En dirençlileri, en göz önünde olanları bile zayıflatabilen Şeyda Coşkun, 50 gün önce oğlunu dünyaya getirdi. Herkesin nasıl tekrar eski formuna kavuşacağını merakla beklediği Coşkun, hem Formsanté için objektif karşısına geçti hem de bu süreci tüm detaylarıyla anlattı.
Onu ilk Bebek sahilinde yanında ünlü isimlerle yürürken yakaladık. Sonra öğrendik ki bu kadın danışanlarının mutfağına girip onların yemek düzeninden buzdolabına kadar her şeyine karışıyor. Gülşen, Gülben Ergen, Hülya Avşar, Derya Baykal gibi göz önünde olan ve daha da önemlisi yoğun tempoda çalışan bu kadınlar birer birer zayıflamaya, forma girmeyi başladı. Sadece kadınlar değil Şeyda Coşkun’un yanında ünlü iş adamları da gördük. Derken tüm Türkiye’de “zayıflatan kadın” olarak tanınır hale geldi. Beden eğitimi lisansının üzerine beslenme konusunda da eğitim alan Şeyda Coşkun, Uğursay Yeğin ile hayatını birleştirdi. Ve 50 gün önce Arat ismini verdikleri çocuğunu kucağına aldı. Hamileliğinin son dönemini ABD’de geçiren Coşkun, şimdi hem çocuğunu büyütüyor hem de tam gaz işlerini devam ettiriyor. Şeyda Coşkun’la tüm bu süreçleri hem ruhsal hem de fiziksel olarak nasıl geçirdiğini konuştuk.
HAMİLELİKLE BİRLİKTE HAYATINIZDA YENİ BİR SAYFA AÇILDI. NASIL GEÇİRDİNİZ HAMİLELİK SÜRECİNİ?
Çok güzel bir hamilelik geçirdim. Altıncı ayımda dahi kaslarım görünüyordu, çok fazla kilo almamıştım. Yedinci ayın ilk haftası hamile olduğumu hissetmiştim artık. Üçüncü ayın başında bulantılarım olmuştu ama üzerimde bir ağırlık hissetmiyordum. Aslında tüm bu süreçte şunu anlıyorsun; hamilelik aslında bir hayat sınavı. Hiç olmaz dediğin şeyler oluyor, hiç yaşamam dediğin şeyleri yaşıyorsun. Ben hayatımda hiç ekmek yemek istememiştim, hamileliğimde sürekli canım ekmek çekti, onun yerine beyaz pirinç yedim. Hamilelik öncesinde bu beyazlardan hiçbirini ağzıma koymuyordum, şimdi de koymuyorum. Hatta aklımın ucundan dahi geçmiyor. Ama o süreçte canım beyaz ekmek, beyaz pirinç istedi. Tam tersi şekilde hamilelikten önce meyveye bayılıyordum, o süreçte canım hiç çekmedi, yiyemedim. Şu anda bile ofisimde her yerde meyve var gördüğünüz gibi. Hele badem; bayılırım, her zaman elimin altında olan bir kuru yemiştir. O dönemde ağzıma süremedim. İnanılmazdı gerçekten…
İNCECİK BİR BEL İÇİN 8 SİHİRLİ ADIM
• Lifli besinler tüketin.
• Oklava yardımıyla bel egzersizleri yapın.
Elinize oklava alın, yumuşak bir zeminde oturup dengeyi sağlamak için bacaklarınızı uzatıp açın. Sopayı boynunuzun arkasından omuzlarınıza yerleştirin ve ellerinizi uçlarına koyun. Dik oturuşunuzu bozmadan karnınızı içe doğru çekerek sıkın ve kendinize doğru çevirin. Bunu yaparken başlangıç pozisyonuna geçtiğiniz her defa nefes alıp verme çevirme işlemi sırasında nefes vermeyi unutmayın. Bu hareketi her bir yön için 10 olmak üzere toplam 20 kez yapın.
• Her öğünden önce 1 bardak su içmeyi unutmayın.
• Beyaz ekmeği hayatınızdan çıkarın.
• Düzenli spor yapın.
• Pilatesi hayatınıza sokun.
• Porsiyonlarınızı azaltın. Gözünüz değil mideniz doysun.
• Ne kadar çok aç hissederseniz o kadar çok yersiniz. Bu nedenle öğün aralarını unutmayın. Sağlık probleminiz yoksa ara öğünlerden vazgeçin.
EN ASİDİK GIDALAR
Bira
Kahve
Siyah çay
Meyve suyu
Likör
Kırmızı et
Konserveler
Turşu
Hazır soslar
Kızartmalar
Şekerli gıdalar
Kahvaltı gevrekleri
Mısır şekeri
FİZİKSEL OLARAK NELER YAŞADINIZ?
Sekizinci ayda siyatik sinirime oğlum Arat’ın başı değdi, adım atamaz hale geldim. Benim gibi yürüyen bir insan, havaalanına tekerlekli sandalyeyle gitti. Yürümeye aşık bir insanım, hep “Allahım ayağıma, bacağıma bir şey olmasın” diye dua ederdim. Sırf sakatlanırım korkusundan iki yıl kayağa bile gitmedim. 10 gün tekerlekli sandalyede oturdum. Dedim ki; “İnsanlar var sakatlıklarından dolayı ömür boyu oturuyor, sen 10 gündür oturmuşsun çok mu?”. Hamilelik de bir sınav ve bu sınavı çok iyi vermen gerekiyor. Bu problemi yaşayan insanların yerine kendimi koyup, neler yaşadıklarını anladım. Ki Amerika gibi bir yerde yaşam koşulları engelliler için iyileştirilmiş durumda. Türkiye’de de durumların mutlaka iyileştirilmesi gerekiyor, yapılanlar engelli olan insanların hayata tutunabilmeleri açısından önem taşıyor.
NEDEN BÖYLE BİR SORUN ÇIKTI VÜCUDUNUZDA?
Zayıf vücutların biraz daha yağlanması gerekiyor. Ben zaten zayıf olduğum için bu siyatik durum ortaya çıktı. Geniş kalçalı, kalın belli bir kadın olsam bu sorun olmayacaktı belki de. Son ayım çok güzel geçti. Amerika’da herkesin spor yaptığı cennet gibi bir yerdeydim. Günde iki kez yoga yapıyordum. Bunlardan bir tanesi Hot Yoga’ydı. Burada olsaydım, “Aman sıcak çocuk için tehlikeli” gibi tepkilerle karşılaşırdım. Diğerleri hangi tempoda yapıyorsa ben de o tempoda ilerliyordum, hamileyim diye daha az yapmaya çalışmıyordum. Doktora her gittiğimde 400-600 gram verdiğimi fark ediyordum ve bebeğim sağlıklı bir şekilde kilo alıyordu.
ÇOCUĞUNUZ 3 KİLO 600 GRAM DOĞDU DEĞİL Mİ?
Evet, ailede rekor bende. Kardeşim 3 kilo 400 doğurmuştu. Herkes benim az yediğimi düşünüp, bu kadar kilolu bir bebek doğuracağımı düşünmemişti. Mesela çok fazla badem ve ananas yerim. Bu ikisi oldukça iyi miktarda folik asit yapıyormuş. Doktorum bana folik asit takviyesi vermedi, yeterli miktarda varmış.
NORMAL DOĞUMLA BİRLİKTE ALDIĞINIZ KİLOLARIN ÇOĞU GİTTİ DEĞİL Mİ?
Toplamda 11 kilo aldım. Doğumla beraber anında yedi kilom gitti. Geldikten sonra verdiğim kilonun üzerine 1,5-2 kilo aldım. Bu da lohusalık ödemiydi. Tabii sütün de etkisi var bunda… Bu yüzden vücuduma çok yüklenmek istemiyorum, sütüm kesilecek diye korkuyorum.
AMERİKA’DAKİ DOKTORLARIN ANNE SÜTÜNÜ ÇOK ÖNERMEDİĞINİ DUYMUŞTUM…
Eşimle her şekilde sağlıktan yanayız. Anne sütünün gerekli olduğunu düşünüyorum ve yetmiyorsa da bir şekilde desteklenmesi gerekli. Biliyorsunuz süt bankaları var. Kimi kadın prematüre doğuruyor. Doğal olarak sütü de birikmiş oluyor. Bundan başka anneler niye yararlanmasın ki? Kesinlikle anne sütünü savunuyorum. Bazı lohusa öğrencilerim detoks yapmak isteyip hem de sütünü korumak istiyor. Belli başlı tariflerimi uyguluyoruz. Mesela rezene ve anason iyi miktarda süt yapıyor.
SİZİN TARİFLERİNİZİ HERKES YAPABİLİR Mİ?
Ben bu tarifleri ve malzemeleri düşünürken Türkiye’yi göz önünde bulunduruyorum. Sivas’tan Erzurum’a kadar tüm illeri düşünüyorum. Kaldı ki oralarda her şeyin en sağlıklısı var. Haliyle büyüyen çocukları da daha iyi şeyler yiyerek büyüyor. O çocuklarda olsa olsa kemik sağlığı ile ilgili problemler olur. Beslenme açısından problem yaşamazlar çünkü sütün, yağın ve temel besinlerin en iyisi orada zaten var. Burada yediğimiz yağ, içtiğimiz süt oradakinden çok farklı. Bu malzemeleri kişilere aktarırken gaz yapar mı ya da başka bir organına dokunur mu diye düşünmek durumunda kalıyorum. Mercimek, nohut ve fasulyeyi hamileliğimde çok yedim. Ama şimdi çocuğa gaz yapar diye yiyemiyorum. Yediklerim sütüme karıştığı için doğal olarak bunları da düşünmem gerekiyor.
ANNELİK EŞİTTİR ENDİIŞE MİDİR?
Ben normalde hiç panik biri değilimdir. Ama onun boğazına sütün bir damlası kaçsa deli oluyorum. Bu yüzden eşim beni sakinleştiriyor, bir şey yok tamam diye. O soğukkanlı davranıyor ama ben elimde olmadan panik oluyorum. Arat doğalı 50 gün oldu. Çok başka bir duygu. Hele ki normal doğumla olduğu için çok enteresan duygular yaşadım. Bütün kadınların bu duyguyu yaşaması gerektiğini düşündüğüm için de zoraki durumlar dışında sezaryene karşıyım.
SÖZ KONUSU DOĞUM OLUNCA SEZARYENLE KOLAYA MI KAÇIYORUZ?
Aslında hamilelik sizi ağırlaştıran, enerjinizi alan bir şey. Ben hep beş tane doğurayım ama bir kez hamile kalayım deyip gülerdim. Normal doğum yaratılıştaki bir lütuf… Genelde erkekleri şanslı görürüz doğum yapmak zorunda kalmadıkları için ama aslında asıl şanslılar biziz. Çünkü bu mucizevi olayı hiçbir erkek yaşayamıyor. Normal doğumla birlikte temizlenmiş ve arınmış da oluyorsunuz.
ŞU SIRALAR HERKES SİZİ MERAK EDiYOR, DOĞUMDAN SONRA NASIL OLDU DA BU KADAR ÇABUK TOPARLADINIZ DİYE. MESELA ÇATLAKLARINIZ VAR MI?
Doktorumun tavsiyesiyle bir krem kullanmaya başladım. Tıbbi olarak iyi gelen bu ilaçla daha iyi oldum. Ama benim bir avantajım vardı. İç karnımın geniş olmasından ötürü karnım çok da şişmedi, haliyle çatlamalar da pek olmadı. Hastanede doğum zamanı altı-yedi aylık gibi gözüküyordum. Hatta acaba benim ay hesaplamamda mı bir problem var diye düşündüm… Çünkü doğuma beş gün varken sanki altıncı ayımı geçiriyormuş gibiydim.
SAÇINIZDA YA DA CİLDİNiZDE NE GİBİ DEĞİŞİKLİKLER OLDU?
Hamileliğimde saçlarım çok gürleşmişti. Doğumdan sonra ne olur ne olmaz diye biotin, keratin, E ve B12 vitamini içerikli bakımlar yaptırmaya başladım. Hamilelikte bebeğe zarar vermesin diye dip boya da yaptırmadım.
ARTIK İŞİNİZE GERİ DÖNDÜNÜZ, TEMPONUZ NASIL?
Bir hayli hızlı döndüm. Bazen acaba acele mi ettim diye düşünüyorum. Ama Arat’ın 40’ı çıksın diye bekledim tabii. Çıkar çıkmaz da anında işe koyuldum. Süt sağma makinem ve ben takılıyoruz (gülüyor).
BİR GÜNÜNÜZ NASIL GEÇİYOR?
Ben aslında çok uyuyamayan bir tipim, çok hiperaktifim. Uykuyu gereksiz bir zaman kaybı olarak görüyorum. Ama kendimi uyumak için zorluyorum bazen. Buna rağmen gün içerisinde öğle uykum falan yok. Akşamları sütümü sağıyorum ve daha sonra uyuyorum. Gece uyanıp yine süt veriyorum, bir kısmını yine sağıp saklıyorum. Sakladığımı da eşim veriyor.
BEBEĞİN ALTINI DA DEĞİŞTİRİYOR MU?
Amerika’dayken annem tabii ki yanımızdaydı ama çoğunlukla ikimizdik. Ben ne zaman uyusam Arat’ın altını hep o değiştirirdi. Hatta şu anda herkesten daha iyi bez değiştirir hale geldi, evdekilere kök söktürüyor (gülüyor).
ŞU AN NASIL BİR ÇALIŞMA SİSTEMINIZ VAR? HAMİLELİK ÖNCESİYLE AYNI MI HER ŞEY?
Önceden nasıl çalışıyorsam, şimdi de öyle çalışıyorum. Hiçbir şeyi değiştirmedim. Yine aynı şekilde özel olarak çalıştığım müşterilerim var. Onlarla sabahları yürüyüyorum. Ama şu sıralar yeni bir projem var. Daha geniş çaplı paket yemek servisi düşünüyorum. Bunu yapan birçok firma var ama ben bir türlü onlara güvenemiyorum. Hijyenin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Çünkü bir yiyecek bir kapta çok fazla durmaz, duramaz… Bunun özel saklama koşulları olmalı. Taze sıkılmış meyveleri ertesi gün içmemeniz gerekir. Mesela detoks sularını müşterilerime hazır olarak göndermiyorum. Malzemeleri bir araya getiriyorum, onlar sıkıp içiyorlar. Asla şişeye koyup yollama taraftarı değilim. Tabii müşterimin makinesi yoksa o zaman sıkıp yolluyorum. Niyetim biraz da Türkiye dışına çıkmak. Azerbaycan’dan, Almanya’dan ve daha birçok şehirden müşterim var. Skype ile iletişime geçiyoruz. Bu projemle onlara da ulaşabilmek istiyorum, amacım bu.
BUGÜNE KADAR BİRÇOK İSMİ ZAYIFLATTINIZ. BUNUN SIRRI NE?
Bir gün Gülben Ergen beni aradı; kitabının ilk çıktığı zamanlar. “İlk önce annemi aradım, sonra da seni. Birazdan da Nihat’ı arayacağım, Allah sizi başımdan eksik etmesin” dedi. Bunu her hatırladığımda tüylerim diken diken oluyor. Çünkü bunu duyabilmek için bu işi yapıyorum. Neler duydum, ne dualar aldım… İnsanların hayatları olumlu anlamda değişiyor. Hepsiyle teker teker ilgileniyorum. Onları motive ediyorum. Motivasyon vererek, o kişiyle bir bütün olmak çok önemli. Arada bir birkaçının kıyafetlerine de karışıyorum. Bunu giy, şunu al daha güzel olursun bile diyorum.
TÜRK KADINI EN ÇOK NEYE DİRENÇ GÖSTERİYOR?
Üç tane etken var. Biri incelteceği düşünülen diyet bisküviler. İnsanımız onu yiyince kilo verebileceğini sanıyor; ki hiçbiri veremedi. Ara öğünlerde şekerli yiyecekler yenilip tekrar acıkmaya fırsat veriliyor. Mesela benim badem takıntım var, badem yemeye başladım mı zor dururum. Ama artık dur diyebiliyorum kendime. Aslında hepimizin zayıf yanları var. Önemli olan onu bulup, çözüm üretmek.
YAZ MEVSİMİNDE EN ÇOK HANGİ HATALARI YAPIYORUZ?
Çok fazla alkol ve kokteyl tüketimi… Hepsi de çok şekerli ve kalorili. Bunları tüketenle tüketmeyen kadını çok net ayırt edebilirsiniz. İlla ki alkol almak isteniyorsa da hafif olanlar tercih edilirse iyi olur. Alkol fazla tüketilince haliyle beslenmeyi de etkiliyor. Akşam alınan fazla alkol, sabaha sizi çok aç uyandırabiliyor. Hatta sabah uyanmanıza gerek bile kalmadan gece bile yemek yiyecek kıvama getirebiliyor. Hem alkol, hem yemek olunca, kilo doğal olarak alınıyor. Halbuki alkol alınan gecenin sabahında ödem söktürücü, detoks etkisi yapan birkaç meyve yense çok daha iyi olur. Ama tabii her gün şunu bunu yiyeceksin demiyorum. İstersen git cumartesi sabahı sucuklu yumurta ye… Ama yanında ekmek yeme. Ya da ekmek yemek istiyorsan eski kaşar kullanma lor peyniri kullan. Bunların hepsi bir denge. Diyet yaparken öğlen salata yiyip, akşamına kebap yemeniz size bir şey kazandırmaz.
YÜRÜYÜŞTE EN DOĞRU TEKNIK NEDIR, ARADA YOKUŞ ÇIKMAK GEREKİYOR MU?
Yokuşta yürümek sanki yürüyüşü daha etkili hale getirecekmiş gibi bir yanlış var. Çünkü bu bacağı kalınlaştırır. Bir kadın için en yanlış yürüme tekniği, yokuş çıkmak ve ağırlık takarak yürümek. Bunlar bacağı aşağı doğru çeker. Zaten sizi aşağı çeken bir çekim var. Bu yanlışlarla daha çok aşağı çekiliyor vücut. Bizi yaşlandıran şey yerçekimi. Bazı kadınlara squat bile çok iyi gelmiyor. Çünkü şişiriyor, bacak kalınlaşıyor.
YÜRÜYÜŞ SIRASINDA HANGİ HAREKETLER YAPILABİLİR?
Birinci kilometrede karnı içe çekip, sanki idrarını tutuyormuş gibi yürünebilir. İkinci kilometrede ise tam tersi kalçayı sıkarak yürünebilir. Bir öyle bir böyle deyip, sırayla değiştirilebilir. Yürüyüş vücudunuzdaki her yeri çalıştırır. Bu tekniklerle bütünleştiğinde de etkisi iki katına çıkar.
YEMEK PROJENİZİN DIŞINDA BAŞKA BİR PLANINIZ VAR MI, BU BİR KITAP OLABİLİR Mİ?
Kitap işine çok sıcak bakmıyorum. Sanki bunun için çok erken gibi hissediyorum. Biraz daha olgunlaşmam, pişmem lazım. Kitap biraz daha birikim gerektiriyor çünkü. Aynı zamanda tecrübe de gerektirir. Ben mesela hala lohusalıktan çok bahsedemiyorum. Çünkü daha tamamlamadım. Kitap da aynen böyle. Biraz yaşama süreci gerektiriyor bu. Ama bunun dışında başka bir fikrim var. Eşim kızacak belki söylediğim için (gülüyor); taşınabilir tartı işine giriştim. Eşimle bir yandan da beyin fırtınası yapıyoruz, nasıl olabilir diye. Kendi adımı taşıyacak. Her şeyini de ben organize edeceğim. Şu sıralar araştırmalarımız devam ediyor.
TARTI DEMİŞKEN… BİR KİŞİ NE SIKLIKLA TARTILMALI?
Her gün tartılmalı. Nasıl bir değişim olduğu görülsün. Vücudun şifresinin çözülmesi için o tartıya her gün çıkılması gerektiğini düşünüyorum. Yediğiniz et ya da tavuk sizde nasıl bir değişiklik gösterdi diye bakabilirsiniz.
MÜŞTERİLERİNİZ ARASINDA SİZİ ZAYIFLAMA KONUSUNDA EN ÇOK ZORLAYAN KİŞİ KİM OLDU?
Ünlülerden kimse zorlamadı hepsi de çok başarılıydı. Aslında spesifik bir isim yok ama genelleyecek olursam, orta yaş ve üstü kişiler biraz daha zorladı diyebilirim. Çünkü belli bir tecrübeleri zaten var. Hatta kayınvalideme de kendi programımdan uyguladım. Hakkıyla da bitirdi (gülüyor).
SPORSUZ ZAYIFLATTIĞINIZ DA OLUYOR MU?
Tabii ki. Hasta olan insanlar da geliyor bana. Bu kişi yatalak biri de olabiliyor. Sağlık için her şeyi yapıyoruz yani.
KABUL ETMEDİĞİNİZ MÜŞTERİLERİNİZ OLDU MU HİÇ?
Çok ağır sağlık problemleri olanlar için ikinci bir kez düşünüyorum. Mutlaka doktorlarına görünüp bana öyle gelmeleri gerektiğini söylüyorum. Aynı şey hamile olanlar için de geçerli oluyor. Mutlaka rapor istiyorum. Çünkü bir sorun olmaması için önlemi baştan almak gerek. Benimle bir alakası olmayabilir ama başka bir yerden bir sorun çıkarsa sıkıntı olabilir. Sağlık dediğimiz şey çok zor bir iş. Bu kadar yıldır bu işi yapıyorum, yemeği aldığım yere bile çok dikkat etmek durumundayım. Bu çok önemli.
EŞİNİZİN NE YİYİP NE İÇTİĞİNE KARIŞIYOR MUSUNUZ?
Kesinlikle karışmam. Onunla yemek yemek zaten çok keyifli. Puding ve muhallebiyi çok sever. Ben de ona özel olarak chia tohumlu pudingler yapıyorum. Ama hafta sonu biraz yaramazlık yapıp çok sevdiği hamur işlerinden yiyor. Ama sonrasında detoksunu mutlaka yapıyor. Bazı sabahları bisikletleri yüklenip sahilde bisiklet sürüyoruz, dönüşünde de kahvaltımızı yapıp Arat’ı alıyoruz. Zaten çok spor yapıyor. O da benim gibi kıpır kıpırdır, sürekli hareket eder ve sever de. Çok enerjiktir.
Deran Çetinsaraç
Formsanté – 2015 Haziran sayısı