Hayatınız, ilk ve son nefesiniz arasında geçen süreden oluşuyor. Peki milyonlarca kez nefes aldığınız bu yolculuk sırasında sadece nefes alma kapasitenizi tam olarak kullanmadığınız için hak ettiğiniz güzellikleri yaşayamadığınızı öğrenseniz ne yapardınız?
Mükemmel nefes nasıl olur diye düşünüyorsanız, hayatının ilk günlerini yaşayan bir bebeğin inip çıkan karnını izlemeniz yeterli. Bir de dönüp dikkatle kendinizi dinlediğinizde diyaframınızı kullanmadığınızı, nefesinizin çok hafif ya da aceleci olduğunu, zaman zaman da hiç nefes almadığınızı fark etmeniz mümkün. Transformal Nefes Eğitmeni ve Yaşam Koçu Nilgül Tavsel bu durumu; zaman içinde yaşadığımız olumsuz deneyimler nedeniyle nefes alma kapasitemizin kısıtlanması olarak açıklıyor. Yüzleşmek istemediğimiz travmalarımızı bastırmak için bedenin ilgili bölümüne oksijen göndermeyip, zaman içinde burada bir düğüm oluşturduğumuzu anlatan Tavsel, “Bedenin, zihnin ve ruhun kendini sağlıklı olarak ifade etmesi engellenince ortaya hastalıklar çıkıyor. Doğru nefes ile tanıştıktan sonra uzun süredir üzerinizde olan ve artık varlığına alıştığınızı düşündüğünüz korseden kurtulmuş gibi hissedeceksiniz” diyor. Nefes Eğitmeni ve Yaşam Koçu Nilgül Tavsel’e tekniğin detaylarını ve iyileştirme gücünü sorduk.
Yanlış nefes almaya ne zamandan itibaren başlıyoruz?
Bebekler ve hayvanlar diyaframlarını mükemmel şekilde kullanıyor, nefes alırken karınları şişip iniyor. Ancak bu kadar kolay olan bir şey bizim için çok zor olabiliyor. Doğum anından itibaren hayatımızda hoşumuza gitmeyen, bizi üzen, korkutan, rahatsızlık veren olaylarla karşılaştığımızda nefesimizi tutmaya başlıyoruz. Nefesimizi tutarak o olumsuz duygunun üzerini kapatıyoruz ve zaman içinde bir daha o duyguyu ifade eden bölgeye nefes almamaya başlıyoruz. Nefes alış şeklimizi bilinçaltımızdaki kayıtlar belirliyor. Örneğin hayatındaki diğer kişilere öncelik veren, suiistimale açık, cinsel yönden bastırılmış, yeteri kadar sesini çıkartmayan Türk kadını çoğunlukla karnına nefes almıyor, sadece göğüs nefesi alıyor. ‘Erkek adam ağlamaz, duygularını söylemez, kendini cinsellikle ifade eder’ diye büyütülen Türk erkekleri ise göğüslerini es geçip direkt karınlarına nefes alıyorlar.
Doğru nefes alan yetişkinler yok mu?
Farkında olmadan doğru nefes alanların oranı çok düşük kalıyor. ABD’de yapılan bir araştırmaya katılanların yüzde 90’ının sadece yüzde 30 kapasite ile nefes aldığı ortaya çıktı. Türkiye’de bu oranın çok daha düşük olduğunu tahmin ediyorum. Oran aynı olsa bile çok sigara içilen ve hava kirliliğinin fazla olduğu bu çevrede yeterince oksijen alabilmek de çok daha zor.
Doğru nefes alıp almadığımızı nasıl anlayabiliriz?
Birçok insan bunu fark edebiliyor. Az nefes aldığını, nefesini tuttuğunu ya da nefes nefese kaldığını söyleyen danışanlarımız oluyor. Doğru nefes almayan kişi yorgunluk hissetmeye başlıyor. Çünkü biz enerjiyi oksijenden alıyoruz, en fazlasını ise beyin kullanıyor. Vücuda yeterince oksijen girmediğinde yorgunluk, odaklanma zorluğu, unutkanlık, ciltte solma, kuruma gibi belirtiler ortaya çıkmaya başlıyor. Bu belirtilerle ortaya çıkan birçok hastalığın tedavisinde artık oksijenden yararlanılıyor. Biz diyoruz ki; kendi makinenizi çalıştırmak için hastalanmadan önce doğru nefes almayı öğrenin, hastalıklarınızı doğru nefes alarak iyileştirin.