Okul başarısından mutlu ilişkilere, iyi bir kariyerden sevgi dolu bir anne olabilmeye kadar her şeyin temelinde özgüven yatıyor. Siz kendinize güvendikçe hayat da size güveniyor…
Özgüven doğuştan mı vardır, sonradan mı öğrenilir? Gözle görülür mü, bir bakışta anlaşılır mı? Göstergesi omuzlar dik yürümek midir yoksa kimde olduğunu anlamak para ile imanı aramaya mı benzer? Bir anne-babanın çocuğuna verebileceği en önemli manevi değer olan özgüvenin izini Davranış Bilimleri Enstitüsü’nden Uzman Psikolog Zeynep Zat’ın rehberliğinde sürdük.
Tanıdığınız bazı insanlar vardır; kendilerini aşkta, işte, arkadaşlık ilişkilerinde rahatlıkla ifade ederler, fikirlerini sonuna dek savunurlar, kendilerini iyi hissetmek için başkalarının onayına ihtiyaç duymazlar, hayatlarının kontrolünü kaybetmezler ve hata yaptıklarında dahi bunun doğal bir şey olduğunu kabul ederek pozitif yaklaşım gösterebilirler. Eğer özgüvenin ne olduğunu ve insana neler kazandırdığını merak ediyorsanız o insanları iyi gözlemleyin…
Peki neden bazı insanlar bu kadar özgüvenli iken bazıları, belki de siz, hep tersliklerin sizi bulduğunu düşünüp duruyor, daha iyilerine layık olduğunuzu bir türlü kabullenemiyor, sağlıklı ilişkiler kuramıyor ya da iş hayatında başarı basamaklarını bir türlü tırmanamıyorsunuz?
Bugüne kadar ortaya konulan birçok teori özgüvenin bebeklikten itibaren nasıl geliştiğini açıklıyor. Bowlby’nin Bağlanma Kuramı’na göre, bebek doğduğu andan itibaren öncelikle acıkması, susaması, altının temizlenmesi gibi ihtiyaçlarının karşılanması ve kendisine bakım veren kişi tarafından (bu yazıda bu kişinin, anne olduğunu düşünelim) şefkat görmesi ile bu kişiye güvenli bir bağlanma geliştiriyor ve böylece özgüveni de gelişmeye başlıyor. Uzman Psikolog Zeynep Zat, özgüven söz konusu olduğunda, özellikle ilk çocukluk döneminin çok önemli olduğunu belirterek, “Erken dönemde bu temel ihtiyaçların karşılanması, sevgi, şefkat gösterilmesi ve ten teması çok önemli. Henüz bu erken zamanlarda, duygularının ve düşüncelerinin kendisine bakım veren kişi tarafından kabul edildiğini gördüğü zaman kendisini kabul etmeyi, kendisine güvenmeyi öğreniyor. Hata yaptığında bile sevildiğini gören çocuk, hata yaptığında bile kendini sevmeye devam edebiliyor” diyor.
Çocuk, anneyle kurulan bu onaylayıcı ve kabul gördüğü ilişki modelini, ilerleyen yaşlarda da diğer insanlar ile kurduğu ilişkide model olarak kullanıyor. Böylece erken dönemde güvenli bağlanma geliştiren kişiler yetişkinlikte de kendilerini sevilmeye ve değer verilmeye layık görebiliyorlar; yakın ilişkilerinde hem kendilerine hem karşılarındaki kişiye değer verebiliyorlar. Kendilerini ve diğer insanları daha olumlu görme eğiliminde olan bu kişiler, yeni ilişkileri başlatmakta ve devam ettirmekte oldukça başarılı iken, bu ilişkiler içinde de kendi benliklerini kaybetmiyorlar. Araştırmalar, erken dönemde güvenli bağlanma geliştiren kişilerin özgüvenlerinin uzun vadede de diğerlerine göre daha yüksek olduğuna işaret ediyor.
Devamı diğer sayfada