Diğer
    Ana SayfaPozitif"Pozitifçilik oynamıyoruz; gerçekten mutluyuz”

    “Pozitifçilik oynamıyoruz; gerçekten mutluyuz”

    -

     

    Bu arada erken yaşta yolunuzu çizip başkalarına yardım etmeye başladınız. Yaşınızla ilgili eleştiri aldınız mı hiç? 

    Eskiden oluyordu ama artık almıyorum. Herhalde yaşlanıyorum… 18 yaşındayken eğitim vermeye başladım. Karşımda koca insanlar oluyordu, bu çocuktan ne öğreneceğiz diye düşünüyorlardı. Genç olmam artık negatif değil, tam tersi pozitif, eğlenceli bir etki yaratıyor. Çünkü “Mutlu olmanın yedi yolu” diyen bir adam yok karşılarında. Gerçekten aşık olan, kalbi kırılan, kızan, gülen, espri yapan, çok canlı, çok yaşayan birisi var.

     

    Sizin içsel yolculuğunuz 18 yaş öncesinde nasıl başladı peki?

    - Advertisement -

    Zor inanan bir insanım; çok düşünen, çok sorgulayan biriyim. 12 yaşında kendimle ilgili bir şeyler hissetmeye başladım. Sorgularken biri tarafından keşfedilip eğitildim.

     

    Neydi o ilk eğitim?

    İlk eğitim biraz enerji ve psikolojinin yer aldığı, insanların yeteneklerinin ortaya çıkmasını içeren basit bir eğitimdi. Oradan kopma başladı. Çünkü ben çok özgür ruhlu bir insanım. İnandığım şeyin de peşinden giderim. Hani bu sadece içsel yolculuğumla değil, hayatımla ilgili. Birini seversem dünyanın öbür ucuna gidip, onu elimde çiçekle de karşılayabilirim. Elimden geleni yaparım. Tüm kültürlerin öğretilerini elimden geldiğince, olabildiğince derinlere inerek öğrenmeye çalışıyorum. Tüm bu süreçte hakikatin her yönden yaklaşımını görmeye çalıştım. 18’imdeyken babam trafik kazası geçiriyor, o büyük bir yıkım ama bir yandan da uyanış… Çünkü orada aslında babamın sağlık durumunun nasıl kötüye gittiğini, neler olabileceğini, fizik tedavi uzmanlarının nasıl onu ayağa kaldırdığını, bütün o süreci yaşama şansım oldu. Bir mühendis olacakken, fizik tedavi uzmanı olmaya karar veriyorum. Eğitimler verip, para biriktirip Avustralya’ya, Mısır’a gidiyorum. Sonra annem hasta oluyor, tabii o da büyük bir yıkım ve bir o kadar da inanılmaz bir deneyim. Çünkü binlerce insana yardım etmiştim o zamana kadar ve annem konusunda kendimi çaresiz hissediyordum. Birinci derece yakınlara terapi yapılamayacağını birebir deneme şansım oldu. Yaşadıklarım gelişimim için çok önemliydi.

     

    Sizinle birlikte nefes almayı doğru öğrendik diyelim; hayatımızda neler değişecek?

    Adrenalin gibi parasempatik sinir sistemini uyaran hormonlar, negatif düşünce yapısını besler. Bu gelecekle ilgili negatif plan yapma veya geçmişle ilgili travmalara takılma olarak kendini gösterir. İkisi de bizim beta beyin dalgası dediğimiz, beyin dalgasının yarattığı etkidir. Diyelim bir hayvansın ve başka bir hayvan sana saldırıyor, hayatın tehlikede. Kartaldan kaçan bir fare ağaca çıkmaz, toprağın dibine girer. Timsahtan kaçan bir antilop nehre gitmez. Bunlar önceden öğrenilmiş verilerdir. Sürekli o beyin dalgasında kaldığımız için ya ileriye gidip endişeleniyoruz, ya geçmişe gidip hayıflanıyoruz. Arası yok.

     

    Saldırı karşısında geçmişten gelen bilgiler mi devreye giriyor?

    Çok basit bir örnekle açıklayayım; karanlık bir yer vardır ve orada yankesiciler vardır. O sokağa girerken “Burası çok karanlık, ben girmeyeyim” demen, haklı bir savunmadır. Ama önceki erkek arkadaşınla travma yaşadın diye “Bütün erkekler kötüdür” demen, fazla kullanım ve yanlış tümevarımlar çıkartmanın sonucudur. Bu normal bir şey değil. Bütün erkeklerden veya bütün ikili ilişkilerden kaçamazsın. Bizim ilk yaptığımız yanlış bilgilerin olduğu o toprağı değiştirmek. Bu İnsana Güven’in birinci aşamasını oluşturuyor. Sonrasında bedendeki “chi/ki” enerjisinin kullanılması öğretiliyor. Devamında zihin gücünü kullanmak anlatılıyor. Zihinlerinde yarattıkları objelere temas ediliyor. 

     

    Kalabalık topluluklara yaptığınız seminerlerde bireysel fayda sağlamak zor değil mi? O kadar kişiyle aynı sorunları yaşamıyoruz sonuçta…

    Eğitimlere gelip bireysel fayda sağlamadığını düşünen bir insan olursa, ücretimizi sorgusuz, sualsiz iade ediyoruz. 12 senede 52 bin kişide, sıfır iademiz var. Seminerde katılımcıyı ayağa kaldırıp “Sende şu var” demiyorum. Biri soru soruyor; o kişiyle ilgili çok özele inmeden gruba yarar sağlayabilecek paylaşımlar yapılıyor. 

     

    “İllüzyonu Aşmak” adlı seminerden çıkıp da dönüşen insan ne oluyor?

    Sonucunda kesinlikle ve kesinlikle sağlığında ciddi değişimler oluyor. Bunu açık ve net söyleyebilirim. İkinci olarak ilişkilerin çok daha iyi hale geliyor. Sadece ikili ilişki değil; iş hayatın, etrafla, ailenle, çalışanınla ilişkin… Bu durum otomatikman maddi kaynak ve keyif yaratıyor. Başardıkça daha iyi hissediyorsun, daha iyi hissettikçe ve paylaştıkça daha da güzel hissetmeye başlıyorsun. Bizim buradaki amacımız hem maddi hem manevi anlamda insanların hayatını değiştirmek. 400-500 hastam var. Bana bazen “Param yok, işim yok, çok borcum var” diyorlar. “Gel, yaşamın değişsin. Bu paranın 100 katını kazanıyor olacaksın. Müsait olduğun zaman, istediğin şekilde verirsin. İstemiyorsan da vermezsin” diyorum. O insanların yüzde 100’ü bize parayı ödedi, yüzde 50’sinden fazlası başka insanlara burs verdi.

     

    Çalışmalarınızla ilgili bir kitap çalışmanız var mı?

    “Aşkın İstilası” adlı kitabım çıkıyor. İnsanın kendinde başlayıp, kendinde biten bir yolculuğundan bahsediyorum. İçinde şifreler; insanın yaşamını değiştirecek bir sürü uygulama var. 

     

    Son olarak sizin amacınız nedir?

    İki amacım var. Bir tanesi aslında kendime oyun arkadaşları yaratmak. İkincisi ise bambaşka bir dünya oluşturmak. Doğaya davranışımızdan insanlarla ilgili alacağımız sorumluluklara,  hayvanlara karşı yapılan zulümden ağaç ekmeye kadar değişmesi gereken çok şey var. Ben verdikçe geliştiğimi gördüm. Her insanla bir serüvene giriyorum, o insan dönüştükçe dünya da dönüşmeye başlayacak.

     

    Yazı: Deran ÇETİNSARAÇ

    Pozitif Dergisi Sayı 5

     



    Önceki İçerik
    Sonraki İçerik

    CEVAP VER

    Lütfen yorumunuzu giriniz!
    Lütfen isminizi buraya giriniz