Tüp bebek yöntemiyle hamile kalsaydınız ve doktorlarınız çoğul gebeliğin sağlığınızı tehdit ettiğini belirterek, redüksiyon (indirgeme) işlemini önerseydi ne yapardınız? Diğer bebeklerinizin yaşama şansını artırmak için kabul eder miydiniz, yoksa anne yüreğiniz tüm riski göze alarak tümünü doğurmaya mı karar verirdi? İşte bu kararı vermek zorunda kalan iki anne yaşadıklarını anlatıyor…
| |
Şöyle bir sahneyi gözünüzde canlandırın. Tüp bebek merkezindesiniz ve beklediğiniz müjdeyi alıyorsunuz; Hamilesiniz. Üstelik dördüz annesi olacaksınız.! Nihayet, uzun yıllar özlemle beklediğiniz hayaliniz gerçek oluyor. Ancak, doktorunuz gerekli uyarıyı yapmakta gecikmiyor: "İkinin üzerindeki çoğul gebeliklerde, özellikle dördüz ve sonrasında bebeklerin erken doğma riski ileri derecede artıyor. Bunun sonucunda bebekleriniz prematüre doğabiliyor, hatta yaşamlarını bile yitirebiliyor. Üstelik sizin sağlığınız da ciddi risk altına girebiliyor. Bunun aksine redüksiyon yaptığımız takdirde, bu riskler büyük oranda düşüyor." Redüksiyon da ne dediğinizi duyar gibiyim. Doç. Dr. Bülent Urman, redüksiyonu şöyle anlatıyor: "Seçilen bebeğin kalbine veya göğüs boşluğuna ultrason gözlemi altında potasyum klorür enjeksiyonu yapılması esasına dayanıyor. Enjeksiyon uygulandıktan sonra bebeğin kalbinin durması bekleniyor. İşlemden 48 saat sonra yapılan bir kontrol ile işlemin başarılı olup olmadığı teyit ediliyor." İşte, anne ve babanın belki de hayatlarında almaları gereken en zor kararlardan biri. Redüksiyon işlemine karar verdiğiniz takdirde, rahminizde kalan ikiz ya da üçüzlerinizin yaşama şansları büyük ölçüde artacak, sizin sağlığınız da riske girmeyecek. Ancak, diğer taraftan seçilecek olan bir ya da iki bebeğinizin kalbinin durması sağlanacak. Üstelik, şansları düşük olsa da bu bebeklerin yaşama olasılığı da var aslında.
Devamı 2005 Mayıs sayısında…