Diğer
    Ana SayfaİlişkiMükemmeli ararken sahteleşen hayatlar

    Mükemmeli ararken sahteleşen hayatlar

    -

    Duygularımızın ve kimliklerimizin rol karmaşası
    Psikoterapist Ayşe Yılmaz, huzursuzluklarımızın büyük bir bölümünün rollerimize sahip çıkamama veya yine zihnimizdeki ideal rolü oynamamız nedeniyle oluştuğunu belirterek şunları söylüyor: “Anne olmak yerine çocuğuyla arkadaş olarak mükemmel anne olma çabası neden? Çocuğun iyi bir anneye ihtiyacı var, arkadaşı kendi edinecek. Ya da iyi bir eş yerine daha iyi bir dost, arkadaş veya iş arkadaşı olmak neden? Veya genel müdür değilken tıpkı genel müdürmüş gibi çalışmak neden? O zaman genel müdür ne yapacak? Ya duygularımızın rolleri… Mutsuzken değilmiş gibi davranmak, ağlayacakken gülmeye çalışmak, bozulup incinmişken hiçbir şey yokmuş gibi davranmak, kızıp öfkelenirken sakinleşip kızmadan anlatmaya çalışmak. Her şey mükemmel ve güçlü olmak için değil mi? Nihayetinde insan biraz şekerli, biraz tuzlu, zaman zaman ekşi, bazen acı, çeri çöpü her şeyi içinde, kararınca, olduğu gibi mükemmel değil mi zaten? Belki bu lezzettir aradığımız.”

    Burada eleştiriler devreye giriyor değil mi?
    Bize benzemediği için onu eleştiriyoruz. Oysa ‘Bana neden böyle yaptın?’ demek yerine ‘Bunu neden yaptın?’ demek ve cevabı dinlemek gerekiyor. Böylece karşı tarafı anlama şansınız doğuyor. Karşı tarafı tanımak çok önemli… Örneğin 30 yıl sonra ayrılan eşler oluyor. Kadın diyor ki, ‘Bana bunu yapabileceği hiç aklıma gelmemişti.’ Neden? Çünkü düşünmedin, korktun, kaçtın ve kafanda yarattığın adamla 30 yıl geçirdin. Algına uymadığı zaman onu eleştirdin, onun sana kendini sevdirmek için yaptıklarından çok mutlu oldun. Ama o bir gün gerçek özünü buldu ve sen şu an dehşete kapılmış durumdasın! Oysa önce kendi gerçeğini görmek, sonra karşındaki kişinin gerçek niteliklerini artısı ve eksisi ile değerlendirmek gerekiyor. Biz uzmanlar insanlara aileleri, eşleri ya da çocukları ile ilgili olumlu veya olumsuz özellikleri sorduğumuzda ya olumsuz özellik bulamazlar ya da o kadar olumsuz konuşurlar ki iyi özellik bulamazlar.

    agustos-2012-iliski-resim-3TOPLUMUN İKİ YARASI: BAĞLANMA&AYRIŞMA
    Mükemmel ilişkiler denildiğinde toplumsal olarak iki patolojimiz bulunuyor: bağlanma ve ayrışma. Her ikisi de çocukluk dönemine dayanıyor. Örneğin annenin beklentileri karşılanmadığı için sürekli değiştirilen bakıcılar nedeniyle çocuk her seferinde başka bir yüze bakıyor ve her seferinde yeniden bağlanması gerekiyor. İlerleyen yıllarda ne işine, ne eşine, ne dostlarına bağlanamayan hatta sürekli evini değiştiren insanlar yetişiyor. Hayatında önceleri sadece annesi varken ayağa kalktığı andan itibaren dünyayı keşfetmeye çalışan çocuk, hareketleri annenin dünya algısına uygun olmadığı için sürekli engelleniyor. İlerleyen yıllarda kendi kararlarını vermesine izin verilmiyor. Bu süreçte çocuk bir türlü aileden ayrışamıyor, bireyselleşemiyor. Yetişkin olduğunda örneğin mutsuz olduğu işten ayrılamıyor, kendi başına bir şey yapamıyor.

     

    Devamı diğer sayfada



    CEVAP VER

    Lütfen yorumunuzu giriniz!
    Lütfen isminizi buraya giriniz