Doğal tıp denilince dünyada en çok kabul gören isimlerden olan Dr. Michael Murray, yaşam kalitesini olumsuz etkileyen tüm sorunların cevabının doğal tıpta olduğunu söylüyor. Ünlü doktor yeşil kahve çekirdeğinin zayıflamaya etkisinden cilt güzelliğinde hyalüronik asidin katkılarına kadar yaşam kalitesini artırmanın doğal ve işe yarayan yollarını anlattı.
GÜNLÜK HAYATIMIZDA EN ÇOK NELER SAĞLIĞIMIZI BOZUYOR?
Sağlıklı bir yaşam tarzı, insanın yaşamının kalitesini ve uzunluğunu olumlu yönde etkiliyor. Sağlık düzeyimizin belirlenmesinde beslenmenin de oynadığı rolün önemi giderek daha iyi anlaşılıyor. Bazı beslenme alışkanlıklarının, çok çeşitli hastalıklara neden olabileceği gibi hastalıkları önleyebileceği de kabul ediliyor. Yağ oranı yüksek bir beslenme tarzının (özellikle de yükek miktarda doymuş yağ ve kolesterol içeren) çeşitli kanser türleri ve kalp-damar hastalıklarının gelişim riskiyle ilişkili olduğu çok sayıda çalışma ile ispatlandı. Rafine edilmiş şekerler ve basit şekerler (mısır şurubu, bal, beyaz üzüm suyu vs.) vücudun kan şekeri kontrolü ve diğer kontrol mekanizmaları üzerinde olumsuz etkiler yaratıyor. Şeker tüketimi, diyabet, insülin rezistansı, hipoglisemi gibi kan şekerini birebir etkileyen hastalıklara sebep olurken ikincil olarak depresif bir ruh hali, adet öncesi sendrom ve başka sağlık sorunlarının temelini de oluşturuyor. Yeterli sıvı (su) almamak vücuda büyük stres yüklüyor. Bu durumda böbrek işlevlerinin etkilenmesi, safra ve böbrek taşlarının oluşması muhtemeldir. Bağışıklık işlevlerinin zarar görmemesi gibi hayati fonksiyonlarımızın devamlılığı için su tüketiminin yeterli olması gerekiyor. Sigara içmek, kanser ve kalp hastalıkları açısından en önemli risk faktörü. Bu hastalıklar dünyada ölüm nedenlerinin başını çekiyor. Egzersiz yapmıyor olmak ve fazla kilo obezite, diyabet, metabolik sendrom gibi hastalıkların temelini oluşturabiliyor. Uykusuz kalma ve uyku kalitesinin azalması, depresyon, kronik yorgunluk sendromu ve fibromiyalji gibi bazı sorunlara sebep oluyor.
BU ETKENLERDEN NASIL KORUNURUZ?
Yaşam tarzının özünde seçimler yapmak var. Sağlık, alışkanlık haline gelmiş günlük seçimlerimizin sonucudur. Sağlıklı olmak istiyorsanız, sağlıklı seçimler yapmanız yeterli. Temelde bitkisel olan aşırı et içermeyen bir beslenme tarzı benimseyin, yağ tüketiminizi azaltın, lif oranı yüksek, esansiyel yağ asitlerince (EPA ve DHA) zengin, antioksidan besinler tüketin, rafine edilmiş şeker tüketimini sıfıra indirin, tarım ilaçlarına olabildiğince az maruz kalın, az tuz, bol potasyum alın, günde en az 1,5 litre su için, sigara içmemeyi tercih edin, keyif aldığınız fiziksel aktiviteleri belirlemeyi ve sık sık bu aktiviteleri yapmayı seçin. Geceleri iyi bir uyku çekmeyi bir öncelik haline getirin ve rüyalarınızla eğlenin. Bu basit seçimlerin sağlığınıza ve yaşam kalitenize çok büyük etkileri olacak.
DIŞ ETKENLER MI YOKSA PSİKOLOJIMIZ MI BİZİ DAHA FAZLA HASTA EDİYOR?
Aslında bu bir kısır döngü. Günlük hayatımızda birçok olumsuz dış etkene maruz kalıyoruz. Bu dış etkenler zaman zaman psikolojik olarak da bizi olumsuz etkileyebiliyor ve hastalıklara daha açık olmamıza neden olabiliyor. Burada asıl önemli olan olaylara bakış açımız yani zihinsel tutumumuz. Çünkü sağlığımızın en üst düzeyde olabilmesinin asıl temeli, pozitif zihinsel tavra sahip olmaktır. Pozitif bir bakış açısı sağlıklı olmanın dört temelinden biri. Diğer alanları; sağlıklı yaşam tarzı (egzersiz, uyku alışkanlıkları gibi), sağlıklı beslenme ve ilave destekler olarak sıralayabiliriz. Temeliniz sağlamsa, “sağlıklı olmanın dört temeli”ni güçlendirmeye odaklandığınızda sağlıklı olmak ve sağlıklı kalmak genelde oldukça kolay. Bu dört temeli, bir masanın dört bacağına benzetebiliriz. Üstüne yüklenince masanın devrilmesini istemiyorsanız, dört bacağın dördünün de sağlam ve kuvvetli olması şart.
Dünyanın en güvenilen naturapati doktorlarından Dr. Michael Murray, sağlıklı ve uzun yaşamın sırlarını geçtiğimiz aylarda İstanbul’da anlattı. Tıp dünyasında referans olarak kabul edilen “Doğal Tıp Ansiklopedisi”nin de yazarı olan Dr. Murray, adet döneminden strese, unutkanlıktan ödeme kadar kadınların en çok yaşadığı sağlık durumlarına en etkili çözüm yollarını sadece Formsanté okurları için sıraladı.
Kan şekeri kontrolü ve insülin direncinin iyileştirilmesi için gerekli adımlar ise şu şekilde sıralanıyor:
• Glisemik indeksi düşük diyetle beslenmek: Şekerden uzak durmak, ekmek ve diğer karbonhidratların porsiyonlarını küçültmek, lifli besinlere ağırlık vermek.
• Krom takviyesi kullanmak: Günde 200-400 mcg krom kullanımı, insülin direncinin azaltılması için gerekli.
• Stresi azaltmak: Stres altındayken açlık krizinin arttığı, bu nedenle stresi dengelemek gerektiği biliniyor.
• Acıkmaya izin vermemek: Düşük kalorili ara öğünler tüketin.
• Hareket etmek: Günde en az 30 dakika egzersiz yapın.
• Yemeklerinizin ve alışverinizin planını yapmak: Günlük mönünüzü planlayın ve mutfağınızda sağlıklı gıdalara yer verin.
D vitamini neden önemli? Eksik olduğu durumlarda sağlığımıza etkileri neler?
Vücudumuzda yaklaşık olarak 2000 kadar geni etkileyen ve birçok fizyolojik fonksiyonun (kemik oluşumu ve onarımı, bağışıklık, diyabet, hipertansiyon, kanser vb.) gerçekleşebilmesi için gerekli olan bir vitamin. Eksik olduğu durumlarda depresyon, otoimmün hastalıklar (diyabet ve romatoid artrit vb.), osteoporoz, raşitizm, yüksek enfeksiyon riski, kaslarda güçsüzlük gibi pek çok önemli rahatsızlıkla karşılaşılması kaçınılmaz oluyor.
AÇLIK KRİZLERİNİ BASTIRMAK İÇİN NELERDEN FAYDALANABİLİRİZ?
Açlık krizi irade ile ilişkili değildir. Vücut bizi yemek yemeğe yönlendiren muhteşem bir mekanizmaya sahip. Örneğin beynimiz kan şekerine karşı oldukça duyarlı. Yemek yiyemediğimiz durumlarda birçok kimyasal madde kan şekeri seviyelerini arttırmak için salgılanıyor. İntestinal sistemimiz ve yağ hücreleri hormonlar salgılar ve bu da bize yemek yeme vaktinin geldiğini söyler.
Kilo kontrolü problemi olmayan bireylerin hormonlar, peptidler nörotransmitterler, kandaki şeker sirkülasyonu gibi açlık kontrol bileşenleri bulunuyor ve normal kiloda olan bireylerin sağlıksız besinlere karşı istekleri genellikle olmuyor. Ancak aşırı kilolu ve obez bireylerde yağ hücreleri en geniş halini almaya başladığında açlık kontrol sisteminde de değişiklikler olmaya başlıyor. Özellikle açlık krizinin başlaması ile ilişkili olan insülin direncinde bozulmalar meydana geliyor. Bu nedenle açlık krizinin ortadan kaldırılması için gerekli olan ilk adım insülin direncinin düzenlenmesidir.
Zayıflamayla ilgili neler yapılmasını tavsiye ediyorsunuz?
Kilo kontrolünün temelini alınan ve yakılan kalori dengesi oluşturuyor. Doğru beslenme ve egzersiz, sağlıklı kilo kaybı için şart. Kilo verme sürecini desteklemek için kalori kontrollü bir beslenme programı ve düzenli egzersiz ile birlikte kilo kaybına yardımcı doğal besinlerden faydalanabilirsiniz.
CİLDİMİZE İYİ GELECEK NELER YAPABILİRİZ? YEDİKLERİMİZİN KIRIŞIKLIKLARIMIZA ETKİSİ VAR MI GERÇEKTEN?
Yaşlanmaya neden olan birçok faktör bulunuyor. En önemlileri, genetik yatkınlık, çevresel faktörler (çevreden maruz kalınan toksinler, güneş, yaşam koşulları) gibi. Bunların haricinde kanser, kalp damar hastalıkları, diyabet gibi birçok hastalık ve stres erken yaşlanmaya neden oluyor. Bu nedenle yaşam tarzımızda yapılacak olan değişiklikler sağlıklı yaşlanmanın temelini oluşturuyor. Öncelikle hastalıklardan korunmak, stresten uzak durmaya çalışmak gerekli. Bunun için düzenli beslenmek, yaşa uygun egzersiz yapmak ve antioksidan takviyeleri kullanmak oldukça önemli.
Cilt, yaşlanma belirtilerinin gözlendiği en belirgin dokudur. Hücrelerin dış etkenlerden korunmasına destek olmak ve sağlıklı yaşamalarına devam edebilmelerini sağlamak için antioksidan içeriği yoğun besin takviyelerini kullanmak gerekli. Cilde en iyi gelen besinler arasında zeytin, nar, çilek ve üzüm yer alıyor.
ÇİNKO, DEMİR VE B VITAMİNİNİN KADINLARA ETKİSİ NASIL? EKSİK OLDUKLARINDA NASIL ETKİLİYORLAR?
Kadınların yüzde 30’u ile 40’ını etkileyen adet öncesi sendrom (PMS) kadınların her ay yaşam kalitesinin düşmesine yol açıyor. Araştırmalar, PMS hastalarının belirti göstermeyen kadınlara göre yüzde 62 daha fazla rafine karbonhidrat, yüzde 275 daha fazla rafine şeker, yüzde 79 daha fazla süt ürünü, yüzde 78 daha fazla sodyum, yüzde 53 daha az demir ve yüzde 52 daha az çinko tükettiklerini gösterdi. Ayrıca B kompleks vitaminlerinden biri olan B6 vitamini de, kadınlar için oldukça önemli. Yine yapılan birçok çalışma, B6 vitamini kullanımının PMS semptomlarını gidermede olumlu sonuçlarını gösterdi. PMS hastası kadınlarda çinko düzeyleri düşük çıkıyor. Çinko, cinsiyet hormonları dahil birçok vücut hormonunun doğru çalışması kadar, bu hormonların salgılanmasının denetlenmesi için de gerekli. Çinko, prolaktin salgılanmasını denetleyen en önemli faktörlerden biri. Düşük çinko düzeyleri prolaktin salgılanmasını artırıyor, yüksek çinko düzeyleri ise baskılıyor. Yüksek prolaktin düzeyleri de PMS ile ilişkili. Kadınlarda sık karşılaşılan demir eksikliği, aneminin en yaygın nedenlerinden biri. Ancak demir eksikliğinin en son safhası anemidir. Enerji üretiminde ve metabolizmada bulunan demire bağımlı enzimler, düşük demir seviyelerinde ilk etkilenecek olanlardır. Çocuk doğurma yaşında olan kadınlarda kan kaybı, demir eksikliğinin ana nedeni. Bu kan kaybının sebebi çoğu zaman adet kanaması oluyor. Ayrıca demir eksikliğinin aşırı adet kanamasının başlıca nedenlerinden biri olması da ilginçtir. Demir eksikliği anemiye, aşırı adet kanamasına, öğrenme bozukluklarına, zayıf bağışıklık işlevine, enerji seviyesinin ve fiziksel performansın düşmesine neden olabiliyor. Bazı araştırmacılar, önemsiz demir eksikliklerinden meydana gelen aneminin bile enerji seviyelerinde, fiziksel çalışma kapasitesinde ve üretkenlikte düşüşe neden olduğunu açıkça gösteriyor.
İŞE YARAYAN DOĞAL DESTEKLER
STRES-ANKSİYETE
Stres ve anksiyete varlığında vücudumuzda C vitamini, pantotenik asit (B5 vitamini), B6 vitamini, çinko ve magnezyum minerallerinin seviyeleri düşüyor. Bu temel vitamin ve mineral gruplarını içeren desteklerden yararlanabilirsiniz. B kompleks vitaminleri ya da yeterli dozlarda vitamin ve mineral içeren multivitamin destekleri tercih edebilirsiniz. Ayrıca Kore ginsengi ve Sibirya ginsengi gibi adaptojenik yani strese karşı dayanıklılığı arttıran bitki ekstreleri de kullanılabilir. Ginseng türleri canlılığı sağlamak, enerjiyi arttırmak, zihinsel ve fiziksel performansı yükseltmek, stresin olumsuz etkilerini önlemek ve vücudun stres yanıtını düzenlemek amacıyla kullanılıyor.
Anksiyete, sinirsel gerginlik ve stres gibi durumlarda destekleyici olarak adaptojenik bir bitki olan Rhodiola rosea’dan yararlanılabilir. Rhodiola zihinsel ve fiziksel strese karşı uyumu arttırmaya yardımcı olurken, yorgunluk belirtilerinin giderilmesinde, eğer varsa dikkat eksikliği gibi problemlerin hafifletilmesinde, anksiyete şikayetlerinin azaltılmasında destek sağlıyor.
Anksiyetenin daha yoğun yaşandığı dönemlerde 5-HTP kullanımı tavsiye ediliyor. 5-HTP, serotonin öncülü bir madde; beyinde serotonine dönüştürülüyor, vücutta serotonin eksikliğine bağlı problemlerde destek olarak kullanılıyor. 5-HTP stresle başa çıkabilmek, anksiyete, depresyon ve sinirsel gerginlik gibi durumların azaltılması için kullanılabilen bitkisel kaynaklı bir madde.
ADET DÖNEMİ
Menstrual dönem öncesi tekrarlanan bazı durumlar kadınları bu dönemde oldukça zorlayabiliyor. Özellikle bu dönemde artan östrojen/progesteron seviyeleri buna neden oluyor. E vitamininin PMS’de görülen sinir gerginliği, baş ağrısı, depresyon ve uykusuzluk gibi problemleri azaltabildiği görüldü. GLA (gama-linoleik asit) içeren keten tohumu ya da hodan yağı gibi bitki yağları bu dönemde yağ asidi dengesi ve prostaglandin dengesizliklerini gidermekte öneriliyor. Fitoöstrojenik özelliklere sahip karayılan otu bu alanda güvenle tercih edilebilecek bir bitki. Dong quai ya da hayıt gibi bitkiler de semptomların hafifletilmesine yardımcı oluyor.
UYKUSUZLUK
Psikolojik ya da çeşitli etkenler (yiyecek, içecek ve ilaçlar) uykusuzluğa neden olabiliyor. Uykuya dalma süresini kısaltan ve gece uyanma sıklığını azaltan 5-HTP, uykuyu getiren serotonin seviyelerini yükselttiğinden önemli bir tercih oluyor. 5-HTP, REM uyku süresini ve derin uykunun süresini artırdığından uyku verimliliğini de artırıyor. Araştırmalar kediotu bitkisinin (Valerian Root) de uyku kalitesini iyileştirdiğini ve uykusuzluğu giderdiğini doğruluyor.
YORGUNLUK
Kronik yorgunluğun tedavisinde besin destekleri önem taşıyor. Herhangi bir besinin eksikliğine bağlı yorgunluk semptomları ortaya çıkabiliyor. CoQ-10 (Koenzim Q-10), magnezyum, B vitaminleri, Sibirya ginsengi gibi destekler öneriliyor.
CoQ-10: Koenzim Q-10, vücutta doğal olarak bulunan güçlü antioksidan bir madde ve hücrelerde enerji üretiminde rol oynuyor. Antioksidan koruma sağlama ve enerji üretimini destekleyici olarak günlük kullanımı tercih ediliyor.
Magnezyum: Magnezyum eksikliği kronik yorgunluk sebeplerinin başında geliyor. Magnezyum destekleri ile enerji seviyelerinde büyük oranda iyileşme sağlanıyor.
B vitaminleri: Tüm B kompleks vitaminleri enerji üretim mekanizmasında görev alıyor. B vitaminlerince zengin beslenme veya B vitamini destekleri gün içerisinde yaşanan yorgunluk ve halsizlik semptomlarını giderebiliyor.
Sibirya ginsengi: Adrenal işlevleri desteklemesi ve strese karşı vücudun direncini artırması ile günlük hayatta stres kaynaklı yaşanan yorgunluğa karşı faydalı etkiler sağlıyor.
UNUTKANLIK
B vitaminleri, amino asitler, kolin ve lesitin, esansiyel yağ asitleri ve Ginkgo Biloba unutkanlık problemlerinde fayda gösteriyor.
Ginkgo Biloba: Japonya’da yetişen Ginkgo Biloba (Japon eriği) özellikle baş ve boyun bölgesindeki damarlarda kan akışını düzenleyerek beyine daha fazla oksijen ve glikoz ulaştırılmasına yardımcı oluyor. Beyindeki nörotransmitter aktivitesine de etki ederek unutkanlık, yaşa bağlı olarak görülebilen demans, Alzheimer gibi hastalıklara karşı koruyucu amaçlı ya da tedaviye destek olmak amacıyla kullanılabiliyor. Hafıza ve konsantrasyon ile ilgili sorunların giderilmesine yardımcı oluyor.
B vitaminleri: Özellikle kadınlar ve geriatrik nüfusun büyük bir bölümü B vitaminlerinin bir ya da birkaç türünün eksikliğini yaşıyor. B1 ve B12 vitaminlerinin eksikliğine, ileri yaşa bağlı demansı olanlarda ve Alzheimer hastalarında daha sık rastlanıyor. Tiamin’in (B1 vitamini), yaşa bağlı olarak gelişen hasar görmüş zihinsel işlevi iyileştirdiği biliniyor.
Fosfatidil kolin (Lesitinin ana bileşeni): Hücre zarının en önemli fosfolipit bileşiklerinden biri olan fosfatidil kolini içeriyor. Bu etkisi nedeniyle hücre zarının üretilmesi, onarımı ve sağlıklı fonksiyonlarının devamlılığını sağlıyor. Hafıza ve konsantrasyon sorunlarında da yardımcı oluyor. Fosfatidil kolin, beyin fonksiyonlarının hayati nörotransmitteri asetilkolin üretimi için gerekli bir madde.
Formsanté – 2015 Temmuz sayısı
Deran Çetinsaraç