Diğer
    Ana SayfaİlişkiSeks yaşandıkça daha fazlası isteniyor

    Seks yaşandıkça daha fazlası isteniyor

    -

    Mutlu bir cinsel hayat yaşamak isteyen kadının kendine verebileceği en güzel hediye kendi vücudunu tanımak, zevk noktalarını keşfetmek ve her zaman “Başım ağrıyor” demek yerine bazen kendini öpücüklere ve dokunuşlara bırakmak…

    Rayka Kumru bir seksolog… Henüz 24 yaşında ama cinsellik konusunda yaşının çok ilerisinde. Sosyolojinin yanı sıra cinsellik yan dal eğitimini Kanada’da University of British Columbia’da, seksoloji yüksek lisansını ise Avustralya Curtin Üniversitesi’nde Dünya Seksoloji Örgütü’nün kurucularından bir eğitimcinin hazırladığı program ile yapmış. Lisansı sosyoloji üzerine olduğu için işin sosyal yönü ile daha çok ilgileniyor. Devlet politikalarının bireylerin ve toplumun cinselliğini nasıl etkilediği, korunma yöntemlerine erişim olup olmadığı ve sosyal eleştiri onun konuları arasında… Bir yıldır İstanbul’da yaşıyor ve şu sıralar en çok ilgilendiği konu ise özellikle gençlere yönelik cinsel eğitim. Tabii kadınları da unutmuyor. Anael Aile Merkezi’nde farklı yaş gruplarına seminerler veriyor. Rayka Kumru bu seminerlerde özellikle kadınlara ne anlatıyor diye merak ettik, biz de kendisine sorularımızı yönelttik.

    Seksoloji nedir, nasıl bir eğitim aldınız?

    Lisans eğitimim sırasında daha genel çaplı bir cinsellik eğitimi aldım. Psikoloji, aile bilimleri, sosyoloji ve antropoloji derslerini cinsellikle bağlantılı olarak işledik. Fetişlerden, farklı yönelimlerden tutun, hamilelikte salgılanan hormonlara, korunma yöntemlerine, cinsel yönde sıkıntıları olan bireylere hangi pozisyonların önerileceğine ve seks işçilerinin haklarına kadar her şey öğretildi. Yüksek lisansta ise daha spesifik dersler aldım. Örneğin adli seksoloji diye bir dersim vardı. Daha çok taciz, tecavüz, çocuk istismarı ağırlıklı çalıştık. Seks konusu zevkten suça, iki yaştan 102 yaşa kadar geniş bir yelpaze.

    Bu eğitimleri almaya başladıkça kendinizde ne eksiklikler gördünüz?

    - Advertisement -

    Ben şanslıydım çünkü ailem bu konulara çok kapalı, ayıplayan bir aile değildi. 3,5 yaşındayken annem kardeşime hamileydi; ben ona çocukların nereden geldiğini sormaya ve uygun cevapları almaya başlamıştım. Yine küçükken annem beni çocukların cinselliği öğrenmesi için düzenlenen bir gruba götürmüştü. Adet görmenin ne olduğunu daha yaşamadan bana anlatmıştı. Bu çok önemli çünkü kız çocuklarına adetten bahsedilmiyor ve beklenmedik bir anda beklenmedik bir kanama travma yaratabiliyor. İstanbul’daki 12 yıllık eğitim-öğretim hayatımda bir saat cinsellik eğitimi gördüğümü hatırlıyorum. O da prezervatifin muza nasıl takıldığının anlatıldığı, bir de cinsel yolla bulaşan enfeksiyonların iğrenç fotoğraflarının gösterildiği bir saatlik eğitimdi. Eğitim aldıkça şunu gördüm ki iyi bir cinsellik eğitimi olarak bilinenler yine de yetersiz kalıyor çünkü içinde ilişkilerden bahsedilmiyor ve sadece heteroseksüel ilişki anlatılıyor. Cinsellik konusunda baskıya uğrarsan kullanabileceğin stratejiler nelerdir, gidip ailenle konuşabilir misin, ailenle konuşmazsan başka kime anlatabilirsin gibi birçok konu var işin içinde.

    Seminerlerinizde neler anlatıyorsunuz?

    Daha genç yaşta bireylerle çalışırken programlı bir eğitim hazırlıyorum. Yetişkinler ise her konudan birazcık bir şeyler biliyor oluyor. 40 yaşındaki bir kadının karşısına geçip orgazmı anlatacağım deyince biraz irite edici olabiliyor. O nedenle akışı katılana bırakıyorum. Üç dakika süren ve iki grup halinde oynanan alfabe aktivitesi yaptırıyorum. O zaman grubun neye ihtiyacı olduğu ve ne bildiği ortaya çıkmış oluyor. Oyunun sonunda öncelikli bulduğum bir konudan başlıyorum ve o konu bir sürü konuyu daha açıyor.

    Ülkemizde şehirli kadınların cinsellik ile ilişkisini nasıl buldunuz?

    Gördüğüm özellikle birkaç yıldır evli ya da çocuk sahibi olmuş kadınlarda bir şeylerin monotonlaştığı… Çiftler arasında iletişim yoksa bunu çözmek iyice zorlaşıyor. Erkeklerin orta yaş krizinin getirdiği sıkıntılar da var. Özetle bir şeyler yaşanıyor ama daha iyi olabilir gibi bir izlenim alıyorum. Aslında dünyada da böyle… Daha önceki jenerasyonu düşünürsek o kadınların konuşacak hiç kimseleri yoktu. Okulda eğitim yoktu. Ancak kendi aralarında sohbet ediyorlardı. Bugünkü gibi bilgiye erişim yoktu. Oradan kaynaklanan sıkıntılar olduğunu görüyorum. Bir eğitimde bir kadın bana şöyle dedi: “Keşke seni ben 12 yaşımdayken tanısaydım.” İstanbul’da doğup büyümüş, üniversite bitirmiş, çalışan, ekonomik düzeyi ortanın üstünde olan bir kadından bahsediyorum.

    Cinsellik insan hayatında ne kadar önemli?

    Çok önemli… Aşk Haritası Teorisi’ne göre doğduğumuz andan itibaren çevremizde cinsellikle direkt ya da indirekt tüm mesajlar toplanıyor, çocuk beyni sünger gibi bunların hepsini alıyor, cinselliğe, kadınlığa ya da erkekliğe dair birçok kod oluşturuyor. Çocuk doğuyor, vajinadan çıkıyor. Anne emzirirken memeyle ilişki başlıyor, özellikle erkek çocuklarında meme ile ilişki çocuğun kadın algısını etkiliyor, özellikle o meme yemek dışında kullanıldıysa ya da gereğinden fazla emzirildiyse… Ufak çocuklar artık iki yaşından itibaren mastürbasyon yapabiliyor. Bu yapılırken ailenin onlara gösterdiği tepki çok önemli. Çocuk ayıplanıyor mu, dövülüyor mu? Adet dönemi ya da ıslak rüya dönemi geliyor ardından. Çocuk bunların ne olduğunu biliyor mu, kimse ona bunlardan bahsetmiş mi, tüm bu konular cinsellikle ilgili… Cinsellik sadece seks değil; cinsellik cinsi ilgilendiren her şeydir. Bir de işin anatomik olarak bilme kısmı var. Kadın kendi vücudunu biliyor mu, erkek çocuk kadın vücudunu tanıyor mu, nerede görüyor öğreniyor? O kadar fazla konu var ki… Kendi bedenini bilmek çocuklukta da yetişkinlikte de çok önemli. Vücudundaki uzuvların ne işe yaradığını biliyor olmak bile çocuğa özgüven veriyor. Eğitimlerde hep bunu söylüyorum kadınlara… Düşünsenize vücudunuzda bir organ var ve ne adını söylemeye izniniz var, ne dokunmaya ne de bakmaya… Sonra da yabancı bir insan oraya dokunuyor ya da kendi organı ile oraya girmeye çalışıyor. Türkiye’deki kadınların çok büyük kısmında vajinismus olduğu söyleniyor. Özellikle kadınlarda kendi vücutlarından yabancılaşma söz konusu ve bu çok büyük bir sıkıntı. Cinsellik eğitimi verildiği zaman biraz daha farkındalık yaratılıyor. Kadın cinsel organına dokununca kızlık zarının delinmeyeceğini öğreniyor örneğin. Aksi takdirde sürekli bir çekince ve bastırma yaşanıyor.

    “Düşünsenize vücudunuzda bir organ var ve ne adını söylemeye izniniz var, ne dokunmaya, ne de bakmaya… Sonra da yabancı bir insan oraya dokunuyor ya da kendi organı ile oraya girmeye çalışıyor. Türkiye’deki kadınların çok büyük kısmında vajinismus olduğu söyleniyor. Özellikle kadınlarda kendi vücutlarından yabancılaşma söz konusu ve bu çok büyük bir sıkıntı. Cinsellik eğitimi verildiği zaman biraz daha farkındalık yaratılıyor. Kadın cinsel organına dokununca kızlık zarının delinmeyeceğini öğreniyor örneğin. Aksi takdirde sürekli bir çekince ve bastırma yaşanıyor.” 

    KADIN NEDEN DAHA ZOR ORGAZM OLUYOR?

    Kadının daha zor orgazma ulaşması bütün dünyanın ortak sorunu mu? Altında ne yatıyor?

    Anatomik olarak bakarsanız aslında kadının klitorisinde erkeğin penisinin iki katı kadar sinir ucu var. Teknik olarak kadının daha kolay orgazm olması gerekiyor. Ama kadının cinsel organı erkeğin cinsel organına göre çok daha karmaşık. Ayrıca bastırılmışlıkların da mutlaka etkisi var. Jenerasyonlardır bize aktarılan mesajlar, medyada gördüklerimiz, pornoda izlediklerimiz; her şeyin bu konuda bir etkisi var. Araştırmalara göre mastürbasyon yaptıkları zaman bir kadın ile bir erkeğin orgazma ulaşma süreleri aynı; ortalama dört dakika… Partnerler birlikteyken ise süre değişiyor. Erkek anatomisi görüntü ve yapı olarak daha kolay olduğu için erkeğin orgazma ulaşması daha kolay oluyor. Vajinanın iç kısmı hissizdir, sadece içeriye bir şey girdiği zaman baskıyı hisseder. Bunu bir erkek bilmiyorsa ve parmağını içeri sokup kadının orgazma ulaşmasını bekliyorsa sabaha kadar boşuna uğraşabilir. Ayrıca kadınların uyarılmaları daha uzun sürüyor. Sağlık problemi olmayan erkek yaklaşık üç dakikada uyarılabiliyor, kadın ise 20-25 dakikada… Bu fark anatomimizden ve yapımızdan geliyor. Bir kadının kayganlaşması için belli bir uyarılma gereksinimi var. Erkekler sadece cinsel organları ile uyarıldıklarını anladıkları zaman ilişkiye hazır olabiliyor. Kadınlar yeterince uyarılmadan ilişkiye girince bu sefer orgazm olması çok çok daha zorlaşıyor. Yani cinsel birleşme olmadan önce bir kadın ne kadar uyarılırsa, ne kadar kayganlaşır ve bedenini hazır hissederse orgazm olması da o kadar kolaylaşıyor.

    “Bir odaya 20 erkek koyun ve hepsinin penisinin fotoğrafını çekip duvara asın. Hepsi en fazla bir dakika içinde kendi penisini tanır. Aynı şeyi kadınlarla yapın, ben birçoğunun tanımayacağını düşünüyorum. Çünkü hayatında hiç ayna ile bakmamış ki oraya, nasıl gözüktüğünü, neye benzediğini bilmiyor.”

    26082014 cinsellik02Vajinal orgazm olamamak bir eksiklik mi?

    Hayır… Değerli bir psikanalist olan Freud bu konuda maalesef ortalığı biraz yaygaraya vermiş. Ona göre iki farklı orgazm var; klitoral ve vajinal… Bir kadın vajinal orgazm olamıyorsa çocuk kalmıştır, kadınlığa erişmemiştir. Bunu bir gelişim süreci olarak görür. 1960’larda Master and Johnson araştırma ekibi ilk defa kamera sistemleri ve alıcılar ile erkek ve kadın cinsel organındaki aktiviteleri ölçtü. Burada da ortaya çıktı ki kadınların yüzde 70-75’i, hatta bazı araştırmacılara göre daha da fazlası, cinsel birleşme sırasında vajinal orgazm olmuyor, bir şekilde klitorise temas olması gerekiyor. Oysa birçok kadın vajinal orgazm olamadığı için kendini frijit, orgazm olamıyor sanıyor. Dizilerde, en ufak sevişme sahnesinde bile erkek kadının içine girer, kadın bir dakika içinde boşalır, hatta daha fantastik olanı ikisi aynı anda boşalır. Genç bir birey ya da hiç cinsel eğitim almamış bir yetişkin bu sahnelerden, “Bir erkek kadının içindeyken boşalıyorsa, kadın da erkek onun içindeyken boşalmalı” diye bir çıkarım yapıyor. Her zaman da böyle olmak zorunda değil. Noktalar için de aynı durum söz konusu… “Acaba benim G noktam nerede?” diye kaygılanıyorlar.

    G NOKTASI NEDİR? NERESİ?

    Böyle noktalar var mı?

    Birçok araştırma yapılıyor. Var diyen de var, yok diyen de… Aslında G noktası sinir uçlarının çok yoğunlaştığı ve süper zevk veren bir nokta… Ama herkes kendi zevk noktasını bulabilir. Herkesin vücudunda ona zevk veren farklı noktalar vardır. Cinsel organda iç dudaklar, dış dudaklar, klitoris, vajinal giriş, anüs var ve hepsi sinir uçları ile dolu. “Üç adımda G noktanızı bulun”, “Beş adımda orgazm olun” gibi yazılar bence kadınlara yardım değil zulüm.

    Kadın sadece klitoristen mi orgazm olur? G noktası, A noktası birer efsane mi?

    Her kadının orgazmı başkadır ama orgazm orgazmdır. Kadınların yüzde 2’si sadece meme uçlarına dokunulması ile orgazma ulaşabildiklerini söylüyor. Bazı kadınlar anal seks sonucu orgazma ulaşabiliyor. Bazısı vajinal seks sırasında oluyor ve bazısı sadece klitoris uyarılınca olabiliyor.

    Siz ne öneriyorsunuz?

    Bir kadın kendi vücudunu tanımıyorsa partnerinin onun vücudunu daha iyi tanımasını bekleyemez. Anatomik yapı olarak baktığınızda penis çok daha basit bir yapı… Ama kadın anatomisinde o spesifik noktaya dokunulmadığı zaman geçmiş olsun, sabaha kadar beklersiniz…

    O zaman kadın önce kendi bedenine dokunacak…

    Evet ama bu öyle söylendiği kadar kolay olmuyor. Çünkü o kafa dolu… Çocukluktan beri verilen mesajlar, arkadaşların söyledikleri, dokunursan bakireliğin bozulur, ilk dokunan kocan olmalı lafları, hepsi kafanın içinde… Her zaman şunu söylüyorum: Bir odaya 20 erkek koyun ve hepsinin penisinin fotoğrafını çekip duvara asın. Hepsi en fazla bir dakika içinde kendi penisini tanır. Aynı şeyi kadınlarla yapın, ben birçoğunun tanımayacağını düşünüyorum. Çünkü hayatında hiç ayna ile bakmamış ki oraya, nasıl gözüktüğünü, neye benzediğini bilmiyor.

    KADINLAR SEVİŞMEYİ SEVMİYOR MU?

    Sevişmeyi erkekler kadar sevmiyor muyuz?

    Öyle bir şey yok ama öyle sanılıyor çünkü toplum kadına cinselliği sevdirtmiyor. Anatomik olarak, fizyolojik olarak erkeklerle aramızda bir fark yok. Tabii ki bazı dönemlerde bazı taraflar daha fazla isteyebiliyor. Mesela kadınlık hormonu kadında doğuştan itibaren salgılanıyor ama testosteron erkeklerde ergenlik döneminde fışkırır gibi salgılanıyor. O yaşta erkek yürüyen her şeyle birlikte olmak ister gibi bir durum ortaya çıkarken kız çocuğunda aynı etki görülmüyor. Ama özünde baktığımızda o dürtü herkesin içinde var, yemek yemek gibi… Ama erkeklerin üzerinde de büyük baskı var bu ülkede. Erkektir nasıl olsa biliyordur diye onlara da bir şey öğretilmiyor.

    Kadın cinsel hayatı renklendirmek istediğinde sen bunları nereden öğrendin denilebiliyor.

    Kesinlikle… Zaten o yüzden tek bir öneri, tek bir sonuç olamaz bu konularda. Belki kadın eşini kaybetmemek ya da kendi zevki uğruna bir şeyler yapıyor ve bu sefer fahişe muamelesi görüyor. Hiçbir şey yapmadığı zaman ise soğuk olmakla suçlanıyor, devreye aldatma ya da seks işçileri giriyor. Bu sadece kadının sorunu değil, çiftin bilmiyor olması ve iletişimsizliği ile ilgili. Kadınla ilgili çocukların annesi, kutsal varlık gibi bir algı da var ve bu ancak eğitim ile değişir. Cinsellikle ilgili algılarımız çok sapmış durumda.

    Kadınlara buradan nasıl seslenmek istersiniz?

    Bir kadının kendine yapabileceği en güzel şey vücudunu tanımak… Kadın cinsel organı neye benzer, işlevi nedir, kadının kendi bünyesinde hoşuna giden şeyler nedir… Bunları illa başkası ile denemek zorunda değilsiniz. Bu eğitimleri verirken, “Bu kadın herkes istediği gibi cinsellik yaşasın diyor, değerleri umursamıyor” diye düşünülmesini istemiyorum. Bir kadın “Ben evlenmeden önce kimseyle cinsel birleşme yaşamak istemiyorum” diyorsa saygı duyarım. Ama yine de bakireliğine bir şey olmadan kendini tanıyabileceğini bilmesi önemli. Bacağının neresine dokunulunca hoşlanıyor, cinsel organda nereler onu uyarıyor, bunları bilince her şeye biraz daha hazırlıklı olabiliyor. Cinselliğin hayatımızda önemli bir rolü olduğunu kabul edersek, ister evlenmeden önce bakire olalım, ister birçok kişi ile birlikte olmuş olalım, cinselliğin her yaşta hayatımızda olacağını kabul edersek ona göre seçimlerimizi yapabiliriz.

    Erkekler fanteziye daha mı açık?

    Bu da bize öğretilen bir konu… Cinselliğin kirliliği ve erkeklere atfedilmesi bizim fantezilerimizi de, orgazmımızı da, kendimizi keşfetmemizi de etkiliyor. Fantezi hayal kurmaktır ve kadınların hayalperest oldukları söylenir, iş fanteziye gelince neden kadınlar sıfıra indirgeniyor? Kadınların da fantezileri var ama söylemiyorlar, karşı tarafa bildirmiyorlar. Bu konuda dengeyi oturtmak kolay değil. Yavaş yavaş, deneye deneye, iletişim kura kura başarılabilir. Ama bazen iki taraf birbiri ile konuşmaya o kadar çekiniyor ya da bir taraf konuşmayı o kadar reddediyor ki iki taraf da havlu atıveriyor. Siz aylar boyunca biriyle yan yana yatıp sevişmezseniz zaten otomatiğe bağlanıyor, bedeniniz de bunu yanınızdaki kişiden istememeye başlıyor. Seks ne kadar yapılırsa o kadar istenir, ne kadar yapılmazsa o kadar uzaklaşılır.

    26082014 cinsellik03Yoğun hayatın içinde cinsel uyum olsa dahi insanlar sevişmeyi ikinci plana atabiliyor. Özel çaba mı harcanmalı?

    Hem kadınlar hem erkekler için bu durum söz konusu oluyor. Yattınız, çok yorgunsunuz ve o an en son aklınızdan geçen şey sevişmek. Partneriniz size yaklaşıyor ve çok başınızın ağrıdığını söylüyorsunuz. Oysa seksi düşünmeden biraz dokunmasına, öpmesine izin verseniz bazen devamı gelebiliyor. Gelmese de olur… Ama baştan hayır deyince hiç şans vermemiş oluyorsunuz. Reddedilmek bu işin içinde var tabii. Özellikle uzun süre birlikte yaşayanlarda illa bir taraf istedi diye diğer istemek zorunda değil diye bir şey yok. Bu o kişiye hakaret anlamında algılanmamalı. Tabii ilişkide sorun yoksa, bu bir güvensizlik meselesi değilse… Biraz rahatlamakta, oluruna bırakmakta fayda var.

    Sapkınlık ile fantezi arasındaki ince çizgi konusunda kadınlar ne bilmeli?

    Burada tek bir kural var; o da rızanın olması… Bazen bir fikir kadına veya erkeğe çok ters gelebiliyor. Kocası kırbaçtan hoşlanıyor ve “Canını yakmadan vursam uyarılacağım” diyor. Kadın ise o güne kadar almış olduğu mesajlardan dolayı “Ne o öyle sen beni hor görüyorsun” diyor. Böyle olduğu zaman erkek zorla yaparsa istismara giriyor. Hem erkek hem de kadının belki de böyle teklifleri birkaç gün düşünme hakkının olduğunu bilmesi gerekiyor öncelikle. Bu konular o kadar konuşulmuyor ki misyoner pozisyonu dışındaki tüm pozisyonlar sapkınlık olarak nitelendiriliyor. Oysa erkek biraz saç çekmek, iki-üç kez çimdik atmak istiyor ve bu kadının çok canını yakmıyor, onu incitmiyorsa burada hiçbir sapkınlık söz konusu olamaz. İkisinin de canı yanmıyor, ikisinin de rızası var. İkinci sınırı ise yasalar… Kim ne isterse yapabilir kavramının içine rıza ve yasaları koymak gerekiyor.

     

    Yeni moda SEXTING

    Yani cinsel içerikli mesajlaşma… Gençlerin sexting yapması hakkında çok konuşuluyor çünkü onlarda bu işin yasal bir boyutu var ve gençlerin böyle olayları kaldırması daha zor olabiliyor, sonuçları da daha katı oluyor. Yetişkinlere gelirsek… O kadar mobil bir dünyada yaşıyoruz ki, eşler farklı şehirlerde, ülkelerde yaşayabiliyor. Gerek görüntülü konuşma gerek mesajlaşma üzerinden iletişim kuruluyor. Benim burada tavsiye edebileceğim tek şey bir hacklenme riskine karşı başınızı görüntüye koymayın. Ama özünde yanlış bir davranış değil. Sonuçta siz partnerinizi birkaç ay görmüyorsanız tabii ki özlüyorsunuz ve bir şeyleri tatlı tutmak, daha da özlenmek için güzel bir metot.

    BEKLENMEDİK SEKS FANTEZİSİ

    Grinin Elli Tonu neden bu kadar okundu?

    Kadınların bir erkek tarafından kendi rızasının olduğu bir durumda alınıp götürülme fantezisinden dolayı… Birçok kadında bu fantezi vardır. Gençlere bu konudan çok bahsediyorum çünkü yanlış anlama var. Aslında her kadın tecavüze uğramayı istiyordur gibi yanlış, sıkıntılı bir algı var. Zaten tecavüz kültürü diye bir kültür var ortalıkta, kadının eteği kısaysa, yanlış saatte yanlış yerdeyse hak ettiği düşünülüyor. O nedenle bu algı gençlerde oluşmamalı. Kadınların fantezisi tanıdığı, ilişkide olduğu, cinsel olarak da birlikte olduğu bir birey ile planladığı bir olaydır. Örneğin kararlaştırılan bir saatte, kadın uyuyor gibi yaparken adamın eve girmesi ve onunla birlikte olması gibi… Buna aslında “beklenmedik seks fantezisi” demek gerekiyor. Kadın bazen erkek tarafından alınıp götürülmeyi seviyor, bu kitap da o nedenle bu kadar beğenildi diye düşünüyorum.
    Ama o kitapta kahramanlar arasında bir güvenlik kelimesi vardı ve o söylendiğinde erkek duruyordu, en önemli kısım da bu zaten.

    Egzersiz sırasında orgazm: COREGAZM

    Seksolog Rayka Kumru, bu kavrama şüpheyle yaklaştığını ancak bunu yaşayan birkaç kişi ile tanıştıktan sonra inandığını söylüyor ve devam ediyor: “Orgazm olunduğunda karındaki kaslarda da muazzam bir kasılma oluyor. Özellikle karın bölgesine çok yüklenen bazı egzersizler sırasında bazı kadınlar orgazm yaşıyor. Bu da aslında şunu gösteriyor; orgazm cinsel organa eşitlenmek zorunda değil. Tantra öğretisinde cinsel birleşme öncesinde 10 dakikalık dokunma vardır. Bu bütün vücuttaki sinirleri uyandırır. Orgazm sadece cinsel organda yaşanan bir aktivite değil, vücudumuz orgazm oluyor. Karın kaslarımız kasılıyor, gözbebeklerimizde değişim oluyor. Bu da dönüp dolaşıp kadın erkek orgazmı konusuna geliyor. Orgazm, penis ve vajina odaklı gözüküyor. Biraz farklı yönlere odaklanılsa, memeye dokunulsa, ense öpülse, kollara bacaklara dokunulsa orgazm daha çok artacak. Vücutta her şey birbiri ile bağlantılı, olmasa baş ağrısı cinselliğimizi etkilemezdi.”

    Yaprak ÇETİNKAYA

    Formsanté Dergisi Temmuz 2014 sayısı

     



    CEVAP VER

    Lütfen yorumunuzu giriniz!
    Lütfen isminizi buraya giriniz