Dermatologlara gittiğimiz zaman cilt hastalıklarının dışında, aslında sormak istediğimiz sorular olur. Ancak bunları bir türlü soramayız. Göz çevresi kreminin gerçekten işe yarayıp yaramadığı, makyajı temizlemeden yatmanın neden kötü olduğu veya gece kremlerinin para tuzağı olup olmadığı gibi. İşte en sık karşılaştığımız sorular ve yanıtları…
Hazırlayan: Deran Çetinsaraç
Her kadının bakım rutini farklıdır. Biri x kremden memnun kalırken, diğeri hiçbir işe yaramadığını söyler. Konu kozmetik olarak kabul edilen cilt bakımı olunca kafalar biraz karışabiliyor. üstelik kafanızı karıştıran bu şeyi gidip dermatoloğunuzdan randevu alıp da soramazsınız. Hal böyle olunca sizin yerinize bu soruları uzmanına biz sorduk. Uzm. Dr. Sezen Yazıcı Vural, merak edilen 11 soruyu Formsanté okuyucuları için yanıtladı.
1. GÜNLÜK NEMLENDİRİCİ KILLANIMI MI DAHA ÖNEMLİ, SPF’Lİ BİR KREM Mİ?
Kuşkusuz SPF. Güneşten korunmayı pek çok meslektaşım gibi ben de çok önemsiyorum. Kliniğime her ne sebeple gelinmiş olunursa olunsun, muhakkak sorguladığım ve alışkanlık kazandırmaya çalıştığım bir konu. Çünkü sebep sadece deri yaşlanması değil. Pek çok dermatolojik rahatsızlığın, özellikle de deri kanserlerinin altında uzun seneler boyunca kronik olarak maruz kalınmış güneş ışınları yatıyor. Keza tek sefer dahi olsa ağır güneş yanıkları da deri kanserlerinin sebepleri arasında. Peki güneş ışınlarından bu denli korunmanın zararı var mı? Örneğin, D vitamini düzeyini düşürür mü? Yapılan çalışmalar, düzenli günlük güneşten koruyucu krem kullanımının D vitamini eksikliğine yol açmadığını belirtiyor. Öte yandan, gün içinde bir kolunuzun 10 dakika, camın arkasından bile, güneş ışığı görmesi vücudunuz için yeterli oluyor. Yani ikisi arasında seçim yapacaksam SPF. Ancak günümüzde SPF’li günlük nemlendiriciler var. Bu kremlerin koruma düzeyi genelde SPF 15 ila 30 arasında değişiyor. Kişinin özellikle güneşten korunma gerektiren bir rahatsızlığı yoksa ya da korunma gerektiren bir tedavi altında değilse, sonbahar ortasından ilkbahar ortasına kadar, güneşin nispeten etkisinin az olduğu sezonda bu tarz kremler hem nemi sağlama hem de güneşten koruma anlamında iş görebiliyor. Ancak leke problemi, deri kanseri öyküsü varsa, herhangi bir tedavi sebebiyle özel korunma gerekiyorsa, tercihen SPF değeri 50 olan bir güneşten koruyucu krem olmalı. Kişi güneşten koruyucu krem kullanımına rağmen nem problemi de yaşıyorsa sabah kalkıp yüzünü yıkadıktan sonra önce nemlendiricisini sürmeli. 15 dakika sonra güneşten koruyucusunu uygulamalı, gün içinde de dermatoloğunun önerisi doğrultusunda kremini tekrarlamalı.
2. GÖZ ÇEVRESİ KREM VEYA SERUMLARI GERÇEKTEN İŞE YARIYOR MU? KİMLER KULLANMALI?
Göz çevresi, yüzümüzde özel bir bölge. Birincisi, deri kalınlığı çok daha ince. Göz altları şişmeye, torbalanmaya müsait, daha hassas ve gevşek bir alan. Altta yer alan dokulardaki değişimlere bağlı olarak göz altı morluğunun oluştuğu bir bölge. Öte yandan derinin hemen altında halka şeklinde, çepeçevre saran bir kas tabakası var. Bu kas; güldükçe, mimik yaptıkça kasılıyor ve sonunda kazayağı görünümüne sebep oluyor. Sürekli hareket halinde olan, zamanla deri yaşlanmasıyla gevşekliğin kaçınılmaz olduğu bir de göz kapakları var. Türk toplumunda maalesef göz çevresinde bir koyuluk problemi bulunuyor. Ve nihayetinde aynada kendimize baktığımızda da bir başka kişiye baktığımızda da ilk gözleri görüyoruz. Yani göz çevremiz özenli bir bakımı hak ediyor. Nemlendirici krem yetmez mi? Bana sorarsanız 20’li yaşlarda yeter. Çünkü özel bir problem yoksa bu yaşlarda yüzün geneli için kullanılan kremler nemlendirme odaklı oluyor. Yani antiaging amaçlı kullanılan retinol, C vitamini gibi göz çevresini irite edebilecek maddelerden yoksun ve yapı olarak da hafif formdalar. Ancak, 30’lu yaşlardan itibaren artık tüm vücutta olduğu gibi deride de kronometre tersine işlemeye başlıyor ve yaşlanma belirtileri deride matlaşma, geniş gözenekler, ince de olsa kırışıklıklar, göz kapağı derisinin sarkması gibi ufak ufak kendini göstermeye başlıyor. Bu noktada, artık kullanılması gereken yüz kremlerinin içeriği de daha zenginleşmeli haliyle. Antiaging özellikli olan E ve C vitamini, retinol, niasinamid, hyalüronik asit, peptid gibi etken maddeler içeren yüz kremleri elbette göz çevresinde de istenen etkiyi sağlar ama göz çevresi kremlerinin formülasyonları daha hafif ve nispeten ince olan deriyi tahriş etmeyecek ölçüde oluyor. Diğer yandan, göz çevresinde koyuluk, göz altı morluğu, torbalanma, şişme gibi sadece göz altı, göz çevresi derisini ilgilendiren problemler ve bu problemlere yönelik geliştirilmiş kafein, K vitamini gibi bileşenler içeren kremler var. Bunlar elbette ki ihtiyacı olan kişilerde yüz kremlerine göre belirgin fark yaratıyor.
3. MAKYAJI TEMİZLEMEDEN YATMAK NEDEN ZARARLI?
Bence bu soru “Yüzü temizlemeden yatmak neden zararlı?” olmalı. Çünkü nasıl ki ellerimizi, vücudumuzu temizlemek için herhangi bir şey sürülmesine ihtiyacımız yok, yüzümüz için de öyle olmalı. Makyaj denilince, sanki makyajsız yüzün temizlenme ihtiyacı yok gibi algılanabilir. Klinik pratiğimde çok karşılaştığım problem, erkeklerin akşamları yüzlerini yıkama rutinlerinin olmayışı. Oysa gün içerisinde yüzümüzden sürekli sebum salgılanıyor. Bu sebumun azı yüzde koruyucu bir bariyer oluşturuyor fakat fazlası da sivilce oluşturan bakteriler için temel besin kaynağı. Diğer yandan, sürekli bir yerlere dokunduğumuz elimizi yüzümüze sürüyoruz, kirli hava, toz gün içerisinde sürekli yüzümüzle temas ediyor ve en başta kullanımını önerdiğim masum güneşten koruyucu bile nihayetinde kimyasal maddeler içeriyor. Ve tabii ki de temizlenmesi gereken makyaj var. Sonuçta tüm bu bahsettiğim katmanlar günün sonunda cildin kirlenmesine, gözeneklerin kirle dolmasına ve kirli, kimyasallı bir tabaka oluşumuna yol açıyor. Ölü hücrelerden, üzerindeki kirden arınmamış bir cilde süreceğiniz bakım kremi de emilmeyecek, etki etmeyecektir. Sağlıklı bir deri bariyeri cildi su kaybı, alerjenler, iritasyon ve inflamasyondan yani yangıdan, reaktif oksijen radikalleri, iyonize radyasyon ve mikroorganizmalardan koruyor. Diğer yandan, etkin ve düzenli bir cilt bakımı ile deri bariyeri gerekli maddelerin emilimine izin verecek duruma getirilebiliyor. Ben erkek-kadın, makyajlı-makyajsız fark etmez, her bir bireyin cilt tipine, varsa cilt problemine uygun bir temizleyici ile akşamları, günde bir kere yüzünü yıkamasını ve gerekli bakımı uygulamasını tavsiye ediyorum.
4. CİLDİMİ DOĞRU TEMİZLEYİP TEMİZLEMEDİĞİMİ NASIL ANLARIM?
Eğer yüzünüzü temizledikten sonra makyaj kalıntıları kalmamış, yağlı ve kirli tabakadan arınmış hissediyorsanız muhtemelen doğru temizlemişsinizdir. Burada dikkat çekmek istediğim husus; temizlemenin ardından gerginlik, kuruluk hissinin olmaması gerektiği. Eğer bu hisler oluşuyorsa yanlış bir ürün kullanıyor olabilirsiniz. Kullanılan ürünün yağ dengesini, koruyucu cilt bariyerini bozmaması gerekiyor. Bu etkilere yol açmıyorsa, uzun vadede de varsa cilt problemlerinizde rahatlama sağladıysa doğru ürünü kullanıyorsunuz demektir.
5. CİLDİMİ TEMİZLEMEK İÇİN BANA 5 NEDEN SAYABİLİR MİSİNİZ?
- Kirden, kimyasallardan ve fazla yağdan arındırır.
- Gözenekleri temizler, siyah nokta oluşumunu engeller.
- Düzenli ve etkili bir temizlik derimizi oluşturan hücre tabakasının oluşum döngü süresini kısaltarak, cildin kendini yenilemesini destekler.
- Zararlı organizmaların sayıca artışını ve yangıyı azaltarak, bazı cilt hastalıklarından korur.
- Amacımız daha genç değil, daha iyi görünmek olmalı. Temiz ve sağlıklı bir cilt bunu sağlayacaktır.
6. GECE KREMLERİ PARA TUZAĞI MI? NEDEN KULLANMALIYIM?
Eğer amacına hizmet eden, içeriği zengin, gündüz güneş ışınlarının etkisi altında kullanımı uygun olmayan bir krem ise para tuzağı değiller. Zamanlama olarak neden gece? Çünkü akşam temizlenmiş, gece boyunca kir, makyaj gibi bir dış etmene maruz kalmayacak olan cildin üzerine süreceğiniz kremin emilimi ve etkinliği de artacaktır. O zaman gündüz süreceğimizi akşam sürelim denilebilir bu noktada. Amaç eğer sadece nem kazandırmak ise erken yaşlarda kesinlikle evet, kullanabilirsiniz diyebilirim. Ama yıllar geçtikçe, kırışıklık, gözenekler, renk düzensizlikleri, sarkma, elastikiyet kaybı gibi deri yaşlanma belirtileri ile karşılaşmak kaçınılmaz oluyor. Gerek bu belirtilerden korunmak, gerekse onları hafifletmek adına farklı ve zengin içerikli ürünler kullanmak daha etkin oluyor. Yaşlanma dediğimiz bu doğal süreçte, yerçekimi, kas hareketleri, yağ dokusunda azalma ve yer değiştirme ile kemik erimesi beraber rol alıyor. Derinin yapısındaki değişime baktığımızda, bu değişimin temel yapı bileşenleri olan kolajen, elastin ve glikozaminoglikanlarda olduğunu görüyoruz. Her yıl deri kolajeni yüzde 1 oranında azalıyor. Bu noktada, antiaging amaçlı kullanılan ürünlerin hücre döngünü hızlandırması ile hücre yenilenmesini arttırması hedefleniyor. Yani 35 yaş ve üzerindesiniz, belirgin bir sorununuz yok ama olsun da istemiyorsunuz. Bana gelip ne kullanmalıyım diye sorduğunuzda muhtemelen size önerim gündüz güneşten korunmanız, gece ise yüzünüzü temizledikten sonra ihtiyacınıza ve bulunan mevsime göre değişmek suretiyle antiaging içerikli bir krem kullanmanız olur. Ayrıca haftada bir gün de yine gece peeling etkili bir ürün kullanmalısınız. Gündüz güneşten korunmak için kullanacağınız ürün cildinizin nem ihtiyacına ve yine hangi mevsimde olduğumuza göre değişiyor. Bazen de kullanılacak kremin güneşle temas etmemesi tercih edilmeli. Örneğin, yüzünüzde lekeleriniz ya da cilt tonunuz eşit değilse bu amaçla kullanacağınız kreminizi gece kullanmanız, gündüz ise cildinizi ultraviyole ışınlarından koruyacak bir güneşten koruyucu krem kullanmanız yerinde oluyor.
7. RETİNOL VEYA DİĞER AKTİF İÇERİKLERİ NE ZAMAN KULLANMAYA BAŞLAMALIYIM?
30-35 yaşlarından itibaren kişi zaten kendisinde kırışıklıklar, ciltte matlaşma, donuklaşma, renk düzensizlikleri, sarkma, gevşeklik gibi belirtileri yavaş yavaş deneyimlemeye başlıyor. O noktada aktif içerikleri hayata sokmakta fayda var.
8. CİLDİMİZ REAKSİYON GÖSTERİRSE ACİL DURUM PLANIMIZ NE OLMALI?
Bazen kişinin kendi cilt yapısı ya da ürün içeriği ile alakalı olarak ciltte kızarıklık, yanma, tahriş gibi bulgular gelişebiliyor. Bu şikayetler genelde cildi kuru olan, alerjik yapısı bulunan kişilerde daha sık oluyor. Öte yandan, aktif etken maddeye bağlı olabileceği gibi, ürünün içeriğinde bulunan diğer yardımcı maddeler de bu tarz yakınmalara yol açabiliyor. Bu durum, bir ürünün etkisizliği ya da kalitesizliği anlamına gelmemeli. Böyle bir reaksiyon ile karşılaşmanız durumunda, derhal kullandığınız ürünü bırakmalı ve dermatoloğunuzla iletişime geçmelisiniz.
9. BOTOKSA HAZIR OLUP OLMADIĞIMI NASIL BİLEBİLİRİM?
Aslında botoks ticari bir markaya işaret eden bir isim, doğrusu botulinum toksin demek. Bana göre hazır olmanın bir yaşı yok. Çünkü sürekli mimik yapar haldeyiz ve devamlı yüz kaslarımızı hareket ettiriyoruz. Zaten bizim botulinum toksin ile gidermeye, hafifletmeye çalıştığımız kırışıklıklar da cilt altındaki bu kasların sürekli kasılıp gevşemelerine bağlı oluşanlar. Botulinum toksin uygulaması için çizgilerin mimiksiz iken belirgin olmalarını yani stabil olmalarını beklemek doğru değil. Çünkü bir kırışıklık derin ve yerleşik hale geldiğinde, onu botulinum toksin ile tamamen gidermek zorlaşıyor.
10. İYİ BİR ŞEKİLDE YAŞ ALIP ALMADIĞIMI CİLDİME BAKIP NASIL ANLARIM?
Tonus/elastikiyet kaybı/gevşeklik: Baş ve işaret parmaklarınız arasına aldığınızda hafifçe yukarı çektiğiniz deri hızlıca geri dönüyorsa cildinizin tonusu iyi, elastikiyet kaybı az, gevşek değil demektir.
Parlaklık: İyi yaş alan, sağlıklı cildin doğal bir parlaklığı vardır.
Kırışıklık: Ne kadar az ve yüzeysel, o kadar iyi elbette.
Lekeler: Lekelerin az olması ya da hiç olmaması derinin kronik güneş hasarından korunmuş olduğu anlamına gelir.
11. BESLENME İLE CİLDİMİ NASIL DESTEKLEYEBİLİRİM? ETKİSİNİ HEMEN GÖREBİLİR MİYİM?
Nasıl ki arabamıza iyi benzin koyuyoruz, vücudumuzu da kaliteli gıda ile beslemeliyiz. İyi bir beslenme, uyku düzeni genel sağlığımızla beraber, cilt sağlığımızı da kuşkusuz olumlu yönde etkiliyor. Bu anlamda özellikle cildimize iyi gelen besinler neler? Kaliteli yağ kaynağı zeytinyağı, somon balığı, avokado, yüksek kolajen içeriği ile eşsiz paça suyu, mevsim balığı, kuzu eti gibi kaliteli protein kaynakları; yoğurt, kombuça çayı gibi probiyotik gıdalar; glutatyon, A ve C vitaminleri, likopen, kurkumin gibi antioksidanlardan zengin mevsimine uygun kırmızı biber, domates, ıspanak, havuç, yaban mersini, zencefil, brokoli, greyfurt, sarımsak gibi besinler ve son olarak su. Takviye gıda olarak kolajen desteği de faydalı oluyor. Çünkü yaşla beraber deride Tip 1 kolajen üretiminin azalması ile Tip 3 kolajen/ Tip 1 kolajen oranı artıyor ve tüm kolajen lifleri arasında düzensiz, bozuk bir dağılım olur. Bizim yaşlanma karşıtı ya da cilt kalitesini arttırmaya yönelik yaptığımız işlemlerin hedefinde de çoğu zaman bu bozuk kolajen yapının ortadan kaldırılıp, yeni ve düzenli kolajen üretimini sağlamak oluyor. Ağızdan kolajen takviyesi de bu süreçte tamamlayıcı bir destek görevi görüyor.
İLGİLİ İÇERİKLER
- Stres cildimizi nasıl etkiler? Madde madde stresin ciltteki etkileri
- Cilt tipleri ve özellikleri nelerdir? Hangi cilt daha çabuk yaşlanır?
- Evde cilt bakımı nasıl yapılır? 17 doğal tarif
- Mükemmel cilt için edinilmesi gereken 9 alışkanlık