluk döneminde kişi genellikle içinden geldiği gibi, tartmadan, değerlendirmeden hareket ediyor. Kızan çocuk bağırıp, üzülüp, ağlıyor, bazen de hırçınlaşıyor. Özellikle ilgili ailelerle büyüyen çocuklar daha cesaretli davranıyor çünkü ebeveynlerinin güven aşılaması onlara oldukça iyi geliyor. Bu duygu onların daha cesur davranmalarına da sebep olabiliyor. Çocukların cesaretini kıran ise ağırlıklı olarak arkadaş ve okul çevresinde yaşadıkları olaylar oluyor. İyi arkadaş sahibi olanlar kendilerini daha emin hissettiklerinden daha da güçleniyor. Ancak kötü arkadaşlar ve arkadaşlıklar çocukta çoğu zaman bir korku ve tehdit oluşturuyor. Çocukken takılan lakaplar, arkadaşları tarafından kendilerine söylenen yalanlar güvenlerinin kırılmasına neden oluyor. Zayıf yönlerini gören arkadaşları ya da daha büyük çocuklar tarafından aşağılanma söz konusu olursa çocukta ürkek ve çekingen davranışlar ortaya çıkabiliyor. Sonuçta en ufak bir seste sıçrayan ya da evden dışarı çıkmak istemeyen, ağlayan bir çocuk profili oluşuyor. Bu yüzden önce ailelerin, sonra da öğretmenlerinin çocuğun farklı tutumu olduğunda çok dikkatli davranıp, bunu göz ardı etmemesi büyük önem taşıyor. Dışarı çıkmayan çocuk evde asosyal davranışlar içinde kendini kapatıp ürkek, tedirgin bir çocuklukla birlikte toplumdan kopabiliyor. Buna mutlaka dikkat edilmesi, gerekli olduğunda da sorun daha büyümeden ailelerin profesyonel yardım alması gerekiyor. Böylesi olumsuz bir hayat tecrübesi geçirmiş olan çocuğun doğal olarak kaçıngan davranış içine girerek, çoğu şeye cesaret edememesi yetişkinlikte çekingen davranmasına neden oluyor. Bir diğer sebep ise öğrenme ile aklın tecrübelerini birleştirerek, daha ihtiyatlı davranmak… Zamanla çocuk her yabancıyla konuşulmaması, yakınlaşılmaması gerektiğini öğreniyor. Ailenin koruduğu, bilgilendirdiği bir çocukta ihtiyat daha küçükken kazanılmaya başlıyor. Tedbirli aileler çocuklarıyla daha yakın ilişki kurarak, sağlıklı olmayan tutum ve davranışların neler olduğunu onlara uygun bir dille anlatıyor. Dolayısıyla çocuk kendini zamanla kötü yabancılardan korumak için yollar öğreniyor. Burada önemli olansa her koşulda çocuk ile ailelerin düzenli ve sağlıklı diyalog içinde olması. Aksi takdirde çocukta korku ekilmeye başlıyor. Korku başka alanlara da yansıdıkça çocuk artık bir korku yumağı içinde kalıyor. 

    CESARET ÖĞRENİLEBİLİR Mİ? 
    Cesaret zaman içinde kişinin kendine güveninin artmasıyla pekişip, kişiliğinin bir parçası haline gelebiliyor. Her yapılan davranış kişiye olumlu olarak dönüyorsa ve çevredekiler de bu konuyu besliyorsa, doğru veya abartılı bir şekilde cesaret pompalanıyor. Çocuk zaten taklit ederek öğreniyor ve zamanla model aldığı kişi oluyor. Eğer bu model alınan kişi sağlıklı bir yetişkinse çocuk için olumlu oluyor. Aksi halde hem çocukta, hem ailede hem de toplumda istenmeyen sonuçlar doğabiliyor. Kimisinin içinde doğal bir yetenek gibi cesur davranışlar gözlenebiliyor. Ancak derinlere inildiğinde gerçekte çocuğun korkusunu göstermemeye çalıştığı, bir nevi rol yaptığı görülebiliyor. 

    CEHALET, CESARETİ HAREKETE GEÇİRİR Mİ?
    Cehalet kişiye en zarar veren durum. Cahil kişi kar-zarar hesabı yapmasını bilmeyip, mantığını tam olarak kullanamadığından her zaman hatalı davranışlar sergiliyor. Sağlıklı bir kişi ise değerlendirmeler yaparak, bunları akıl süzgecinden geçirip, doğru olanı yapıyor. Dolayısıyla ne kendisine ne de başkasına hiçbir şart altında zarar vermiyor. Cahilce bir cesaret çoğu zaman büyük zarar veriyor. Söz konusu zarar kimi zaman kişilerin ya da toplumların hayatına da mal olabiliyor. Bu nedenle birçok yerde bu kişiler kullanılabiliyor. Yapacaklarının zarar vereceğini düşünmeden hareket edeceklerinden, kolay kandırılıyorlar.

    MEDENİ CESARET DENİLDİĞİNDE NE ANLAMALIYIZ?
    Medeni cesareti olan kişiler birçoklarının kolay kolay yapamayacağını yapmaya cesaret edebiliyor. Bu, kişinin içindeki potansiyeli yerinde kullanabilmek için harekete geçebilme gücü olarak da tanımlanabiliyor. Körü körüne bir cesaret yerine, bilerek düşünerek harekete geçen bir kişinin kendi gücünü değerlendirerek aksiyon alması gerekiyor. Ancak buradaki gücün de şiddetle karıştırılmaması gerekiyor. Güçlü olmak; güçlü bakmak, güçlü düşünmek, güçlü kavramak anlamına geliyor. Medeni bir toplumda medeni cesaretli kişilerin bulunması son derece doğal. Bu nedenle medeniyetin iyi geliştiği, iyi örnek olduğu bir toplum cesaretin de daha sağlam ve güçlü olduğu bir topluluk halini alıyor. Dimdik ayakta olmak, özgüveni sağlam olarak, güçlü bir ego dengesi içinde bulunmak büyük önem taşıyor. Dolayısıyla kişilerin savunma mekanizmaları da son derece kuvvetli oluyor. Medeni cesarete sahip kişi kendi hakkını koruyup, kollayan; her söylediğinin arkasında korkmadan duran cesur bir yüreği temsil ediyor.

    KORKU, CESARETİ KIRIYOR MU?
    Korku cesareti engelliyor. Ancak korkudan korkmaktansa, onun üzerine gitmeyi öğrenen kişi gerçekte cesur olandır. Fakat korkunun üzerine gitmek bilgisizce ya da inadına gitmek anlamında kullanılmıyor. Burada kişilik özellikleri devreye giriyor. Dışa dönük ve aktif kişiler kendilerine daha çok güvendiklerinden daha güçlü hissediyor, bu da daha cesur hareket etmelerine neden oluyor. Tam tersine pasif kişiler, kişilikleri içe dönük olduğundan daha az cesaret gösterebiliyor. Bu da daha fazla ihtiyat ve temkinlilik anlamına geliyor. Birçok kişilik özelliği bulunuyor. Narsistler kendilerini çok beğendiklerinden her şeyi yapabileceklerini söylüyor. 

    CESARET EKSİKLİĞİ KİŞİNİN YAŞAMINDA NELERİ ETKİLİYOR?
    Tüm yaşamını olumsuz etkiliyor. Bazı kişiler hiçbir cesur tutum içine girmeden yaşamlarını devam ettiriyor. Bu gruptakiler suya sabuna dokunmuyor. Oysa her insanın hayatında bir şeyler gerçekleştirmesi gerekiyor; bu ister iş, ister ev, ister sosyal yaşamda olsun. Bazı insanlar sevdiği kişilere yıllarca sevdiklerini söyleme cesaretine sahip olmadıklarından, sevdiklerinin başkalarıyla evlendiğini görüp üzülüyor. Aynı şekilde ömür boyu ailelerine, yakınlarına “seni seviyorum” deme cesaretine sahip olmadığından onları kaybettiklerinde “keşke”ler içinde kayboluyor. Terfi edecekken, pasif kalıp hiç atılım yapmadığından işinde yerinde sayıyor ya da işini kaybedebiliyor. Sosyal çevrede hiç konuşmadıkları, konuşacak yerde sustukları ya da susmaları gereken yerde konuştukları için insanları, dostluklarını yitirebiliyorlar.
    Cesaretin her yerde uygun şekilde açığa çıkması gerekiyor. Kişi bir yetişkin ise bunun mutlaka bir taraftan güçlü olarak kendini göstermesi önem taşıyor. Her alanda cesaret şart olmasa da kendine güvendiği bir alanda geri çekilmek yerine cesaret sahibi olmak son derece değerli ve kişiler tarafından daha değerli görülmelerini sağlamaya yardımcı oluyor.

    CESARETLI OLMAK, DUYGULARINI FÜTURSUZCA DİLE GETİRMEKLE KARIŞTIRILABİLİYOR MU?
    Bazen! Aynı patavatsızlıkla hazırcevaplığın arasındaki farkta olduğu gibi. Her hazırcevap patavatsız olmadığı gibi, her patavatsız da hazırcevap değil. Akıl sahibi olan kişiler duygularını nerede ve nasıl söyleyeceklerini iyi biliyor. Doğru yer, doğru zaman, doğru kişiler her zaman önem taşıyor.

    Formsanté – 2015 Temmuz sayısı
    Ayşegül Uyanık Örnekal



    CEVAP VER

    Lütfen yorumunuzu giriniz!
    Lütfen isminizi buraya giriniz