Diğer
    Ana SayfaPozitifAret Vartanyan: "Sadece inandıkların gerçek olur"

    Aret Vartanyan: “Sadece inandıkların gerçek olur”

    -

     

    Gezi olaylarını da göz önüne alırsak, gençlerde bir umut ışığı görüyor musunuz?

    Bu çocuklara Y kuşağı diyoruz ama benim için kristal çocuklar bunlar. Algıları daha açık… Sosyal sorumluluk çalışmalarında her yıl gelir düzeyi düşük semtlerde okullara gidiyorum çünkü o çocuklar sıfır kilometre. Kitap okuduğu için dayak yiyen kızlarla konuşuyorum. Dokuz yaşındaki kız çocuğu çok güzel, samimi, içten sorular soruyor. Bu çocuklar her kulvarı ile dünyayı değiştirecek. Evlilik kurumu değişecek. Bu çocukları sabah dokuz, akşam altı mesaisi ile çalıştıramayacaksınız. Bence Gezi Parkı olayları umut verici… Olayların dindiği anda orada bir ekosistem çıktı. Birisi cüzdanını kaybettiğinde, güvenlik güçleri olmadığı halde diğeri ona ulaştırdı. Belediye yoktu ama çöp de yoktu. Yeni nesiller bize hiç bilmediğimiz bir yönetim sistemi getirecek diyorum.  Bence o zaman artık lider peşinden gidilmeyeceğini göreceğiz. Olaya makro açıdan bakarsanız dönüş başladı, “al, al, al” bitti. 

     

    11042014 aretvartanyan4“Az düşünün, çok yaşayın. Düşünmekten yaşayamıyoruz. Yaşam Atölyesi’nin mottosu şu: 

    - Advertisement -

    Sen değişmeden hiçbir şey değişmez!”

    Aret Vartanyan’a son kitabı “Gerçekten Yaşıyor musun?”da sık tekrar edilen kavramlarla ilgili düşüncelerini sorduk. 

    Başarı: Senden beklenmeyeni yapabilmek, senin koyduğun kriterlere ulaşmak, kendini gerçekleştirmen yani hamuruna uygun hayatı yaşaman…

    Mutluluk: Dışarıda bulamayacağın, sadece senin götürebileceğin bir şey. Dışarıdan ancak tatmini bulursunuz. 

    Aşk: Her şeyin kaynağı… Beklentisiz… İnsana birkaç beden büyük.

    Sevgi: Çiçek örneği ile anlatabilirim. Aşkta çiçek var, seyrediyorum, soluyor, ölüyor ama ben onu yaşıyorum. Dikkat edin, Aslı ile Kerem, Leyla ile Mecnun birleşmediler, vuslat yoktu. Sevgide ise çiçeğe suyu veriyorum, vitaminini veriyorum, okşuyorum, müzik dinletiyorum. Sevgi emek istiyor. Sevginin türlerini de karıştırmamak gerekiyor. Eşe, çocuğa, dosta sevgi, hepsi farklı. Bir ilişkinin devamı içinse tek başına yeterli değil.

    Cinsellik: Yaşamın en temel enerji kaynaklarından bir tanesi… Eğer insanlar cinselliği gerçekten yaşayabilselerdi eğer, ne bu kadar savaş, ne bu kadar felaket olurdu. Cinsellik iki bedenin, ruhun birleşerek oluşturduğu bir senfoni ve yaşamın kaynağı… Oysa cinsellik hala organik bedenlerin sürtünmesi, skor, yarış olarak görülüyor. 

    Zenginlik: Göreceli… 

    Evlilik: İki elmanın yan yana yürümesidir, iki yarımın birleşmesi değildir. Bireyin kendinden vazgeçtiği evlilik olmaz, çürür. Geleneksel yapıdaki, kadının köle olduğu, iyi kızın sadece iyi yemek yapan, çocuk yapan olduğu evlilikler ise birer kölelik sistemi…

    Çocuk: Mucize… Ama benim malım, kopyam değil. Ebeveyne düşen çocuğun kendini özgürce ifade edeceği koşulları yaratmak, her koşulda arkasında durabilmek… O bize muhtaç bir varlık ve bize düşen onu tez zamanda bağımsız kılabilmek. 

    Affetmek: Kendini kurtarmak. Karşınızdaki insanın bunu bilmesine bile gerek yok. Affedemiyorsanız çürük yumurtalarla, kokuşmuş et parçaları ile yaşıyorsunuz. Buzdolabında tutmayacaklarınızı içinizde taşıyorsunuz. Affetmek kendini özgürleştirmekten başka bir şey değil. Ayrıca hayata karşınızdaki insanın gözleri ile de bakınca herkesin haklı olduğunu göreceksiniz. 

    Gülümsemek: Hayata niye gülümseyerek bakamayalım ki? Gülümsemek için daha çok paraya, eve, daha çok sekse ihtiyacımız yok. Zaten bizi gülümseten küçük şeyler… 

    Sarılmak: Çok önemli… Eğitimlerde ve imza günlerinde insanlara sarılıyorum. Sarılırken hissettiğiniz enerjiyi başka hiçbir şey veremez. Tanımadığınız insanlara sarılmak çok önemli çünkü etiketler sizi yanıltabilir ama sarıldığınız andaki enerji yanıltmaz. Free Hugs’ı destekliyorum.

     

    Yazı: Yaprak ÇETİNKAYA

    Pozitif Dergisi Sayı 3

     



    CEVAP VER

    Lütfen yorumunuzu giriniz!
    Lütfen isminizi buraya giriniz