Diğer
    Ana SayfaGüzellikDijital çağ estetik yaşını 15'e indirdi! Dismorfofobi nedir?

    Dijital çağ estetik yaşını 15’e indirdi! Dismorfofobi nedir?

    -

    Sosyal medya gençlerin hayatında önemli bir yer kaplıyor. Bu mecralarda kullanılan filtrelerin de etkisiyle tek tip dudaklar, çene hattı veya elmacık kemiği algısı oluşuyor. Bu algı genç kızların kendini beğenmemesine yani dismorfofobiye yol açıyor. Henüz 18 yaşına basmadan estetik operasyonlardan medet umuyorlar…

    Yazı: Selen Keçeli

    Son yıllarda yapılan araştırmalar, artan sosyal medya kullanımı ve selfie paylaşımlarının, özellikle ergen ve gençlerde beğenilme kaygısını arttırdığını; buna bağlı olarak estetik yaptırmak isteyenlerin yaşının 25’lerden 15’lere düştüğü belirtiliyor. Uzmanlar anne ve babaları “Zorunluluk taşımayan hiçbir ameliyat 18 yaşından önce yapılmamalı” diye altını çizerek uyarıyor.

    “BEĞENİLME KAYGISI GENÇLERİ ESTETİĞE YÖNLENDİRİYOR!”

    Aslında güzellik algısıyla oynanmaya sosyal medya kullanımının çok öncesinde başlanmıştı. Çocukların en sevdiği oyuncaklar arasında yer alan Barbie bebekler ve magazin programlarında dayatılanlar, güzellik algısını değiştirdi hatta tek tip haline getirdi. Şimdi ise sosyal medya, güzellik algısını çığrından çıkardı. Fotoğraflarda kullanılan filtrelerle kişiler, kendilerini idealize ettikleri şekilde değiştirip olmak istedikleri kişiye benzemek için hekimlere başvuruyor. Bu noktada kaçırılan bir nokta var; güzellik standartlarını belirleyen kim? Bu standartlar kime ve neye göre güzel? Tabii ki genç yaştaki bireyler henüz benlik gelişimlerini tam olarak tamamlayamadıkları için bu soruları soramıyor. Sosyal medyadaki efekt ve filtrelerin yoğun bir şekilde kullanılmasıyla birlikte bir noktadan sonra insanlar aynaya baktıklarında kendilerini beğenmemeye ve sürekli olarak kusur bulmaya başlıyor. Bir nevi kusursuz güzelliği arıyorlar. İşte o aşamaya gelindiğinde filtre ve efektler yetersiz kalıyor, bu da bireyleri estetik operasyonlara itiyor. Medikal estetik uzmanı Dr. Mustafa Karataş gençlerin estetik talepleri ile ilgili sorularımızı yanıtladı.

    Son yıllarda estetik yaptırma yaşının 18’in altına indiği söyleniyor. Bu konuda ne dersiniz? Ve siz bu yaş grubundaki gençlere kliniğinizde medikal estetik uygulamalar yapıyor musunuz?

    - Advertisement -

    Medikal estetik uygulamaların sayısı her geçen gün daha da katlanarak artıyor. Bununla ilgili 2022’nin ilk çeyreğinde yapılan yeni bir araştırmadan bahsetmek istiyorum. Bu araştırma için tüm Türkiye’den 602 kadın seçildi ve bu kişilere bazı sorular soruldu. Bu arada çalışmada yer alan kadınların yüzde 85’inin yükseköğrenim seviyesinde ve üzerinde olduğunu da belirtmek istiyorum. Araştırmanın sonuçlarına göre Türk kadınının yüzde 90-95’i kendisini daha iyi göstermek istiyor. Yani estetiğe olan ilgi çok fazla. İkincisi bu araştırmaya katılan her 10 kadından birinin dermal dolgu, yani hyalüronik dolgular ya da toksin uygulamaları gibi işlemlere meyilli olduğunu ve uygulamalardan faydalanmak için plan yaptıklarını görüyoruz. Bu araştırma bize 602 kadından yüzde 90’ının bu konuyla ne kadar ilgili olduğunu ve daha genç, daha çekici ve daha az yorgun görünmek için ne kadar istekli olduklarını gösteriyor. Pazar son derece büyük ve sosyal medyadan besleniyor. Bunu aktarmadan büyük resmi kavrayabilmek mümkün değil. Ben kendi klinik pratiğimde 18 yaş altındakilere herhangi bir estetik uygulama yapılması taraftarı değilim. Ancak burada medikal estetiği ve cerrahi estetiği biraz ayırmak gerekiyor. Çok küçük yaşlarda tabii ki çocuk psikiyatrının ve estetik cerrahın ortak kararıyla bir kepçe kulak ameliyatı yapılabilir. Çünkü çocuklar ilkokul döneminde, hatta sonrasındaki yıllarda birbirlerine çok acımasız davranabiliyor. Dolayısıyla çocuğun ya da gencin kepçe kulağı düzeltilebilir. Ergenlik dönemindeki bir gencin aşırı tüylenmesi vardır, doktor kontrolünde tüylenme sorununa da müdahale edilebilir. Özellikle kız çocuklarda bu önemli bir sorun haline gelebiliyor. Yani çocuğun psikolojisini olumsuz etkileyen bazı durumlarda medikal estetikten yararlanılabilir.

    Özellikle gençlerin bu estetik isteklerinin altında yatan psikolojik sebepler neler sizce? Ve sosyal medyanın etkisi ne bu konuda?

    Yine yukarıda bahsettiğim araştırmaya değineceğim. Bu araştırma 18 yaş grubuyla yapılmamış; ortalama yaş 35. 25-60 yaş arası tercih edilmiş. Ancak bize sosyal medyanın etkisi üzerine önemli bir fikir veriyor. Özellikle de ergenlik döneminde ve gençlerde sosyal medyanın ne kadar belirleyici bir faktör olduğu düşünülecek olursa… Çalışmanın bulgularına göre kadınların yüzde 80’inin sosyal medyadan etkilendiğini görüyoruz. Yani medikal estetik bir uygulamanın birine yapıldığını görerek “influenced” oluyorlar yani etkileniyorlar. Burada en büyük problem, tabii bu soruyu bir psikolog olarak değil medikal estetik uzmanı olarak cevaplayacağım, çok erken yaşta yapılan estetik uygulamaların ileride ciddi psikolojik sorunlara, beden dismorfik hastalığı denilen probleme yol açma olasılığını önemli oranda artırması. Yani bugün dudağını beğenmiyor, yarın burnunu; ondan sonraki ay gözünü beğenmiyor, sonra kilosunu… Liste uzayıp gidiyor ve bu durum sonu gelmeyen bir sinsiliğe dönüşebiliyor. Burada hekimin ve ailenin tutumu çok önemli ama asıl etkilendikleri mecranın sosyal medya olduğu unutulmamalı. Araştırmalar da bunu gösteriyor.

    Gençler en çok hangi uygulamayı yaptırmak istiyor?

    Biraz önce de belirttiğim gibi kliniğimde 18 yaş altı, hatta 18 yaş da dahil olmak üzere yanında ebeveyni ya da ailesinden biri olmadan hiçbir genci kabul etmiyorum. Hatta ben bu yaşı 20-21’lere kadar çıkartmaya gayret ediyorum, işlem yapmamak için bayağı zorluyorum. Gençler daha çekici bir görünüm elde etmek için en çok elmacık kemiği ve dudak dolgusu yaptırmak istiyor. Keskin, net bir çene hattı yaratan jawline dolgu da özellikle son yıllarda çok popüler oldu. Bu işlemlerin hepsi hyalüronik asit bazlı dermal dolgularla yapılıyor.

    Telefonundaki filtreli halini yaptırmak için gelenler oluyor mu?

    17-18 yıllık meslek hayatımda gördüğüm çok net olan şeyler var. Bence gençlerin ve çocukların ilgisini estetik uygulamalardan uzak tutmak için bu işlemleri onların yanında yaptırmamak, onların yanında bunlar hakkında fazla konuşmamak gerçekten çok önemli. Kliniğime yanında çocuğuyla gelen hastalarda, çocuğunun yanında bir işlem yapmaktan çekiniyorum. Kesinlikle onların bulunduğu ortamda hyalüronik asit dolgu, güzellik gibi kelimeleri asla kullanmamaya çalışıyorum. Hatta mümkünse çocuğun odanın dışına alınmasını istiyorum. Bu konuda anneler ve babalar maalesef çok duyarsız olabiliyor. Çocuklar sünger gibi; duydukları, gördükleri her şeyi içselleştiriyorlar ve tüm bunlar ergenlikle birlikte ortaya çıkıyor. Bu tarz estetik uygulamaların çok konuşulmaması taraftarıyım; ki çocuğun ilgisi o konuya kaymasın. Unutmayın bu konulara olan farkındalığı ne kadar düşük tutarsanız, onların da ilgisi o kadar az olur.

    AİLELERE ÖNERİLER

    Bariz ve çocuğa zorluk yaratacak koşullar mevcutsa (aşırı büyük meme, tıkalı bir burun ya da dev bir ben gibi) ve bu durumun çocuğun arkadaş ile çevre ilişkilerine zarar verdiğini gözlemliyorsak, erken yaşta operasyon olabilir. Ancak bunun dışında gencin ameliyatın olası olumsuz sonuçlarını, zorluklarını anlayabileceği döneme gelmesi beklenmeli.

    Piaget’in “soyut işlem dönemi” dediği evrede, artık gençler dünyayı az çok bir erişkin gibi anlamaya başlar. Olayların sonuçlarını ve nedenlerini kavrayabilir. Bu noktada aile uzun uzun ve tekrar tekrar bu kararı masaya yatırmalı ve neden sonuçlarını çocukla konuşmalı. Hemen evet ya da hayır dememeli; acele etmeden konuyu birlikte değerlendirmeli, gerekirse birkaç farklı doktorla görüşmeli, daha da gerekirse çocuk psikiyatristi ya da psikoloğundan bir danışmanlık alınmalı. Kolay karar verilmediğini göstermek bile önemli. Olabilecek olumsuz sonuçlar mutlaka gençle tartışılmalı. “Arkadaşım yaptırdı” veya “Şu kişiye benzemek istiyorum” gibi arzular ifade ediyorsa, bu değerlendirme süreci daha da uzun olmalı. Dürtüsel karar vermemek gerektiğini netleştirmek gerek.

    En fazla reklamı yapılan, en ucuz gibi seçeneklere dikkatle yaklaşılmalı, ebeveynlerde gençten bağımsız bu ameliyat nedir, her şey yolunda gitmez ise neler olur araştırmalı. Bilgilenmeli ve çocukları ile bu bilgileri paylaşılmalı. Mümkünse her iki ebeveynin de karar tartışmalarına katılması, önce kendi aralarında da bir fikir birliği oluşturması uygun olur.

    DİJİTAL ÇAĞIN EN YAYGIN HASTALIKLARINDAN OLAN SOSYAL MEDYA DİSMORFOBİSİ

    Ne yazık ki artık normalde nasıl göründüğümüzün ve ne olduğumuzun önemi yok; önemli olan sosyal mecradaki yansımalarımız. Orada güzelsek, ‘standart’ı karşılıyorsak güzeliz. Ama bu genç yaştaki insanlar için bir tehlike değil mi?

    Sosyal medyanın güzellik standartlarının oluşturduğu baskı, bireyleri fiziksel görünümlerini değiştirmeye iterken psikolojilerini bozuyor. Hal böyle olunca bireyler sosyal medya dismorfofobisi ile karşı karşıya kalıyor. Bu hastalığın temelinde ise siber zorbalık yer alıyor. Gençler, birbirlerinin sosyal medya mecralarında paylaştıkları fotoğrafları eleştirip dalga geçiyor. Gençlerin yaşadığı bu baskı dismorfofobi sorununa sebep oluyor.

    Sosyal medya dismorfofobisiyle savaşan bireyler kendilerini yetersiz ve çirkin hissetmeye başlıyor. Bu da depresyon, yeme bozuklukları, anksiyete ve bazen de intihara varan kötü sonuçlar doğuruyor. Bu nedenle sosyal medya kullanımı sağlıksız bir hal almaya başladığında, bağımlılığın bir şekilde azaltılmasında fayda var.

    Dijital çağın hastalıklarından olan ‘Sosyal Medya Dismorfofobisi’, en çok 16-24 yaş arasındaki kişileri tehdit ediyor. ‘Kusursuz güzellik hastalığı’ olarak tanımlanan hastalık, sosyal medya mecralarında efekt kullanılarak çekilen fotoğrafların paylaşılması sonucu, kişinin artık aynadaki görüntüsünü beğenmemesi ve kusur bulması olarak açıklanıyor.

    Günde ortalama sekiz saatten fazla zaman geçirilen sosyal medyada sürekli efektler kullanılması sonucu kişi gerçeklik algısından uzaklaşıyor. Aynadaki görüntüsünde kusur araması, efektli fotoğraflarına benzeme arzusu olarak tanımlanıyor. İnternetin kolay ulaşılabilirliği ve oluşturduğu bilgi kirliliği nedeniyle bireyleri daha fazla içine çektiği ve yarattığı sanal dünyayla gerçeklik algısından uzaklaştırdığı bir gerçek.

    DİJİTAL ÇAĞIN HASTALIĞI: DİSMORFOBİ

    Digital çağın en tehlikeli hastalıklarından biri olan dismorfofobi nedir? Gençlerdeki estetik takıntısının altında yatan psikolojik sebepler neler? Ve daha pek çok şeyi Psikiyatr Prof. Dr. Işın Baral Kulaksızoğlu ile konuştuk…

    “Her ne kadar ülkemizde yıl başına düşen ergen estetik ameliyat sayıları tam olarak bilinmese de artarak devam ettiği kesin. Yaş günü hediyesi olarak gençlerin plastik cerrahi talep ettiklerini, aile içinde ameliyat isteği nedeniyle ciddi çatışmaların yaşandığını veya bir gencin kendinde hatalı veya eksik bulduğu bir dış görünüş unsuru için okul veya arkadaş ilişkilerinin bozulduğunu sıkça duyar olduk. En sık baş vurulan yöntemler görebildiğim kadarı ile burun yaptırma, kulak düzeltme, meme operasyonları (küçültme, büyütme veya erkeklerde aldırma), akne ve yara izleri için cilt düzeltilmesi ile sıralanabilir.

    Nedenlerine bir göz attığımızda şu olasılıklarla karşılaşıyoruz. Sosyal medya yüzleri bedenleri ve dış görünüşlerini çok öne çıkarıyor. Normal şartlarda iletişim kurarken kendi yüzümüzün farkında değiliz oysa sosyal medya üzerinden iletişim kurarken karşı taraf kadar kendi yüzümüze de odaklanıyoruz. Çok yakından uzun uzun bakınca da aslında çok anlamlı olmayan kişisel farklılıklar bir hata gibi göze çarpabiliyor.

    Medyadaki güzellik algısı da son derece yapay ve sorunlu ama genç dimağlar bu tuzağa kolayca düşüp bir ünlünün aşırı dikkatle çekilip, fotoşoplanmış görüntüsünü idealize edebiliyor. O ünlü kişiye benzemek onları mutlu edecek yanılgısına düşüyorlar. Takipçi ve hayran biriktirmek için dış görünüş odaklı modeller daha öne çıkarılıyor. ‘Sosyal medya dismorfofobisi’ denilen deyim de genel olarak bu mecralarda en güzel görünme kaygısı ile bir kişinin gerçekte olmayan, var olduğunu sandığı bir bedensel kusur ile aşırı uğraşması ya da bir beden kusuru varsa bile bunu aşırı abartmasını tanımlar. Dismorfofobi terimi ilk kez ‘görünüşü normal olmasına rağmen hastanın hissettiği öznel bir çirkinlik veya kusur hissi’ olarak 1880’lerde İtalyan psikiyatrist Enrique Morselli tarafından tanımlandı. Bu durum ergen kızlarda daha sık olduğu söylense de erkeklerde de artıyor. Gerçeklik algısından uzaklaşma ile başlayan bu durumda, kişiler kendilerini çirkin ve kusurlu olarak algılıyor. Takıldıkları bedensel kusuru dünyanın en baş edilemez sorunu gibi görmeye başlar ve utanç duydukları bir takıntıya dönüştürebilirler. Bu durum, bedenin herhangi bir bölümü, uzvu için geçerli olabilir. Toplumumuzda farklılar gerek düşüncede gerekse giyim kuşamda gerekse dış görünüşte kabul görmüyor. Bir tornadan çıkmış gibi aynı düşüncede, aynı dış görünüşte olup, büyük bir grubun parçası olmak ise destekleniyor. Gençlerde bedeni ve yüzü ile çok fazla uğraşmak toplumda kabul edilme kaygısının ve arzusunun bir yansıması olarak ortaya çıkıyor. Kendi bedeninde mümkün olmayan “mükemmeli aramak”, en hatasız hatlara kavuşmak arzusu ve bedeni ile obsesif bir şekilde uğraşmak da gençleri plastik cerrahiye yönlendirebiliyor. İdealize edilen ama var olamayacak beden algıları, çocukluktan bazı bebek çeşitleri, hatalı oyuncak seçimleri ya da oyunlardaki karakterlerin hatları ile gençlerin beyinlerine kazınıyor. Mükemmeliyetçilik ve bedenle aşırı uğraşı maalesef kısa zamanda da kontrolden çıkıp tekrarlayan operasyonlara ve psikiyatrik hastalıklara yol açabiliyor. Gençlerin bazen birbirlerine ‘acımasız’ olduğu da söylenebilir. Sosyal medya ortamında karşı tarafın ne hissedeceğine empati yapmak kolay değil ve çok acıtıcı cümleler rahatça kurulabiliyor “Aaa bak, kanca burunlu veya kepçe kulaklı” gibi yargılayıcı yorumlar da gençleri operasyonlara yöneltebiliyor. Öte yandan arkadaş baskısı o grubun bir parçası olmaya devam edebilmek arzusu da bir faktör olabilir. Bu tür bir ameliyatı ödeyebilen, yaptırabilen ekonomik güçte olmak, ailesini bunu ikna etmiş olmak tıpkı bir marka telefon taşımak gibi bir statü simgesi de olabiliyor.

    “Bugün dudağını beğenmiyor, yarın burnunu; ondan sonraki ay gözünü beğenmiyor,
    sonra da kilosunu…”

    Gençler kendine güvenlerinin artması ve kendilerini daha değerli hissetmek bulundukları toplulukta dış görünüşleriyle öne çıkmak ve bunun altında yatan derin bir sevilme, takdir edilme ihtiyacı için de plastik cerrahi talep edebiliyor. Toplumun bazı kesimlerinde plastik cerrahi operasyonu geçirmek adeta ‘yeni normal’. Dolayısıyla pek de düşünülmeden ebeveynler çocuklarına kolaylıkla izin verebiliyor. Ailelerin konuyu çocukları ile iyice ele almadan kolaylaştırması uygun değil. Operasyon geçiren gençlerin fazlası ile (+) feedback ile desteklenmesi bu durumu pekiştiriyor.”

    İLGİLİ İÇERİKLER



    CEVAP VER

    Lütfen yorumunuzu giriniz!
    Lütfen isminizi buraya giriniz