Diğer
    Ana SayfaRöportajHiç bir zaman zayıf ve sıska olmayı sevmedim

    Hiç bir zaman zayıf ve sıska olmayı sevmedim

    -

    Doğma büyüme İstanbullu diye bir söz vardır ya hani, Irmak Ünal Karabacak için de “Doğma büyüme bilinçli, sağlıklı ve aktif” diyebiliriz. Irmak, henüz çocuk denilecek yaşlarda, günde 10 km yüzüp, abur cuburu sadece kaçamak günlerinde tüketip, yediklerinin temiz olmasına gayret ediyormuş.

    Röportaj: Deran Çetinsaraç
    Fotoğraflar: Murat Sargın
    Styling: Tülin Demir
    Makyaj: Sema Aydın/Nars ürünleriyle
    Saç: Suat Ürün/No21
    Fotoğraf Asistanı: Zehra Sargın

    Formsanté dergisi’nin sizin için ayrı bir yeri olduğunu biliyorum, doğru mu?
    Formsanté’nin ilk sayısını satın almış olduğumu net bir şekilde söyleyebilirim. Hatta o sayılarda daha çok otlar, bitkilerle hazırlanan çaylar gibi bilgiler vardı ve dergi şimdiki kadar popüler değildi. O yüzden Formsanté benim için ansiklopediydi. Her ay bana ışıkla geliyordu. Düşünün ben 14-15 yaşlarındaydım ve derginizdeki her satırı büyük bir merakla okuyordum. Bazen insanlar “Kaç ayda oldu bu karın kası, ne kadar zamanda yaptınız bu vücudu?” diye soruyor. Ben de diyorum ki, bu sadece sosyal medyanın gücü, ben yıllardır spor yapıyorum. Spor benim hayat tarzım. ABD’ye üniversite için yerleşirken evimden önce spor merkezini seçmiştim. 24 saat açık bir spor merkezine en yakın yerde yaşadım. Tatile giderken otelimi buna göre seçerim, spor bir öncelik benim için.

    Sporla birlikte beslenme de aynı ölçüde önceliğiniz miydi?
    Tabii ki. İşte orada Formsanté devreye giriyor. Bundan 23 yıl önce bilgi şimdiki kadar rahat ulaşılabilir değildi, dolayısıyla dergiyi okuyarak beslenmeyi çok iyi öğrenmiştim. Yani ben herhangi biri gibi beslenmiyorum, bunu itiraf etmem gerekiyor. Çocukken de öyle değildim.

    - Advertisement -

    Çocukken nasıl beslenirdiniz?
    Bizim eve şekerli şeyler girerdi ama ben tercih etmezdim. Abur cuburları sadece kaçamak gününde yerdim. Mesela sporu daha profesyonel şekilde yapmaya başladıkça, “cheat day” yani kaçamak günü diye bir şey olduğunu öğrendim. Oysa ki çocukken bunu bilmeden zaten yapıyordum. Televizyonda “Evimiz Hollywood’da” dizisi oynardı. Haftada bir gün bu diziyi seyrederken yanıma cips, gofret alırdım ve sadece o gün bu tarz şeyler tüketirdim. Tamamen içgüdüsel bir şeydi bu. O zaman da şimdi de pizza sevmem, börek yemesem hiç aramam. Unlu gıdalardan sadece makarna severim, onun da integral ve kepekli olanının lezzetini seviyorum. Çocukluğumu düşününce bu konuda gerçekten çok şanslı olduğuma inanıyorum.

    Şanslısınız çünkü çocukluktan beri temiz besleniyormuşsunuz, öyle mi?
    Vücudumu her zaman dinliyorum. Çocuklarımda da buna dikkat ediyorum. Şeker en çok limitlediğim şeylerden biri.

    Çocukların beslenmesini nasıl belirliyorsunuz?
    Vadi üç yaşında ve beslenmesinin yüzde 70’ini meyve ve sebze oluşturuyor. Geçenlerde markette karpuz gördü, dört takla attı. Çocuk resmen meyve için yaşıyor. Sanırım bu durum genetik bir şey… Kızım Kayla dört yaşındayken kırmızı et yemeyi bıraktı, ben de kızımla birlikte pesketeryan oldum. Bana “Hayvan yemek istemiyorum artık anneciğim” deyince bu durumda balık yemesi gerektiğini söyledim, peki dedi. Benim yıllardır hayalini kurduğum bir şeydi pesketeryan olmak ve o geçişi kızım sayesinde yaptım. Sonuçta kızıma “Et yemezsen olmaz” diyebilirdim ancak kararına saygı duydum.

    Onu etkileyen bir şey mi oldu?
    O hayvanlara çok düşkün. Sadece hayvan yemeyi kafasında oturtamadı. Çizgi filmde gördüğü tavuğun tabağında olduğunu anladığı anda bu kararı verdi. Köfte neye benziyor? Hiçbir hayvana benzemiyor. Bir çocuğun yediği şeyin hayvan olduğunu bilincine varması soru sormasıyla başlıyor. İnek eti yediğini duyunca bir daha yemek istemedi. Bunu hiçbir yerde duymadı, hiçbir yerde görmedi; sadece kendi mantığıyla birleştirdi. Çocukların genetik olarak etkilendiklerine inanıyorum çünkü babasıyla çok uzun zamandır yani daha çocuklarımız dünyaya gelmeden bu geçişi yapmayı düşünüyorduk.

    Yaptığınız egzersizlere veya karın kaslarınıza sosyal medya üzerinden ne gibi yorumlar geliyor?
    Yorumlarımı artık kapatmaya başladım çünkü dünyanın en güzel yorumlarını yapanlar olduğu gibi çok lüzumsuz şeyler yazanlar da var. Negatifi hayatımdan uzaklaştırmaya çalışıyorum. Neler diyorlar dersen, “Abarttın, erkek gibi oldun” şeklinde… Neden bilmiyorum, kasla erkek arasında bir bağlantı kurmuş insanlar. Bir kadının kaslı olmak isteyeceğine ihtimal vermiyorlar. Hiçbir zaman zayıf ve sıska olmayı sevmedim. Ben Madonna jenerasyonuyum. Hayatta tek hayran olduğum insan Madonna’dır. Yaşayış şekliyle, kan ter içinde kalışıyla, iyisiyle kötüsüyle… Çünkü hayat her zaman iyi değil, Madonna’nın hayatına bakarsanız dönem dönem dibe de vurmuştur, yukarı da çıkmıştır ama hep dik durmuştur. Madonna, kendisiyle ve hayatla barışık bir kadın. İşte ben o zihniyetle yetiştim ve Madonna benim hayatımın çok değerli, önemli bir parçası. Onunla ilgili kitaplar okudum, belgeseller izledim.

    Madonna’nın yazdığı çocuk kitaplarını çocuklarınıza okudunuz mu?
    Çocuk kitaplarının hepsi Kayla’yla Vadi’nin odasında var. Ben dünyaya bakış açısını çok beğeniyorum ve şöhreti taşıyabilen nadir kişilerden biri olduğuna inanıyorum. Sonuçta ben de şöhretin içine doğduğumdan bunun ne kadar ağır, zor bir şey olduğunu çok iyi biliyorum.

    Sürekli her yaptığının sorgulanması tabii ki çok yıpratıcı bir şey…
    Hiçbir şekilde dışarıdan görüldüğü gibi bir şey değil. Şöhretin içine doğdum ve aksi nasıl bir şey fikrim yok. İlkokula gittiğim gün bile Kelebek gazetesinde haber olarak yer aldı. Ben de hayatım boyunca şöhret neden benim hayatımda var diye sorguladım ve bunu etkisini tıpkı Madonna gibi iyiliğe dönüştürmeye çalıştım.

    Dışarıdan enerjileri alır mısınız? Birinin iyi ya da kötü olduğunu hisseder misiniz?
    Kova burcuyum, insanlara çok güvenirim. Diyelim biriyle kötü bir şey yaşayayım, asla o kişiden kaçmam. O insanın hayatıma girmesi gerektiğine inanırım. Çok eleştirildiğim dönemler de olmuştur. “Yaptığım hatayı bir kere daha yapmam, beş kere daha yaparım emin olmak için” sözüne bayılıyorum. Bu benim hayat görüşüm.

    Karın kaslarını biz de sormadan edemeyeceğiz, bu kasları korumak için egzersiz rutininiz nasıl?
    Genetik özelliklerine göre çalışmalara insanların vücudunda farklı kas bölgeleri farklı cevaplar veriyor. Bazı insanlar ne kadar squat yapsalar da kalça çıkıntısını yakalayamıyor. Bazı insanlar ne kadar karın çalışsa da sixpack’in, baklavaların görünmesi uzun zaman alabiliyor. Aslında hepimizde o sixpack denen şey var. Onun görünür hale gelmesi tamamen mutfakla ilgili bir durum. Spor hocam Burak Kasapoğlu’nun hayatıma kattığı çok önemli bir şey HIIT yani High Intensity Interval Training. İkinci bebekten sonra vücudum ilk hamilelik sonrası zaman gibi tepki vermedi. Vadi’den sonra bir ara “Ne oluyor?” dedim, umutsuzluğa kapıldım. İşte orada spor hocanız devreye giriyor.

    Ne kadar kilo aldınız hamileliklerinizde?
    Kayla’da 12, Vadi’de 13 kilo aldım. Doğurduktan bir hafta sonra 9 kilo vermiştim ikisinde de.

    Spor hocanız nasıl bir planlama yaptı?
    Vücudumun toparlanmasının bir ayı alacağını söyledi ve bana o kadar güveniyordu, emindi ki ben de ona “Tamam, ne istiyorsan yapacağım” dedim. Çalışırken şunu anladım, ben zıplamayı unutmuştum. Zaten vücut en çabuk zıplamayı unutuyormuş. Başladı beni kutuların üzerinden atlatmaya. Resmen antiaging etkisi var ama çok dikkatli, düzgün yapılması gereken bir idman. Yaşlanmayı geri çeken antrenmanlardan biri, bunun da sebebi zıplarken, hoplarken büyüme hormonu salgılıyor olmanız. Zıpladım, hopladım, ip atladım ve dediği gibi bir ayda toparladım. İki sene önce birlikte çalışmaya başladık, bazen önceki antrenmanları seyrediyoruz arada çok büyük fark var. Demek ki hayatınızda “yapabilirsin” diyen birinin olması çok önemli. İşte sosyal medyada spora hevesli kadınlar için neden o kişi ben olmayayım?

    Kaçta uyuyorsunuz akşamları?
    Genelde çocuklarla birlikte yatma pozisyonuna geçiyorum. Kitap okuyorum, telefonuma bakıyorum, en geç 23.00’te yatıyorum. Ama hafta sonu sabah 5’te yattığım da oluyor. Yani hayatı siyah-beyaz yaşamıyorum. Yaşamımda tüm renkler var. Arkadaşlarımla çıktığım geceler olur ama sonra mutlaka kendimi dinlenmeye çekerim. Hani dışarıdan “addicted” yani sağlıklı yaşama aşırı bağımlı gibi gözüküyorum ya, aslında böyle bir şey yok. Dövmelerimde bile karanlıkla aydınlık iç içedir. Hem karanlık hem de aydınlık taraflarım var, hepsine sahip çıkmaya çalışıyorum.

    Meditasyon ve yoga yapıyor musunuz?
    Haftada bir yoga yapıyorum. İdmanımın arkasından yogayı yaptığım zaman yarım günden fazlası gitmiş oluyor. Geleceğe yönelik amaçlarımdan en önemlisi yogayı daha fazla hayatıma katmak. Yoga yapmak insanı dinlendiriyor, keşifler yaptırıyor. O 1,5 saatlik yolculuk içerisinde neler neler buluyorum. Çünkü beynini çok zor durduran bir insanım. Biraz DEHB (Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu) durumum var. Dikkatimi çok uzun süre tutamam, kafam hemen kayar gider, çocukluğumdan beri böyle. Yoga yaptığım süre boyunca vücudumla ve anda kalmak çok değerli. Hiçbir antrenman yoga kadar verimli olamaz.

    Erken yaşlardan bu yana spor yapmanızın mı etkisi sizce?
    Kesinlikle. Şimdi çocuklarımı da farklı spor dallarıyla tanıştırıyorum. Anne ve babalara tavsiyem, çocukları özgür bırakmak kaydıyla geniş bir yelpaze sunmak. Profesyonel yüzücüydüm mesela, o yüzden yüzmeyi tanıştırdım ama kızım çok sıkışmayı sevmeyen bir çocuk ve yüzme ona ağır geldi. Senelerce çok ağır antrenmanlar yaptım, günde 10 km yüzüyordum. Sonra üniversite yıllarımda da step aerobik takımındaydım, bacaklarım bunun iki katıydı. Hep bir takımın parçasıydım. Takım olmak da çok değerli bir şey.

    Gününüz nasıl geçiyor? Kendinize ayırdığınız zamanlarda neler yaparsınız?
    Kendime ayırdığım zamanlarda kitap okuyorum. Bu aralar kişisel gelişimle ilgili şeylere daha meyilliyim. Şu anda Aret Vartanyan’ın “İnsanız Ayıbı Yok” kitabını keyifle okuyorum. İngilizce olarak da “Sapiens” okuyorum. İngilizce’yi çok seviyorum bu arada, zaten İngiliz Dili ve Edebiyatı mezunuyum. Dili canlı tutmak için de kitaplarımın bir kısmını İngilizce okumaya çalışıyorum.

    Peki bakım olarak neler yapıyorsunuz?
    En büyük güzellik sırrım makyajımı temizlemeden uyumamak. Gözümün teki kapansın, yerlerde sürüneyim yine de otomatik pilota bağlanmış gibi o makyajı temizleyip yatıyorum. Cildimle ve saçlarımla çok oynatmam. Hayatımda ilk kez saçımın rengini açık kullanıyorum mesela. ABD’deyken manikür-pedikür hiç yaptırmadım. Buraya oradan arkadaşlarımı getirdiğimde ilk söyledikleri şey “Bir sokakta bu kadar kuaför nasıl olur?” oldu. Ciltle ilgili sürekli gittiğim Havva Tatlıer var, cilt bakımı uzmanı. O da kişisel eğitmenimin annesi zaten. Ailece beni ele almış durumdalar… Havva Hanım’ın formülüyle mineralli sodayı buz kalıbına döküyoruz, donduruyoruz. Sabaha sürülünce gözenekleri küçülten inanılmaz bir tonik görevi görüyor.

    Yakın zamanda hayata geçireceğiniz projeleriniz var mı?
    Motivasyon ve sağlıklı yaşamla ilgili bir televizyon programı düşünüyoruz. Yine de interneti insanlara çok daha doğru ulaşılabilecek bir alan olarak görüyorum açıkçası. Daha özgün bir ortam, istediğim şeyi rahatça konuşup anlatabiliyorum. Spor hocamla birlikte YouTube için videolar hazırlıyoruz. Mesela internette videoları olan Allena Sagra ve Michelle Lewin var, hepsi benim zevkle takip ettiğim spor figürleri. Onlar gibi kadınlara motivasyon vermek istiyoruz. Fittips.team hesabından ulaşabilirler. Bir de tiyatro yapmak istiyorum ama prodüksiyonu bana ait olsun istiyorum.



    CEVAP VER

    Lütfen yorumunuzu giriniz!
    Lütfen isminizi buraya giriniz